Zehirli.Org köşesi

Zehirli Fikirlere panzehir başlığı ile 2006 yılında zehirli.org sitemiz yayına başladı. Yüzbinlerce kişinin ziyaret ettiği sitemiz kritik noktalarda bilgilendirici içerikler sunmaya devam ediyor.

Güzel ahlâkı bilmek iyidir, ama kötü ahlâkı bilmek daha iyidir.
Çünkü insan kötülüğü bilmezse o kötülükten uzak duramaz.

Gayemiz ithal ve zararlı ideolojik fikirlere dair toplumda farkındalığı oluşturmaktır.


HIZBÜ'TTAHRIR VEYA HIZBÜ'TTAHRIK!...

Son günlerde bir merkezden veya bir yerlerden dügmeye basildigi anlasilmaktadir. Her veçhesiyle provakasyon kokan, bebek kâtili, bas câni yandaslarinin memleketimizin muhtelif sehirlerinde sergiledikleri igrenç ve çok tehlikeli hareketleri uzun uzun, tahlile ihtiyaç yoktur. Devletimizin bekâsi ve bölünmez bütünlügünü korumaya yeminli Silâhli Kuvvetlerimiz ve emniyet güçlerimiz elbette geregini yapacaklardir.



Ancak, bu Hizbü'ttahhir de nereden çikti!...



Hizb, Türk Dil Kurumu Sözlügüne göre; 1-Arap. Bölük, kisim. 2- Bir topluluk, bir örgüt içinde inanç ve düsünce bakimindan ayrilik gösteren yan tutmaya yönelik küçük topluluk, klik.

Kavram kavgasi

Bir toplum ici catisma ve kavga olusturmak istiyorsan önce o toplumun en temel kavramlari üzerinde ucurumlar acmalisin. Zaten sonrasinda onlar birbirini yiyeceklerdir.

Karamürsele dogru virajli yollardan tepeden asagiya inerken keskin bir virajda dev bir tabela gözlerime ilisiverdi. Trafik kazalari kader degildir.. Nasil yani? Kader negatif yada pozitif tamamen ilahi bir programa verilen isim degilmiydi? Bu ilahi program icinde olmiyan sey Allah’in yaratmadigi var etmedigi bir sey anlamina gelmez miydi? O halde? Bu cümle sirk ve küfre neden olmaz mi? Allah’a inkar degilde nedir? Yani simdi trafik kazalari Allah'in bilgisi ve takdiri disinda, Allah’tan habersiz mi gelisti? Hasa..

Sarıkamış Dramı

Yüzyılın en güçlü örgütü İttihat Terakkî çalışmalarının meyvesini almak üzereydi.
31 Mart vakası bahane edeilerek padişah II.Abdülhamid tahttan indirilmiş ve devletin ipleri artık İttihat ve Terakkînin eline geçmişti.
Bu ipi elinde tutanda Enver Paşa idi.

İttihatçılar daha devlet yönetmenin ne olduğunu anlamadan önce Trablusgarp sonrada Balkan Savaşı patladı.

Savaş başladığında yasaklı padişah II.Abdülhamid, Selanik'te eski bir konakta hapis tutuluyordu.

Patlak veren I.Dünya savaşında, Enver Paşa'nın Alman hayranlığının da etkisiyle ittifak devletlerinin yanında savaşa girildi.

Bunlara karşılık Enver Paşa ve arkadaşları devletin eski günlerine kavuşabilmesi için bir tez üretti.

"Genişleyerek büyümek"

Hedef, PKK'nın 150 milyon Euro'luk geliri

ABD'nin teşvikiyle sürdürüldüğü belirtilen Fransa ve Belçika'daki PKK operasyonları, örgütün yıllık 150 milyon Euro'yu bulan finans kaynaklarının kurutulmasını amaçlıyor.

Finans kaynakları kurutulmasıyla, hem Danimarka'dan yayın yapan Roj TV'nin gelirleri kısılmış olacak, hem de Avrupa ülkelerinden Irak'taki militanlara kuryelerle para akışı kesilerek, Türkiye Rıza Altun ile Nedim Seven'in iadesini sağlayabilirse, PKK artık Avrupa'da kendini güvencede hissedemeyecek.

PKK'nın önde gelenleri, AB ülkelerinde rahat hareket edemeyecek. Bu da örgüt üzerinde caydırıcı etki yaratacak. İstihbarat birimlerinin PKK para kaynakları raporuna göre, örgütün yurtdışı yapılanmasındaki birimler şöyle ifade ediliyor:

Türkiye'yi nasıl paylaştılar?

AKP iktidarı, Türk halkının gözü önünde, Telekom demeden, Tüpraş demeden, Erdemir demeden, Galata demeden, Haydarpaşa demeden, medya kuruluşları demeden Türkiye''nin neyi var neyi yoksa satıyor!

Bugünlerde, toptan satışlara bazı sendikalardan, bazı aydınlardan tepkiler geliyor ancak siyasi partilerden neredeyse ses çıkmıyor!

***

Peki Türkiye bu noktaya nasıl geldi?

* 13 Mayıs 2003 günü bu gazetede, gazeteci John Pilger''in "Küresel Yağmacılığın Gerçek Yüzü" kitabından bazı tespitler almış, Endonezya''nın 1967 yılında Yahudi sermayesi tarafından nasıl paylaşıldığını bilginize sunmuş ve Türkiye''de uygulanacak satış modelinin de aynı olduğunu belirtmiştik!

Türkiye'nin tapusu elden gidiyor mu?

Başbakan Ecevit, uzun süreden beri başbakanlıkta hazır bekletilen
Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısı'nı gündeme getirmeyi planlıyor.
Gerekçe, yabancı sermayenin önünü açmak olarak gösteriliyor,
ancak tasarı ile bütün Türkiye yabancı sermayenin eline geçebilir!

Yabancı sermaye olarak, şimdiden, ABD merkezli Ermeni, Yahudi
ve Rum sermayesi harekete geçmiş durumda... ABD'deki Ermeni
diasporasının, Türkiye'de arazi satın almak ve Endüstri Bölgesi
kurmak için para toplama kampanyası düzenlediği ve ilk planda 1
milyar dolar topladığı edindiğimiz bilgiler arasında...

İstanbul'da yabancı sermayeli birçok şirket, arazi alımı için faaliyete
başladı... Zaten birçok yasa tasarısını IMF ve Dünya Bankası

Bunların yaptığını Damat Ferit bile yapmadı

Emin Şirin ateş püskürdü, "İngilizler Mondros Mütarekesi`nde Türkiyenin iletişim hatlarını istemişler. Damat Ferit bile vermekten imtina etmiş. Ama biz kendi ellerimizle GSM ve telefon şirketlerini İngilizler`e 15 milyar dolara teslim etti. "Yuh bizlere diyorum"

200 Kilometre hızla duvara toslayacağız

Devlet Bakanı Ali Babacan'a kulak verelim: "32 milyar dolarlık cari açığı çeviremezsek 200 kilometre hızla duvara toslarız. Böyle bir durumda aracın içindekilerin durumunu düşünmek bile istemiyorum."
Evet AKP'li Bakan bile cari açık için SOS veriyor.
Hatırlayın AKP geldiğinde carı açık 1.5 milyar dolardı.
Bugün 35 milyar dolara yaklaştı.
Yaklaşırsa yaklaşsın ne olur demeyin!
1994'de doların 11 bin liradan 48 bin liraya çıktığı Çiller'in Başbakanlığında yaşanan krizin sebebi de cari açıktı.
Peki o zamanki cari açık ne kadar mıydı?
8.5 milyar dolar...
Keza 2001 krizinin müsebbibi de aynı şekilde cari açıktı.
O zamanki miktarı mı soruyorsunuz?
9.5 milyar dolar..

Türklere karşı savaşanlar 'aziz' olacak!

Papa, Osmanlı'nın, İtalya'nın güneyine yaptıkları çıkarma sırasında yaşamını yitirenleri aziz ilan edecek. Vatikan'dan edinilen bilgilere göre, Papa 16. Benediktus, günümüzden 517 yıl önce cereyan eden Otranto çıkarması sırasında hayatlarını kaybeden, Piskopos Primaldo da dahil toplam 800 Hristiyana azizlik unvanı verilmesine ilişkin kararnameyi imzaladı.

Vatikan'da Azizlik Davalarını Değerlendirme Kurulu'ndan onay almış olan kararname 16. Benediktus tarafından da imzalanmış bulunuyor.

İhlasla yerine getirilmesi gereken bir ibadet: Namaz

Allah (cc), “Sizi karanlıklardan nura çıkarması için kuluna apaçık ayetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah, size karşı elbette şefkatli olandır, esirgeyendir.” (Hadid Suresi, 9) ayetiyle Kuran'ın insanlar için bir rahmet ve hidayet vesilesi olduğunu bildirmiştir. İman eden bir insanın dünyadaki ve ahiretteki kurtuluşu için, Kuran'da bildirilen tüm ibadetleri ve ahlak özelliklerini, hayatının sonuna kadar kesintisiz olarak uygulaması gerekir. Müminin, Allah (cc)'ın rızasını, sevgisini ve yakınlığını kazanabilmesi, sonsuz hayatında Rabbimiz'in rahmeti ve cennetine layık olabilmesi için tüm bu ibadetleri ihlasla, samimiyetle ve yalnızca Rabbimiz'in rızasını gözeterek yerine getirmesi gerekir.

Tüm inananlara farz kılınan beş vakit namaz da, müminin titizlikle koruması ve ihlasla yerine getirmesi gereken bir ibadettir. Rabbimiz, Kuran'ın pek çok ayetinde namazın faziletlerini bildirmiş, katıksız olarak yalnızca Allah (cc)'ın hoşnutluğu istenerek, huşuyla Allah (cc)'ı zikrederek, samimiyetle Allah (cc)'a yönelerek kılınan namazın makbuliyetini hatırlatmıştır.

İman Sahipleri İçin Sünnet-i Seniyyenin Önemi -1-

"Size iki şey bırakıyorum ki, onlara tutunduğunuz müddetçe asla dalâlete düşmezsiniz: Allah'ın Kitabı ve Peygamberi'nin sünneti." (1)

Rabbimiz'in "Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim..." (Maide Suresi, 3) ayetiyle de bildirdiği gibi İslam dini "son hak din"dir, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) ise "Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur." (Ahzab Suresi, 40) İman edenler Allah (cc)'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak için nasıl bir ahlak göstermeleri gerektiğini; nelerden sakınıp nelere dikkat etmeleri gerektiğini; haram ve helalleri; kısaca Allah (cc)'ın hoşnut olacağı umulan bir yaşamın nasıl olacağını tüm ayrıntıları ile Kuran'dan öğrenirler. Rabbimiz'in tüm inananlara bir diğer rahmeti ve lütfu ise Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetidir.

Peygamberimiz (sav), Allah (cc)'ın "Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikreden

İman Sahipleri İçin Sünnet-i Seniyyenin Önemi -2-

Bir insanın Peygamberimiz (sav)’e olan teslimiyeti ve verdiği hükümleri eksiksiz yerine getirmesi, o kişinin imani bir şuurla hareket ettiğinin göstergesidir. Eğer bir insan gönülden Peygamberimiz (sav)’e uyuyor ve onun verdiği hükümler hakkında kalbinde hiçbir şüphe duymuyor ise, bu kişi aslında Allah (cc)'ın hükmüne uyduğunun bilincindedir. Rabbimiz ayetlerde “O hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz. O’nun söyledikleri yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir” (Necm Suresi, 3-4) şeklinde buyurarak Peygamberimiz (sav)’in ancak vahiyle konuştuğunu ve onun sözlerinin Kendi koruması altında olduğunu haber vermektedir. Nitekim Peygamberimiz (sav) de kendisinin yoluna uyulmasının ne kadar önemli olduğunu, özellikle kendisinden sonra gelecek olan nesillerin bu konuya hassasiyet göstermeleri gerektiğini hadis-i şeriflerde şöyle belirtmiştir:

Benden sonra yaşayanlar, pek çok ihtilâf ve herc-ü merc görecekler. Size sünnetimi ve doğruya götüren râşid halifelerin yolunu, sünnetini tavsiye ederim. Siz ona sımsıkı sarılın. Dişlerinizle sımsıkı tutunun sünnetime ve râşid halifelerin sünnetine. Sakının; sonradan çıkma işlerden sakının!

Ahirzaman Ve Müjdelenen Ehli Sünnet

Peygamberimiz (sav) kıyamet öncesinde, savaşların, çatışmanın, kargaşanın, adaletsizliğin, zulmün, fitnenin artacağı, tüm dünyanın büyük bir kaos içine sürükleneceği bir dönemin yaşanacağını; bu dönemin ise adaletin, barışın, huzurun, sevginin, hoşgörünün, bolluğun ve bereketin hakim olacağı Altınçağ’ın habercisi olduğunu bizlere bildirir.

Kutlu Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) bu dönemi ehl-i sünnet olan Müslüman için bir müjde olarak bildirmiştir. İslam’ın bir dönem uygulamalarında yanlışlara düşülmesinin ardından tekrar aslına kavuşacağı bir dönem olan ahir zaman, günümüzde tüm açıklığı ile yaşanmaktadır. Hz. Peygamber (sav) efendimizin 1400 sene evvelinden bildirmiş olduğu her haber gerçekleşmiş ve gerçekleşmeye de devam etmektedir.

Peygamberimiz (sav)'in verdiği bilgilere göre ahir zamanın ilk devresinde Allah'ı inkar ederek ateizmi ve dinsizliği telkin eden bir takım felsefi sistemler nedeniyle insanlar arasında büyük bir bozulma yaşanacaktır. İnsanlık yaratılış amacından uzaklaşacak, bunun sonucunda büyük bir manevi boşluk ve ahlaki bozulma oluşacaktır. Büyük felaketler, savaşlar ve acılar yaşanacak ve tüm insanlar bu sıkıntılara son verebilmek için "nasıl kurtuluruz?" sorusunun cevabını arayacaklardır.

SÜNNETİN MÜDAFAASI SÜNNETİN DELİL OLUŞU ZARURETTİR

Sünnetin delili oluşu dini bir zarurettir. Bu deliller çeşitlidir ve hepsi de kesinleşmiş, Ehl-i Sünnet alimleri tarafından ittifaken kabul edilmişlerdir.

Sünnetin dinde delil olduğunu gösteren yedi madde vardır.

1-İsmet (Peygamber efendimiz (sav)’in hata yapmayacağı)
2-Sahabenin, Hz. Peygamber (sav)’in sünnetine sarılmalarını Allah’ın tasvip ve tasdik etmesi
3-Kuran-ı Kerim
4-Sünnet-i şerif
5-Sadece Kuran ile amelin mümkün olmayışı
6-Sünnetin vahiy ve vahiy derecesinde iki kısım oluşu
7-İcma
Birinci Delil: İsmet

Hz. Peygamber Efendimiz (sav)’in mucizelerinin delil olması için, O’nun masum ve hatadan beri olması, yani İsmet makamında olmasıdır. O, tebliği zedeleyecek şeyleri kasten yapmaktan masumdur ve yine sahih görüşe göre bu konuda hata ve yanılmaya düşmekten de korunmuştur.

Bu şunu gerektirir: gerçekten tebliğ ile ilgili her haber doğrudur, Allah Katındakine uygundur ve dolayısıyla ona tabi olmak vaciptir.

İBNİ TEYMİYYE NASIL SAVUNULUYOR?

İLMİ ESERLERDE TAHRİFAT

Geçmiş ulemâmız, ilmi bir "emanet" bilerek kendilerine ulaşan müktesebâtı, virgülüne bile dokunmadan kendilerinden sonraki nesillere aktarmışlardır. Doğrularıyla bu birikim bize kadar bu hassasiyet sayesinde "olduğu gibi" ulaşmıştır.

Ed-Dârekutnî, "es-Sünen"inde (I, 26) Vekî b. el-Cerrâh'ın şöyle dediğini nakletmiştir: "İlim ehli, (ihtilâflı konuların delilleri konusunda) lehlerinde olanı da, aleyhlerinde olanı da yazar; heva ehli ise sadece lehlerinde olanı kaydeder."

İşin içine heva ve taassup girdiğinde, "emanet" duygusu, yerini tahrife bırakmakta ve günahkâr eller, ilmî miras üzerinde dilediğince oynamaktadır.

Sözgelimi en-Nevevî'nin "el-Ezkâr" isimli meşhur eserinin Riyad baskısında, müellif en-Nevevî'nin, Hz. Peygamber (s.a.v)'in kabr-i şerifini ziyaret konusunu ele aldığı bölüm, başlığı da dahil olmak üzere bir kısım ifadelerin değiştirilmesi ve bazı yerlerin de kitaptan tamamen çıkarılması şeklinde tahrif edilmiştir.