evliyanın kerameti

Hz. SÜLEYMAN HÂŞÂ BİLMİYOR MUYDU?

Sual: Mahluklardan her şeyi, hatta insanın yapamıyacağı, fakat keramet olarak Allahü teâlânın Evliyasına ihsan ettiği şeyleri istemek caiz midir?

CEVAP
Caiz olduğunu gösteren çeşitli âyet-i kerimeler vardır. Bunlardan biri Neml suresindeki 38. âyet-i kerimedir. Bu âyet-i kerime, Süleyman aleyhisselamın mealen, (Ey cemaatim! Onu kürsisi ile hanginiz getirirsiniz?) dediğini bildirmektedir. Cemaatin içinde, cin ve insanlar ve şeytanlar da vardı. Cinnin kötü kısımlarından, İfrit, sen yerinden kalkmadan onu getiririm, dedi. Süleyman aleyhisselam bundan daha çabuk gelmesini istiyorum dedi. Süleyman aleyhisselamın katibi olan Asaf bin Berhıya, ben daha çabuk getiririm, dedi. Belkıs’ın kürsisi Yemen’de idi. Süleyman aleyhisselam, Şam’da idi. Arada, [insan yürüyüşü ile], üç aylık yol vardı. Oradan Şam’a yer altından hemen getirdi. Bu kürsi, altın ve kıymetli taşlarla süslü bir kanepe idi. Bu bir keramet idi.

MÜMİN,MÜMİN KARDEŞİNİN AYNASIDIR

Sual: Evliyanın kabirlerine giderek, Allahü teâlâdan bir dilekte bulunurken, onları vesile etmek, vesile olmaları için onlara yalvarmak caiz midir?

CEVAP
Elbette caizdir. Maide suresi 35. âyet-i kerimesinde mealen, (Ey müminler! Allahü teâlâdan korkun ve Ona yaklaşmak için vesile arayın!) buyuruldu. Bütün tefsirler, vesilenin Allahü teâlânın sevdiği, beğendiği şeylerden herbiri olduğunu bildiriyor. Nisa suresinin 80. âyetinde mealen, (Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur) buyuruldu. Bunun içindir ki, İslam âlimlerinin çoğuna göre, birinci âyet-i kerimedeki vesile, Resulullah demektir. Böyle olunca, Peygamberleri ve onların vârisleri olan Velileri, salih müslümanları vesile etmek, onların yardımları ile Allahü teâlâya yaklaşmak caiz olmaktadır.

Peygambere karşı söylemek, yalvarmak küfür ve şirk olsaydı, namaz kılanların hepsinin kâfir olması lazım gelirdi. Muhammed bin Süleyman’ın Eşedd-ül-cihad’da yazılı fetvasına göre, vehhabilerin de kâfir olmaları lazım olurdu. Çünkü her müslüman, namazda otururken, Esselamü aleyke eyyühen-Nebiyyü ve rahmetullah diyerek Resulullaha selam vermekte ve o yüce Peygambere dua etmektedir.

ALLAH'TAN BAŞKASINA DUA

Sual: İbni Teymiyeci bir yazar, (Sizlere fayda ve zararı olmayan, Allah’tan başkasına dua etmeyiniz) ve (Allahü teâlâ ile birlikte başkasına dua etmeyiniz) âyetlerini gösterip, evliya, hatta peygamber de olsa, Allah’tan başkasından bir şey isteyenin kâfir, müşrik olacağını söylüyor. Dinimizin bu husustaki hükmü nedir?

CEVAP
Bu âyet-i kerimede yasak edilen dua, ilim dilinde kullanılan dua demektir. Yani tapınarak yapılan duadır. Bu dua, ancak Allahü teâlâya olur. Fakat, bir kimse, yalnız Allahü teâlâya dua edileceğini, Allahü teâlâdan başka kimsenin yaratıcı olmadığını, her şeyi Onun yaptığını bilerek, enbiyayı ve evliyayı vesile eder, onların Allah’ın sevgili kulları olduklarını ve Allahü teâlânın, onların ruhlarına, insanlara yardım edebilmek kuvvetini verdiğini düşünerek, ruhlardan yardım beklerse, caiz olur.

Onlar, mezarlarında, bilmediğimiz bir hayatla diridirler. Ruhlarına, kerametler ve tasarruf kuvveti ihsan edilmiştir.

MUCİZE NE DEMEKTİR?

İmam-ı Rabbani k.s.



Bize göre, (Mucize), Peygamber olduğunu söyliyen kimsenin, doğru söylediğini bildiren şeydir. Mucizenin şartları vardır:



1 - Allahın, mu'tâd sebepler olmadan yapmasıdır. Çünkü, Onun Peygamberini tasdik ettirecektir.



2 - Hârik-ul'âde olmalıdır. Âdet olan şeyler, meselâ güneşin hergün şarktan doğması, ilkbaharda çiçeklerin açması, mucize olmaz.



3 - Bunu, başkalarının yapamaması lâzımdır.



4 - Peygamber olduğunu bildiren kimsenin istediği zaman hâsıl olmalıdır.



5 - İstediğine uygun olmalıdır. Meselâ şu ölüyü dirilteceğim, deyince, başka hârika hâsıl olursa, meselâ dağ ikiye ayrılırsa, mucize olmaz.

KERAMET VE İSTİDRAÇ

Keramet, Allah'ı seven, O'na itaat eden ve

O'nun tarafından sevilen velî kullara,

yine Allah tarafından ikram edilen olağanüstü hallerdir.

Bir de bu özelliklere sahip olmayanlardan zuhur eden

olağanüstü haller vardır ki, buna istidraç denilir.

Her iki durumla ilgili ölçüler bilinmelidir ki,

gerçekle sahte olan, velî ile şarlatan birbirinden ayırt edilebilsin.

Allah, gönlünü mâsivâdan temizleyen dilediği velî kuluna dilediği kadar varlık ve eşyayı musahhar kılar. Böylece onların insan ve başka varlıklar üzerinde tasarruf etmelerine (etkide bulunmalarına) izin verir. Hakikatte tasarrufta bulunan ise, Cenab -ı Hak'tan başkası değildir.

MUCİZE VE KERAMET HAKTIR

Mucize ve kerameti inkâr eden kâfir olmaz mı?

CEVAP
Mucizeyi de kerameti de yaratan Allah’tır. Bunu inkâr eden kâfir olur.
Mucize, peygamber olduğunu söyleyen kimsenin, doğru söylediğini bildiren şeydir.

Mucizeyi Allahü teâlâ yaratmaktadır. Her şeyi Allahü teâlâ yaratmaktadır. Allahü teâlâdan başka yaratıcı yoktur. Şu kadar ki, bu dünyanın ve dünya işlerinin düzgün olması için, Allahü teâlâ, her şeyin yaratılmasını sebeplere bağlamıştır. Bir şeyin yaratılmasını isteyen kimse, o şeyin sebebini kullanır. Sebeplerin çoğu, düşünmekle, tecrübe ile, hesapla bulunacak şeylerdir. Bir şeyin sebebi yapılınca, Allahü teâlâ, o şeyi, dilerse yaratır. Mucize ve keramet böyle değildir. Allahü teâlâ bunları sebepsiz olarak, harika olarak yaratır. Sebebe yapışmak, Allahü teâlânın âdetine uymaktır. Allahü teâlânın sebepsiz yaratması, âdetin haricine çıkmak olur, harika olur.

Mucize, yalnız Peygamberde hasıl olur. Başkasında hasıl olmaz. Herhangi bir kimseyi övmek için (Mucize yaptı) demek, (Mucize olarak kurtuldu) demek, Onun Peygamber olduğunu söylemek olur. Bunda niyete bakılmaz söze bakılır. Herhangi bir kimseye peygamber demek küfür olur. Söyleyenin imanı gider. Allahü teâlâdan başkasına yaratıcı demek, (falanca yarattı) demek de böyledir. Müslümanlar, böyle tehlikeli şeyler söylememelidir.

İnsanların bütün işleri, âdet-i ilâhiyye içinde meydana gelir. Allahü teâlâ, âdetini bozarak, sebepsiz şeyler de yaratır. Bunlar Peygamberlerden meydana gelirse Mucize, evliyadan meydana gelirse Keramet, diğer müminlerden meydana gelirse Firaset, fasıklardan meydana gelirse İstidrac, kâfirlerden zuhur ederse Sihir denir.

Beden ölse de ruhlar ölmez

İnsan ölünce yok olur ve ölülerin ruhlarının faydası zararı olmaz sanılıyor. Halbuki beden ölüp çürüse de ruh ölmez. Abdülhak-ı Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:

Evliyadan yardım istemek şirk mi?

Selefiyiz diyen necdiler, bir iş yapılırken sebebine yapışmaya, enbiyadan, evliyadan şefaat ve yardım istemeye şirk diyorlar. Halbuki bu şefaat ve yardım, Allahın yaratıcılığını inkâr etmek değildir. Bulut vasıtası ile Allahü teâlâdan yağmur beklemek, ilaç içerek Allahü teâlâdan şifa beklemek, bomba, füze, uçak kullanarak Allahü teâlâdan zafer beklemek gibidir. Bunlar sebeptir. Allahü teâlâ, her şeyi sebeple yaratmaktadır. Bu sebeplere yapışmak, şirk değil, dinin emridir. Peygamberler sebeplere yapıştılar. Allahü teâlânın zafer vermesi için, savaş vasıtaları yapıldığı gibi, Allahü teâlânın duâyı kabul etmesi için de, Peygamberin, Evliyanın ruhlarına gönül bağlanır.

Keramet Meselesi

Soru

“Gayb meselesi ile ilgili yazınızda geçen ve kafama takılan ifadeleri buraya yazıyorum:

“Salih kullardan gaybiyyatla ilgili mükâşefelerin suduru, Ebû Hayyân’ın söylediği gibi “nadirattan” mıdır, yoksa er-Râzî, İbn Hacer’in dediği gibi yaygın olarak görülen bir durum mudur? Sahabe tabakasından itibaren bu ümmetin salihlerinden aktarılan ve kuşaktan kuşağa intikal eden kerametler tevatür seviyesindedir.”

“Burada benim anladığım kadarıyla (yanlışım varsa düzeltin) halk arasında anlatılan ve bazı kitaplarda da geçen evliya kerametlerinin doğru olduğunu savunmuşsunuz.