Zehirli | Konular | Kitaplar

Âlim,hakkı bâtıldan ayırandır

Âlim, bilen, bilgin anlamındadır. Her bilene âlim veya İslam âlimi denir mi veya kime âlim denir? İslam âlimi olabilmek için, din bilgilerinin nakli ve akli kısmında mütehassıs olmak, kalbin de bütün kirlerden temizlenmiş olması gerekmektedir. Âlim, ışığı ve karanlığı gören ve hakkı bâtıldan ayırt eden kimsedir. Âlim, İslam âlimlerinin kitaplarından nakil yapan kişidir. Âlimlerin ziyneti, süsü, özelliği; bilmediklerine, bilmiyorum demeleridir. Cahil ise, her konuda, kendi nefsine, aklına göre konuşan kimsedir. Âlim, söyleyeceği ve yazacağı her kelimeden korkar, vesika bulmadan söyleyemez ve yazamaz. Zira sorulan her suale, delilini bilmediği halde cevap vermeye kalkışmak, ahmaklık alametidir.

Dinde söz sahibi olabilmek için, ictihad derecesine yükselmek lazımdır. Zamanımızda böyle bir âlim yok gibidir. Şimdi, âlim olmayanlar, çeşitli maksatlarla, din kitapları yazıyor, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflere, çala kalem, manalar verip, Allahü teâlâ böyle söylüyor, Peygamber böyle emrediyor, diyorlar. İslamiyet’i oyun haline sokuyorlar. Böyle yazılmış din kitaplarını almamalı, okumamalıdır. Din büyüklerinin ismini koyarak, onlardan tercüme diyerek satılan kitapların çoğunda da, ilaveler, değiştirmeler veya çıkarmalar yapılarak, kitapların zararlı bir şekle sokulduğu acı acı görülmektedir. Asırlardan beri cahillerin bu şekilde kitaplar yazmış olduğunu, hele âyet-i kerime ve hadis-i şeriflere, kendi zamanlarındaki fen bilgilerinden yanlış olanlarına uydurarak, yanlış ve gülünç manalar vermiş oldukları, mevcut ve hatta meşhur bazı kitaplarda esefle görülmektedir. İslam dinine inanmayanları en çok sevindiren şey de, fen ile ispat edilen, meydanda olan hakikatleri, Müslümanların reddetmesi, bunlar kâfirliktir, demesidir. Çünkü, bu suretle gençleri aldatmaları çok kolay oluyor. Fen adamları, maddenin, hücrenin, canlının ve cansızın yok iken, sonradan var olduğunu söyledikten sonra, ister denizde tesadüfen olsun, ister başka türlü meydana gelsin, İslamiyet’e zarar vermez. Çünkü, her şeyi yaratan Allahü teâlâdır.

Âlimlerin iyisi, nakleden, vasıta olandır. Kendinden söyleyen ve insanları kendine bağlayan değildir. Herhangi bir Müslüman, dinden bahsederken mutlaka nakli esas almalı, kendinden bir şey söylememelidir. Çünkü dinimiz, nakil dinidir. İman, ibadet bilgileri, kıyamete kadar hep aynıdır, hiç değişmez. Bu sebeple nakleden aziz olur, kendinden söyleyen ise, rezil olur.

Herhangi bir dini konu, ehli sünnet âlimlerinin kitaplarından alınarak nakledilirse, o âlimin kalbi ile bağlantı kurulur ve o mübarek zatın ruhu da orada hazır olur. Ehl-i sünnet âlimlerinin, evliyanın kalbleri diridir. Diri kalblerin sözleri, yazıları nakledildiği zaman, hem insanlara tesir eder, hem de Allahü teâlâ, oraya feyz ve bereket verir. Bu sebeple itikad ve ilmihal bilgilerini, ehli sünnet âlimlerinin kıymetli kitaplarından okuyup öğrenmeli ve bu eserleri yaymalı, insanlara ulaştırmalıdır. Zira doğru iman, ibadet bilgilerini duymak, öğrenmek, insanların en tabii hakkıdır. İnsanlara bunları ulaştırmak, en kıymetli ve en şerefli bir hizmettir.

Din bilgilerinde, hangi âlimin bilgisine güvenilir? Elbette, en büyük, ilmi en çok, fen kollarında araştırma ve tecrübe sahibi olan âlimin ilmine daha çok güvenilir. Bunun üstünde, başka bir âlim bulunursa, elbette ona güvenilir. Eshab-ı kiramdan sonra, insanların en üstünleri, Eshab-ı kiramı gören ve onların sohbetinde yetişenlerdir ki, bunlara, Tabi’in denir. Tabi’inden sonra, insanların en üstünleri, Tabi’ini gören ve onların sohbetinde yetişenlerdir ki, bunlara da, Tebe’ı tabi’in denir. Bunlardan sonra gelen asırlarda, kıyamete kadar bulunan insanların en üstünleri, en iyileri de, bunlara tabi olan, bunların bildirdiklerini öğrenip, yollarında bulunanlardır.

Bir din adamı, hangi asırda bulunursa bulunsun, Peygamber efendimizin ve Onun Eshabının bildirdiklerine uymazsa, sözleri, işleri, itikadı bunların bildirdiklerine uygun olmazsa, nefsine, düşüncelerine uyarak İslamiyet’in dışına çıkarsa, aklına uyarak İslamiyet’in inceliklerine karşı gelir, anlayamadığı bilgilerde dört mezhebin dışına taşarsa, bu kimsenin kötü din adamı olduğu anlaşılır. Böyle kimselerin gözleri hak yolu göremez ve kulakları da, doğru sözü işitemez.

Netice olarak âlim, hakkı bâtıldan ayıran ve söylediklerini, yazdıklarını, kendinden önceki din büyüklerinden nakledendir. Bunun için dinimizi, nakli esas alan ehli sünnet âlimlerinin kitaplarından öğrenmeliyiz. Aksi takdirde, şeytanın oyuncağı, kötü niyetli, din adamı maskeli kimselerin kuklası oluruz.


Konular