KELİMENİN MENŞEİ

İncil kelimesi Yunanca "Euangelion"dan gelmekte olup, "eu" iyi", angelion"da haber ma'nasma gelmektedir. Euan-gelion kelimesi, zamanla Evangelion ve Evangile şeklinde değişime uğramıştır. İslâm kaynaklarında kullanılan "İncil" kelimesi, Yunanca "Evangile"den alınmıştır. Kelimenin İngilizce karşılığı "Gospel"dir. Eski İngilizcede "God Spell", Tanrı sözü anlamına gelmektedir.

Sözlükte "iyi haber" ve "müjdeli haber" ma'nasma gelen İncil kelimesi ile, Hristiyan Kitâb-ı Mukaddesinin Yeni Ahid bölümünde yer alan ve Matta, Markos, Luka ve Yuhanna tarafından yazılan dört kitap kastedilmektedir.

Bazı Hristiyan bilim adamlarına göre "İncil" kelimesi ile, "İnciller" kelimesini birbirinden ayırmak gerekir. Yeni Ahid metinlerinde geçen İncil kelimesi, bir kitaba isim olarak verilen ve bu ma'nada kullanılan bir isim değildir. O, iyi haber anlamında, Hz. İsa tarafından sağlanan kurtuluş mesajı ma'nasında kullanılmaktadır. "İnciller" (Gospels) kelimesi ise, Hz. İsa'nın bu mesajını anlatan ve dört ayrı yazar tarafından kaleme alınan eserler anlamına gelmektedir.

Hristiyan inancına göre İnciller, Tanrı'nın yönetmesi ile, İncil yazarları tarafından hatasız olarak yazılmış olmak özelliğini korumaktadırlar. Havariler ve İncil yazarları, konuşurken ve yazarken tamamı ile Tanrı'nın iradesi ile konuşmuş ve yazmışlardır. Kutsal ruh'un Hz.İsa ile bütünleşmesi ile, Hz İsa'da ortaya çıkan müjdeli haber ve vahiy için hiçbir sınırlama yoktur.

İslâm kaynaklarına göre İncil, Allah (C.C.) tarafından, Hz. İsa'ya vahyedilen kitabın adıdır. Nasıl diğer peygamberlere vahiy yolu ile kitaplar gönderilmiş ise, Hz.İsa'ya da kendisi dünyada olduğu sırada vahiy yolu ile İncil gönderilmiştir. İslâmî inanca göre Hz. İsa bir peygamberdir, İncil de ona vahyedilen kitabın ismidir.

Hristiyan inancına göre, Hz.İsa dünyada iken, ona İncil adı ile müstakil bir kitap nazil olmamıştır. Aslında onun böyle bir kitap meydana getirme gayesi de yoktu. O, kimseden İncil adı ile bir kitap yazmasını istememiş ve bu yolda herhangi bir emir veya talimat vermemiştir. Hz. İsa, halkın arasında dolaştığı üç yıl boyunca sadece konuşmuş, insanlara hitâb etmekle yetinmiştir. O, dünyadan ayrıldığı zaman, arkasında İncil adı ile bir eser bırakmamıştır. Hz. İsa'nın dünyadan ayrılışından sonra talebeleri, onun halka öğrettiği şeyleri onlara öğretmeye devam etmişler, birçok ülkeye gidip bu görevi yerine getirmeye çalışmışlardır. Bunlar, gidip dolaştıkları yerlerde özellikle Hz.İsa'nın öğretilerini anlatmakla beraber, onunla birlikte oldukları sırada görmüş oldukları mucizeleri, onda müşahede ettikleri olağanüstü halleri, onun çarmıha gerildikten sonra yeniden dirilerek göğe çıkışını ve hayatının diğer safhalarını insanlara izah etmişlerdir. Tebliğ hayatının ilk günlerinden itibaren, Hz.İsa ile beraber olan bu kimseler Havarilerdir. Havariler, başından itibaren onu takip etmiş, onunla beraber yaşamış ve ona öğrencilik yapmışlardır. Bu öğrencilerden bazıları, tebliğ görevinin daha iyi yapılabilmesi ve kendilerinden sonra bu görevi ifa edeceklere rehber olması için, Hz.İsa'dan duydukları, gördükleri şeyleri yazmışlardır. Bu yazılara, zamanla bir takım ilâveler yapılmak sureti ile günümüzde mevcut olan İnciller meydana gelmiştir.

Görüldüğü gibi Hristiyan kaynaklar, Hz. İsa'ya vahiy yolu ile nazil olmuş bir İncilin varlığını kabul etmemektedir. Kitap olarak bugün elde mevcut olan İnciller, Hz İsa'nın her hangi bir emir ve direktifi olmadan, onun öğrencileri tarafından yazılmışlardır. Bunlar, Yahudilikteki Tevrat ve İslami- yetteki Kur'an-ı Kerim gibi vahiy yolu ile nazil olmuş kitaplar değildir.

Matta, Markos, Luka ve Yuhanna tarafından yazılan dört kitaba İncil adı verilmekle beraber, bazen bu "İncil" sözü ile, bu kitapların yanısıra Yeni Ahidin diğer yirmiüç kitabı da kastedilmektedir. Hristiyanlıkta hemen hemen her kavramda görülen karışıklık ve muğlaklık, İncil kelimesinde de görülmektedir. Bir yandan, yazılmamış durumda olan Hz. İsa'nın topyekûn mesajının adı İncil, öbür yandan dört Evan-gelist'in yazmış olduğu dört ayrı hayat hikayesinin isimleri İncil, diğer yandan bu dört hayat hikayesi ile beraber, Resullerin İşleri, yirmibir Mektup ve bir Vahiy'den müteşekkil yirmiyedi kitabın isimleri de İncil oluyor! Dördüncü asrın ortalarından günümüze kadar intikal etmiş dört İncil metni bulunduğu ve bu dört ayrı metinde büyük farklılıklar görüldüğü halde, yine İncilin bir olduğundan bahsedilebiliyor!

İslâm kaynaklarına göre İncil bir tanedir ve Hz. İsa dünyada olduğu sürece onu insanlara tebliğ etmiştir. Ancak bu İncilin, Hz. İsa zamanında yazılı halde bulunup bulunmadığı konusunda bir açıklık yoktur. Tevratın, Hz. Musa zamanında levhalara yazılarak Ahid Sandığında muhafaza edilmesi, Kur'ân ayetlerinin vahiy katipleri tarafından yazılması ve Hz. Muhammed'in vefatından sonra, onların toplanarak tasnif edilmesi gibi, acaba İncil de bu tarzda yazılmış ve toplanarak bir kitap halinde Hz.Isa zamanında tasnif edilmiş midir? Onun yazılı olarak muhafazası yapılamamış ise, eksiksiz olarak hafızalarda tutulabilmiş midir? Hz. İsa'nın, kavmi arasında çok kısa bir süre kalması (en iyimser bir tahminle üç yıl), bu dönemde mevcut olan baskı ve zulüm, İncilin sağlıklı bir şekilde yazılıp toplanmasını oldukça güçleştirmiş olmalıdır. En fazla üç sene süren tebliğ döneminde bir yandan, müstemlekeci Putperest Roma yönetiminin baskısı, öbür yandan, hilekâr ve kıskanç Yahudi hahamlarının entrika ve jurnalleri, Hz.İsa ve Havarilerine İncil ayetlerini yazma ve toplama hususunda büyük güçlük çıkarmış olmalıdır. O dönemde İncil ayetlerinin yazılması mümkün olmuşsa bile, bunların muhafazası, toplanması ve yeni nüshalarının yazılması, gitgide artan zulüm ve baskı yüzünden adeta imkânsız hale gelmiştir.

Bazı Hristiyan araştırmacıların, Hz.İsa zamanında yazılı bir İncil'in bulunmadığı şeklindeki beyanlarına rağmen, M.S. ikinci yüzyılın başlarında yaşamış olan Papias ve İreneaus gibi Hristiyan müellifler, elde mevcut olan dört İncil ortaya çıkmadan önce, Hristiyanların elinde Matta tarafından yazılmış ve sözler ma'nasma gelen "Logia" isimli bir metnin bulunduğunu, Matta'nın bunu İbranice-Aramice yazdığını, şimdi elde mevcut olan Matta İncilini, bu Logia'yı genişleterek Yunanca olarak kaleme aldığını ifade etmektedirler.

Bir kısım Hristiyan müelliflere göre, Logia'nın metni oldukça kısa olup, fazla önemli değildir. Papias'ın verdiği habere göre Matta, Logia'yı Hz. İsa daha dünyada iken İbranice olarak yazmıştır. Logia'da sadece Hz.îsa'nın sözleri vardır. Bu yönü ile Logia'nın değeri daha da artacakken, onun fazla önemli olmadığı nasıl söylenebilir? Malesef bugün bu Logia'nın ne aslî nüshası, ne de aslî nüshadan yapılmış kopyaları vardır. Dolayısı ile onun muhtevası hakkında yeterli bir bilgiye sahip olmak mümkün değildir. Durum böyle iken, onun önemsiz olduğunu bu müellifler nereden anlıyorlar?

İlk dönem Hristiyan müelliflerin, Logia'nın varlığını haber vermelerinin yanısıra, XVIII. yüzyıldan itibaren İnciller üzerinde araştırma yapmaya başlayan bazı Batılı ilim adamları, halen elde mevcut dört İncil daha ortaya çıkmadan önce, tek bir İncil'in mevcut olduğunu, mevcut incillerin bu İndiden istifade edilerek yazıldığını haber vermektedirler. Bu araştırmacılardan Lessing, XVIII. yüzyılın sonlarına doğru ortaya attığı bir tez ile dört İndiden önce, aslî bir İncil'in var olduğunu, bunun dilinin Aramice olduğunu, Matta, Markos ve Luka'nın, İncillerini yazarken bundan istifade ettiklerini söylemiştir. J. G. Eichhon da bu ilk aslî nüshanın varlığını haber vermektedir. J. Wellhausen'e göre, bu ilk aslî nüsha Markos'a aittir. Markos Aramice olarak bu ilk nüshayı yazmış, bilâhere bunu genişleterek Yunancaya çevirmiştir. Ona göre, Matta ve Luka incilleri, bu Aramice aslî nüsha ile, bunun Yunancaya tercüme edilen nüshasından istifade edilerek yazılmışlardır. Zahn'a göre, bu aslî nüsha, Markos'a değil, Matta'ya aittir. Halen elde mevcut olan Matta ve Markos, bu aslî nüshadan istifade edilerek yazılmışlardır. L. Waganay ise, aslî nüshanın Markos'a ait olduğunu söylemekte ve Mar-kos'un bunu, Petrus'un vaazlarından istifade derek yazdığını ileri sürmektedir. Ona göre bu Aramice aslî nüshadan, Aramice olarak Matta kopya edilmiştir. Yunanca yazılmış olan Matta ile Luka, bu Aramice yazılı olan Markos ve Mat-ta'ya dayanılarak kaleme almrnıştır.

Yine bazı İncil araştırmacılarına göre, halen elde mevcut olan İncillerden önce Hz.İsa'nın sözlerini ve mucizelerini ihtiva eden yazılı küçük ve müstakil parçalar vardı. Mevcut İncillerin yazarları, eserlerini kaleme alırken bu parçalardan istifade etmişlerdir.

Yukarda verilen bu bilgilerden daha da önemlisi, bizzat İncillerde bulunan bazı ifadelerdir. İncillerde ve Yeni Ahidin diğer kitaplarında, gerek Hz.İsa'nın ve gerekse Havarilerin, tekil sığası ile bir İncil'in varlığından sözettiklerini görmekteyiz. Bunlardan sunacağımız iki örnek, İncil kelimesinin, Hz. İsa'nın mesajı ma'nasma gelmesinden çok, Allah(C.C.)'m Hz. İsa'ya vahyettiği İncil kitabı ma'nasma geldiğini ispatlar niteliktedir. Bunlardan bir tanesi, "Yahya ele verildikten sonra İsa, Allah'ın İncilini vaaz ederek Galile(Celile)'ye gelip dedi: Vakit tamam oldu. Allah'ın melekûtu yakındır. Tevbe edin ve İncile iman eyleyin! " şeklindedir. Burada Hz.İsa, Allah (C.C.)'m İncilini vaaz etmektedir. Yani İncil Allah'ındır, İsa sadece onu vaaz etmektedir. İkinci örnek, Yahya'nın adamlarının gelip Hz.İsa ile konuşmaları sırasında, Hz. İsa'nın onlara söylemiş olduğu şu sözdür: "Yahya'ya bildirin! Körlerin gözleri açılıyor, topallar yürüyor, cüzzamlılar temizleniyor, sağırlar işitiyor, ölüler kıyam ediyor ve fakirlere İncil vaaz olunuyor". Bu ifadede Hz.İsa'nm, İncili vaaz ettiği açıkça görülüyor. Eğer İncil ile kastedilen ma'na, Hz.İsa'nın hayat hikayesi ve sözleri ise, bu iki parçada böyle bir anlam çıkarmaya imkân yoktur. Bu ifadelere göre Hz.İsa, bir vaiz olup Allah'ın İncilini vaaz etmektedir, kendi hayat hikayesini ve sözlerini değil, Allah'tan vahiy yolu ile aldığı İncil'i insanlara tebliğ etmektedir. "Allah'ın İncili" ifadesi, bütün diğer anlamları ortadan kaldırmakta, sadece vahiy mahsûlü olan ilâhî emir ve yasaklar ma'nasını akla getirmektedir. Ayrıca bu ifade, Petrus ve Pavlos'un mektuplarında da yer almaktadır.

Hz.İsa, babasız olarak dünyaya gelmekle beraber o, Yahudi bir aileden gelmiş ve Yahudi kültürü ile yetişmiş bir kişi idi. Dolayısı ile o, bütün Yahudi ananelerini bilmekte idi. O, Yahudilerin beklemekte oldukları Mesih hakkında fikir sahibi olduğu gibi, Mesihliğin fonksiyonlarından da haberdar idi. Nitekim o, kendisinin Mesih olduğunu ilân ederek ortaya çıkmıştır. İncillere göre kendisine yöneltilen "Sen Mesih misin, İlya mısın, yoksa Yahya mısın?" şeklindeki sorulara o, hep kendisinin Mesih olduğunu açıklamak sureti ile cevap vermiştir. Yani o, Yahudilikteki Mesihliğin ma'na ve fonksiyonunu biliyordu. Kur'an-ı Kerimde de o, "Meryem oğlu Mesih İsa" olarak isimlendirilmekte ve İsrail oğullarına peygamber olarak gönderildiği bildirilmektedir. Yahudi an'a-nesine göre/Mesih derecesinden çok daha aşağıda olan nebilerin dahi kitabı vardır. Hz.İsa, İncillere göre Tevratı bilmekte ve ondan misaller getirmektedir. Demek ki o, Hz. Musa'yı tanımakta ve Tevratı bilmektedir. Yahudi an'anesine göre Hz. Musa, Tevratı hemen yazıp Ahid Sandığında muhafaza ettiğine göre, Hz.İsa'nın bundan da haberi olması gerekir. Bütün bu bilgilerden sonra, nasıl Hz.İsa'nın dünyada iken bir kitap yazdırmadığı ve bunu yapmak gibi bir niyete sahip olmadığı söylenebilmektedir? Hristiyan inancına göre Hz. İsa, Mesih olarak bütün diğer peygamberlerden, dolayısı ile Hz. Musa'dan da üstün olduğuna göre, ondan daha aşağı seviye-dekilerin kitapları olduğu halde onun neden bir kitabı bulunmasın? O, Hz. Musa dahil bütün peygamberlerden üstün olduğuna göre, onun da bir kitabı olmalı ve bu kitap, diğer kitaplardan daha üstün olmalıdır. Bir yandan onu Mesih, hatta Allah'ın oğlu kabul edip, öbür yandan onun dünyada iken bir kitaba sahip olmadığını söylemek büyük bir yanlışlık olur. Zira Mesih demek ıslahçı, bozulan dini ve cemiyeti düzeltici demektir. Hz.İsa hem Mesih olacak, yani bozulmuş İsrail cemiyetini ıslah için gelmiş ve yeni bir din ortaya koymuş olacak, hem de yeni bir dinin ortaya konması için asgari olarak gerekli olan bir kitaba sahip olmayacak, bu mümkün değildir. O, bir yandan "Ben Mesih'im, Allah'ın oğluyum, geçmişteki ve gelecekteki işlenmiş ve işlenecek olan bütün günahların bağışlanması, bütün insanlığın kıyamete kadar kurtuluşu için geldim " diyecek, hem de kendi peşinden gelen insanlara rehber olmak üzere yazılı bir kitap bırakmayacak, bu nasıl mümkün olabilir? Kendisi dünyadan ayrıldıktan sonra, insanlarla bir daha yüzyüze konuşamıyaca-ğına göre, eğer o, arkasında bir kitap bırakmamışsa kıyamete kadar onun peşinden gidecek olan insanlara ne rehberlik edecektir?

Hz.İsa'nın, dünyada iken İncilin yazılması için bir emir ve direktif vermediği şeklindeki Hristiyan görüşünün temelinde, Hristiyanlığın vahiy ve peygamberlik anlayışı vardır. Bu dindeki vahiy ve peygamberlik anlayışı, diğer dinlerdeki, özellikle İslâmiyetteki vahiy ve peygamberlik' anlayışından çok farklıdır. Hristiyan inancına göre İncil yazarları (Evange-listler veya İncilciler), Hz.İsa'nın sözlerini, mucizelerini ve hayatını yazarak, onun dünyada iken insanlara verdiği mesajı, kendisinden sonra gelenlere aktarmak görevini ifa etmişlerdir. Hz.İsa'nın yapmadığı kitap yazma işini, öğrencileri yapmışlardır. Ancak onlar, bu işi yaparken rastgele değil, ilâhî bir görevlendirme sonucu bunu yapmışlar, kitaplarını yazarken kendilerine vahiy ve ilham gelmiştir. Allah'tan gelen ilham, onları her hangi bir hata yapmaktan korumuş-tur.

Hz.İsa'nın dünyada iken ihmal ettiği kitap yazma işini, öğrencilerine bırakması doğru olabilir mi? O, bir yandan kendisinden sonra Havarilerini yönetecek olan kişiyi dahi seçerken, öbür yandan, Havarilerine, öğrencilerine ve kendisi dünyadan ayrıldıktan sonra onu tâkib edecek olan kişilere rehber olacak bir kitabı neden onlardan esirgeyip bu işi öğrencilerine bırakıyor? Hz. İsa dünyada iken İncil yazacak olan kişileri seçmemiştir. Bu iş, Havarilerin başkanlığı kadar da mı önemli değildi ki, o bu işi yapmamıştır? Acaba Petrus'a, "Kuzularımı sana emanet ediyorum" diyen Hz.İsa, neden İncili yazacak olan kişilere, "Ben sizi kitap yazmak üzere görevlendiriyorum" diyerek onları seçmemiştir? İlerde daha açık şekilde göreceğimiz gibi, kimliği, mesleği, hatta yaşadığı çağı meçhul pekçok kişi İncil yazmış, ortaya büyük bir kaos çıkmıştır. Şayet Hz.îsa zamanında yazılı bir İncil yok idi ise, onun, İncil yazarlarını mutlaka tayin etmesi gerekirdi. Eğer o, ismen yazarları tayin etse idi, bu kargaşa ortaya çıkmazdı.
İNCİLLER