Kabir Azabı Var mı?


Güzel sanatlardan birini öğreten hoca hanım, hem işini yapıyor hem sohbet ediyormuş. Söz kabir hayatına, kabir azâbına gelince “İnanmayın böyle şeylere, gidip de dönen mi var?” deyivermiş. Bunun üzerine bir tartışma başlamış.


Üzüntüsünü dile getiren hanım kızıma hoca değiştirmelerini tavsiye ettim. Dinimizin önemli esaslarını ve iman konularını, öyle bilir bilmez kişilerle konuşmanın inançlarına zarar verebileceğini söyledim.

Kabir gözümüzün önünde ama, içinde ne kıyametler koptuğundan haberimiz yok. Çünkü Allah Teâlâ orada olup bitenleri işitmemizi uygun görmemiş; ama kabir hayatına ve kabir azâbına inanmamızı istemiş ve Peygamber Efendimiz’e bu konuda açıklama yapma yetkisi vermiş.
.

Bazıları kabir azâbı hakkındaki sahih hadisleri yeterli görmeyerek bu konuda âyet aramış, her nasılsa bulamamış, bulamayınca da bu konuyu bir iman meselesi olmaktan çıkarmak istemiş, Cenâb-ı Hakk’ın her şeyi Kur’an’da bildirmediğini, bazı konuları açıklama yetkisinin sevgili Peygamberimiz’e bıraktığını ne yazık ki görmezden gelmiş.

Kabir azâbı konusunda âyet arayanlara işte bir âyet:

“Firavun soyu acı bir azabın pençesine düştü.

Onlar devamlı surette ateşin karşısına dikilir, öylece bekletilirler.

Kıyamet kopunca da ‘Atınız şu Firavun soyunu en şiddetli azabın içine’ denir” (Mü’min 40/45-46).

Zâlim Firavun ve soyu yıkılıp gitti. Âyet-i kerîmede, dünya durdukça onların cehennemin karşısına dikilecekleri ve kendilerini bekleyen feci azaba bakarak tir tir titreyecekleri, asıl işkencenin ise kıyamet kopunca başlayacağı bildirilmektedir.

Kabir azâbı hakkında bu âyetle yetinmeyenlere, Allah’ın Resûlü’nün bu konuda verdiği doyurucu bilgilere inanmayanlara ne yapılabilir ki…

Duymadığımızı Duyan Var

Nice yakınlarımızı, sevdiklerimizi, dostlarımızı kara toprağın bağrına gömdük. Orada ne yaptıklarını, başlarına neler geldiğini bir türlü öğrenemedik. Kabirde yaşananlar hakkında Peygamber Efendimiz’in öğrettiği kadar bilgi sahibi olabildik.

İşte onun bu konuda bize verdiği pek çok bilgiden ibret dolu bir örnek:

Resûl-i Ekrem’in vahiy kâtiplerinden Zeyd İbni Sâbit radıyallahu anh anlatıyor:

Bir gün Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Neccaroğullarına ait bir bahçedeydi; O sırada biz de yanındaydık. Bindiği katır birden yönünü değiştiriverdi; hayvan az kalsın Hz. Peygamber’i yere düşürüyordu.

Orada altı veya daha az kabir bulunduğunu farkettik. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem:

- “Bu kabirlerin kime ait olduğunu bilen var mı?” diye sordu. Oradakilerden biri:

- “Ben biliyorum” dedi. Hz. Peygamber:

- “Bu kimseler ne zaman öldü?” diye sordu. Adam da:

- “İslâmiyet’ten önceki şirk döneminde öldüler” dedi.

O zaman Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:

- “Bu kabirlerde bulunan kimseler imtihan oluyorlar.

Eğer olup biteni duyduktan sonra birbirinizi defnetmeyi bırakmayacağınızdan emin olsaydım, benim şu anda işitmekte olduğum kabir azâbını size de duyurması için mutlaka Allah’a dua ederdim.”

Bu sözlerden sonra Resûl-i Ekrem yüzünü bize döndü ve:

- “Cehennem azâbından Allah’a sığınınız” buyurdu. Sahâbîler:

- “Cehennem azâbından Allah’a sığınırız” dediler.

- “Kabir azâbından Allah’a sığınınız” buyurdu.

- “Kabir azâbından Allah’a sığınırız” dediler.

- “Ortaya çıkan ve çıkmayan bütün fitnelerden Allah’a sığınınız” buyurdu.

- “Ortaya çıkan ve çıkmayan bütün fitnelerden Allah’a sığınırız” dediler.

- “Deccâl fitnesinden Allah’a sığınınız” buyurdu.

- “Deccâl fitnesinden Allah’a sığınırız” dediler (Müslim, Cennet 67; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 190).

Bu hadîs-i şerif sevgili Peygamberimiz’in bizim görmediğimizi gördüğünü, duymadığımızı duyduğunu açıkça göstermektedir. Çünkü onun sırdaşı Cebrâil aleyhisselâm’dı. Onunla her zaman görüşür, konuşur, ama bunu kimseler görmez, duymazdı.

Bir gün Resûl-i Ekrem Efendimiz:

- “Âişe! Bak, Cebrâil sana selâm söylüyor” buyurdu.

Efendimiz’in sevgili eşi, buna çok sevindi ve:

- “Allah’ın selâmı, rahmeti, bereketi onun üzerine de olsun, Yâ Resûlellah! Sen bizim görmediklerimizi de görüyorsun” dedi (Buhârî, Bed'ü'l-halk 6, Edeb 111, İsti’zân 16, 19).

Annemizin ifade ettiği gibi, görmediklerimizi gören Peygamberler Sultanı bize bilmediğimiz âlemlerden taze nefesler sunduğunda, onu tâ ciğerimizin içine çekmeliyiz. Yeni bir şeyi daha öğrendik diye düğün bayram etmeliyiz. Hadîs-i şeriflerin, Kur'ân-ı Kerîm’den sonra bizim en büyük servetimiz olduğunu iyi bilmeliyiz.

Peygamber Efendimiz yukarıdaki hadîs-i şerifte insanı bekleyen dört tehlikeye işaret etmekte, bunların cehennem azâbı, kabir azâbı, ortaya çıkan ve çıkmayan fitneler ve deccâl fitnesi olduğunu söylemekte ve bunlardan Allah’a sığınmamızı emretmektedir. Kendisi de pek çok duasında bu tehlikelerden Cenâb-ı Hakk’a sığınmıştır. Onun bir duası şöyledir:

“Allahım!

Cehennem azâbından,

kabir azâbından,

hayat ve ölüm fitnesinden,

kör deccâlin fitnesinin şerrinden sana sığınırım” (Müslim, Mesâcid 128, 130-134; Ebû Dâvûd, Salât 149, 179; Nesâî, Sehv 64).

Resûlullah Efendimiz’in sevdiği ve iyi bir âlim olması için dua ettiği Abdullah İbni Abbas’ın söylediğine göre, Allah’ın elçisinin bu duayı ashâb-ı kirâma, tıpkı Kur’an’dan bir sûre öğretir gibi öğretmesi (Müslim, Mesâcid 134; Nesâî, Cenâiz 115) ne kadar düşündürücüdür.

İşte bu meseleler bu kadar önemlidir.

Korkunç Manzara

Sonsuz âhiret hayatının ilk istasyonu olan kabir bizi düşündürmelidir. Özene bezene güzelleştirmeye çalıştığımız şu iğreti evlerimizden, orada daha uzun süre kalacağımız iyi bilinmelidir. Asıl orayı güzelleştirip sevgili Peygamberimiz’in deyişiyle, “cennet bahçelerinden bir bahçe” haline getirmemiz gerektiği unutulmamalıdır.

Ne yazık ki kabirlerden, kabristanlardan ders almıyoruz; gördüklerimiz üzerinde yeterince düşünmüyoruz. Çok duyarlı biri olduğumuzu söylesek bile, yeterince duyarlı davranmıyoruz.

Peygamberimiz’in dikkatli öğrencileri olan ashâb-ı kirâm efendilerimiz bizim gibi değildi:

Hz. Ebû Bekir’in kızı ve Efendimiz’in baldızı olan Esmâ anlatıyor:

Bir gün Allah’ın Resûlü kabirde insanın başına gelecek hallerden söz ediyordu. Onun anlattıklarını duyan Müslümanlar öyle bir çığlık kopardılar ki, Allah’ın elçisinin ne buyurduğunu anlayamadım. Herkes susunca, bana en yakın olan adama Hz. Peygamber’in sözünü nasıl tamamladığını sordum. O da Resûl-i Ekrem’in:

- “Allah bana şunu vahyetti: Siz kabirlerinizde Deccâl fitnesine yakın bir imtihandan geçeceksiniz” buyurduğunu söyledi (Buhârî, Cenâiz 86; Nesâî Cenâiz 115).

Kabir azâbı hakkındaki bu söz, ashâb-ı kirâmı kendilerinden geçirmeye yetti.

Hz. Osman bir kabrin başında durunca, gözyaşları sakalını ıslatacak derecede ağlardı. Biri ona:

- “Cennetten, cehennemden söz edince ağlamıyorsun da, kabri görünce neden ağlıyorsun?” diye sordu. Peygamber Efendimiz’in cennetle müjdelediği on kişiden biri olan Hz. Osman ona şunları söyledi:

- “Çünkü Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

‘Kabir, âhiret duraklarının ilkidir.

İnsan orada yakasını kurtarırsa, gerisi kolaydır.

Eğer orada yakasını kurtaramazsa, daha sonrası çok daha kötüdür.’

Peygamber aleyhisselâm sözünü şöyle tamamladı:

“Ben hayatımda kabirden daha korkunç bir manzara görmedim” (Tirmizî, Zühd 5; İbni Mâce, Zühd 32; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 63-64).

İşte bizim Efendimiz, insanların bilmediğini bilir, görmediğini görür, duymadığını duyardı. Kâinâtın Rabbi ona böyle bir imtiyaz vermişti. Bu sebeple biz gönlümüzü onun eşiğine bağlamalı, hayatımıza onun buyruklarına göre yön vermeli, onun izinde yürümeye gayret etmeliyiz.

Yüce Rabbim bizi onun yolundan ayırmasın (Âmîn, yâ Rabbe’l-âlemîn).
Kaynak:ALTINOLUK DERGİSİ

Kabir Azabı Var mı? yorumları

  • Image Description
    yunus emre engin
    20.12.2008

    ALLAH SİZDEN RAZI OLSUN PAYLAŞIM İÇİN NAMAZA BAŞLIYORUM HEMEN ŞİMDİ BEN BU KORKUYLA YASICAGIMA NAMAZ KILAR İBADET EDERİM DAHA HAYIRLI OLUR DÜNYAYA DALMIŞIZ RESMEN:(

  • Image Description
    misafir
    24.12.2008

    selamunaleykum.musluman kardesim zararin neresinden donersen karlisin cunku hepimiz birgun toprak olacagiz iyi seyler yapalim yaein gec olabilir.mehmet. belcikadan

  • Image Description
    Serkan
    22.04.2009

    ilk öncelikle ben çok dindar bir insan değilim
    ama rüyalarımda olsun uyurken vücudumdan çıktığımda olsun

    bi kaç kere başıma şöyle bişeyler geldi.

    Allah sorgusuna çekildim yatağımda uyurken çok genç ve bakımlı bir insandı daha sonra uyandım ama sorguya çekildiğim yer yatağımdı ve herşey evdi yani astral seyahat ti bu ne demek araştırınız google 'da Astral seyahat..

    ondan cok öncede rüyamda Allah' diye kabul ettiğim çok güçlü bi varlığa sarılıp insanların azaplarını dindirmesi için yalvarıyodum

    yazı çok güzel elinize sağlık.. okudum ibret aldım
    Allah' herkezi kabir azabından korusun amin!

  • Image Description
    misafir
    24.04.2009

    SELAMÜNALEYKÜM İSLAM DİNİN Nİ BU ŞEKİLDE İNCELİKLERİNİ AYRI AYRI TİTİZÇE ANLATMANIZDAN DOLAYI ALLAH RAZI OLSUN GÜZEL DİNİMİZ OLAN İSLAM DİNİMİZİ BU ŞEKİLDE OKUMAKDAN ÇOK BÜYÜK BİR KEYİF ALDIM ALLAH RAZI OLSUN

  • Image Description
    misafir
    24.04.2009

    SELAMÜNALEYKÜM ALLAH RAZI OLSUN İNTERNETDE GÜZEL DİNİMİ OKUMAYI ARAŞTIRIP DAHADA GÜZEL ÖĞRENMEKDEN ÇOK KEYİF ALDIM ALLAH RAZI OLSUN..

  • Image Description
    misafir
    04.06.2009

    Allahu teala aklımıza gelen hiçbirşey değildir.aklımıza gelen şey ne olursa olsun onu Allahu teala kabul edemeyiz.çünkü onun hiçbir benzeri yoktur.sıfatlarında tekdir.hatta bu manaya gelen isminede VAHİD TEALA DENİR!!!!!!!!!

  • Image Description
    misafir
    24.08.2009

    kabir azabı ne zaman başlar ve ne kadar sürer.bilen varsa anlatabilir mi?mezarı olmayan örneğin denize atılan ya da yanan,paramparça olan kabir azabını nerde görür.

  • Image Description
    freef
    23.09.2009

    Sual: Kabir azabı gerçekten var mı?
    CEVAP
    Kabir azabının varlığını bildiren vesikalardan bazıları şöyledir:

    İmam-ı a'zam hazretleri buyurdu ki:
    Kur'an-ı kerimde (Onlar, sabah-akşam ateşe sokulurlar. Kıyametin kopacağı günde, "Firavun hanedanını azabın en çetinine sokun!" denilecek) buyuruldu. (Mümin 46)

    Sabah-akşam görecekleri azap, Kıyametten öncedir. Âyetin devamında onların şiddetli azaba sokulacağı bildiriliyor. Birincisi kabir azabı, ikincisi ise Cehennem azabıdır. (El-Kavl-ül fasl)

    İmam-ı Gazali hazretleri de, (Bu âyet-i kerime kabir azabını gösteriyor) buyurdu. (İhya)

    Al-i imran suresinin, (Allah yolunda öldürülenleri [şehidleri] ölü sanmayın! Bilakis onlar diridir) mealindeki 169. âyet-i kerimesi de, kabir hayatını bildirmektedir. (El-Kavl-ül fasl)

    İslam âlimleri, kabir hayatının ahiret hayatından olduğunu, kabir azabının da ahiret azaplarından olduğunu bildirmişlerdir. (Mektubat-ı Rabbani)

    (Kabir azabı haktır.) [Buhari]

    (Kabir ya Cennet bahçesi veya Cehennem çukurudur.) [Tirmizi]
    (Şehid kabir azabından emindir.) [İbni Mace, Beyheki, imam-ı Ahmed]
    (Dün gece rüyamda, bir kimseyi kabir sıkarken gördüm. Namazı gelip onu kabir azabından kurtardı.) [Hâkim]

    Ehl-i sünnetin ve hanefi mezhebinin reisi olan imam-ı a'zam hazretleri buyurdu ki:
    (Kabirde ruhun cesede iadesi, kâfirleri ve bazı günahkâr Müslümanları kabrin sıkması ve azap edilmesi haktır.) [Kavl-ül fasl
    Yine İslam âlimlerinin en büyüklerinden olan imam-ı Gazali hazretleri de, (Kabir azabı ruha ve cesede birlikte olacaktır) buyuruyor. (İhya-i ulümiddin)
    Karada ve denizde ölene de sual sorulur. Bu da ruhun bedene iade edilmesinden sonra olur. [Nuhbet-ül-leâli s.116, Bidaye s.91]

    Ruh ve beden beraber günah işledikleri için, kabir azabı da, her ikisine birden yapılacaktır. (El-Müstened)

    İmam-ı Süyuti hazretleri buyuruyor ki:
    Her ölünün ruhu, cesedine, bilmediğimiz bir halde bağlıdır. Ruhların kendi cesetlerine tesir ve tasarruf etmelerine ve kabirde bulunmalarına izin verilmiştir. Ölü kabirde çürüse de, ruhun bedenle olan bağlılığı bozulmaz. (El-mütekaddim)

    Yanıp ölene kabir azabı

    Günümüzde aklını dinde ölçü kabul eden bazı kimseler, yanarak ölene kabir suali ve kabir azabı olamaz sanıyor.

    Mumyalanıp hep dışarıda kalan yahut hiç defnedilmdeyen ölüye ve yanıp kül olan kimselere de kabir suali olur. (Sirac-ül-vehhac ve Camiussagir şerhi)

    Meşhur Emali şerhinde de, (Bir kimse kurtlar tarafından parçalanıp yense, yahut ateşte yansa, denizde çürüse, kabir suali olur, kabir azabına veya kabir nimetine kavuşur) buyuruldu.

    İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
    Kabir azabı, ahiret azaplarındandır. Dünya azabına benzemediği gibi, rüyada görülen azaba da benzemez. Böyle sanmak, kabir azabını bilmemekten ileri gelir. Kabir azabına inanmayan bid'at sahibi olur. " (Hakkında hadis-i şerif olsa da, olmasa da, kabir azabına inanmam, akıl ve tecrübe bunu kabul etmez) " diyen kâfir olur. (Mektubat-ı Rabbani 3/17- 31)

    Aklın almadığı şeyleri akılla çözmeye kalkışmak çok yanlıştır.
    Akıl, göz gibi, din bilgileri de ışık gibidir. Göz, ışık olmadıkça, karanlıkta görmez. Göz, karanlıkta görmediği şeylere " Yok" diyemez. Akıl da, maneviyatı, fizik-ötesini anlayamaz. Aklımızdan faydalanmamız için Allahü teâlâ, din ışığını gönderdi. Göz, ışık olmadan karanlıkta cisimleri göremediği gibi, din bilgileri olmadan da akıl, manevi şeyleri anlayamaz. O halde akıl, din ışığı ile ancak manevi şeyleri anlayabilir.

    Ölen kimse acı duyar
    Amerika’daki vahşilerin, oklarının uçlarına sürdükleri, "Kürar" ismindeki zehir, sinirlerin uçlarını felce uğratır. Adale hareket edemez. Ağrı yapmadığından insan zehirlendiğini anlamaz. Elini, ayağını oynatamaz, yere yıkılır, taş gibi kalır. Görür ve işitir ise de, gözünü kırpamaz, dilini oynatıp bağıramaz. Kabir azabı da buna benzetilebilir. Ölü, acı duyar, fakat kıpırdayamaz.

    İnsan, ruhu sayesinde ayakta durur. Aklı, düşüncesi, ruhu sayesinde vardır. İnsanın vücudu, bir marangozun aletleri gibidir. İnsan ölünce, aletleri olmadığından, ruh bu aletlerle bir iş yapamaz. Ancak yine de, ruh ölü olmadığı için gider gelir, insanları tanır. Hatta evliyanın ruhları insanlara yardım eder. Bu yardım etmesi dünyadaki bedenindeki aletlerle değildir. Allahü teâlâ, ruhlara aletsiz de iş yapma özelliğini vermiştir. Vefat eden Hızır aleyhisselamın ruhu çok kimseye çeşitli yardım yapmaktadır.

    Bir kimseye, başkasının bütün organları takılsa, o insanın aklında, düşüncesinde değişiklik olmaz. Marangozun eski aletleri yerine, yeni aletleri gelmiş demektir. Alet değişmekle, marangozdaki bilgi, kabiliyet değişmez. Kesmeyen bir testere yerine, iyi kesen bir testere gelirse, daha kolay iş yapar.

    İnsan ruhu sayesinde vardır
    Görmeyen gözün yerine sağlam göz takılırsa görür. Kanı, kalbi, beyni de değişse, yine düşünceye tesir etmez. Sağlam organ takılmışsa, daha kolay iş görür. Çünkü insan, ruh demektir.

    Bir insan yanmakla yok olmaz. Sadece aletleri elinden alınmış olur. Ahirette ona yeni aletler verilir. Mümin ise Cennete, kâfir ise Cehenneme gider. Ruh, kendisine verilen vücut sayesinde, ya nimete kavuşur veya azaba maruz kalır.

    Ruhun mahiyetini bilmeyen veya Allah’ın kudretinden şüphe eden kimse, insan yanınca yok olduğunu, kabir suali ve kabir azabının olmadığını zanneder. Hâlbuki kabir azabının olduğunu dinimiz açıkça bildiriyor. Bu konudaki âyet-i kerime ve hadis-i şerifleri yukarıda bildirdik.

    Yargısız infaz mı?
    Sual: Bazıları, "(Kıyametten önce azap yoktur. Ahirette günahlar sevaplar belli olmadan, suçlar meydana çıkmadan kabirde azap çektirmek, Yargısız infaz olur. Mahkemeye çıkmadan karakolda dayak atmaya benzer. Bu ise ilahi adalete aykırıdır)" diyorlar. Kabir azabı hak değil midir?
    CEVAP
    Böyle konuşmak, dini hiç bilmemek demektir. Çünkü kimin ne suçu işlediğini, kimin Cennete kimin Cehenneme gideceğini Allahü teâlâ elbette bilir. Hatta insanlar doğmadan önce de biliyordu. Hafaza melekleri, insanların iyi kötü amellerini tespit ediyor. Kimin suçu ne ise bellidir. Kabirde yargısız infaz yapılmıyor. Günahlarına karşılık azaba maruz bırakılıyor. Kabirde sıkıntı çeken müminin günahları azalır, hesap yerine günahsız gidebilir.

    Aklı ölçü alan Mutezile fırkası, kabir hayatını ve kabir azabını inkâr etti. Ehl-i sünnet âlimleri ise, kabir azabının hak olduğunu vesikalarla bildirdiler.

  • Image Description
    misafir
    25.12.2010

    bismillahirrahmanirrahim.. alemlerin rabbi ALLAH'a hamd olsun.. ben rabbimi çok seviyorum. o rahmandır rahimdir hüküm ve hikmet sahibidir.. rabbimizden bizi affetmesini umut ediyoruz.. cehennem azabından rabbime sığınıyorum kabir azabından rabbime sığınıyorum ortaya cıkan ve cıkmayan fitnelerden rabbime sığınıyorum kör deccalin fitnesinden rabbime sığınıyorum.. sevgili mumin kardeslerim bu gecici aldatıcı dunya hayatına aldanmayın dıyorum.. ne olursa olsun anlık zevkler için gunah işlemeyelim. rabbim biz müminleri doğru yola iletsin amin. şeytanın şerrinden ALLAH'a sığınalım. ey şanı yüce ALLAH'ım şeytanın şrrinden ve vesveselerinin şerrinden sana sığınıyorum.. ALLAH'a hamd ü senalar olsun..

  • Image Description
    ali muaviye ömeroğlu
    25.06.2011

    mezhebsiz kandemir...evet kabir azabı vardır..kabire girince anlarsın....gıybetin..ayakta bevlin kabir azabına sebep olduğu sahih hadislerle mevcut..sen neyin profu olmuşsun beee.dağdaki çoban senden daha samimi ve ihlaslı itikatli.

  • Image Description
    hanzala
    25.06.2011

    samimiyetine inanıyorum kıymetli kardeşim..cesed mühim değil..cesed isterse kıyma makinasında kıyma olarak çekilsin.ruh ölmüyor işte o ölmeyen ruh kabirde bedeniyle buluşuyor biz onun kabrini görmesekte o bedeni ruhu ile beraberdir..ve günahkar ise kabir azabı çeker ta ki kıyamet sabahına kadar veya günahı miktarınca.selamlar.ehl-i sünnet alimlerimizin eserlerini veya varsa vaaz-u nasihatlarını okur dinlerseniz daha güzel doyurucu bilgiler alırsınız..dikkat yerli ve yabancı mezhebsizlerden.bid-ad ehlinden uzak durun..

  • Image Description
    Fatih Erdem
    14.10.2011

    Demişsiniz ki "Kabirde yargısız infaz yapılmıyor. Günahlarına karşılık azaba maruz bırakılıyor. Kabirde sıkıntı çeken müminin günahları azalır, hesap yerine günahsız gidebilir."
    Ne dediğinizin farkında mısınız?
    Bu demektir ki meselâ Ebû Cehil, belki de kabir azâbı görmüyordur. Çünkü âhiret azâbının azalmaması için..
    Hiç böyle birşey olur mu?
    Kabir azâbı, günahlara kefâret olur mu hiç?

    Kabir azâbındsa Cehennem'den bir pencere açılır. Ölü, yerini görür. Artık pişmanlık da fayda etmez.
    Kıyâmet Günü dirilme gerçekleştiğinde kabirde yaşananlar unutturulur. Bu unutmadan dolayı; daha kabirde iken âhiretteki yerimizin belli olması ile âhirette hesâba çekilip de yerimizin belli olacak olması çelişmemektedir.

  • Image Description
    antitez
    16.10.2011

    antitez sunmuşsunuz. eğer müminin ahıretteki azabı azalsın diye kabirde azabı coksa kafirin kabri de cennet olmalı diye düşünmüşsünüz. kafirin azabının daha cok şiddetli olmasının nedeni zaten inanmadığı ve inkar ettiği içindir.

    bir öğrenci öss den daha yüksek puan olabilmek için daha cok terlese ve daha cok çalışıp çabalasa yani sınavdan daha yüksek puan alabilmek için daha cok çalışıyor olsa tembel bir öğrencinin daha düşük not alması için de ne yapması lazım? zaten hiç çalışmıyor ki!

  • Image Description
    misafir
    27.03.2012

    İnsan ister günahkar olsun ister olmasın kabir azabı görecek deniyor bu nasıl bir adalet,bu kabir azabı dediginiz veya anlatılanlara göre bu resmen vahşet böyle cezamı olur, yok insan kabirde dirilecekmiş vs.. kardeşim adam korkudan ölür,bu islam dini hep korku üzerinemi kurulmuş, o zaman siyaseçilerin çogu azap görecek çünkü çogu katil, örnegin israil, amerika, islam dini zulüm ve vahşet dini degildir bırakın bu saşma sapan yorumlarla insanları dinden sogutmayın.