Hz. İsa (A.S.)'nın Nüzulü

Son günlerde dudak bükerek izlediğimiz Hasan Mezarcı filmi dolayısıyla Hz. İsa (a.s)'nın nüzulü (kıyamete yakın gökten inmesi) meselesi üzerine bir şeyler söylemek doğrusu pek içimden gelmiyordu. Zira ulema tarafından hakkında -tefsirlerde ve hadis kitaplarıyla bunların şerhlerinde söylenenler bir yana, pek çok müstakil eser yazılmış bulunan böyle bir konu üzerine kelam etmenin "malumu ilam"dan öte bir anlam ifade etmeyeceğini düşünüyordum. Ve düşünüyordum ki, bu mesele hakkında bilgi edinmek isteyen yahut bilgisi olduğu halde kalbine herhangi bir şüphe gelen kimsenin, matbu ve mütedavel kitaplara bakarak arzusuna nail olması ve merakını gidermesi son derece kolaydır.

Ancak Kanal 7'de 28.11.2000 günü izlediğimiz "Haber Saati"ne konuk olan Prof. Dr. Hayreddin KARAMAN hocanın, konuyla ilgili bir soruya verdiği cevapta Hz. İsa (a.s)'nın kıyamete yakın yeryüzüne ineceğini ifade eden herhangi bir Kur'an ayeti bulunmadığını kesin bir dille ifade etmesi ve bu meselede Sünnî akidenin, yalnızca ilgili hadisler üzerine bina edildiğini -diğer itikadî mezheplerin bu meselede Ehl-i Sünnet'e muhalif olduğunu ihsas eder tarzda- söylemesi, konu hakknıda bazı açıklamalar yapılması gerektiğini ortaya koydu. Elimizdeki kaynaklar, saygıdeğer KARAMAN hocanın bu iki noktada söylediklerinin isabetli olup olmadığı noktasında bize şunları söylüyor:

Ehl-i Sünnet Dışındaki Bazı Fırkaların Konu Hakkındaki İnancı

1- Mu'tezile: Kadı Iyâd, Mu'tezile'den ve Cehmiyye'den bazılarının Hz. İsa (a.s.)'nın nüzulüne inanmadıklarını söylemiştir. (1)

Bu ifadenin mefhum-u muhalifi göstermektedir ki, Mu'tezile ve Cehmiyye'nin ekseriyeti Hz. İsa (a.s.)'nın nüzulü konusunda Ehl-i Sünnet ile aynı akideyi paylaşmıştır.

Nitekim meşhur Mu'tezilî müfessir ez-Zemahşerî, 43/ez-Zuhruf, 61. ayeti üzerinde dururken, Hz. İsa (c.s)'nın kıyamete yakın yeryüzüne ineceğini haber veren hadislerden birisini -herhangi bir itiraz serdetmeden- zikreder. (2)

Yine ez-Zemahşerî, konuyla ilgili ayetler üzerinde dururken, bunların Hz. İsa (a.s)'nın nüzulüne delalet ettiğini söyleyenlerin görüşlerini de aktarır ve bunlara herhangi bir itiraz getirmez.(3) Hatta dipnotta işaret ettiğimiz ayetlerden, 4/en-Nisâ, 159. ayetinin tefsiri esnasında şöyle der:

"Burada Ehl-i Kitap'tan, Hz. İsa'ya inanmayan hiç kimsenin kalmayacağının murad edilmiş olması da mümkündür. Şöyle ki; Allah Teala o zaman (Hz. İsa (a.s)'nın nüzul zamanı, E.S) onları kabirlerinde diriltir ve kendilerine, Hz. İsa'nın nüzulünü ve ona indirileni öğretir, bildirir; onlar da imanın kendilerine fayda vermeyeceği o zamanda Hz. İsa'ya iman ederler." (4)

2- İmamiyye: Mehdi konusundaki inançlarının naklî dayanağını teşkil eden rivayetlerin pek çoğunda Hz. İsa (a.s)'nın nüzulü konusu da yer aldığı için bu taife de Hz. İsa (a.s)'nın kıyamete yakın yeryüzüne ineceği inancında Ehl-i Sünnet ile birliktedir.

Şii müfessirlerden et-Tabressî ve et-Tabatabâî'nin, ilgili ayetler üzerinde dururken sergiledikleri tavrı burada örnek olarak zikredebiliriz. (5)

3- Cehmiyye: Kadı Iyâd'ın yukarıda verdiğim ifadesi, Cehmiyye'den sadece "bazılarının" Hz. İsa (as)'nın nüzulü konusunda olumsuz bir kanaate sahip olduklarını göstermektedir. Şu halde fırkanın çoğunluğu bu noktada olumlu kanaate sahip olmalıdır.

Şu halde kıyamete yakın Hz. İsa (a.s)'nın yeryüzüne ineceği inancını "Sünnî geleneğe" ait ve münhasır göstermek isabetli olmasa gerektir.

Hz. İsa (a.s)'nın Diri Olarak Yeryüzünden Kaldırıldığını ve Kıyamete Yakın Tekrar İneceğini İfade Eden Ayetler

Hz. İsa (a.s)'nın, asılmadığını ve öldürülmediğini Kur'an'ı kesin ifadelerinden öğreniyoruz. Yüce Allah şöyle buyurur:

1- "Ve "Biz Allah'ın peygamberi Meryem oğlu Mesih İsa'yı öldürdük" demeleri sebebiyle (kendilerini rahmetimizden kovduk). Halbuki onlar onu ne öldürdüler, ne de astılar. Fakat (öldürülen ve asılan kişi) kendilerine (İsa) gibi gösterildi. Ve şüphe yok ki, onda ihtilaf edenler, ondan dolayı şek içindedirler. Onlar için buna ait, kupkuru bir zanna uymaktan başka hiçbir bilgi yoktur ve onu yakinen (kesin olarak) öldürmüş değildirler. Bilakis Allah onu kendisine yükseltmiştir ve Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. Ehl- Kitap'tan hiçbiri hariç olmamak üzere, ölümünden önce andolsun ona mutlaka iman edecek, o da kıyamet günü kendileri aleyhine bir şahit olacaktır." (6)

Bu ayetlerde yer alan "Bilakis Allah onu kendisine yükseltmiştir" ve "Ehl-i Kitap'tan hiçbiri hariç olmamak üzere, ölümünden önce andolsun ona mutlaka iman edecek" ifadeleri hakkında müfessirler çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir.

Ezcümle "Bilakis Allah onu kendisine yükseltmiştir" ifadesinin, Hz. İsa (a.s.)'nın bedeni ve ruhuyla yeryüzünden yükseltildiğini anlatma ihtimali diğerlerine oranla tercihe daha şayan görünmektedir. Zira burada, Hz. İsa (a.s.)'yı öldürdüklerini ileri süren Yahudiler'in bu iddiaları reddedilmektedir. Eğer bu ifadeyi mecazi manada alacak olursak, bu haliyle bu ayet Yahudiler'in bahse konu iddialarını reddeder konumdan çıkacak ve ayetin lafzındaki vurgu anlamsız kalacaktır. Oysa yukarıda meallerini verdiğimiz ayetleri siyak-sibak bütünlüğü içinde ele alacak olursak, Yahudiler'in astığı kişinin, Hz. İsa (a.s) olmayıp, ona benzetilen kişi olduğu, Hz. İsa (a.s)'nın ise öldürülmekten -Allah Teala tarafından yeryüzünden çekilip alınmak suretiyle- kurtarıldığı anlamı net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Burada geçen "yükseltme"nin, "Hz. İsa (a.s)'nın makamının yüceltilmesi" şeklinde anlaşılması da mümkün görünmemektedir. Çünkü ölüm veya öldürülme, makamın yükseltilmesine engel değildir. Bir diğer ifadeyle nice peygamberler vardır ki, inkârcılar tarafından öldürülmüşlerdir. Bununla birlikte onlar kadri ve makamı yüce kimselerdir. Şu halde bu ayetin, "Yahudiler Hz. İsa (a.s)'yı öldürmemişlerdir, bilakis Allah Teala onu öldürmek suretiyle kendi katına yükseltmiştir" şeklinde anlaşılması, beraberinde başka soruları getirmektedir:

Siyak-sibak bütünlüğü içinde böyle bir anlam -ayetin lafzındaki vurgu da dikkate alındığında- boşlukta kalmaktadır.

İnkârcılar tarafından öldürülen peygamberleri Allah Teala kendisine yükseltmemiş midir?

Hz. İsa (a.s) gibi "ulu'l-azm" bir peygamber, Yahudiler tarafından öldürülmek istenene kadar kadri ve makamı yüce bir elçi değil miydi?

Buradaki "yükseltme"nin, Hz. İsa (a.s)'nın "ruhunun" yükseltilmesi olarak anlaşılması durumunda, bu durum Hz. İsa (a.s)'ya mahsus olmadığı halde bu ayette niçin böyle vurgulu olarak zikredilmiş olabilir?

Öte yandan yukarıda zikrettiğim "Ehl-i Kitap'tan hiçbiri hariç olmamak üzere, ölümünden önce andolsun ona mutlaka iman edecek" ayeti hakkında da muhtelif görüşler ileri sürülmüştür.Bunlar içinde tercihe şayan görünen, "ölümü" ve "O'na" kelimelerindeki zamirlerin Hz. İsa (a.s)'yı anlattığını benimseyenlerin görüşüdür. Zira bağlam Hz. İsa (a.s) ile ilgilidir ve aynı cümle içindeki zamirlerden birisinin Hz. İsa (a.s)'ya giderken -"ölümünden önce" ifadesindeki zamirin Hz. İsa (a.s)'ya gittiği açıktır- diğerinin başka bir merciye gittiğini söylemek doğru değildir.

2- "İsa onlardan küfrü hissettiği zaman, "Allah için benim yardımcılarım kimdir?" dedi. Havariler "Allah'ın yardımcıları biziz. Allah'a iman ettik ve şahit ol ki, bizler şüphesiz müslümanlarız. Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve peygambere tabi olduk. Artık bizleri şahitlerle beraber yaz" dediler. Bununla birlikte hilekârlık yaptılar. Allah da hilelerine hile ile mukabelede bulundu ve Allah, hile yapanların hayırlısıdır. O vakit Allah buyurdu ki, "Ey İsa! Muhakkak seni vefat ettirecek olan benim; seni Bana yükselteceğim ve seni, küfredenlerden temizleyeceğim..." (7)

Bu ayette geçen "Muhakkak seni vefat ettirecek olan benim; seni bana yükselteceğim" ifadesi, Elmalılı merhumun da beyan ettiği üzere müfessirler tarafından yedi-sekiz şekilde tefsir edilmiştir.

Ezcümle bu ayetteki "Müteveffî" kelimesini, kendisinden türediği "vefat" kelimesinin yaygın kullanımını esas alarak "ruhun kabzedilerek bedenden alınması" anlamında "öldürmek" ile tefsir edenlerden bir kısmı, ayette bir takdim-tehir bulunduğunu söylemişlerdir. Buna göre ayetin, "seni önce bana yükselteceği, sonra da kıyamete yakın yeryüzüne indirip bir süre yaşattıktan sonra vefat ettireceğim" şeklinde anlaşılmasını tercih etmişlerdir.

Bir kısmı da buradaki zahir ifadenin, 1. sırada zikredilen 4/en-Nisâ suresinin ilgili ayetleri dikkate alınarak tevil edilmesi gerektiğini söylemişlerdir.

Bahse konu kelimenin "ruhun kabzedilip bedenden alınması" anlamını mecazi olarak ifade ettiğini, lugavi anlamın ise birşeyi ahz ve kabzeylemek olduğunu söyleyenler ise, ayetin "seni öldürmeksizin yeryüzünden alıp bana yükselteceğim" anlamında olduğunu söylemişlerdir.

Nitekim bu ayeti, 1. sırada zikredilen ayet ile birlikte ele aldığımızda bu iki ihtimalin ağır bastığı daha rahat görülecektir.

Öte yandan, buradaki ayetler birlikte düşünüldüğü zaman, Havariler'in hilelerine Allah Teâlâ'nın mukabelede bulunması ve söz konusu hileye rağmen Hz. İsa (AS)'yı öldürecek olanın kendisi olduğunu beyan buyurması; keza bir önceki ayette Hz. İsa (AS)'yı asmadıklarının ve öldürmediklerinin ifade buyurulması şu anlamı hayli güçlendirmektedir: Yahudiler Hz. İsa (AS)'yı öldürmek istediklerinde bu isteklerine nail olamamışlardır; Allah Teâlâ onu diri olarak aralarından çekip almış ve kendisine yükseltmiştir.

Peki Kur'ân'ın ilgili ayetlerinin bütünlüğü içerisinde bu olay nasıl neticelenecektir?

Buraya kadar zikredilen ayetler Hz. İsa (AS)'nın diri olarak yeryüzünden çekildiğini anlatırken, aşağıdaki ayet, bir anlamda olayın devamını vermektedir:

3- "Şüphe yok ki o, kıyamet için bir bilgidir." (8)
Keza daha sonra kaleme alınmış olan meşhur tefsirlerin hemen hepsinde, ayetin bu şekilde de anlaşılabileceğine işaret edilmiştir.

Netice

Buraya kadar söylenenlerden çıkan neticeyi şöyle özetlemek mümkündür:

1- Hz. İsa (a.s)'nın diri olarak yeryüzünden çekilip ind-i ilahîye yükseltildiği ve kıyamete yakın tekrar yeryüzüne indirileceği konusu Kur'an'da geçmemektedir diyebilmek için yukarıdaki ayetlerin "ihtimalen" dahi olsa bu konuya delalet veya işaret etmediklerinin kesin bir şekilde ortaya konması gerekir.

İlgili ayetlerin konuya delalet veya işaretleri konusunda yukarıda kısaca söylenenler, böyle bir kesinliğe varmanın mümkün olmadığını ortaya koymaktadır.

Şu halde muhterem KARAMAN hocanın, meseleyi kesin ifadelerle kestirip atmak yerine, en azından "konuyu böyle anlayanlar da olmuştur" şeklinde bir ifade kullanması daha yerinde olurdu diye düşünüyorum.

2- Madem ki Sünnet Kur'an'ın beyanıdır -saygıdeğer KARAMAN hocanın da bunu böyle düşündüğünü biliyoruz-, o halde Hz. İsa (a.s)'nın ref' ve nüzulü ile ilgili hadisleri -ki tevatür seviyesinde oldukları pek çok alim tarafından ortaya konmuştur- Hz. Peygamber (s.a.v.)'in Kur'an'ın ilgili ayetlerini beyan ve tefsiri, yani O'nun bu konuda Kur'an-ı "anlama biçimi" olarak görmek yanlış olmasa gerektir.

Bu doğruysa, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in, pek çok sahabînin ve daha sonra gelen nesiller içinde ekseriyetin Kur'an'ı anlama biçimine ters düşerek "Kur'an'da böyle bir olay yoktur" demek, onların anlama biçimlerini yanlışlamak anlamına gelmez mi?

Bu ayette geçen "ilim" kelimesi, "alem" şeklinde de okunmuş ve birçok müfessir tarafından, Hz.İsa (AS)'nın kıyamete yakın yeryüzüne inecek olmasının, kıyametin alâmetlerinden birisi olduğunu anlatmakla tefsir edilmiştir.

Ayeti böyle anlayanlar arasında İbn Abbâs (RA), Mücâhid, ed-Dahhâk, es-Süddî, Katâde, el-Hasanu'l-Basrî ve İbn Zeyd bulunmaktadır. (9)

Hazreti İsa (AS)'nın kıyamete yakın yeryüzüne ineceği konusunda birkaç gündür bu köşede okuduğunuz seri yazıya, konunun medya gündemindeki yerini muhafaza ediyor oluşu dolayısıyla aşağıdaki hususları bir "tekmile" kabilinden eklemek zaruret oldu.

1- Diyanet İşleri Başkanı Sayın M. Nuri Yılmaz, 2.12.2000 Cumartesi gecesi Kanal 6'da yayınlanan "Ceviz Kabuğu" programına telefon konuğu olarak katıldı ve Hz. İsa (AS)'nın nüzulü konusunun Kur'ân'da geçmediğini, bu konudaki hadislerin ise "haber-i vahid" olduğu gerekçesiyle itikatta delil olamayacağını söyledi.

Konuyla ilgili Kur'ân ayetleri hakkında daha önce -köşe yazısı formatının izin verdiği ölçülerde- özet olarak zikrettiğim hususların maksadı hasıl ettiği kanaatiyle burada ilgili hadislerin durumu hakkında bir hususu tasrih etmek isterim.

Telefon irtibatı karşı taraftan kesildiği için değinmeyi tasarladığım noktaları tam olarak aktarma imkanı bulamadığım söz konusu programda da belirttiğim gibi, konuyla ilgili hadisler "haber-i vahid" değil, "mutevatir"dir.

Aralarında İbn Cerîr et-Taberî, İbn Hacer el-Askalânî, İbn Kesîr, İbn Atıyye el-Endelüsî, Ebu'l-Velîd İbn Rüşd, es-Sefârînî el-Âlûsî, eş-Şevkânî, Muhamed b. Ca'fer el-Kettânî, Muhammed Enverşâh el-Keşmîrî, Muhammed Zâhid el-Kevserî, Abdullah b. Muhammed b. es-Sıddîk el-Ğumârî, Abdülfettâh Ebû Gudde gibi isimlerin bulunduğu ulema bu hususu açıkca belirtmişlerdir.

Bunlardan, konu hakkında müstakil eserler kaleme alanlar da vardır. Ezcümle mezkûr el Keşmîrî, "et Tasrîh bimâ Tevâtere î Nuzûli'l-Mesîh" adını verdiği eserinde -ki konuyla ilgili çalışmalarından sadece birisidir-, 76'sı merfu olmak üzere toplam 101 hadis zikretmiştir.

el-Keşmîrî zikrettiği hadislerden 4'ünün mevzu (uydurma) olduğunu tesbit eden mezkûr eserin muhakkiki Ebû Gudde, onun zikrettiği rivayetlere 10 hadis daha eklemiştir ki, böylece konu ile ilgili merfu hadislerin sayısı -mevzu olan 4 rivayeti ayırarak söylersek- 82'yi bulmaktadır.

Keza yine Ebû Gudde, el-Keşmîrî'nin zikrettiği 25 esere (senedi Hz. Peygamber (SAV)'e ulaşmayan rivayet) 10 eser daha eklemiştir. Böylece konu hakkında Sahabe'den nakledilenlerin sayısı da 35'e çıkmış olmaktadır.

el-Keşmîrî'nin mezkûr eserini esas alarak söylersek bu hadisleri rivayet eden sahabî sayısı 30'dur. Onlardan sonra gelen tabakalardaki ravi adetleri konusunda fikir sahibi olmak isteyenler, adı geçen eseri inceleyebilirler. Bu durumda, konuyla ilgili rivayetlerin "haber-i vahid" olduğunu söylemenin mümkün olmadığı ortadadır.

2- Prof. Dr. Hayrettin Karaman hoca, 3.12.2000 tarihli Yeni Şafak'taki köşesinde, daha önce Kanal 7'deki programda müphem bıraktığı hususları tasrih ederek konu hakkındaki kanaatini belirtti.

Aşağıdaki ifadeler ona ait:

"... Bu durum karşısında kılıcı keskin, hikmet bilgi ve eğitimi sıfır bazı zemane ilahiyatçılarının çıkıp da "Hz. İsa'nın yeniden geleceği, ineceği uydurmadır, İslâm'da yeri yoktur..." demelerinin -şahsî tercih ve yorumlarını açıklama dışında- bir değeri yoktur. Yapılması gereken şey, "Ben İsa'yım" diyen kimsenin iddia ve nitelikleri ile hadislerde bildirilen İsa'nın örtüşüp örtüşmediğini araştırmaktır..."

Burada "Keşke Karaman hoca, Kanal 7'deki programda da meseleyi bu şekilde tavzih etseydi de muhtemel yanlış anlamalara mahal vermeseydi" diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

_______________
Dipnotlar:
1- Bkz: "Şerhu'l-Übbî ve's-Senûsî alâ Sahîhi Müslim", IX, 408.el-Kevserî, buradaki "bazıları" ifadesinden kastedilen kişinin el-Cübbâî olduğunu, onun da konu hakkındaki hadislerin tevatür seviyesine ulaştığından haberdar olmadığını, aksi halde böyle bir hususa muhalefet etmeyeceğini söyler. Bkz. "Nazratun Âbira", 43,71.
2- ez-Zemahşerî, "el-Keşşâf", IV, 254
3- Örnek olarak 3/Âl-i İmrân, 55 (I, 360) ve 4/en-Nisâ, 159 (I,576) ayetleri üzerinde dururken söylediklerine bakılabilir.
4- "el-Keşşâf", I, 576-7.
5- Mesela bkz. el-Tabressî, "Mecma'u'l-Beyân", V, 54; et-Tabatabâî, "el-Mizân", V, 134.
6- 4/en-Nisâ, 157-9
7) 3/Âl-i İmrân, 54-55
8) 43/ez-Zuhruf, 61.
9) el-Kurtubî, "el-Câmi", XVI, 70; Ebû Hayyân, "el-Bahru'l-Muhît", IX, 386

Ebubekir Sifil
Milli Gazete

Hz. İsa (A.S.)'nın Nüzulü yorumları

  • Image Description
    bahadır
    25.06.2011

    hayrettin karaman yine aynı karamanın koyunu misali..hocası rahmetli ahmed davudoğlu ile ters düşen kafadan fetva veren.mezhebsiz görüşlü biridir.ehl-i sünnet mensubu olsa hak din ile batılların diyaloğunu savunmaz.feto ya tabi olmaz. hz.isa as..ahir zamanda şanlı peygamberimizin en büyük seçkin ümmeti olarak yaşayacak..hz.mehdi ile birlikte olacak.hz.mehdi .hz.isa ya imam olacak.hz.isa ile ilgili ayet-i kerime vardır.geleceğini inkar eden dinden çıkar..hz.mehdinin geleceğide sahih hadislerle sabittir.inkar eden dal olur.

  • Image Description
    misafir
    01.09.2011

    keşke onu görebilsem... ona yakın olabilsem... gelmesini bekliyorum..

  • Image Description
    Abdullah12
    22.10.2012

    Bu site gercekten de cok zehirli. Isa'nin gelmesi, yok Deccal, Mehdi, Yecuc Mecuc. Hiristiyan mitolojisi bunlar. Bunlar Kuran'dan onay almaz. Kaldi ki, iman esasi hic bir sekilde olamaz. Cunku hadislerle iman esasi belirlenemez! Iman esaslarini Allah belirler; peygamber degil. Kadere iman diye bir "iman esasi" Kuran'da yok mesela. Üc farkli yerde iman esaslari belirtiliyor Kuran'da, hic birinde kader yok aralarinda.

  • Image Description
    mazlum
    23.10.2012

    Kuranda sen BMW marka arabada ararsın yakında :) İmanın şartları diye birşey açık ve nettir. bunlardan biri de kitaplara imandır. Kuranı kerimden birtek ayeti inkar bile kişiyi dinden çıkartır. kuranda var olan bir şeyi inkar kişiyi küfre götürür..