Hz. İsa (a.s.) ve Yahudiler

“Müslümanlar ile Yahudîler arasında çok kanlı bir muharebe olmadıkça Kıyamet kopmaz. O muharebede Müslümanlar, Yahudîleri tamamıyla kırıp öldürürler. Hattâ (bu kırıp öldürme o dereceye varır ki), bir Yahudî taş veya ağaç arkasına saklansa, o taş veya ağaç, ‘Ey Müslüman! Ey Allah’ın kulu! Şu arkamdaki kişi bir Yahudîdir. Gel, onu öldür’ diyecek olmasın. Garkad ağacı [büyük bir ağaç] müstesna. Çünkü o Yahudî ağacı nevindendir.”1

Bu hadis-i şerif Müslim’de yer alıyor. Bu ve buna benzer bir kısım hadisler, rivayete göre eski İsrail başbakanlarından Netanyahu’ya hatırlatıldığında şu cevabı verdiği belirtilir: “Ne siz o Müslümanlarsınız, ne de biz o Yahudîleriz.”

Bu cevapta bir hakikat payı var şüphesiz. Ama hergün hergün Filistinlilere karşı yapılan zulümler, Şaron’un yaptıklarını hazmedemeyen İsrailli üst düzey asker ve görevlilerin ya istifa ettikleri, ya buna zorlandıkları veya görevlerine son verildiği; Avrupa kamuoyunda yapılan anketlerde bile Şaron’un dünya barışını bozduğu kanaatinin ağırlık kazandığı düşünülürse, bugün İsrail’in dünya barışı için ne kadar büyük bir tehlike olduğu açıkça görülebilir.

Yahudîler barış için çırpındıkları sürece ne Filistinliler, ne de dünya buna karşı çıkar. Ama insanların da bir tahammül gücü vardır. Yahudîler bütün bütün şirazeden çıktıkları, tahammül edilmez hâle geldiklerinde Hz. İsa’nın (as) temsilcisi olan Hıristiyan dünyasını da ayağa kaldırmaktan kurtulamayacaklardır. Konuyla ilgili hadis-i şeriflerden biri de şöyle:

“Deccal, beraberinde yetmiş bin Yahudî olduğu halde, gelecek. Hepsi de süslü kılınç kuşanmış, yeşil şallı olacaklardır. Deccal, İsa Aleyhisselâma bakınca, tuzun suda eridiği gibi eriyecek ve kaçmaya başlayacaktır. İsa Aleyhisselâm da ona, ‘Sana öyle bir darbem olacak ki, sen bundan kurtulamayacaksın’ diyecek ve Lüdd’ün doğu kapısı yanında yetişip onu öldürecektir. Allah, Yahudîleri de hezimete uğratacaktır. Artık Allah’ın yarattığı yaratıklardan, arkasında bir Yahudînin saklanıp da Allah’ın konuşturmayacağı hiçbirşey kalmayacaktır. ‘Ey Allah’ın Müslüman kulu! Gel, onu öldür’ demeyen ne bir taş, ne bir ağaç, ne bir duvar, ne de bir hayvan kalacaktır. Yalnız, ‘Garkad’ denilen ağaç müstesna. Bu, onların ağaçlarındandır. Konuşmayacaktır.”2

Bu ve benzeri hadis-i şerifler öncelikle dünyanın başına büyük bir gaile açan komünizmin devrilmesiyle tecellî etmişlerdir. Dinsizliği rejim hâline getiren komünizmin darbe yemesi demek, tarih boyunca yeryüzünü fesada veren; bozgunculuk ve karıştırıcılığıyla tanınan ve çağımızda da komünizmi dünyanın başına musallat eden Yahudîlerin darbe yemesi demek değil midir?

Kur’ân’da belirtildiği gibi, yaptıkları şer ve tahribat sebebiyle Allah’ın gazabına müstehak olan, zillet ve meskenat damgası yiyen bu milletin çağımızdaki fesadları geçmiş çağlardakileri topyekûn kusacak boyutta olduğu için, İlâhî cezaya da—sanıyoruz—o ölçüde müstehak hâle gelmişlerdir. Komünizmin iflâsıyla unutamayacakları bir darbe yiyen Yahudîlerin, müstehak oldukları diğer cezaları ne zaman ve nasıl çekeceklerini zaman gösterecek.

Dipnotlar:

1- Müslim, Kitabü’l-Fiten: 82.

2- İbni Mace, Fiten: 33.

Şaban DÖĞEN

Yeni Asya, 14.01.2004