Beden ölse de ruhlar ölmez
İnsan ölünce yok olur ve ölülerin ruhlarının faydası zararı olmaz sanılıyor. Halbuki beden ölüp çürüse de ruh ölmez. Abdülhak-ı Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
İnsan ölürken ruhunun ölmediğini âyet ve hadisler açıkça bildiriyor. Ruhun şuur sahibi olduğu, ziyaret edenleri ve onların yaptıklarını anladıkları da bildiriliyor. Velîlerin ruhları, diri iken olduğu gibi, öldükten sonra da, yüksek mertebededirler. Allahü teâlâya manevî olarak yakındırlar. Evliyada, dünyada da, öldükten sonra da keramet vardır. Keramet sahibi olan ruhlardır. Ruh ise, insanın ölmesi ile ölmez. Kerameti yapan, yaratan, yalnız Allahü teâlâdır. Her şey Onun kudreti ile olmaktadır. Her insan, Allahü teâlânın kudreti karşısında, diri iken de, ölü iken de hiçtir. Bunun için, Allahü teâlânın dostlarından biri vasıtası ile, bir kuluna ihsanda bulunması şaşılacak bir şey değildir. Diri olanlar vasıtası ile çok şey yaratıp verdiğini, herkes her zaman görmektedir. İnsan diri iken de, ölü iken de bir şey yaratamaz. Ancak Allahü teâlânın yaratmasına vasıta, sebep olur. (Mişkat)
Eshab-ı kiram, bütün evliyadan üstün olduğu hâlde, kerametleri az duyulmuştur. Asr-ı saadetteki insanların imanı kuvvetli idi. Kerametle imanlarının kuvvetlenmesine ihtiyaç yok idi. Daha sonra gelenlerin imanı zayıfladı. İmanlarının kuvvetlenmesi için keramete ihtiyaç hasıl oldu. Onun için daha sonra gelen evliyada keramet çok görüldü. (Şevahid-ün-nübüvve)
Abdülgani Nablüsi hazretleri de, (Evliyayı inkâr etmek, dinin bir hükmünü inkâr etmek gibi küfürdür. Evliya ve enbiya da kuldur. Harika, keramet hasıl olmasında, kulların hiç tesiri yoktur. Her şeyi yalnız Allahü teâlâ yaratmaktadır. Ancak Allahü teâlâ, enbiyasını ve evliyasını başkalarından üstün tutmuş, başkalarına vermediği keramet ve mucize gibi harikaları, bu zatlara ihsan etmiştir.
Maruf-i Kerhi hazretleri, talebelerine, "Duâ ederken beni vasıta edin! Ben Allahü teâlâ ile aranızda vasıtayım" buyurmuştur. Çünkü evliya, Resulullahın varisidir. Varis olan, varisi olduğu zatın bütün üstünlüklerine kavuşur. (Hadika)
Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki: Bazı evliyanın Hz. Hızır ile konuşmaları, onun diri olduğunu göstermez. Ruhu insan şeklini alır, iş yapabilir, darda kalanlara yardım edebilir. Kabirde nimetler ve azaplar olduğuna iman ederiz. Ölülerin birbirleri ile konuştukları, kabirde azap olunanların seslerinin işitildiği bir çok hadis-i şerif ile bildirilmiştir. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Eğer kabre konan kişi mü’min ise, Kabri genişletilir. Kıyâmette insanlar diriltilinceye kadar kabri hoş kokularla doldurulur. Kabre konan kişi kâfir ise, demirden bir tokmakla başına vurulur. Öyle bir çığlık atar ki, cin ve insanların dışındaki bütün canlılar işitir. Kabri öyle daraltılır ki, kaburga kemikleri birbirine geçer.) [Buharî, Müslim] (c1, m.182)
Yine hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Kabir azabı haktır.) [Buharî], (Kabir, ya Cennet bahçesi veya Cehennem çukurudur.) [Tirmizî]
İmam-ı Süyutî, (Şerh-us-Sudur), Abdurrahman ibni Receb Hanbelî (Ehvâl-ül-kubur) kitabında, İmam-ı Şaranî Tezkire-i Kurtubî Muhtasarı'nda bildiriyor ki: Eshab-ı kiramdan Abdullah bin Ömer, (Yerden boynu zincirli birinin çıktığını, bir adamın bunu dövdüğünü, zincirli adamın yerde kaybolduğunu, böylece toprağa girip çıktığını gördüm) dedi. Resulullah, (O gördüğün kimse, Ebu Cehil'dir, kıyamete kadar kabrinde böyle azap çeker) buyurdu. (Taberânî)
17.10.2002
İnsan ölürken ruhunun ölmediğini âyet ve hadisler açıkça bildiriyor. Ruhun şuur sahibi olduğu, ziyaret edenleri ve onların yaptıklarını anladıkları da bildiriliyor. Velîlerin ruhları, diri iken olduğu gibi, öldükten sonra da, yüksek mertebededirler. Allahü teâlâya manevî olarak yakındırlar. Evliyada, dünyada da, öldükten sonra da keramet vardır. Keramet sahibi olan ruhlardır. Ruh ise, insanın ölmesi ile ölmez. Kerameti yapan, yaratan, yalnız Allahü teâlâdır. Her şey Onun kudreti ile olmaktadır. Her insan, Allahü teâlânın kudreti karşısında, diri iken de, ölü iken de hiçtir. Bunun için, Allahü teâlânın dostlarından biri vasıtası ile, bir kuluna ihsanda bulunması şaşılacak bir şey değildir. Diri olanlar vasıtası ile çok şey yaratıp verdiğini, herkes her zaman görmektedir. İnsan diri iken de, ölü iken de bir şey yaratamaz. Ancak Allahü teâlânın yaratmasına vasıta, sebep olur. (Mişkat)
Eshab-ı kiram, bütün evliyadan üstün olduğu hâlde, kerametleri az duyulmuştur. Asr-ı saadetteki insanların imanı kuvvetli idi. Kerametle imanlarının kuvvetlenmesine ihtiyaç yok idi. Daha sonra gelenlerin imanı zayıfladı. İmanlarının kuvvetlenmesi için keramete ihtiyaç hasıl oldu. Onun için daha sonra gelen evliyada keramet çok görüldü. (Şevahid-ün-nübüvve)
Abdülgani Nablüsi hazretleri de, (Evliyayı inkâr etmek, dinin bir hükmünü inkâr etmek gibi küfürdür. Evliya ve enbiya da kuldur. Harika, keramet hasıl olmasında, kulların hiç tesiri yoktur. Her şeyi yalnız Allahü teâlâ yaratmaktadır. Ancak Allahü teâlâ, enbiyasını ve evliyasını başkalarından üstün tutmuş, başkalarına vermediği keramet ve mucize gibi harikaları, bu zatlara ihsan etmiştir.
Maruf-i Kerhi hazretleri, talebelerine, "Duâ ederken beni vasıta edin! Ben Allahü teâlâ ile aranızda vasıtayım" buyurmuştur. Çünkü evliya, Resulullahın varisidir. Varis olan, varisi olduğu zatın bütün üstünlüklerine kavuşur. (Hadika)
Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki: Bazı evliyanın Hz. Hızır ile konuşmaları, onun diri olduğunu göstermez. Ruhu insan şeklini alır, iş yapabilir, darda kalanlara yardım edebilir. Kabirde nimetler ve azaplar olduğuna iman ederiz. Ölülerin birbirleri ile konuştukları, kabirde azap olunanların seslerinin işitildiği bir çok hadis-i şerif ile bildirilmiştir. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Eğer kabre konan kişi mü’min ise, Kabri genişletilir. Kıyâmette insanlar diriltilinceye kadar kabri hoş kokularla doldurulur. Kabre konan kişi kâfir ise, demirden bir tokmakla başına vurulur. Öyle bir çığlık atar ki, cin ve insanların dışındaki bütün canlılar işitir. Kabri öyle daraltılır ki, kaburga kemikleri birbirine geçer.) [Buharî, Müslim] (c1, m.182)
Yine hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Kabir azabı haktır.) [Buharî], (Kabir, ya Cennet bahçesi veya Cehennem çukurudur.) [Tirmizî]
İmam-ı Süyutî, (Şerh-us-Sudur), Abdurrahman ibni Receb Hanbelî (Ehvâl-ül-kubur) kitabında, İmam-ı Şaranî Tezkire-i Kurtubî Muhtasarı'nda bildiriyor ki: Eshab-ı kiramdan Abdullah bin Ömer, (Yerden boynu zincirli birinin çıktığını, bir adamın bunu dövdüğünü, zincirli adamın yerde kaybolduğunu, böylece toprağa girip çıktığını gördüm) dedi. Resulullah, (O gördüğün kimse, Ebu Cehil'dir, kıyamete kadar kabrinde böyle azap çeker) buyurdu. (Taberânî)
17.10.2002
Ölüm ve Kabir Hayatı
- Allah’ın azabı şiddetlidir
- Amel defteri kapanmaz
- Beden ölse de ruhlar ölmez
- Cennete ancak Müslüman girer
- Hesaba çekilme riski var
- İnsan ölür, ruhu ölmez
- Kabir azabı haktır
- Kabir suali
- Ölü için devir ve iskat
- Ölüler de işitir!..
- Ölüme hazırlık [Büyüklerin sözleri]
- Ölüye sevap günah yazılması
- Yanıp ölene kabir azabı