Yine Nüzul-i İsa (a.s.)

TV 5’teki kısa programın yankıları devam ediyor. Akaid, Tefsir, Hadis gibi sahalara aynı anda taalluku bulunan bu mesele tam anlamıyla “tornusol kâğıdı” işlevi görüyor. Bu yazıda, daha önce yazdıklarımı tekmilen, “nüzul-i İsa (a.s)” meselesinde cumhur-u ümmet’in karşısında saf tutanların ileri sürdüğü itirazların bir kısmına değineceğim:

1. (3/Âl-i İmrân, 55 ve 4/en-Nisâ, 158. ayetlerinde geçen) “ref” (yükseltme, kaldırma) kelimesi cansız varlıklar hakkında kullanıldığı zaman maddî, insanlar hakkında kullanıldığı zaman ise manevi yükseltme (makam ve mevki yükselmesini) ifade eder. Dolayısıyla Hz. İsa (a.s)’ın “ref edilmesi”, makam ve mevkiinin yükseltilmesi anlamındadır.

Bu itiraz şu yönlerden sakıttır:

A. Tıpkı diğer peygamberler gibi Hz. İsa (a.s) da mertebe ve derecesi zaten yüksek bir peygamberdir. Herhangi bir peygamberin, hayattayken elde edemediği bir dereceyi, sıradan bir ölümle ölmek suretiyle elde ettiğini ileri sürmenin hiçbir temeli yoktur.

B. Eğer sıradan bir ölümle ölmek herhangi bir peygambere müstesna bir derece sağlıyorsa, Hz. İsa (a.s)’ın bu noktada diğer peygamberlerden farkı nedir ki, O’nun sıradan ölümü Kur’an’da vurgulu bir şekilde zikredilmeyi hak etsin?

C. Hz. İsa (a.s)’ın makam ve mevkiinin yükseltilmesinin, kendisini öldürmek isteyenlerin elinden kurtarılmasıyla nasıl bir ilgisi olabilir? Bir başka ifadeyle Yahudiler ve Romalılar Hz. İsa (a.s)’ı çarmıha germek suretiyle öldürmüş olsaydı, bu durumda o, kadri yüce birisi olma vasfına ulaşamayacak mıydı?

D. “Ref” kelimesinin insan hakkında ancak “manevi yükseltme” ifade ettiğini söylemenin de herhangi bir temeli yoktur. Zira burada “ref” kelimesinin hakiki anlamından mecaz anlamına intikal ettiği iddiasının doğru kabul edilebilmesi için bu kelimenin insan hakkında kullanıldığı her yerde istisnasız biçimde mecaz ifade ettiğinin isbatı gerekir. Herhangi bir lugatta bu iddiayı doğrulayacak bir ifade var mıdır?

Kur’an’da da bu kelimenin insan hakkında ve hakiki anlamda kullanıldığını görüyoruz:

Söz gelimi Hz. Yusuf (a.s) kıssasında (12/Yûsuf, 100), yanına gelen ebeveynini tahta oturttuğu anlatılırken “ve refe’a ebeveyhi ale’l-arş” (ebeveynini tahtın üstüne çıkarıp oturttu) ifadesi kullanılmıştır. (Bilindiği gibi taht, adeten, yerden yüksek bir zeminde bulunur. Arapça’da herhangi bir meseleyi yöneticiye arz etme işinin “ref’u’l-emr ile’s-sultân” (konuyu hükümdara çıkarmak/arz etmek) tarzında ifade edilmesi bundandır. Dilimizde de “bakanın yanına çıkmak”, “hakimin yanına çıkmak” ifadelerinin kullanıldığı malumdur. Dolayısıyla burada Hz. Yusuf (a.s)’ın, ebeveynini, yüksek bir yerde duran tahta buyur ettiği, yani aşağıdaki bir mekândan yukarıdaki bir mekâna çıkardığı anlatılmış olmaktadır.)

2. Hz. İsa (a.s)’ın akıbeti ile ilgili ayetlerde geçen “teveffî” kelimesinin kullanıldığı bağlamlar, bu kelimenin O’nun öldüğünü anlatmak üzere kullanıldığını göstermektedir.

Bu itiraz da sakıttır. Zira,

A. O’nun akıbeti ile ilgili ayetlerde, öldüğünü açık bir şekilde gösteren herhangi bir ifade yoktur. “Teveffî” kelimesinin Kur’an’da ve Arap dilinde ancak mecaz anlamda “öldürmek” yerine kullanıldığı, uzun uzun izah edilmeye ihtiyaç göstermeyecek kadar müsellem bir husustur. Burada da bu kelimenin mecaz anlamında kullanıldığını söyleyebilmek için ayrı bir delile ihtiyaç vardır.

B. Bağlamlardan çıkarılan sonuca gelince, mesela “Tuzak kurdular; Allah da tuzaklarına mukabelede bulundu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır. O vakit, “Ey İsa! Muhakkak ki ben seni vefat ettirecek, nezdime yükseltecek ve küfredenlerden temizleyeceğim” buyurmuştu...” (3/Âl-i İmrân, 54-5) ayetlerinin bağlamından, Yahudiler’in tuzağına Allah Teala’nın mukabelesinin Hz. İsa (a.s)’ı öldürmek şeklinde olduğu sonucunu çıkarmak nasıl mümkün olabilir?

Buradaki ilahî tuzağın, başka birisinin Hz. İsa (a.s)’a benzetilmesinden ibaret olduğunu söylemenin bir dayanağı var mıdır? Hz. İsa (a.s)’ın öldüğünü söylemekle, burada peşpeşe zikredilen “teveffî, ref’ ve tathîr” kelimelerinin hakkı tam anlamıyla verilmiş olacak mıdır?

Hz. İsa (a.s)’ın, canına kast edenlerin kendisine ulaşmasının engellenmesi anlamında “temizlenmesi”, O’nun canını almakla mı gerçekleştirilmiş olur? Yahudiler’in ve Romalılar’ın maksadı O’nu öldürmektir; Yüce Allah’ın, bu maksatlarına dolaylı da olsa ulaşmaları anlamına gelecek şekilde O’nu öldürmesi “temizlemek” olarak anlaşılabilir mi?

5/el-Mâide, 70. ayette İsrailoğulları’nın, bir kısım peygamberleri öldürdükleri zikredilmektedir. Yukarıdaki bakış açısına göre bu peygamberler “temizlenmemiş” mi olmaktadır?

***

Ebubekir Sifil
Milli Gazete, 06 Mayıs, 2004