Zehirli | Konular | Kitaplar

Hıristiyanlar

DÖRT İNCİLİN MUHTEVASI

Dört İncil, genel olarak Hz.İsa'nın hayatını, vaaz ve nasihatlerini ve göstermiş olduğu mucizelerini anlatmaya çalışır. Bu İnciller, Hz.İsa'nın doğum öncesi döneminden başlayarak onun dünyaya gelişini çoçuklugu, tebliğ faaliyetine başlamasını, üç yıl gibi çok kısa süren bu tebliğ döneminde söylemiş olduğu sözleri, yapmış olduğu vaaz ve nasihatleri, göstermiş olduğu mucizeleri, çarmıha gerilişini, tekrar dirilerek göğe yükselişini, yeniden dirildikten sonra öğrencilerine görünüşünü kendilerine ait üsluplarla anlatırlar. İncillerde şer'î hükümler yok denecek kadar azdır. Evlenme ve boşanma ile ilgili olarak bulunan birkaç hükmün dışında, İncillerde şer'î ahkâm yoktur.

DÖRT İNCİL

M.S. IV. asrın ortalarında, daha önce ortaya çıkan yüzden fazla İncilin seçilerek dörde indirilmesi, esas itibarı ile Yahudi geleneğinin devamı mahiyetindedir.

BARNABA İNCİLİ

Kilise tarafından apokrif sayılan İnciller içinde en önemli olanlardan biri şüphesiz Barnaba İncilidir. Asıl adı Yusuf olan Barnaba, Hz. İsa'nın öğrencilerinden olup, Pavlos'un Hristiyan cemaatine kabul edilmesinde büyük rol oynamış bir kimsedir. O, bütün hayatını, Hristiyanlığı yayma uğrunda geçirmiştir. Barnaba, Markos'un hocası, Pavlos'un önderi bir kişi olduğu halde, Kilise ona nisbet edilen İncili reddetmektedir. Kilisenin iddiasına göre Barnaba İncili, XIV. asırda Hristiyanlıktan İslâmiyete geçen bir kimse tarafından, kendisinin İslâmiyete geçişinde kendisini haklı göstermek için yazılmıştır ve bu İncil apokrif İnciller arasında yer almaktadır. Halbuki V.

İNCİLLERİN TEKLİĞİ VEYA ÇOKLUĞU MESELESİ

Hristiyanlara göre, gerçekte Hz.îsa'nın hayatını ve öğretilerim ihtiva eden tek bir İncilin, farklı yazarlar tarafından kaleme alınan ve esasta birbirine benzeyen dört ayrı nüshası vardır. Bunlar; Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleridir. İncelemiş olduğumuz İngilizce, Fransızca, Arapça, ve Türkçe olarak basılmış Kitâb-ı Mukaddeslerin, Yeni Ahid bölümlerinde yer alan incillerin başlarında, yukarıdaki görüşü teyid eder şekilde "İncil, Matta'ya Göre", İncil, Markos'a göre" şeklinde başlıklar yer almaktadır.

HRİSTİYANLIKTA PEYGAMBERLİK ANLAYIŞI

Hristiyan kaynaklar iyice incelenince bu dindeki peygamberlik anlayışının, diğer ilâhî dinlerin peygamberlik anlayışından çok farklı olduğu görülür. Vahiy meselesinde izah edildiği üzere, Hristiyanlıkta Hz.İsa'nın sadece sözleri değil, bizzat kendi varlığı ve mevcudiyeti de vahiy kabul ediliyordu. Böyle olunca bu dinde Hz.İsa, bir peygamberden çok, bir ilâh olarak kabul edilmektedir. Hristiyanlığa göre Hz.İsa, bir insan peygamber değil, insan suretine girmiş bir ilâhtır. O, belki bir vahiy almaktadır, ancak baba Allah, onun vücuduna hulûl ettiğinden ve onunla bütünleştiğinden o da ilâhlaşıyor ve kendi kendine vahyeden durumuna geliyor. Hristiyanlar, Hz. İsa'nın, Hz.Muhammed ve Hz. Musa gibi vahiy aldığını kabul etmiyorlar.

HRİSTİYANLIKTA VAHİY VE İLHAM ANLAYIŞI

Elde mevcut olan İncillere göre Hz.İsa, Allah'ın oğludur. Teslis inancının üç unsuru baba oğul ve ruhu'l-kudüs, aslında aynı şeylerdir. Baba Allah'dır, oğul Allahtır, ruhu'l kudüs de Allah'dır, ve bunların üçü, üç ayrı ilâh değil, aksine tek bir Allah'dır. Yuhanna'ya göre Hz.İsa, "Ben babadayım, baba bendedir" demiştir. Yani Allah'ın oğlu olan Hz.İsa, aynı zamanda Allah'ın kendisidir, veya Allah kendisine hulûl etmiş, vücuduna Allah'ın ruhu girmiştir. Hristiyanlıktaki vahiy ve ilham kavramlarının iyice anlaşılabilmesi için, yukarda belirtilmiş olan temel Hristiyan görüşünün gözönünde bulundurulması gerekir.

KELİMENİN MENŞEİ

İncil kelimesi Yunanca "Euangelion"dan gelmekte olup, "eu" iyi", angelion"da haber ma'nasma gelmektedir. Euan-gelion kelimesi, zamanla Evangelion ve Evangile şeklinde değişime uğramıştır. İslâm kaynaklarında kullanılan "İncil" kelimesi, Yunanca "Evangile"den alınmıştır. Kelimenin İngilizce karşılığı "Gospel"dir. Eski İngilizcede "God Spell", Tanrı sözü anlamına gelmektedir.

Sözlükte "iyi haber" ve "müjdeli haber" ma'nasma gelen İncil kelimesi ile, Hristiyan Kitâb-ı Mukaddesinin Yeni Ahid bölümünde yer alan ve Matta, Markos, Luka ve Yuhanna tarafından yazılan dört kitap kastedilmektedir.

İSLÂM DÜNYASINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR

Yedinci yüzyıla kadar Hristiyanlar, bir yandan kendi iç problemleri ile uğraşırken, öbür yandan dinlerini yaymak için azamî gayreti göstermişler ve ulaşabildikleri her yere Kitâb-ı Mukaddesi yaymaya çalışmışlardır. Hristiyanlar bu çalışmalarında oldukça başarılı sonuçlar almışlar ve dinlerini Asya, Avrupa ve Afrika'da hızla yaymışlardır. Ancak yedinci yüzyılın başında Hristiyanlığı yayma çalışmaları çok ciddi bir engelle karşılaşmıştır. İslâmiyetin ortaya çıkışı ile bu hızlı yayılma birdenbire durdu ve kısa süre sonra da Asya ve Afrika'da gerilemeye başladı.

MİLAT SONRASI İLK YÜZYILLARDA YAPILAN ÇALIŞMALAR

Yeni Ahidin Hz.İsa 'dan sonra ortaya çıkışı ile birlikte, hatta bu kitap tam olarak yazılıp düzenlenmeden önce, Eski Ahidin başına gelenler aynen bu kitabın da başına gelmiştir. Yeni Ahidde yer alan bütün kitapların orjinal nüshaları düşmanlar tarafından daha ilk devirlerde tahrib edilmiş ve yok edilmişlerdir. Dolayısı ile Yeni Ahidi teşkil eden kitapları yeniden yazma ve toplama zarureti ortaya çıkmıştır. Orjinal nüshalar olmaksızın gerçekleştirilen bu yeniden yazma esnasında, birçok değişiklik ve tahrifat olmuştur. Metnin yeniden yazılması tek elden yapılmadığından, herkes kendine göre yeni nüshalar meydana getirmiş ve bu nüshalar arasında sayıları yüzbinlerle ifade edilebilecek olan farklılıklar ortaya çıkmıştır. M.S.

MİLAT ÖNCESİ YÜZYILLARDA YAPILAN ÇALIŞMALAR

Hristiyanların Kitâb-ı Mukaddesinin birinci kısmını teşkil eden Eski Ahidin tarihinin, Hz. İsa'dan önceki asırlara dayandığını daha önce belirtmiştik. Eski Ahidin birinci bölümünü teşkil eden Tevrat, M.Ö. XIII. yüzyılda Hz. Musa'ya vahyedilmiş bir kitap olarak, uzun bir süre Ahid Sandikları'nda muhafaza edilmişti. Ancak bir süre sonra bu kitap, içinde bulunduğu sandıklardan çıkarılmış ve kaybedilmiştir, Yahudi Tanahını oluşturan, aynı zamanda Hristiyan Eski Ahidi içinde yer alan ve Tevrattan sonra ortaya çıkan bazı kitaplar da, aynı akibete uğrayarak kaybolmuşlardır. Bilhassa Hz.Süleyman'dan sonra, Yahudi devletinin yıkılışı ve mabedin tahribini takip eden yıllarda Tevrat ve Nebiler'e ait kitaplar tamamen kaybolmaya yüz tutmuştu.

YENİ AHİD

Hz.İsa'nın hayatını, dünyadan ayrılışını, vaaz ve nasihatlerini ihtiva eden ve onun öğrencileri tarafından kaleme alınan kitap ve risalelere Yeni Ahid dendiğini daha önce belirtmiştik. Yeni Ahidde yer alan kitapların sayısı hakkında Hristiyanlığın ilk dönemlerinde bir ittifak mevcut değildi.

ESKİ AHİD

Hristiyanların, Hz.İsa'dan önce gelmiş olan Yahudilerin kutsal kitaplarını aynen kabul ettiklerini biraz önce belirtmiştik. Ancak Yahudiler kendi kutsal kitaplarına Hristiyanların dediği gibi, "Eski Ahid" ismini asla vermezler.Yahudilere göre Hz.İsa asla bir peygamber değildir, ona Allah tarafından hiçbir kitap gönderilmemiştir. Bundan dolayı Allah ile onun arasında yeni veya eski hiçbir sözleşme olmamıştır. İlâhî sözleşme tektir ve bu sözleşme, Allah ile Hz.Musa arasında Tur-ı Sina'da yapılan sözleşmedir. Dolayısi ile bu sözleşmeye "Eski Sözleşme" (Eski Ahid) demek tamamen yanlıştır, ikinci bir sözleşme olmamıştır ki, ona eski sözleşme denebilsin.

KİTÂB-I MUKADDESİN TASNİFİ

Daha önce belirtildiği üzere Hristiyanların kutsal kitabı iki ana kısma ayrılmaktadır: Yeni Ahid ve Eski Ahid. Hristiyanlara göre onların kutsal kitaplarının bu şekilde iki kısma ayrılışının temel ölçüsü, bu kitapların Hz. İsa'dan sonra veya önce ortaya çıkışma bağlıdır. Bilindiği üzere Hristiyanlığın merkezinde Hz.İsa yer almaktadır. O, bu dine göre bir peygamberden daha ileri derecededir ve ilâhlık mertebesindedir. O, baba Allah'ın yer yüzünde insan kisvesine bürünmüş bir şeklidir ve yaratıcı baba Allah'ın oğludur.

GİRİŞ

Hristiyanlık, Hz. İsa'nın getirmiş olduğu dinin adıdır ve Hristiyan kelimesi Yunanca "Hristos"dan gelmektedir. Hristos'un Arapça karşılığı "Mesih" kelimesidir. Mesih kelimesinin anlamı hakkında çeşitli yorumlar yapılmaktadır. Bazılarına göre bu kelime, İbraniceden alınmış olup "mübarek" ma'nasına gelmektedir. Diğer bazı araştırmacılar, kelimenin "çok seyahat eden" ma'nasına geldiğini, Hz. İsa'nın Orta Doğu'da çok seyahat etmesi sebebi ile ona bu ismin verildiğini ileri sürmektedirler.