Hz. İsa mı Pavlos mu?

Kilisenin 2000 yıldır sormaktan kaçındığı büyük soruyu artık hıristiyanlar soracaklardır. Kiliseler birleşebilir; yeryüzü siyasî hareketlenmeleri karşısında başlangıçtan beri aralarında mevcut bulunan ihtilafa bir son verme gereği duyabilirler. Karşılıklı jestlerin idaresinde plânlarını yürürlüğe koyabilirler. Bu, Kilise ile hıristiyanın soğumasını durdurabilir mi?

Batı hıristiyanlığı ile Doğu hıristiyanlığı İslâm âlemine basınç uygulama stratejisi içinde bulunabilir; kolu kanadı kırık çağı takdis edebilirler!.. Hıristiyanlık tarihi baştan başa seremonilerdir. Kültürlü bir hıristiyan, Üç Tanrı inanışından uzaklaşacaktır. Birey çağındayız.

Dışına kabuk yapan fakat içerde hiç iyileşmeyen bir yara; o yarayı açandan yana irrasyonel boyutlara vardırılmış bir gayret. Bu gayretin kurduğu bir örtüşmesizlik. Pavlos’un yanlış geleneği coğrafyaya yayışı.

İnsan doğrusu tarihsel bir müsamere karşısındaymış gibi dini, İlâhî özün adeta işkence direğine bağlamak isteyen bir yanılsamadır bu. Masum görülebilir bir yanılsama sanmamalı: Kökleri derinlerde, Allah’ı birlemeye dirençten beslenmiş bir illüzyonda İsa’ya gösterilen direnç. Halk ondan memnundu açıkçası. Rahatsız olan düzenin babalarıydı. Hahamlardı. Dünyevîlik toplumun ruhunu sarmış idi: Çok özel bir alınyazısının içinden gönderilen yeni bir elçi bu sekülerliği gidermek için gelmişti. İşleri bozmaya geldiğini düşündüler. Peygamberlere itiraz ve hatta onların anlamına olduğu kadar canına da kast etmek gelenekleşmişti. İğrenç bir gelenek. Hahamlara Allah’ın mukaddeslerini hatırlatan, onları uyaran, dünya işlerinin bir karşıtlık halinde sürdürülüşüne parmak basan Zekeriya, can havliyle kaçarken önüne çıkan bir ağaca sığınmak ister.Ağaç açılır ve nebi içine saklanır, ağaç kapanır. Testere ile ağacı kesmeye başlarlar. Hz. Zekeriya şehit olur. Bilmiyorum, ona yahudi ve hıristiyanlar biz Müslümanlar kadar ve sürekli, üzülmekteler mi? Yahya Peygamber de, kızıyla evlenmesine karşı çıktığı ve izin vermediği için Herod önce zindana attırdı, sonra da başını kestirdi. Altın bir tepside huzuruna getirdiler. Babil meliki Buhtunnasır, Hz. Yahya’ya inanmış bir kimse idi. Kudüs’e sefer edip, intikam aldı. Öyküsünü Taberî Tarihi’nde bulmak mümkündür.

Peygamberlerin kader öyküleri çeşit çeşit. Hıristiyanlar bunu anlayamıyorlar.

İsa’nın da vücudunu ortadan kaldırmak istiyorlardı. Filistin’de Roma yönetimi onu bir tehlike görmüyordu.Yahudi ileri gelenlerinin sürekli şikâyetlerine sonunda, yenik düştü diyor ayrıntılı tarihler. Mevlânâ da Mesnevî’de, geniş ve derin yorum çerçevesi içinde Romalı yetkilinin psikolojisine yer vermiştir. İlginç bir diyalektikle yaklaşıyor olaya.

Bir yazar, Hindistan’da Protestan papazları ile münazaralarda karşı karşıya gelmiş ve sonunda Protestan din bilginleri İncil’in, daha önce de Tevrat’ın kişilerce değiştirilerek tahrif edilmiş olduğunu itiraf etmek durumunda kalmışlardır. Bu İslâm âlimi Rahmetullah el Hindî’dir. Yirmi dördüncü dedesi Abdurrahman b. Abdülaziz, Hz.Osman’ın soyundan olarak Hindistan’a ilk yerleşen kişidir. Rahmetullah (1818-1891) ilim hayatını Farsçayı çok iyi bilen bu papazlardan Pfander’in Mizânu’l-Hak diye yayınladığı bir kitaba karşı mücadeleye adamıştır denebilir. Papazı münazaraya çağırdı. Üç defa tekrarlanan münazaralardan Rahmetullah’ın büyük eseri İzhârü’l-Hakk doğdu. [Bu kitabın yeni bir çevirisi Abdülhâdi Sıddık tarafından yapılmış, Faran Yayıncılık tarafından basılmıştır.İki ciltlik bu eser, Abdülhamid II tarafından da beğenilmiş ve emriyle Batı dillerine çevrilmiştir.] İzhârü’l-Hak, sindire sindire okunacak bir kitaptır. Fikrimizi besler. Bu besleme geriye doğru bir açma olur.

Hıristiyanlık Hz. Adem’in ilk günahına takılmıştır; Pavlos’un yaptıklarına teşhis gözü ile bakılsa daha iyi olmaz mı?



Kamil Eşfak Berki
Milli Gazete
03/12/2006