İnanmayanların iyi işleri

Kitaplarda, kelime-i tevhidin, insanlara faydalı olmak, onları hoş görmek, cömertlik, sabır, şükür gibi güzel huyların faziletinden bahsediliyor.
Peygamberimize inanmayıp sadece tek tanrıya inananlar da aynı sevaplara kavuşur mu?

CEVAP: İmanı olmayanın hiçbir iyi ameline sevap verilmez. İman ise, Amentü’de bildirilen altı esasa inanmaktır. Birine bile inanmayan mümin olamaz. Mümin olmayana da kâfir denir. Kâfirin de hiçbir ameli makbul değildir. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Kâfirlerin [iyi] işleri, engin çöllerde görünen seraba benzer. Susayan kimse onu uzaktan su sanır. Ama, yanına varınca, umduğunu bulamaz. [Kâfir de, kıyamette, iyiliklerini serap gibi yapan, yani yok eden] Allahı bulur ve Allah da onun hesabını eksiksiz görür.) [Nur 39]

(Rablerini inkâr edenlerin [imansızların faydalı] işleri, fırtınalı bir günde, rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer; o işlerin hiç faydası olmaz.) [İbrahim 18]

Kerahat vaktinde namaz

Kerahat vaktinde örneğin akşam ezanına 10-15 dk. kala ikindi namazını kılmak mı uygun olur yoksa bekleyip akşamdan sonra kaza mı etmek daha uygundur?

CEVAP: Akşam ezanına 3 saniye bile kalsa hemen ikindiyi kılmak farzdır, yani Allahü ekber diyecek kadar bir zaman varsa kılmak farzdır, kılmamak haram olur. Hele 10-15 dakika kala kılmamak büyük günahtır haramdır. Sabah namazı hariç diğer vakit namazlarında da böyledir. Allahü ekber diyecek kadar zaman varsa kılınır ve namaz vaktinde kılınmış olur. Eğer bir mazeretle o vakte bırakılmışsa mekruh da olmaz. Basit mazeretlerle bırakılmışsa elbette tahrimen mekruh olur. Ama kazaya bırakmak ise daha büyük günah olur.

Doğruyu bulmak için

Piyasada birçok sapık var, birçok kitap var, birçok grup var. Bunlar için ne diyebiliriz?

CEVAP: Bizim iyi veya kötü dememizin bir kıymeti yok. Yani bir insan biz iyi deyince iyi olmaz, biz kötü deyince kötü olmaz. Şahıs ismi kitap ismi önemli değil. Binlerce âlim ve kitap var. Elimizde ölçü olursa rahat ederiz, kendimiz anlarız. Ölçüyü İmam-ı Rabbani hazretleri veriyor:

(Bir hükmün doğru veya yanlış olduğu Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun olup olmamakla anlaşılır. Çünkü Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uymayan her manâ, her buluş kıymetsizdir, yanlıştır. Çünkü her sapık, Kur’an ve sünnete uyduğunu sanır, sapıklığının doğru olduğunu iddia eder. Yarım aklı, kısa görüşü ile, bu kaynaklardan yanlış manâlar çıkarır. Doğru yoldan kayar, felakete gider. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri manâlar doğrudur, bunlara uymayan yanlıştır.) [1/ 286]

Demek ki doğru olmanın ölçüsü, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarına uyup uymamakla anlaşılır.

Mezhepsiz kime denir?

Din kitabı yazarak dine hizmet etmiş şahıslara, belli bir mezhebe bağlanmadı diye mezhepsiz diye hakaret ve iftira etmek Müslümanlığa yakışır mı?

CEVAP: Dini olmayana dinsiz, aklı olmayana akılsız, parası olmayana parasız, mezhebi olmayana da mezhepsiz denir. Bunun kadar tabii [doğal] başka şey ne olabilir ki? Mesela Efgani, Abduh ve Kardavi bizim mezhebimiz yok diyorlar. Onlara, kendi söylediklerini söylemek yani mezhepsiz demek yalan ve iftira olmaz. Gerçeği açıkça söylemek olur.

Mezhepsizce kitap yazmak da dine hizmet olmaz, dini değiştirmek olur. Dört mezhebin hükümlerini bildiren bir kitap yazmak çok iyi olur. Mesela Mizan-ül-kübra, Mezahib-i erbea uygun kitaplardır. Ama her mezhebin ictihadını yazıp doğrusu budur demek yanlıştır.

25062003