kader

Kaderi İnkâr Eden İbn Sebe’ciler

Ehl-i Sünnet Müslümanlığında imanın altı şartı vardır, bunlardan biri kadere imandır. "İslâm'da kader inancı yoktur, kadere iman Emevîlik dininde vardır" demek büyük bir yanılgıdır.

Kader Kur'ânla, Sünnetle, icmâ-i ümmetle sâbittir. Münkiri dinden çıkar.

Kader derin bir konudur, Müslümanların bu konuda tartışmaması, kendi re'y ve hevalarıyla konuşup yazmaması gerekir.

Ehl-i Sünnetin Kur'ân tefsirlerine, hadîs şerhlerine, akaid kitap ve risalelerine, büyük ve küçük ilmihallerine bakarsak orada kadere imanı görürüz.

Kader konusunda insanlar iki türlü yanılmıştır:

1. Kaderi büsbütün, bilkülliye inkâr ederek.

KADER VE KAZAYA İMAN

Kader, Allahu Teala'nın ezeli ilmiyle kainatta olacak her şeyi önceden bilmesi, onların planını yapması, zaman, yer, şekil, vazife, vaziyet ve akıbetini belirleyip Levh-i Mahfuz'da tesbit etmesidir.

Kaza ise, Allahu Teala'nın ezelde takdir ve tayin ettiği şeyleri ezeldeki plana göre icra etmesi, yaratması ve ortaya koymasıdır. Mâturidîler, kader ve kaza konusunda bu taksim ve tarifi benimsemişlerdir.

İslam alimlerinden bazıları -Eşâriler de bu gruptandır-yukarıdaki taksimde kader yerine kaza, kaza yerine kaderi koymaktadırlar. Buna göre kaza ezeldeki ilahi takdir, kader de bu takdirin meydana gelmesi şeklinde tarif edilmiştir. Bu sadace lafızlardaki bir farklılıktır. Kader ve kazaya imanın farz olduğu konusunda bir ihtilaf yoktur.

Kader ve kaza, ilahi bir ilimdir, Rabbani iradedir, sonsuz kudretin tecellisidir. Hiç şüphesiz Yüce Rabbimiz, varlık aleminde olacak her şeyi önceden bilir; yaratacağı her şeyi ezelî iradesiyle irade eder; zamanı gelince de halkeder.

EN MÜŞKİL SORUYA MÜHİM BİR CEVAP (KADER VE KAZA)

Kader ve kaza konusunda çoklarının sorduğu ve anlamakta zorlandığı soru şudur: Her şey Allah'ın takdiri, dilemesi ve hükmüyle oluyorsa ve bunun dışına çıkmak mümkün değilse, kendisine takdir edilen çizgide amel eden ve kötülük yapan bir kimseye Allah niçin hesap soruyor, ceza veriyor?

Cevap: Önce şunu belirtelim ki, Allahu Teala herkese değil, sadece mükellef olan insanlara, ihtiyarî fiillerinden hesap soracaktır. İhtiyarî fiil demek, yapıp yapmamakta serbest iken, yapmaya karar verilen fiil demektir. İnsanın iradesi dışındaki yaptığı işlere "ızdırârî, zarurî, mecburî" fiiller denir. Bu tür fiillere bir sevap veya günah yoktur. Midemizin çalışması, kanımızın dolaşması, susuzluk, açlık, uyku gibi haller, irade dışı fiillerdir, mecburi işlerdir.

Mükellef olmak için şu dört şartın bir arada bulunması gerekir:

1-Akıl.

2-İrade,

3-Güç,

4-İlim.

Aklı olmayanlara veya aklı olup da temyiz çağına ulaşmayanlara hesap ve ceza yoktur. Deliler ve çocuklar gibi.

HADİS KÖŞESİ

Peygamber Efendimiz (sav)'in Namaz ve Abdest ile İlgili Sözleri

Câbir radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Beş vakit namazın benzeri, sizden birinizin kapısı önünden akıp giden ve her gün içinde beş defa yıkandığı bol sulu bir ırmak gibidir."

(Müslim, Mesâcid 284)


Osman İbni Affân radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kim güzelce abdest alırsa, o kimsenin günahları tırnaklarının altına varıncaya kadar bütün vücudundan çıkar."

(Müslim, Tahâret 33. Ayrıca benzer rivayetler için bk. Nesâî, Tahâret 84; İbni Mâce, Tahâret 6)


Osman İbni Affân radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i benim şu abdestime benzer şekilde abdest alırken gördüm. Sonra da şöyle buyurdu: "Bir kimse bu şekilde abdest alırsa geçmiş günahları bağışlanır. Onun namazı ve mescide kadar yürümesi de fazladan kazanç sayılır."

(Müslim, Tahâret 8. Benzerleri içi bk. Ebû Dâvûd, Tahâret 50; Nesâî, Tahâret 84; İbni Mâce, Tahâret 6)

Herkes istediği trene binebilir

Eğer kimin Cehenneme gideceğini Allah biliyorsa, niye emirler ve yasaklar bildirdi? Hayrı ve şerri Allah yaratıyorsa, şer işlerimizden niçin sorumlu oluyoruz?

CEVAP

Hayır şer, Allahü teâlânın yaratması iledir. Sevap ve günah insanın irade-i cüz’iyyesine bağlı kılınmıştır ki, buna kesb denir. Kesb kuldan, yaratmak Allah’tandır. İki âyet-i kerime meali:

(Allah insana iyilik ve kötülükleri [hayrı ve şerri] öğretmek ve bu ikisinden birini tutmak için, ihtiyar [irade-i cüz’iyye] vermiştir.) [Şems 7- Beydavi]

(Zerre kadar iyilik ve kötülük yapan, karşılığını görecektir.) [Zilzal 7,8]

Allahü teâlâ, insanlara zorla günah işletmez. Diyelim ki, önümüzde iki tren var. Garda şunlar yazılıdır:

Her şey Levh-i mahfuzda yazılıdır

Bugün de, “Herkesin Cennetlik veya Cehennemlik olduğunu Allah bir yere yazmamıştır, alın yazısı, kader diye bir şey yoktur” iddiasına cevap veriyoruz. İnsanların başına gelecek olaylar, doğacakları, ölecekleri ve ne iş yapacakları gibi bütün bilgiler, levh-i mahfuz denilen bir kitaptadır. Bu kitaptaki bilgilere kader deniyor. Kader hakkında birçok âyet-i kerime vardır. Bazılarının meali şöyledir:

(Allah, dilediğini siler, dilediğini değiştirmez. Ümm-ül-kitab [levh-i mahfuz] Ondadır.) [Rad 39]

Allahü teâlâ elbette her şeyi bilir

Dün, hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu âyet ve hadislerle kısaca ispat etmiştik. Bugün ise, “Eğer herkesin Cennete veya Cehenneme gideceğini Allah biliyorsa, o zaman bizi niçin sorumlu tutuyor? Nereye gideceğimizi biliyorsa, peki niye bize koskoca Kur’anı gönderdi? Niye emirler ve yasaklar bildirdi? Alın yazısı diye, kader diye bir şey yoktur, herkes kendi kaderini kendisi çizer” savına cevap veriyoruz.

CEVAP

Hayır da, şer de Allah’tandır

Kur’an âyetlerini istediği gibi eğip bükerek yanlış anlamlar verip dini içten yıkmaya çalışan birisi, “Hayır Allah’tan ama şer Allah’tan değil. Şerri insan kendisi yaratır. Bunlar, şerrin Allah’tan olduğu inancını bir de Amentü’ye dahil etmişler. Âyet ve hadiste böyle bir şey yok. Eğer herkesin Cennete veya Cehenneme gideceğini Allah biliyorsa, o zaman bizi niçin sorumlu tutuyor? Nereye gideceğimizi biliyorsa, peki niye bize koskoca Kur’anı gönderdi? Niye emirler ve yasaklar bildirdi? Bu dine iftiradır. Alın yazısı diye, kader diye bir şey yoktur, herkes kendi kaderini kendisi çizer” diyor. Lütfen bu konuyu âyet ve hadislerle açıklayın.

CEVAP

Tevekkül, kader ve kısmet

Ateist genç diyor ki: Din sağlıklı düşünmeye engeldir. İnsanı tevekkülcü, kaderci, kısmetçi yapar.

CEVAP

İslamiyet’i bilmediğin için böyle rastgele konuşuyorsun. Tevekkül, kader, kısmet gibi şeyleri de bilmiyorsun. İslam âlimleri buyuruyor ki:

Kaderin de kaderi var mı?

Dua ile kader değişir mi? “Allah yazdıysa bozsun” deyimindeki mana nedir? Dua etmeyi dilemek de kaderden mi? Kaderin ömrü nereye kadardır? Ezeli mi, yoksa ebedi mi? Kaderin de bir kaderi var mı?

CEVAP: Önce kaza ve kader ile çeşitlerini bilmek gerekir.

Kader, Allahü teâlânın, olacak şeyleri ezelde bilmesidir. Kaza, kaderde bulunan şeyleri, zamanı gelince yaratmasıdır. Yani kader, maaş bordrosu gibidir. Kaza ise, bu maaşın dağıtılmasıdır. Allahü teâlâ, herkesin ne yapacağını, nerede nasıl öleceğini bilir. Buna şans, kader, kısmet, baht, nasip, talih, yazgı, alınyazısı deniyor. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Allah, onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir.) [Bekara 255]

Kader, kazâ ve irâde

Kader, kazâ ve irâde, Ehl-i Sünnet’in inanç esasları içerisinde üç temel kavramdır.

Mâlumdur ki, Allah Teâlâ’dan başka bir yaratıcı yoktur. Kâinatte meydana gelen ve gelecek olan her şey, mutlaka O’nun ilmi (bilmesi), irâdesi (dilemesi) ve yaratmasıyla vücûda gelir.

Herhangi bir şeyin muayyen bir şekilde vücûda gelmesini Allah Teâlâ’nın ezelde dilemiş olmasına “kader” adı verilir ve kader’e inanmak da imanın şartlarından altıncısıdır.

Allah Teâlâ’nın dilemiş olduğu herhangi bir şeyi, zamanı gelince meydana getirmesine de “kazâ” denilir.

Kavram kavgasi

Bir toplum ici catisma ve kavga olusturmak istiyorsan önce o toplumun en temel kavramlari üzerinde ucurumlar acmalisin. Zaten sonrasinda onlar birbirini yiyeceklerdir.

Karamürsele dogru virajli yollardan tepeden asagiya inerken keskin bir virajda dev bir tabela gözlerime ilisiverdi. Trafik kazalari kader degildir.. Nasil yani? Kader negatif yada pozitif tamamen ilahi bir programa verilen isim degilmiydi? Bu ilahi program icinde olmiyan sey Allah’in yaratmadigi var etmedigi bir sey anlamina gelmez miydi? O halde? Bu cümle sirk ve küfre neden olmaz mi? Allah’a inkar degilde nedir? Yani simdi trafik kazalari Allah'in bilgisi ve takdiri disinda, Allah’tan habersiz mi gelisti? Hasa..

Kaza ve Kader

Kader

Yüce Allah'ın, ezelden ebede kadar olacak bütün şeylerin zaman ve yerini, özellik ve niteliklerini, ezeli ilmiyle bilip sınırlaması ve takdir etmesi, demektir. Allah'ın ilim ve irade sıfatlarıyla ilgili bir kavram olan kader, evreni, evrendeki tüm varlık ve olayları belli bir nizam ve ölçüye göre düzenleyen ilahi kanunu ifade eder.

Kaza

Cenab-ı Hakk'ın ezelde irade ettiği ve takdir buyurduğu şeylerin zamanı gelince, her birisini ezeli ilim, irade ve takdirine uygun biçimde meydana getirmesi ve yaratmasıdır. Kaza Allah'ın tekvin sıfatı ile ilgili bir kavramdır.

Kaza ve Kadere İman

KAZA VE KADER KONUSUNDA GÖRÜŞLER

Kaza ve kader konusu, insan zihnini meşgul eden konuların başında gelir. Bu konuyla ilgili olarak ilk devirlerden itibaren çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Kaza ve kader konusunda başlıca üç görüş vardır:

a) Ehl-i Sünnetin görüşü

Ehl-i Sünnete göre insan, belli ölçülere göre hareket eden hür bir varlıktır. O, işlerini kendi irade ve ihtiyariyle yapar. Zorunlu fiiller dışında kendi isteğine bağlı olarak yaptığı işlerin emir olanlarından mükâfat, yasak olanlarından ceza görecektir. Allah'ın teklifleri, sevap ve ikabını gerektirecek işler bellidir. İnsan bunları seçme ve yapmada serbesttir.

Burada iki husus ortaya çıkmaktadır:

KAZA VE KADERLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

"şüphesiz ki biz, her şeyi bir kader (ölçü) ile yarattık." (Kamer/49),

"Allah her şeyi yaratmış ve her birine belirli bir nizam vererek, onun kaderini tayin ve takdir etmiştir." (Furkan/2),

"Yeryüzünde ve sizin başınıza gelen her hangi bir olay yoktur ki, biz onu yaratmadan önce o, kitapta bulunmasın. Doğrusu bunu bilmek Allah'a kolaydır." (Hadid/22),

"Ölümü aranızda biz tayin ettik..." (Vakıa/60),

"Bu sebeple yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra da bir takdire göre buraya geldin ey Musa!..." (Taha/40),