İslam başka din ve ideoloji mensuplarına benzemeyi yasaklamış mıdır? İslami kıyafet,şekil var mıdır?

Bir kardeşimizin sorduğu soruya ancak vakit ayırabildim. Gecikmesi tevafuk da olmuş, Mustafa isimli yorumcu da bu meyanda sorular tevdi etmiş.

Başta Seyyid Kutub olmak üzere, reformcu ağızların; çağdaş bel’amların, dalkavukluk putuna tapanların birçok kitap ve sözlerinde İslami kıyafet yoktur, Hz.Peygamber sarık cübbe giymemiştir diyebilme cesaretini gösterdikleri bilinen bir hadisedir.
Yüce dinimiz manevi ve maddi benzemeyi yasaklamıştır.Batıl din ve ideolojilerden birinin objektifinden bakar da, İslam’la çatışan bir görüşü meşru görür, doğruluğuna inanır veya doğruluğuna inandığı batılları, İslam’ın mukaddes doğrularına tercih ederse neticesi küfür olan bir itikadi benzeme oluşmuş olur..Kısa misalleri ile Mü’min faizin haram olduğuna inanmazsa kafir olur. Tevbe: 71; Enfal:73 meallerindeki hüküm mucibince kafirleri sevmek, dost edinmek, itikadi bakımdan onlara benzemektir ki, buda küfürdür.

Başka bir örnekle, insanları ve müesseseleri (İslami naslar hususnda) emir vermek, yasaklamak, helal kılmak ve haram saymak hakkına sahip olarak görmek, İslam dininde küfrü gerektirir.Yani bir adama şu haram, içme dediğinde, devlet üretiyor, yasaklamıyor, niye haram olsunki derse, devleti Allah (CC) yerine koyduğundan kafir olur. Son bir örnekte, Şahısları ve müesseseleri saygıda aşırı gitmek, ilahi hakimiyete eş yada ortak etmektir..( A.Rıza Demircan, İslamda Batıla Benzemenin Hükmü, sh:37-45)

Bütün bunlar benzemenin manevi boyutlarından kesitlerdir. İkinci kısım benzeme, şüphesiz maddi, zahiri benzemedir. İbadetlerde, kerahat vakti dediğimiz, güneşin doğuş ve batış anları, aşura orucu ve oruç, kıble, ezan gibi.. Sonra aşağıda geleceği gibi, saç, sakal ve bıyıkta benzemememiz istenmektedir. Hele hele batıl ideoloji mensuplarının, batıl dava güdenlerin simgelerine bezenmek, kişinin arzusu ile olduğu zaman, Allah korusun küfre götürücü bir haldir. Yabancı ümmetlere has elbise ve simgeler kullanmanın bu ümmete yasak edildiği bahsi geçen A.Rıza Demircan hocanın kitabında genişçe işlenmiştir. Bu kitabtan bir olayı aktaralım.(Sh:59):
“Abdullah b.Amr. b. As şöyle diyor :Hz.Peygamber üzerimde rengi sapsarı bir elbise gördüğünde şöyle buyurdu:
“- Bu elbise ( renk ve şekil itibariyle ) kafirlerin elbisesidir. Onu giyme.” (A. b. Hanbel- Müsned: 2/164 )

Papazların bağlandığı kuşağı bele bağlamak, ciddi bir şekilde yada oyun eğlence konusu edinerek kafirlere benzemek, mizah, komedi ve şivelerini taklid yoluyla başka din mensuplarına benzemek, kafirlerce yaygın olan kökleşip yaygınlaşmış, giysi ve rozetleri giyip takmak, onlar gibi selamlaşmak, oturup kalkmak, kafirler gibi, yasak yerden ve zamanda cinsel ilişki yapmak, onların bayram ve eğlence zamanı (yılbaşı gibi) eğlenmek, ırkçılık gütmek, heykeller, cenaze defin işinde, evlerde çöp biriktirmekte, kravat, papyon takmakta benzeme, kabirlere mum yakmak..hüküm olarak en hafifinin kişiyi cehennemde azap görenler zümresinden edeceği, yada Allah korusun kafir edeceği bahsi geçen kitapta, kaynakları ile açıklanmıştır.

“Yemin olsun ki; sizin için Rasulullah’da güzel bir örnek vardır.Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için.” (Ahzap suresi : 21 )
“Bu ayeti kerime Resulullah’ın sözlerini, fiillerini ve hallerini örnek edinme konusunda müminleri uyarmaktadır. O’nun (sav) sabrını, direnişini, bağlılığını, çalışmasını, Allah Azze ve Celle’den yardım bekleyişini, kıyamet gününe kadar müslümanların örnek almaları EMREDİLMİŞTİR. ( İbn Kesir muhtasarı )

Yeryüzünde “farz-ı ayn” ilimlerden habersiz kitleler, “sünnet denilince uyulup-uyulmamakta serbest bırakılmış hükümler veya yaptığı taktirde sevap, yapmayınca günah olmayan ameller olarak anlamaktadırlar.
( Y.Kerimoğlu, Fıkhi Meseleler, kitab I/ 24 )

“Allah ve Resulü bir şeye hükmettiği zaman, gerek mümin olan erkek, gerek mümin olan kadın için (o hükme aykırı, ters,zıttına) olarak işlerinde kendilerine muhayyerlik (istedikleri gibi davranma) yoktur.Kim Allah’a ve Resulüne isyan ederse muhakkak ki O, apaçık bir sapıklıkla yolunu sapıtmıştır. ( Ahzap suresi : 36 )
Bu ayet-i kerime’de Peygamber herhangi bir işe hükmettiği zaman, duyduk ve itaat ettik deyip, amellerini, yaşantısını ona göre yapmanın zaruri, mecburi olduğu belirtilmektedir. (El Cessas; Ahkamul Kur’an )

“Ve O, kendi heva ve hevesinden söz söylemez.O,(nun Kur’an ve din hususundaki emri) ilka edilegelen vahiyden başka birşey değildir.” (Necm:3-4)
“Bir de Peygamber size ne verdiyse (her ne emir verirse) onu tutun, nehyettiğinden de sakının.” (Haşr : 7)

Aleyhisselatü vesselam efendimiz herhangi bir olay karşısında vahiy gelmesini bekler, gelmezse ictihadı ile hüküm verirdi. ( İmam-ı Serahsi )
Ali İmran suresi :164′de geçen “hikmet”ten muradın Peygamberin söz, fiil ve takrirlerinin olduğu hususunda bütün müctehid imamlar ve müfessirler müttefiktir. ( Y.Kerimoğlu, Fıkhi Meseleler 1, sh:22-30 )

Bu durumda biri dese ki sakal sünnettir, yapmasanda olur, yada karından izin alman (!) gerekir..Ona sormalıdır ki, sakalı bırakmak bir ibadet midir? Şüphesiz cevabı “evet” olmak zorundadır. Peki namaz kılmakda bir ibadettir..Evet..Namaz kılmak için karından izin istiyor musun? Hem sonra bu izin meselesi hangi muteber kitapta var? Allah’a isyan hususunda ise hiçbir insana itaat yoktur. (Camisseğir/feteva-i Bezzaziye 3/379)

Zaten “erkeklere sakalı kazımak haramdır” ( İbn-i Abidin V/261 )

Pantolon paçalarının (eteklerin) yere değmemesi de Peygamber emridir.
“Erkekleşen kadınlara, kadınlaşan erkeklere Allah lanet etsin” hareket, tavır, davranış, giyim kuşam..Kadınların erkek kıyafeti olan pantolondan mutlaka kaçınmaları gerekmektedir.(Et-Tac 3/178)
“Bıyıkları kısaltınız, sakalınızı uzatınız.Yahudilere benzemeyiniz” (Camiussağir)
Sünnet sakalın uzunluğu bir tutam (kabza)dır.Bıyıklar ise cilt derisi görünecek derecede kısaltılmış olmalıdır.(Buhari libas: 64)
Sarık takınmaya ayet-i celileyle bile işaret vardır.”::Rabbiniz size (sarıklar ile) nişanlı beşbin melekle..”( Al-i İmran 125, ibn Kesir)
Zemahşeri Keşşaf tefsirinde nisa suresi 34.ayetinin izahında mü’min erkekler için: “Onlar sakal ve imame (sarık) sahibidirler” demiştir. “Sarık sarın ki, hilminiz artsın” (Mecmaüzzavaid)
“Bizimle müşriklerin arasındaki fark, takkelerin üzerine sardığımız sarıklardır.” (Tirmizi,libas)
“Sarıkla kılınan 2 rekat namaz, sarıksız kılınan 70 rekattan üstündür.”(Deylemi,Ramuz)
“Muhakkak Allahu Teala bana Bedir’de, Huneyn’de şu sarıklardan takan meleklerle yardım etti.Sarık küfürle iman arasında ayırd edici bir alamettir.” (Kenzül ummal-Ramuz el-ehadis)
El Muğire bin Şube (RA) anlatıyor :”..(Peygamberin) üzerinde yünden yapılmış bir cübbe vardı.” (Sahih-i Buhari c.3,sh:5858)
Efendimiz aleyhisselatü vesselamın cübbe ile dolaştığını sahabeden Hz.Ömer, Selmanı Farisi, Hz.Ebubekir efendimizin kızı Esma annemiz, Ubade b. es-Samit, Hz.Aişe rıdvanullahi teala aleyhim ecmain hazeratı çeşitli rivayetlerle bizlere bildirdiler. (Tirmizi, İbn-i Mace, şemaili şerif ve taharet babları )

-Bir insan hiçbir mecburiyet zorlama, ölümle tehdit yokken, başına yahudi şapkası giyse, şer’an ne lazım gelir ?
-El cevap: Küfürdedir.Tevbe, kelime-i şahadet, yeniden nikah ve hacca gittiyse, bir daha gitmese lazımdır.. (Ebusuud fetvası)
“Ey Allah’ım ümmetimden şalvar giyenleri mağfiret eyle. Ey insanlar şalvar giyiniz.Çünkü (avret yerinizi) en iyi örten elbisenizdir..Kim izar bulamazsa şalvar giysin…Münafığın alameti şalvarını uzatmasıdır. Her kim şalvarını ayaklarının altına girecek şekilde uzatırsa, o kimse Allah ve Resulüne asi olmuştur. Her kimde Allah (cc) ve Resulüne asi olursa o kişi cehennemdedir.. Ebu Hureyre (ra) anlatıyor :Ben birgün Resulullah (sav) beraberinde çarşıya çıktım..Dört dirheme şalvar satın aldı.Ben, Ya Resulallah sen gerçekten şalvar giyiyor musun diye sorunca.Aleyhisselatü vesselam efendimiz: “Evet seferde, hazerde, gece-gündüz giyerim, çünkü ben örtünme ile emrolundum.Şalvardan (seravilden) daha iyi (avret yerini) örtücü bir giyecek bulamadım. ( Kenzül ummal, Buhari, Tac, İbni Saad,Tabakat Taberani )
Peygamberimiz’in şalvarı beyaz pamuktan idi. (Marifetname, Erzurum’lu İbrahim Hakkı Efendi, sh: 244 )

Son naklettiğimiz Hz.Ebu Hureyre (RA) hadisinde çarşıdan satın alınanın “Seravil”in içdonu olduğunu, o devirde “azar” isimli uzun etekli gömleğin daha ziyade giyildiği açıklaması İmam Kastalani’nin Mevahib’inin 587-588. sayfalarında kayıtlı olduğunu da bildirelim !
” ..aleyhisselatü vesselam’ın üzerinde Şam cübbesi vardı.. (İbn-i Mace “taharet. 39. K.Ummal) ..üzerinde yünden yapılmış bir cübbe vardı..” (S. Buhari,III-5858) aynı şeyleri Tirmizi’de bildirdi.

Bazılarının sarıklı, cübbeli, sakallı, şalvarlı kardeşlerimize kıyafetlerinden dolayı hor bakmalarının ucu nerelere kadar varıyor!. Şunu unutmamak lazımdır ki, Peygamberimiz (SAV) sarıklı, sakal-ı şerifli, şalvarlı ve cübbeliydi.. Burada Ol resule dışı ve içiyle benzemeye çalışanları sırf görünüşlerinden dolayı içine sindiremiyenler dikkatli olmak zorundadırlar!.Nefsi olarak bu sayılanları yapamasak da, gönlümüz yapmaktan ve yapanlardan yana olmalıdır.
Muhammed Hamdi Yazır (Rh.a.) Yasin suresi :8. ayeti tefsir ederken:
“Çünkü biz onların boyunlarına bir takım bağlar, kelepçekler yapmışızdır.” İlk nazarda asri medeniyetin boyun bağlarını (kravatlarını, papyonlarını) ihtar eder gibi görünen bu “ağlal” ferdin kabiliyetin yanlış yönlendiren bir düzenin sultasına, egemenliğine ve küfrün masiyetine ferdi alıştırmaya işarettir” buyurarak müthiş bir noktaya dikkatimizi çekmektedir! ( M.Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, VI/4010 )

Bunun dışında Efendimiz aleyhisselatü vesselamın sünneti, yani yolu, ehl-i sünnet ve’l cemaatin bizlere naklettikleri ifrat ve tefsitten arınmış, vasat itikad ve amellerdir.Bu yolu da bu kitapçıkta anlatma gayretindeyiz..

Mesela bir kimse Peygamberimiz (sav) kabak yemeği severdi dese, bunu duyan başkası ben sevmiyorum dese kafir olur.İmamı Yusuf efendimizin huzurunda bu olay olmuş,İmam-ı Yusuf idam edilenlerin kanının etrafa saçılmasını önleyen muşambanın ve kılıcın getirilmesini emretmiş, bilahare kişi tevbe etmiş ve mürted olarak öldürülmekten kurtulmuştur. ( Ehl-i Sünnet İtikadı,Gümüşhanevi hz. sh.102 )

Şalvarı, cübbeyi artık buna kıyas etmeli. Yapamıyorum demek başka şey lakin, Sünnet olan şeylerden birini sevmiyorum, hoşlanmıyorum demek insanı kafir eder. Allah bundan bizleri muhafaza buyursun (amin).

Belki bu yüzden, şu cahiliyeye benzer ortamda, her sünneti herkese anlatmamalı, yada anlatırken çok dikkatli bir ön giriş yapmalıdır. Karşımızdakinin iman selameti açısından !

Sonuç olarak, bir hali arzu edip, yapamama ayrı şeydir, red etmek ayrı şeydir.Dar-ı harp, eda ehliyetindeki arızanın olduğu beldedir.Yani İslam ahkamının yürürlükte olmadığı, müslümanların, İslami manada hür olmadığı, can, akıl, din, nesil ve mal emniyetinin, güvenliğinin İslami anlamda olmadığı yerdir. İlahi emirleri yapmada eda ehliyetinde arıza söz konusudur.Yapanlar da, yapamıyanları hor görüp, tekfir etmemelidirler. Bu durumda kişi İslami yaşantı ve hali özlemeli, nefret edilmesi gereken hal ve şeylerden gücü oranında uzak durmalıdır.

Bilindiği gibi, Sünnet-i Hüda ve Sünnet-i Zevaid olmak üzere iki kısım sünnet-i seniyye vardır. Sünnet-i hüda’’ın terki isaet, kerahet icap eder. Cemaat, ezan, kamet gibi..Sünneti zevaid’’n terki ise isaet ve kerahet gerektirmez, Peygamber -sallahü aleyhi vesellemin- giyiminde, oturmasında, kalkmasında takip buyurdukları hattı hareket gibi. ( Y.Kerimoğlu, Emanet ve Ehliyet, c.1; sh: 127-128 ) Demekki, faziletle, küfür arasını iyi ayırt etmek gerekmektedir. İfrat ve tefrite varmadan İslam’ı yaşamak, ahlak-ı hamide ile insanlara şevkatle muamele edebilen müslümanda sarık ve cübbe güzeldir. Aksi taktirde İmam-ı Şa’rani -kuddise sirruh- hazretlerimizin (El Uhud’ul Kübra’sının) 347. Ahid’ini okumak (sh:886) lazımdır.
Vahiy kültüründen yıllar boyu uzaklaştırılmış ümmetin, esasen bugün birinci derdi, Ehl-i sünnet ve’l cemaat çizgisinde, İslami, itikadi konularda bilinç sahibi olmaktır.Hiç kimse yukarıdaki hükümlere bakarak, sokaktaki Müslümanı küfürle itham etmemelidir. Zira bugün müslümanlar İslami istilah yönünden hür olmayıp, “esir” hükmündedirler. ( Y.Kerimoğlu, Kelimeler ve Kavramlar, 1/103 )

Yukarıda sayılan zahiri hallerle ilgili hükümler, Allah iyisini bilir, Dar’ı İslam beldesinde, kafaları küfürden tamamen arınmış, mutlu insanlar için olmazsa olmaz hükmündedir. Bugün için en öncelikli derdimiz ehl-i sünnet itikadını muhafaza etmek ve sonra, mümkün olduğunca, yukarıda sayılanlara saygılı ve riayetkar olmaktır.Kılık kıyafet konusunda kalp kırmamalıdır.İtikad en önce gelir.İtikadının ne olup olmadığını bilmediğimiz birine bunları söylememelidir. Yukarıdan beri anlıyoruz ki, İslami kıyafet, şekil vardır. Müslüman tuvalete sol ayakla girer, deve hörgücü gibi saç bırakmaz, kadınlar erkeklere, erkekler kadınlara benzemez.Kafirlerin modalarına uymaz..Her şey yerine ve zamanına göre vesselam.