isa'nın gökten inmesi

Hazret-i İsa gelecek

Dün, son günlerde bazı “aykırı” düşünce sahibi kimselerin tartışma konusu yaptıkları, Hazret-i İsa’nın gelip gelmeyeceği hususunda, Ehli sünnet alimlerinin “ Hz. İsa ölmedi, kıyamete yakın gelecektir. Bu husus ayeti kerime ve mütevatir hadis-i şerifler olduğundan geleceğine inanmayan dinden çıkar” sözlerini nakletmiştim. Bugün olduğu gibi geçmişte de, Ehli sünnet alimleri arasında bu konuda icma yani söz birliği olmasına rağmen, çatlak ses çıkartan Ehli sünnet dışı marjinal fikirler üreten kimseler çıkmıştır. Bunlar, kendilerini mezhepler üstü gören, aklı vahyin üstünde tutan, İbni Teymiyye, İbni Kayyım, Abduh, Reşit Rıza, Şeltüt, Seyyid Kutup, Fazlurrahman gibi kimselerdir. Bugün ülkemizde, Hz.İsa’nın gelmeyeceğini iddia eden ilahiyatçılar da bunların uzantılarıdır.

Halbuki, Hz.İsa’nın ölmediği Nisa Suresinin 157. ayetinde; göğe kaldırıldığı, 158. ayetinde; Ehli kitabın her birinin Hz.İsa’ya ölmeden önce muhakkak iman edeceği 159. ayetinde, bildirilmektedir. Öldüyse nasıl iman edecekler? Ali İmran Suresi 55. Ayetinde de, “Ey İsa, doğrusu seni teveffi ettireceğim. Seni kendime yükselteceğim ve seni küfredenlerden temizleyeceğim…” buyurulmaktadır.

Hazret-i İsa ölmedi

Dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum. Son yıllarda, gazetelerde, televizyonlarda dinin emir ve yasaklarının tartışılmadığı, sorgulanmadığı gün olmuyor. Ramazan geliyor, oruç tartışılıyor. Bayram geliyor, kurban tartışılıyor… Namaz, tesettür, kadın, içki…hergün mutlaka bir tartışma konusu bulunuyor. Tartışmalarda ön plana çıkartılan kimseler de, yorumlarını İslama zarar verecek şekilde yapıyorlar. Muteber kitaplarda yazılan, ondört asırdır yaşanan İslama aykırı yanlış yorumlar hep. Bunların plansız, programsız, dış desteksiz olduğu söylenebilir mi?

Bütün bu olup bitenler bana daha önce de yazdığım baş misyoner Zwemer’in misyonerler kongresinde yaptığı şu konuşmayı hatırlatıyor: “Sizin göreviniz, Müslümanların Hristiyan yapılması değildir. Asıl göreviniz onları, dinlerini sorgular ve tartışır hale getirmektir.”

Dini sorgulanır, tartışılır hale getirtmekten maksatları da, alt yapısı olmayan, dini iyi bilmeyen kimselerin zihinlerine, “Biri öyle söylüyor diğeri başka türlü söylüyor, bu nasıl dindir!” şüphesini yerleştirerek dinden soğutmak, uzaklaştırmak ve kendi tuzaklarına düşürmek...

Nuzul-i İsa (a.s) , Kelam Alimleri, Hadisler-1

Yeni Ümit dergisi, Ocak-Şubat-Mart 2007 sayısında nuzul-i İsa (a.s) üzerine Fethullah Gülen hocaefendi ile yapılan bir söyleşiye yer vermiş. Hocaefendi kendine özgü üslubuyla meseleyi gayet güzel çerçevelemiş.

Ancak bir yerden sonra, Hz. İsa (a.s)'ın nüzulüyle ilgili hadislerin epistemolojik kıymeti, Akaid imamlarının konuya bakışı ve nüzulün keyfiyeti hakkında söyledikleri, daha önce yaptığı izahatı adeta nakzeder mahiyette.

Mesela söyleşinin başlarında nuzul-i İsa (a.s) ile ilgili hadislerin durumu hakkında şunları söylüyor: "Meselenin dinî temellerine gelince; Hazreti Mesîh'in âhir zamanda tekrar dünyaya döneceğini ve bu nüzûl keyfiyetini bildiren yaklaşık yüz kadar hadis-i şerif vardır. Bu hadislerden en az kırk kadarı, hadis kriterleri açısından sahih sayılır, yani erbabınca itimat edilen hadislerdir. Yirmi kadarı da hasen kabul edilmektedir, yani, ondan bir derece düşük de olsa sıhhatine güven duyulan hadislerdir.

Nuzul-i İsa (a.s) , Kelam Alimleri, Hadisler-2

Ehl-i Sünnet'in iki imamı el-Mâturîdî ve el-Eş'arî'nin, nüzul-i İsa (a.s) meselesini erkân-ı imaniye arasında gördüğü ve bu sebeple bu meseleye eserlerinde yer verdiği, keza daha sonraki ulemanın tavrının da farklı olmadığı, onların eserlerine müracaatla kolayca tesbit edilecek bir husustur.

Sözü fazla uzatmadan İmam el-Mâturîdî'nin tavrına bakalım. Yakın zamana kadar elimizde sadece Kitâbu't-Tevhîd'i bulunduğu ve orada da herhangi bir tasrihat yer almadığı için İmam el-Mâturîdî'nin bu mesele hakkındaki tavrının olumsuz olduğu şeklinde bir kanaatin yerleşmiş bulunduğu görülüyor. Ancak bu kanaat yanlıştır. Zira İmam el-Mâturîdî'nin, nüzul-i İsa (a.s) meselesine, neşri devam eden Te'vîlâtu'l-Kur'ân'ın birçok yerinde değindiği ve hatta zaman zaman ilgili rivayetlerden bir kısmını da zikrettiği görülmektedir.[1] Daha önceki bir yazıda[2] bu nokta hakkında bir miktar detay verdiğim için burada onları tekrara lüzum görmüyorum. O yazıyı kaleme aldığım sırada ilgili cilt neşredilmediği için İmam el-Mâturîdî'nin 43/ez-Zuhruf, 61 ayeti hakkındaki tefsirine muttali olamamıştım.

Nuzul-i İsa (a.s) , Kelam Alimleri, Hadisler-3

İmam el-Mâturîdî'nin, nüzul-i İsa (a.s) meselesine Te'vîlâtu'l-Kur'ân'ın muhtelif ciltlerinde muhtelif vesilelerle yer verdiğini gösteren örneklerden bir kısmını daha önceki yazılarda görmüştük. Bugün konuya buradan devam edelim:

İmam el-Mâturîdî, 3/Âl-i İmrân, 49 ayetini tefsir ederken şöyle der: "Hz. İsa (a.s)'ın hayatı baştan sona mucizeyle donatılmıştır. Zira O, diğer insanlardan farklı biçimde babasız olarak dünyaya gelmiş, beşikteyken konuşmuş, (…), başka birisi O'na benzetilmiş ve bu suretle öldürülmüş, O ise göğe kaldırılmıştır. Bütün bunlar mucizedir…"[1] Aynı surenin 54. ayetinin tefsiri esnasında şunları söyler: "Tuzak kurdular: Yani İsa (a.s)'ı yalanladılar ve öldürmeye azmettiler. Allah da, İsa (a.s)'ı ref etmek ve içlerinden birisini O'na benzeterek öldürmelerini sağlamak suretiyle mukabil tuzak kurdu.."[2]

Yine aynı surenin 55. ayetinde geçen "Seni vefat ettireceğim" ifadesinin tefsiri sadedinde şunları söyler: "İkinci ihtimal, Hz. İsa (a.s)'ın, ruhu (ve bedeniyle) birlikte düşmanlarının arasından alınması ve şeref bulduğu bir mevkiye kaldırılmasıdır…" Burada Hz. İsa (a.s)'ın hayatının bütün safhalarının mucize olduğu şeklindeki tesbitini tekrarlar.

Nuzul-i İsa (a.s) , Kelam Alimleri, Hadisler-4

Nüzul-i İsa (a.s) meselesinde Ehl-i Sünnet Kelam alimlerinin tutumuna gelince;

İmam Ebû Hanîfe, el-Fıkhu'l-Ekber'de şöyle der: "Mi'raç haberi haktır. Onu reddeden, sapkın ve bid'atçidir. Deccal'ın hurucu, Ye'cüc-Me'cüc, güneşin batıdan doğması, Hz. İsa '(a.s)'ın gökten inmesi ve kıyamet gününün sair alametleri, sahih haberlerde varit olduğu üzere haktır, gerçekleşecektir."[1]

İmam et-Tahâvî, Hanefî mezhebinin üç imamının itikadî çizgisini zikrettiği el-Akîdetu't-Tahâviyye'de şöyle der: "Kıyamet alametlerine inanırız. Deccal'ın hurucu, Hz. İsa (a.s)'ın gökten inmesi… bu alametlerdendir."[2]

Daha önceki bir yazıda, daha sonraki Kelam alimlerinin konuyla ilgili görüşlerine kısmen değinmiş ve el-Pezdevî ile et-Teftâzânî’nin ifadelerini aktarmıştım.[3] Orada da açıkça görüleceği gibi et-Teftâzânî’nin bahse konu ifadeleri en-Nesefî’nin, "Hz. Peygamber (s.a.v)'in kıyamet alametlerinden olarak haber verdiği Deccal, Dabbetü'l-arz ve Ye'cüc-Me'cüc'ün çıkışı, İsa (a.s)'ın gökten inişi, güneşin batıdan doğması haktır" şeklindeki ifadeleri üzerine söylendiği için, en-Nesefî’nin de bu meselede farklı düşünmediğinin açık olduğunu ayrıca belirtmeye gerek yoktur.

Nuzul-i İsa (a.s) , Kelam Alimleri, Hadisler-5

Nüzul-i İsa (a.s) meselesinde Ehli Sünnet Kelam alimlerinin tutumunun ne olduğu sorusunun cevabının alabildiğine net olduğu, yapılan iktibaslarla sanırım anlaşılmıştır. Bu noktada Ehl-i Sünnet Kelamı adına söylenmiş ne varsa bir bir sayıp dökmenin gereksiz olduğu da öyle..

İlgili rivayetlerin “haber-i ahad” olduğu yolundaki tesbite gelince, el-Kevserî merhumun da ısrarla vurguladığı gibi, hangi ilim dalının iştigal sahasıyla ilgili konuşuyorsak, o sahanın otoritelerinin görüş ve eserlerini kaynak olarak kullanmak durumundayız. İlke budur.

Şu halde yapılması gereken, nüzul-i İsa (a.s) konusundaki hadislerin haber-i ahad mı, yoksa mütevatir mi olduğu tartışmasında da Ehl-i Sünnet Hadis alimlerinin tesbitlerini esas almaktır.

Diyelim ki konuyla ilgili hadisler gerçekten “ahad haber” nev’indendir. Acaba tek başına bu tesbit, nüzul-i İsa (a.s) meselesinin hafife alınmasına, ya da buna sebebiyet verilmesine “meşru” bir dayanak teşkil eder mi?

HZ.İSA (a.s) NEREYE KALDIRILDI?



Hz. İsa (a.s)'ın ref' ve nüzulü konusunda Daru'l-Hikme'de yaptığımız söyleşiyle ilgili olarak bir okuyucudan gelen itiraz üzerinde duracağım bugün. Şöyle demiş okuyucu:

Soru

Ebubekir Sifil ile yaptığınız nüzülü İsa söyleşinizi okudum. Ancak Kur'an-ı Kerim ayetlerinde Hz. İsa'nın semaya yükseltildiğine dair bir ibareye rastlayamadım. Binaenaleyh, semaya yükseltilme gibi bir ifade yer almazken "ileyye" ve "ileyhi" kelimelerinden "sema" anlamının nasıl çıkarılabileceğini de izah etmenizi rica ediyorum. Selam ve muhabbetle.

Cevap

3/Âl-i İmrân, 55 ve 4/en-Nisâ, 158. ayetlerde geçen "ileyye" ve ileyhi" ifadeleri etrafında, Hz. İsa (a.s)'ın nereye kaldırıldığı konusunda önemli soru işaretleri ortaya atılmıştır. Allah Teala'ya mekân tayin edenler, O'nun bir yönde ve bir mekânda bulunduğunu söyleyenler, işaret edilen ayetlerdeki "Seni kendime yükselteceğim" ve "Bilakis Allah onu kendisine yükseltti" ifadelerinden hareketle şunu söylüyorlar: Burada Allah Teala Hz. İsa (a.s)'ı "kendisine" yükselteceğini/yükselttiğini beyan buyurmuştur.

Nüzul-i İsa (a.s) Meselesinde İtiraz Noktaları-1



Geçtiğimiz Cuma gecesi Kanal 7'deki bir program vasıtasıyla Ehl-i Sünnet'in (hatta Ehl-i Sünnet dışındaki fırkaların ekseriyetinin) üzerinde birleştiği bir itikat ilkesi daha kitleler nezdinde "tartışılabilirler" arasına sokuldu. "Nereye gidiyoruz" demeyeceğim; zira İslam dünyasının son ikiyüz yıldır maruz bırakıldığı dönüşümün istikametinin neresi olduğu kimsenin meçhulü değil.

Burada üzerinde durmayı tercih edeceğim husus, "nüzul-i İsa (a.s)" meselesine itiraz edenlerin ileri sürdüğü argümanların, bu inancı reddetmek için gerçek birer "delil" teşkil edip etmediği sorusunun cevabı olacak. Bunun için tartışmanın taraflarının elinde neler bulunduğuna kısaca bir bakalım:

Hz. İsa (a.s)'ın kıyamete yakın yeryüzüne ineceğini söyleyenler, ilgili Kur'an ayetlerindeki iki noktanın altını çiziyor:

Kur'an, Hz. İsa (a.s)'ın öldüğünden bahsetmiyor. O'nun akıbetinden söz eden ayetlerden kiminde Yüce Allah'ın O'nu kendisine yükselttiği (4/en-Nisâ, 157-9), kiminde de "vefat ettirdiği" (3/Âl-i İmrân, 55; 5/el-Mâide, 117) zikredilmiştir. Bu ifadelerin gerçek anlamda "ölüm"e (mevt) delalet ettiğini söyleyebilmek için –eğer meseleyi Kur'an ayetleriyle sınırlı ele alacaksak– Kur'an'ın Hz. İsa (a.s)'ın öldüğüne tartışmasız biçimde delalet ettiğinin ortaya konması gerekir.

Nüzul-i İsa (a.s) Meselesinde İtiraz Noktaları-2

Milli Gazete - 8 Ocak 2004


Hz. İsa (a.s)'ın ruh ve bedeniyle göğe kaldırıldığı ve kıyamete yakın yeryüzüne ineceği inancına itiraz edenlerin ileri sürdüğü bir diğer gerekçe, "beklenen kurtarıcı" inancının diğer din ve inanç sistemlerinde de bulunmasıdır. İddiaya göre "nüzul-i İsa (a.s)" inancı, özellikle Yahudilik ve Hristiyanlık'ta bulunan "kurtarıcı Mesih" inancının İslam'a intikal etmiş bir versiyonu olmalıdır.

Buna "delil" denemeyeceği açıktır; zira müddeayı tek başına isbatlayıcı özellikte değildir. İlk olarak herhangi bir inanç unsurunun başka din ve inanç sistemlerinde de bulunması, tek başına onun "batıl/asılsız" olduğunu göstermeye yetmez. İkinci olarak da bu inanç unsurunun İslam'a hangi sebeplerle, nasıl ve ne zaman geçtiğinin ortaya konması gerekir. İtiraz sahiplerinin bu noktaya tatminkâr herhangi bir açıklama getiremediği dikkatten kaçmıyor.

Bir diğer gerekçe, konuyla ilgili rivayetlerin "tevatür" seviyesine ulaşamayıp, "haber-i vahid" (yahut "birkaç rivayet"!) seviyesinde kaldığı, bu tür haberlerin ise "kesin ilim" değil, "zann" ifade ettiği şeklinde ortaya konmaktadır. (Bu hadisleri nakleden sahabî sayısının 30'lu rakamları bulmasının "tevatür" için yeterli olmadığını söyleyerek "tevatür" olgusu hakkında "serbestçe" kelam edenlere, Sahabe'den kaç kişinin

Hz.İsa Ve Hz.Mehdi Gelmeyecek Nidaları,Hz.İsa Ve Hz.Mehdi'nin Geliş Alametidir


Peygamberimiz (sav), sahih hadisleriyle hem manevi hem fiziksel özellikleri, hem de yapacakları icraatlarla Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelişi hakkında çok detaylı bilgiler vermiştir. Ancak kimi çevreler, hiçbir bilgi ve delile dayandırmadan bu iki mübarek şahsın gelişini reddetmeye çalışmaktadırlar. Bu amaçla, Hz. İsa'nın yeniden yeryüzüne geleceği beklenen, içerisinde bulunduğumuz bu dönemde, "Hz. İsa'nın öldüğü ve ikinci kez gelmeyeceği" yanılgıları gündeme getirilmektedir. Aynı şekilde Hz. Mehdi'nin gelişi de çeşitli açıklamalarla tevil edilmeye çalışılmaktadır. "Hz. Mehdi'nin geçmişte geldiği, Mehdiliğin bir şahsı manevi olacağı ya da Hz. Mehdi'nin hiç gelmeyeceği" gibi yanlış, Peygamberimiz (sav)'in hadisleriyle ve İslam alimlerinin açıklamalarıyla açıkça çelişen mantıklar öne sürülmektedir. Oysa burada gözardı edilmemesi gereken çok önemli bir gerçek vardır:

"HZ. İSA VE HZ. MEHDİ'NİN GELMEYECEKLERİNİN SöYLENMESİ, ASLINDA BU MüBAREK ŞAHISLARIN GELECEKLERİNİ ORTAYA KOYAN öNEMLİ ALAMETLERDEN BİRİDİR."

Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelmeyecekleri iddiaları, bu iddiaları öne sürenlerin gerçekte, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelmesi ihtimalinden çok tedirgin olmalarından kaynaklanmaktadır.

HZ.İSA NASIL TANINACAK ? -1

(HZ. İSA’NIN KİŞİLİGİ VE FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ)

Hz. İsa, diğer tüm peygamberler gibi insanları doğru yola çağırmakla görevlendirilmiş Allah'ın seçkin bir kuludur. Ancak Hz. İsa'yı diğer peygamberlerden ayıran bazı özellikler vardır. Bunlardan en önemlisi O'nun halen ölmemiş, Allah Katına yükseltilmiş ve yeryüzüne tekrar geri gönderilecek olmasıdır.

Hz. İsa bundan yaklaşık 2000 yıl önce yaşamış olan, Allah'ın dünyada ve ahirette seçkin kıldığı bir elçisidir. Hz. İsa'nın doğumu, hayatı ve Allah Katına alınması hep mucizevi şekillerde gerçekleşmiş, bu mübarek insanın hayatı Kuran'da ayrıntılı olarak haber verilmiştir. Allah Kuran'da birçok peygamberin kıssalarını bizlere bildirmektedir. Ancak Hz. İsa çeşitli yönleriyle diğer peygamberlerden farklı bir konuma sahiptir. Allah'ın üstün ilimlerle desteklediği bu değerli kulu daha beşikteyken konuşmuş, dünyada kaldığı süre içerisinde çevresindeki insanlara büyük mucizeler göstermiştir. Onun bu özel durumunun diğer bir delili de, Allah Katına alınışı ve tekrar dünyaya gönderileceğine dair Kuran'da önemli işaretlerin olmasıdır. (Nisa Suresi, 156-159; Al-i İmran Suresi, 55; Maide Suresi, 117; Zuhruf Suresi, 57-61; Al-i İmran Suresi, 45-48; Maide Suresi, 110; Al-i İmran Suresi, 59; Meryem Suresi, 33) Bu ayetlerin bir tanesinde “Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir ilimdir.

HZ.İSA NASIL TANINACAK-2

İçinde yaşadığımız ahir zaman, tüm iman sahipleri için çok kutlu ve müjdeli bir dönemdir. Çünkü, Rabbimiz'in ayetlerinde ve Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde iki bin yıl aradan sonra, ahir zamanda Hz. İsa'nın yeniden dünyaya gönderileceği müjdelenmiştir. Hz. İsa'nın yeryüzüne ikinci kez gelişinde tanınmasını sağlayacak en önemli özelliklerinden biri ise icraatları olacaktır. Hz. İsa, hiçbir şekilde taklit edilmesi mümkün olmayan bu icraatlarını yerine getirerek, Allah'ın izniyle Hz. Mehdi ile beraber dünyada Altınçağ'ın yaşanmaya başlanmasına vesile olacaktır.

Hz. İsa, doğumuyla ve gösterdiği mucizeleri ile kutlu bir peygamberdir. Allah, Hz. İsa için özel bir kader belirlemiş ve bu kader doğrultusunda, inkar edenlerin Hz. İsa'yı öldürmek için kurdukları tuzaklarını bozmuştur. İnkar edenler, Kuran'da açıkça bildirildiği üzere, Hz. İsa'yı öldürememişler, ancak onlara bu durumun bir benzeri gösterilmiştir. (Nisa Suresi, 157) Allah Hz. İsa'yı, bilinen biyolojik anlamda canını almadan Kendi Katına yükseltmiştir ve Hz. İsa ikinci kez yeryüzüne gelecektir. Ancak Hz. İsa ikinci gelişi sırasında, aşağıda da açıklayacağımız gibi, önceleri çok az sayıda kişi tarafından tanınacak ve cemaati oldukça az kişiden oluşacaktır.

"HZ.İSA ÖLDÜ" DİYENLER BÜYÜK BİR YANILGIDADIRLAR


Tarih boyunca pek çok peygambere olduğu gibi, iman etmeyenler Hz. İsa'ya da çeşitli tuzaklar kurmuş ve onu öldürmeye kalkışmışlardır. Ancak Allah, inkar edenlerin Hz. İsa'ya kurdukları tuzakları bozmuş, Hz. İsa'yı öldürememişlerdir. Hz. İsa Allah Katına yükseltilmiştir ve -Hıristiyanların da bekledikleri gibi- Allah'ın takdir ettiği zaman geldiğinde yeniden dünyaya gelecektir.


Hz. İsa, Yüce Allah’ın insanları doğru yola çağırmakla görevlendirdiği seçkin bir elçisidir. Hz. İsa’yı diğer peygamberlerden ayıran özelliklerinden en önemlisi onun ölmemiş, Allah Katına yükseltilmiş ve yeryüzüne tekrar geri dönecek olmasıdır. Ancak Hz. İsa’nın yeniden yeryüzüne gelmesi ile ilgili yapılan tartışmaların, gün geçtikçe artması beraberinde birçok iddia ve soruyu da getirmektedir. Bu nedenle yazımızda, Hz. İsa’nın yeniden dünyaya dönüşü konusunda yapılan yanlış bilgilendirme ve yönlendirmeleri Allah’ın izniyle düzeltmek amaçlanmıştır.

Hz. İsa’nın Biyolojik Ölümü Henüz Gerçekleşmemiştir

Maide Suresinin 117. ayetinde geçen “...Beni vefat ettirdiğinde (teveffeyteni) üzerlerindeki gözetleyici Sendin...” ifadesindeki vefat ettirmek kelimeleri bazı kişilerin iddia ettiği gibi biyolojik bir ölüm değildir. Vefat ettirmek, her zaman biyolojik olarak insanın ölümü manasında kullanılmamaktadır. Örneğin bu ayette "vefat ettirme" olarak tercüme edilen kelimeyle, Enam Suresi'nin 60. ayetinde kullanılan kelime aynıdır. Ancak "Vefat" kelimesinin Arapça karşılığı Türkçe'de kullanılan ölüm anlamından farklı anlamlar taşımaktadır.

NÜZUL-İ İSA (A.S) ÜZERİNE

Hocam memleketimizde son günlerde Hazret-i İsa’nın nüzulü konusu, Ehl-i sünnet itikat esaslarından önemli birini teşkil eden Hazret-i İsa’nın nüzulü konusu maalesef tartışma konusu yapıldı. Çok yakın bir tarihte de bir televizyon kanalında bu konuyla alakalı olarak seviyesiz ciddi bir tartışma sergilenmiş oldu. Bunun üzerine Ehl-i sünnet’in bu derece önem verdiği bir konu ile ilgili olarak konunun gerçek ve sahih olan tarafını insanlara aktarmak amacıyla, mesuliyetimizi ifa hususunda az da olsa bir katkı olsun diye bu konuda sizinle bir söyleşi yapmayı planladık.



Öncelikle hocam Hazret-i İsa’nın nüzulü diye bilinen Ehl-i sünnet inanç esaslarından biri olarak tarih boyu kabul edilmiş, ispatlanmış ve belgelenmiş bir konu etrafında konuşuyoruz. Genelde insanlarda bu tartışmalar neticesinde oluşan bir şey var… şöyle bir yanlış kanaat var, şöyle bir tereddüt var. Sanki Ehl-i sünnet alimleri Hazret-i İsa’nın nüzulü konusunu böyle çok zayıf bir takım emareler, deliller üzerine bina etmiş gibi; bu konuda eskiden beri kabul edilmiş bir fikir varmış da, işte geleneksel kabule aykırı davranmamak adına insanlar bunu kabul ediyormuş gibi, böyle bir tevehhüm var.