Her şey Levh-i mahfuzda yazılıdır

Bugün de, “Herkesin Cennetlik veya Cehennemlik olduğunu Allah bir yere yazmamıştır, alın yazısı, kader diye bir şey yoktur” iddiasına cevap veriyoruz. İnsanların başına gelecek olaylar, doğacakları, ölecekleri ve ne iş yapacakları gibi bütün bilgiler, levh-i mahfuz denilen bir kitaptadır. Bu kitaptaki bilgilere kader deniyor. Kader hakkında birçok âyet-i kerime vardır. Bazılarının meali şöyledir:

(Allah, dilediğini siler, dilediğini değiştirmez. Ümm-ül-kitab [levh-i mahfuz] Ondadır.) [Rad 39]

(Herkesin ömrü ve ömürlerin kısalması elbette kitapta yazılıdır.) [Fatır 11] {Kaza-i muallak, levh-i mahfuzda yazılıdır. Eğer o kimse, iyi amel yapıp duası kabul olursa, o kaza değişir. Hadis-i şerifte de, (Kader, tedbir ile, sakınmakla değişmez. Fakat kabul olan dua, o bela gelirken insanı korur) buyuruldu. (Taberani)}

(Allah’ın bilgisi olmadan hiçbir dişi ne gebe kalır, ne doğurur. Bir canlıya verilen ömür ve ömrünün azaltılması da mutlaka bir kitaptadır.) [Fatır 11]

(Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey, Ondan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de, apaçık kitaptadır.) [Sebe 3]

Resulullah efendimiz, kaderle ilgili âyet-i kerimeleri açıklayarak buyuruyor ki:

(Allah, ilk önce Kalemi yaratıp, “Sonsuza kadar olacak olanı yaz” buyurdu.) [Tirmizi, Ebu Davud]

(Her şey ezelde yazıldı. Allah’ın ilmine göre, kalem kurudu.) [Tirmizi] (Yani takdir son buldu ve kaleme yazacak bir şey kalmadı.)

(Kaderi inkâr eden helak olur.) [Taberani]

(Allahü teâlâ, “kadere, hayır ve şerrin benim takdirimle olduğuna iman etmeyen, benden başka Rab arasın” buyurdu.) [Şirazi]

(Kadere iman, iman esaslarındandır.) [Tirmizi]

(Kadere iman etmek, tevhidin nizamıdır.) [Deylemi]

(Kaderi inkâr eden helak olur.) [Taberani]

(Kadere inanmayan iman etmiş olmaz.) [Tirmizi]

(Kadere inanmayan imanın gerçeğine erişmez.) [Nesai]

(Kadere iman, imanın aslındandır.) [E. Davud]

(Kaderi inkâr edenin İslam’dan nasibi yoktur.) [Buhari]

İnsanların nerede doğup nerede ve nasıl ölecekleri de kaderdendir. Yani ezelde yazılmıştır. Bu konudaki âyet-i kerimelerden bazıları şöyledir:

(Allah, insanlara zulümleri [günahları veya küfürleri] yüzünden hemen ceza verecek olsaydı, yeryüzünde canlı bırakmazdı. Ama onları takdir edilen bir müddete kadar erteler. Ecelleri gelince onu ne bir saat geciktirebilirler ne de öne alabilirler.) [Nahl 61]

(Her ümmetin bir eceli vardır, gelince ne bir an geri kalır, ne de bir an ileri gider.) [Araf 34] (Bu ecele, ecel-i müsemma denir. Dua ile de gecikmez.)

(Ölümü Allah’ın iznine bağlı olmayan hiç kimse yoktur.) [Al-i İmran 145]

(Ölüm zamanını takdir eden ancak Allah’tır.) [Enam 2]

(Evlerinizde kalsaydınız bile, öldürülmesi yazılmış [takdir edilmiş] olanlar, öldürülüp devrilecekleri yere giderlerdi.) [Al-i İmran 154]

(Allah’ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir.) [Ahzab 38]

Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:

Cebriyye fırkası, her şeyi Allah yaptığı için, insanlarda cüz’i irade, seçme hakkı yoktur diyerek, Mutezile fırkası da kaza ve kadere inanmayıp, doğru yoldan ayrılarak bid’at ehli oldular. Biri ifrata, diğeri tefrite düştü. İkisinin arasında kalan doğru yolu bulmak, Ehl-i sünnet âlimlerine nasip oldu. (2/83)

17 aralık 2003