Hıristiyan dünyası

Tutku Tutukluk yaptı

“The Passion of the Christ” filmi üzerine “Ibrahimi Dinlerde Mesih’in Dönüsü” kitabinin yazari Dr. Sami Baybal Ile yapilan söylesi:

Mell Gibson’in yönettigi ‘Tutku’ filmi Hristiyan dünyasi ile Yahudilik arasindaki eski sorunlari yeniden gündeme getirdi.

Gösterime girmeden aylar önce tartisilmaya baslanan ‘Tutku’ filmi, Hz. Isa’nin Yahudiler tarafindan öldürüldügü tezini isliyor. Papaligin onayladigi filmi, Museviler asiri buluyor.

Konu semavi dinler olunca Islam dünyasi da tartismalara katildi. Film henüz Türkiye’de gösterime girmemesine ragmen simdiden Anti-semitizm tartismalari aldi basini gidiyor.

Hz. İsa (a.s.) ve Yahudiler

“Müslümanlar ile Yahudîler arasında çok kanlı bir muharebe olmadıkça Kıyamet kopmaz. O muharebede Müslümanlar, Yahudîleri tamamıyla kırıp öldürürler. Hattâ (bu kırıp öldürme o dereceye varır ki), bir Yahudî taş veya ağaç arkasına saklansa, o taş veya ağaç, ‘Ey Müslüman! Ey Allah’ın kulu! Şu arkamdaki kişi bir Yahudîdir. Gel, onu öldür’ diyecek olmasın. Garkad ağacı [büyük bir ağaç] müstesna. Çünkü o Yahudî ağacı nevindendir.”1

Bu hadis-i şerif Müslim’de yer alıyor. Bu ve buna benzer bir kısım hadisler, rivayete göre eski İsrail başbakanlarından Netanyahu’ya hatırlatıldığında şu cevabı verdiği belirtilir: “Ne siz o Müslümanlarsınız, ne de biz o Yahudîleriz.”

Muharref İnciller ve Komünizm

Bazı araştırmacılar, yukarıda nakledilen İncil pasajlarına dayanarak, Hristiyanlığın başlangıcında özel mülkiyetin olmadığını, Hz. İsa'nın etrafında toplanan ilk certaatte ve ondan sonra Kudüs'de meydana gelen Hristiyan cemaatinde özel mülkiyet yerine, bir çeşit komünist ilkelerin uygulandığı ve ortak mülkiyet esasına dayanan bir yapının var olduğunu söylemektedirler. E. Renan'a göre Hz. İsa, Hristiyanlara sürekli olarak ellerinde, avuçlarında ne varsa hepsini satarak fakirlere dağıtmalarını, dünyada mal biriktirmemelerini telkin etmiş, esas servetin ahiret serveti olduğunu onlara hatırlatmıştır.

Hz.İsa'nın Sözlerinde Kin ve Nefret Unsurları

Hristiyan misyonerleri dinlerini yaymak üzere propaganda yaparlarken ençok Hristiyanlığın sevgi, saygı, şefkat ve merhamet dini olduğunu ileri sürerler. Bu iddialarını ispat etmek için İncillerden bu iddiayı destekleyen özel pasajları seçip bunları örnek olarak gösterirler. Mesela: "Biri gelip bir yanağına vurursa öbür yanağını da çevirip ona da vurmasını sağla"; "Dostlarını sevdiğin gibi düşmanlarını da sev" gibi ifadelerin arkasına saklanan Hristiyan misyonerleri, bu dinin ve incillerin, tamamı ile sevgi, saygı, şefkat ve merhamete dayalı olduğu intibaını uyandırmaya çalışırlar. Halbuki İncillere kısaca bir göz attığımız zaman durumun hiç de misyonerlerin dediği gibi olmadığını kolayca görürüz.

DÖRT İNCİLİN ELDE MEVCUT EN ESKİ NÜSHALARI

Dört İncilin en iyimser bir tahminle M.S. 60 ile 100 yılları arasında yazıldığını kabul etsek bile, o yazılan ilk nüshalardan bugün bir tanesi bile ortada yoktur. Şu anda kilise tarafından sahih kabul edilen ve Yeni Ahidin başında yer alan dört İncilin orjinal el yazmaları ile, onlardan kopya edildiği söylenen elde mevcut en eski kopya nüshalar arasında en azından iki buçuk asırlık bir boşluk, zaman aralığı vardır. Bu, şu demektir: Şu anda en eski İncil yazması olarak elde bulunan nüshaların, İncil yazarlarının yazmış olduğu asıl orjinal metinden kopya edilip edilmediğini tesbit etmek üzere herhangi bir karşılaştırma yapmaya imkânımız yoktur. Çünkü, asıl orjinal yazmalar kaybolmuştur, bunların hiçbiri ortada yoktur.

DÖRT İNCİLİN DİLİ

Halen elde mevcut olan İncillerin en eski nüshaları Yunancadır. Hristiyan kaynaklar, Hz.İsa'nın Îbranice-Aramice konuştuğunu ve vaazlarını bu dille yaptığını haber vermektedir. İncillerin dili konusu ele alındığı zaman, en azından Hz.İsa'nın sözlerinin onun ana dilinde yazılması ve muhafaza edilmesinin gerekli olduğu sonucuna ulaşılır. Eski Ahid, Hz. İsa'dan en az iki asır önce Yunancaya tercüme edildiği halde, Hz. İsa bu kitabı İbranice nüshalarından okuyup anlıyordu. İncil yazarlarının en azından Hz.İsa'nın sözlerini, onun ağzından çıkan kelimelerle zaptetmeleri ve bunları İbranî-Aramı diyalekti ile yazmaları gerekirdi. Çünkü tercümeler, ne kadar mükemmel olursa olsun asıl ma'nayı yansıtmakta eksik kalabilirler.

BARNABA İNCİLİ

Kilise tarafından apokrif sayılan İnciller içinde en önemli olanlardan biri şüphesiz Barnaba İncilidir. Asıl adı Yusuf olan Barnaba, Hz. İsa'nın öğrencilerinden olup, Pavlos'un Hristiyan cemaatine kabul edilmesinde büyük rol oynamış bir kimsedir. O, bütün hayatını, Hristiyanlığı yayma uğrunda geçirmiştir. Barnaba, Markos'un hocası, Pavlos'un önderi bir kişi olduğu halde, Kilise ona nisbet edilen İncili reddetmektedir. Kilisenin iddiasına göre Barnaba İncili, XIV. asırda Hristiyanlıktan İslâmiyete geçen bir kimse tarafından, kendisinin İslâmiyete geçişinde kendisini haklı göstermek için yazılmıştır ve bu İncil apokrif İnciller arasında yer almaktadır. Halbuki V.

İNCİLLERİN TEKLİĞİ VEYA ÇOKLUĞU MESELESİ

Hristiyanlara göre, gerçekte Hz.îsa'nın hayatını ve öğretilerim ihtiva eden tek bir İncilin, farklı yazarlar tarafından kaleme alınan ve esasta birbirine benzeyen dört ayrı nüshası vardır. Bunlar; Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleridir. İncelemiş olduğumuz İngilizce, Fransızca, Arapça, ve Türkçe olarak basılmış Kitâb-ı Mukaddeslerin, Yeni Ahid bölümlerinde yer alan incillerin başlarında, yukarıdaki görüşü teyid eder şekilde "İncil, Matta'ya Göre", İncil, Markos'a göre" şeklinde başlıklar yer almaktadır.

HRİSTİYAN BATI DÜNYASINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR

Hristiyanlık bir din olarak ilk defa Filistin'de ortaya çıkmasına rağmen, Islâmiyetin ortaya çıkmasından kısa bir süre sonra, Asya kıtasındaki etkisini ve ağırlığını kaybetmiş ve Avrupa'ya yerleşmiştir. Hz. İsa'dan sonraki ilk yüzyıllarda Filistin, Suriye, Anadolu ve çevresinde yaşayan Hristiyanlık, birçok önemli merhaleleri bu topraklarda geçirmiştir. Daha önce bahsetmiş olduğumuz konsiller, kanonizasyon hadisesi, sahih ilân edilen nüshaların çoğaltılma işlemleri gibi hadiselerin büyük bir kısmı, Bizans'ın Asya kıtasında kalan topraklarında gerçekleşmişti. Asya'da İslâm hakimiyetinin yayılması sonucu, Anadolu'dan da çıkmak zorunda kalan Hristiyanlık, önemli bütün çalışmalarını Avrupa'da yürütmeye başlamıştır.

MİLAT SONRASI İLK YÜZYILLARDA YAPILAN ÇALIŞMALAR

Yeni Ahidin Hz.İsa 'dan sonra ortaya çıkışı ile birlikte, hatta bu kitap tam olarak yazılıp düzenlenmeden önce, Eski Ahidin başına gelenler aynen bu kitabın da başına gelmiştir. Yeni Ahidde yer alan bütün kitapların orjinal nüshaları düşmanlar tarafından daha ilk devirlerde tahrib edilmiş ve yok edilmişlerdir. Dolayısı ile Yeni Ahidi teşkil eden kitapları yeniden yazma ve toplama zarureti ortaya çıkmıştır. Orjinal nüshalar olmaksızın gerçekleştirilen bu yeniden yazma esnasında, birçok değişiklik ve tahrifat olmuştur. Metnin yeniden yazılması tek elden yapılmadığından, herkes kendine göre yeni nüshalar meydana getirmiş ve bu nüshalar arasında sayıları yüzbinlerle ifade edilebilecek olan farklılıklar ortaya çıkmıştır. M.S.

YENİ AHİD

Hz.İsa'nın hayatını, dünyadan ayrılışını, vaaz ve nasihatlerini ihtiva eden ve onun öğrencileri tarafından kaleme alınan kitap ve risalelere Yeni Ahid dendiğini daha önce belirtmiştik. Yeni Ahidde yer alan kitapların sayısı hakkında Hristiyanlığın ilk dönemlerinde bir ittifak mevcut değildi.