Hz. Ebu Bekir Sıddık (r.a.)
Hz. Ebubekirin nesebi:
Hz. Ebubekirin adı Abdullah, künyesi Ebu Bekirdir. Babasının adı Osman künyesi Ebu Kuhafedir. Anasının adı Selma Ümmül Hayrdır. Babası ve Anası tarafından nesebi efendimizle Mürrede birleşir. Babası Ebu Kuhafe Mekke’nin fethinden sonra Hz. Ebubekirin delaletiyle Müslüman olmuştur ve 92 yaşında Hz. Abdullah’tan sonra vefat etmiştir.
Hz. Ebubekir Kureyştendir. Teymidir. Cahiliye dönemindeki ismi Abdülkabe idi. Müslüman olunca peygamberimiz ona Abdullah ismini vermiştir. Efendimizi ilk kabullenenlerden olduğu gibi miracı nebeviyeyide tereddüt etmeden tasdikinden dolayı sıddık namına hak kazanmıştır
Efendimiz onun hakkında şöyle buyurmuştur. Kimi islama davet etti isem ilk lahzada hep tereddüt etmişlerdir. Yalnız Ebu Bekir müstesnadır o hemen tasdik etmiştir
Müslümanlığı Kabulü
Hz. Ebubekir zaten islamdan öncede nezih bir hayat yaşıyordu. İyilik yapmayı sever faziletten ayrılmaz. Cahiliyet devrinin kötülüklerinden uzak kalmış cahiliye devrinde bile içki içmemiştir. Kendisine cahiliye devrinde içki içmedin mi diye sorulduğunda haşa ben namusumu korur, insanlık şerefini tanır bir adamım. İçki içen bunları zayi eder buyurmuştur. Efendimizde bu sözü duyunca Ebubekir’in söylediği doğrudur demiştir. Bahrul hakayık tefsirinde Rebia bin Kab’dan nakille Hz. Ebubekir’in Müslüman oluşu şöyle anlatılır. Hz. Ebubekir ticaret için gittiği Şamda bir rüya görür. Rüyasını Rahip Buhayraya anlatır. Buhayra ona:
-Sen nereden geldin diye sorar. Ebubekir Mekke’den der.
-Mekke’nin hangi kabilesindensin?
-Kureyş kabilesinden.
-Eğer rüya doğru ise senin kabilenden bir nebi gelecek ve sen o nebinin hayatında veziri olacaksın dedi. Hz. Ebubekir bu rüyanın tabirini efendimiz nebi olarak gönderilinceye kadar içinde gizledi Efendimize peygamberlik gelince efendimizin yanına vardı ve delilin nedir diye sordu. Efendimizde bu soruya karşılık Şamda gördüğün rüyadır buyurdu. Bunun üzerine Ebubekir efendimizin boynuna sarılıp İslamiyeti kabul etti.
Hz. Ebubekirin Davetiyle Müslüman Olanlar:
Hz. Ebubekir kureyş arasında sayılır sevilir birisiydi. Dostlarına İslamı anlatmış onlarda onun himmetiyle Müslüman olmuşlardır.
Hz. Ebubekir Müslüman olduktan sonra efendimizin yanından hiç ayrılmamış, seferde ve hazarda onun sohbetinde bulunmuş ve onun daima mahreme-i esrarı olmuştur. Ayrıca bütün malını İslam yolunda harcamıştır. Efendimiz bu durumu şöyle anlatır.
-Cenabı hak beni size gönderdi, bana yalan söylüyorsunuz dediniz ; yalnız Ebubekir bana doğru söylüyorsun dedi, bana canıyla ve malıyla yardım etti.
Rasulüllah (sav) her gün akşam ve sabah unun evine gider onunla ve arkadaşlarıyla sohbet ederdi.
Mekke’de zayıf kabilelerden de Müslüman olanlar vardı. Bunlar içinde Bilal kızgın kumlar üzerine yatırılır, göğsünün üzerine taşlar konur ve o halde bırakılırdı. Habbab bin Eret yanmış kömürler üzerine yatırılırdı. Ammar bayılıncaya kadar dövülürdü. Ebu Fukeyheni’nin ayağına bir ip takılır kumlar ve çakıllar üzerinde sürüklenirdi. Lübeyne müthiş dayaklar altında kıvranırdı. Züneyre ise türlü türlü işkencelere maruz kalırdı. Nehdiye’nin Müslüman olmak yüzünden çekmediği kalmazdı. Ümmü Abisi de onlardan biri idi. Hz. Ebubekir hatırı sayılır bir tüccar ve büyük bir servet sahibiydi. Onun unutulmaz hizmetlerinden birisi de işkence altındaki esir Müslümanları satın alıp azat etmesidir.
Hz. Ebubekir’in azad ettikleri:
Müşriklerin kimsesiz, zaif biçare Müslümanlara akıl almadık işkenceler yaptıkları malumdur Bir gün Bilali Habeşiyi efendisi yakıcı güneşin altında kızgın kumların üzerine yatırmış göğsüne de kocaman bir taş koymuş vaziyette Hz. Ebubekir onu görünce bu duruma çok üzülmüş ve hemen Hz. Bilal’i satın almıştır. Daha sonrada onu azad etmiştir.
Hz. Ebubekir kendi bedenini efendimize siper ederek onu korumaya çalışmıştır. Bir gün müşrikler Kabe’de efendimizi dövmeye başlamışlardır. Hemen Ebu Bekir yetişerek onlara rabbim Allah dediği için bu yapılır mı diye çıkışmıştır.
Yine bir gün efendimiz Haremi şerifeynde namaz kılarken müşriklerden Ukbe bin Mukayt efendimiz üzerine mülevvesat attığı ve bir keresinde de abasıyla boğmak istediği sırada Hz. Ebubekir yetişip kurtarmıştır.
Hz. Ebubekirin Habeşistan’a Hicret Teşebbüsü:
Kureyş’in mezalimi sadece fakir Müslümanlara münhasır değildi. Hz. Ebubekir de taarruza uğradığından o da Habeşistan’a hicret etmek istemişti. O nüfuz ve mevki sahibi bir insandı. Onu sadece bu işe zorlayan müşriklerin onu yüksek sesle KURAN okumaktan men etmeleri idi. Hz. Ebubekir’in sesi KURAN okurken müşrikleri etkiliyordu. Kureyş ise İslamın intişarına mani olmak için her çareye başvurarak onu da sesli KURAN okumaktan men ettiler.
Hz. Ebubekir karar verip yola çıktı. Berkül Gımad mevkiine geldiğinde İbnüddağneye rast geldi. İbnüddağne Hz. Ebubekir’in fikrini öğrenince ona sen Mekke’de hatırı sayılır bir insansın diyerek onu bu fikrinden vazgeçirmiştir.
Hicrette Hz. Ebubekir:
İslam tarihinde en mühim bir hadise olan hicrette Hz. Ebubekir ailesinin büyük rolü olmuştur. Müslümanlar birer ikişer Medine’ye hicret edince Hz. Ebubekir de hicret için izin istemişti. Rasulüllahta ona dur bakalım belki Allah sana bir arkadaş nasip eder buyurmuştur. Müşrikler efendimizi öldürmek için karar alınca Cebrail efendimize gelip hicreti tebliğ edince efendimizde yatağına Hz. Aliyi bırakarak Hz. Ebubekir’in evine gitti ve günü orda geçirip beraber yola çıktılar.
Efendimiz ve arkadaşı sevr dağına vardıklarında ıssız bir mağara olan Hira’ya sığındılar. Mağarada delikten bir yılan başını çıkanca sıddık efendimize bir zararı olmasın diye deliğe ayağını tıkadı ve yılan da sıdıkkı ısırdı. Acıdan gözünden akan yaş efendimizin yüzüne damladı efendimiz de tükürüğünü yaraya sürerek onun acısını dindirdi. Nitekim kasidei bürdede durum şöyle anlatılır.
Gar içine aldığı hayır kerem kanların
Kafirlerin gözleri görmedi oldu ami
Sıdk ile sıddık girip gara, gelen kafirler
Mağarada kimse yok diye vururlar demi.
Mağaranın önüne güvercin ve örümcek
Evler yapıp sakladı rasulü muhteremi
Şol kulu ki Haliki hıfzeyleye istemez
Kat kat olan zırhı ve hem mürtefi kalayı
Hz. Ebubekir’in oğlu Abdullah da geceleri efendimizin yanında bulunur gündüz Mekke’ye gelip haber toplar, çobanları ise koyunları efendimiz ve arkadaşının izlerinde koyunlarını gezdirip izlerini yok ederdi. Efendimiz ve Hz. Ebubekir Medine’ye ulaştıklarında yine arkadaşı hep yanında idi ve efendimizin vefatına kadar bu böyle devam etmiştir.
Ebu Derda (ra) anlatıyor: “Bir gün Rasulullahın huzurunda idim. Efendimiz Hz. Ebubekir’in sinirli bir şekilde geldiğini görünce galiba kardeşiniz birisiyle münakaşa etmiş buyurdu. Sonra Ebubekir gelip Ya Rasulüllah dedi biz Ömer ile münakaşa ettik. Ben pişman oldum ve kusurumun affı için Ömer’e rica eyledim fakat o beni af etmedi. Bende Rasulüllaha geldim dedi. Efendimiz de üç kere Allah seni mağfiret etsin buyurdu. Daha sonra Hz. Ömer de pişman olarak sıddıkın evine gitti fakat onu evde bulamadı. O da Rasulullahın yanına gitti. Efendimizin mübarek vechi saadetinin levni mütagayyir oldu ve hiddetinden levni donuk bir hal aldı. Hatta Hz. Ebubekir Efendimizin Hz. Ömer hakkında kötü bir muamelede bulunmasından korktu. Hemen Rasulullahın önünde diz çökerek bu olaya ibtida ben sebep oldum demek istedi. Bunun üzerine Rasulüllah Hakkaki Hakk Teala beni hak peygamber olarak gönderdi. Siz bana kaziptir dediniz, o ise sadıktır dedi. Ve Ebubekir beni nefsiyle ve malıyla muvasat eyledi. Yani nefsini ve malını Allah yolunda feda etti buyurdu. Sonra siz benim sahibimi, arkadaşımı bana terk ediciler misiniz diye efendimiz bu. sözü iki defa tekrarladı. Yani Ebubekir’e ilişmeyiniz, Ebubekir’i bana bırakın buyurdu. Artık bu olaydan sonra Ebubekir’e kimse dokunmadı ve ilişmedi.”
Rasulü Ekremin hilafet için işaretleri:
Rasulüllah şöyle buyurdu:
Bir gün uyuyordum, kendimi bir kuyu üzerinde gördüm. Kuyunun bir kovası var idi. Kuyudan Allahın dilediği kadar su çektim. Sonra Kuhafe’nin oğlu geldi ve kovayı elimden aldı, o da bir iki kova su çekti. Fakat zaif olduğundan Allah Teala onu kurtardı: fakat bu sırada kova büyüdü ve onu Hattab’ın oğlu Ömer eline aldı, daha kuvvetli bir şekilde kovayı çekti. Onun çektiği su ile havuz dolmuş idi. Su içmek isteyenler her taraftan onun etrafında toplanmışlardı.
Bu hadise efendimizden sonra halifeliğe Ebubekir, daha sonra ise Hz. Ömer’in geçeceğini ve Hz. Ömer zamanında ise fetihlerin çok olacağını göstermiştir.
Bedir savaşı da Müslümanlar için çok önemli idi. Çünkü bu savaşta baba ile oğul amca ile yeğen karşı karşıya gelmekte idi.
Hz. Ebubekir de karşısında henüz Müslüman olmamış Abdurrahman’ı gördü. Abdurrahman da babasını görmüştü ve ona karşı kılıcını sıyırmıştı. Hz. Ebubekir evlat sevgisi ve babalık şefkatini bir kenara bırakıp ona karşı yürümek istedi. Efendimiz (sav) dur Ya Ebu Bekir sen benim görür gözüm işitir kulağımsın buyurarak onu men etmiştir.
Rasulü Ekrem aleyhisselam hicretin on birinci yılı Safer ayının 18-19 günü gece yarısı cennetül bakiye gidip orada medfun bulunan sahabileri ziyaretten döndükten sonra hafif bir kırgınlık hissetmişti, beş gün sonrada hastalığı arttı. Efendimiz hastalığı esnasında Hz. Aişe’nin yanında kalırdı. Rasulüllah o gün akşam namazını kıldırdıktan sonra; yatsı namazına çıkamayacağını anlayarak Hz. Ebubekir’e namaz kıldırma vazifesini vermişti.
Hz. Aişe; efendimize babasının rakiku-l kalp olduğunu namaz kılarken ağlayacağını belirtmiş ve bu fikrini üç defa tekrarlamış efendimizde üçünde de kararını bozmamış ve şöyle buyurmuştur. Böyle itirazdan vazgeç! Hakka ki siz nisa taifesi değil mi Hz. Yusuf’un sahibelerisiniz. Muzmarını hakikatin hilafına izhar etmekte bir nevi Züleyhaya benzersiniz. Haydi emrediniz, Ebubekir’e namaz kıldırsın. Buyurdu. Efendimiz vefatında ashab arasında bir bunalım yaşandı. Hz. Ömer bile kılıcını sıyırıp kim Hz. Peygamber öldü derse onun başını alırım buyurdu.
Bunu gören Hz. Ebubekir onu susturdu, ardından efendimize salat ve selam getirerek şu kıymetli sözleri söyledi:
-Ey nas! Rasulüllaha tapan bilsin ki o ölmüştür. Allaha tapanlar ise Allah’ın Hayya layemut olduğunu bilirler. Allah buyurmuştur ki: Muhammed (sav) ancak bir peygamberdir. Ondan evvel nice evvel peygamber gelip geçmiştir. O ölür veya öldürülürse siz geri mi döneceksiniz? Kim geri dönerse Allah’a zarar vermez. Allah nail oldukları İslamiyet nimetine şükredenlere mükafatını verir. Bu sözler insanları teskin etti. Bundan sonra efendimizin defni ile meşgul oldular.
Hz. Ebabekir’in halife seçilmesi:
Rasulü Ekrem’in vefatından sonra ensar Saad bin Ubadeyi tayin etmek için toplanmışlardı. Hz. Ebubekir, Ömer ve Ubade Sakıfıye’de toplanan halkın yanına vardılar. Topluluk biz ensarız ilahi davanın yardımcılarıyız. siz muhacirler bizim içimizde bir taifesiniz bizi kökümüzden bütün bütün uzaklaştırmak mı istiyorsunuz dediler.
Hz. Ömer cevap vermek istedi ise de sıddık buna mani oldu ve şöyle konuştu.
-Ey Ensar siz kendi namınıza saydığınız bütün faziletlere sahipsiniz, fakat hakikat şudur ki Araplar kureyşin başkanlığında toplanırlar, başkanlık işini başkasına vermezler, size iki zattan birini seçmenizi tavsiye ediyorum. bunlardan biri Hz. Ömer diğeri ise Hz. Ebu Ubeydedir. Bunu duyarı Hz. Ömer içersinde sıddık gibi bir insanın bulunduğu cemaatin riyasetine geçmeyi katiyyen kabul etmeyeceğini söylemiş ve Hz. Ebubekiri’n eline sarılarak ona biat etmiştir. Ardından bütün Müslümanlar ona biat etmişlerdir.
Seçimin ardından Hz. Ebubekir minbere çıkıp ilk nutkunu söyledi.
Ey Nas!...
Sizin en iyiniz olmadığım halde sizin başınıza geçmiş bulunuyorum. Vazifemi yollu yolunda ifa edersem bana yardım ediniz. Yanılır isem bana doğru yolu gösteriniz. Doğruluk emanet, yalancılık hıyanettir. İçinizdeki zaif hakkını alıncaya kadar nazarımda kuvvetlidir. İçinizdeki kuvvetli de, ondan başkasının hakkı alıncaya kadar zaiftir. Bir millet Allah yolundaki cihattan ayrılırsa zillete düçar olur. Bir millette fenalık revaç bulursa bütün millet fenaya uğrar. Ben Allah ve peygamberine itaat ettikçe sizde bana itaat ediniz. Eğer itaat etmezsem sizin de bana itaatiniz lazım gelmez. Haydi namazınıza Allahu teala cümlenizi rahmetine layık kılsın.
Hz. Ebubekir halife olarak ilk işi Üsame ordusunun sefere gönderilmesi idi. Sıddık köpekler, kurtlar üzerime saldıracak olsa onu yine gönderirim buyurmuştur.
İrtidat ve İsyanların bastırılması.
Efendimiz daha vefat etmeden önce sahte peygamberler çıkmaya başlamış ve ondan sonrada artrnıştır. Sıddık onların hepsini bertaraf etmiştir.
Kuranı kerimin cem edilmesi
Kuran hafızlarının savaşlarda şehit düşmeleri ve sayılarının azalması onu endişeye itmiştir. Daha önceleri deri, kemik, taş, dal parçaları üzerine yazılan Kuranı Kerim Hz. Ömer ve Ebubekir’in gayretleri ile Zeyd bin sabitin gözetimi altında altı ay zarfında bir araya getirildi.
Hz. Ebubekir’in irtihali
Hz. Ebubekir Müslümanların riyasetinde kısa bir süre kalmış olmasına rağmen çok büyük işler görmeğe muvaffak olmuştur. Efendimizin vefatıyla zuhur eden sahte peygamberlerle büyük bir metanetle mücadele edip onları bertaraf etmiş ve daha sonra İslamın düşmanı olan Bizans ve Sasani ile karşılaşmıştır.
Hicretin on dördüncü yılının cemaziyelahir ayında hastalandı. Hz. Ebubekir’in sıhhatini en çok sarsan efendimizin vefatı olmuştur. Bundan sonra gün be gün erimeye başlamıştır. Vazifesini Hz. Ömer’e bırakarak bu dünyadan ayrılmıştır.
Ebubekir ra şemaili
Uzuna yakın orta boylu kuruca yüzlü, çukurca gözlü, yumru alınlı, seyrek sakallı idi. Aşkullah haşyetullah, muhabbeti Rasulullahtan daima mahzun idi. Bedenen zaifliğine mukabil kuvvet ve savlet sahibi, şeci, cildi ince, göz pınarları derin, yüzü nurlu, alnı ve yüzü beyaz ve açık idi. sakalının üst kısmı hafif olup sakalını kına ve benzeri şeylerle tezyin eylediği şemili şerifte tarif olunmuştur Belindeki kemeri şiddet üzere bendeylemeğe mail olduğu halde heyet ve suretini suni güzelliklerle tahsin etmeğe heveskar değildi.
Dünyada sevdirilen üç şey
Peygamber efendimiz buyurdular ki:
Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: güzel koku, helal nisa, gözüm nuru olan namaz
Hz. Ebubekir ise bana üç şey sevdirildi ya rasulullah:senin yüzüne bakmak
kızımın Rasulullahın zevcesi olması, senin yolunda mal harcamak
Hz. Ömer ra bana üç şey sevdirildi.:iyilikle emretmek, kötülükten nehyetmek eski kaftan giymek
Hz. Osman ra Dünyada bana üç şey sevdirildi.:aç doyurmak, kuran okumak, çıplak giydirmek
Hz. Ali ra bende dünyadan üç şeyi sevdim: misafire hizmet etmek, yaz gününde oruç tutmak, düşmana kılıç vurmak
İbni Abbas ra:Bana da üş şey sevdirildi: mahlukattan uzlet, Allah ile ünsiyet, Allah’a tövbekar olmak
Hz. Hasan ra:Bana da üç şey sevimli geldi: geceleri namaz kılmak, sözün doğrusunu söylemek, hastaları ziyaret etmek
Hz. Hüseyin ra:Ben üç şeyi sevdim: Allah’a. Muhabbet, Allah için fukaraya şefkat, Allah yolunda şehadet
Hz. Hamza ra Bana da üç şey sevimli gelir: Ahde vefa, emaneti eda, cemaate devam
Hz. Aişe bana sevimli gelen üç şey: ana babaya ikram, helal kazanç, haramdan sakınmak
Hz. Fatıma ise: yetimlere şefkat, komşuya ihsan, fakir ve zaiflere merhamet
Mikail (as): ağlayan göz, zikreden lisan, titreyen kalb
İsrafil (as):ilmiyle amil alim, sabırlı zahid, acize yardım
Azrail (as): Allah’a tevekkül, Allah’ın kaderine rıza, Allah’ın emrine itaat
Cebrail (as):delalette olanları hidayet etmeyi, Allah itaatkar olan gariblerle ünsiyet etmeyi, darlık içinde olan ailelere yardım etmeyi
Cenab-ı Rabbul Alemin hazretleri buyurdu: sıkıntıları kaldırmak, günahları mağfiret etmek, ayıplan setretmek
Yazar : M. Sami Ramazanoğlu
Hz. Ebubekirin adı Abdullah, künyesi Ebu Bekirdir. Babasının adı Osman künyesi Ebu Kuhafedir. Anasının adı Selma Ümmül Hayrdır. Babası ve Anası tarafından nesebi efendimizle Mürrede birleşir. Babası Ebu Kuhafe Mekke’nin fethinden sonra Hz. Ebubekirin delaletiyle Müslüman olmuştur ve 92 yaşında Hz. Abdullah’tan sonra vefat etmiştir.
Hz. Ebubekir Kureyştendir. Teymidir. Cahiliye dönemindeki ismi Abdülkabe idi. Müslüman olunca peygamberimiz ona Abdullah ismini vermiştir. Efendimizi ilk kabullenenlerden olduğu gibi miracı nebeviyeyide tereddüt etmeden tasdikinden dolayı sıddık namına hak kazanmıştır
Efendimiz onun hakkında şöyle buyurmuştur. Kimi islama davet etti isem ilk lahzada hep tereddüt etmişlerdir. Yalnız Ebu Bekir müstesnadır o hemen tasdik etmiştir
Müslümanlığı Kabulü
Hz. Ebubekir zaten islamdan öncede nezih bir hayat yaşıyordu. İyilik yapmayı sever faziletten ayrılmaz. Cahiliyet devrinin kötülüklerinden uzak kalmış cahiliye devrinde bile içki içmemiştir. Kendisine cahiliye devrinde içki içmedin mi diye sorulduğunda haşa ben namusumu korur, insanlık şerefini tanır bir adamım. İçki içen bunları zayi eder buyurmuştur. Efendimizde bu sözü duyunca Ebubekir’in söylediği doğrudur demiştir. Bahrul hakayık tefsirinde Rebia bin Kab’dan nakille Hz. Ebubekir’in Müslüman oluşu şöyle anlatılır. Hz. Ebubekir ticaret için gittiği Şamda bir rüya görür. Rüyasını Rahip Buhayraya anlatır. Buhayra ona:
-Sen nereden geldin diye sorar. Ebubekir Mekke’den der.
-Mekke’nin hangi kabilesindensin?
-Kureyş kabilesinden.
-Eğer rüya doğru ise senin kabilenden bir nebi gelecek ve sen o nebinin hayatında veziri olacaksın dedi. Hz. Ebubekir bu rüyanın tabirini efendimiz nebi olarak gönderilinceye kadar içinde gizledi Efendimize peygamberlik gelince efendimizin yanına vardı ve delilin nedir diye sordu. Efendimizde bu soruya karşılık Şamda gördüğün rüyadır buyurdu. Bunun üzerine Ebubekir efendimizin boynuna sarılıp İslamiyeti kabul etti.
Hz. Ebubekirin Davetiyle Müslüman Olanlar:
Hz. Ebubekir kureyş arasında sayılır sevilir birisiydi. Dostlarına İslamı anlatmış onlarda onun himmetiyle Müslüman olmuşlardır.
Hz. Ebubekir Müslüman olduktan sonra efendimizin yanından hiç ayrılmamış, seferde ve hazarda onun sohbetinde bulunmuş ve onun daima mahreme-i esrarı olmuştur. Ayrıca bütün malını İslam yolunda harcamıştır. Efendimiz bu durumu şöyle anlatır.
-Cenabı hak beni size gönderdi, bana yalan söylüyorsunuz dediniz ; yalnız Ebubekir bana doğru söylüyorsun dedi, bana canıyla ve malıyla yardım etti.
Rasulüllah (sav) her gün akşam ve sabah unun evine gider onunla ve arkadaşlarıyla sohbet ederdi.
Mekke’de zayıf kabilelerden de Müslüman olanlar vardı. Bunlar içinde Bilal kızgın kumlar üzerine yatırılır, göğsünün üzerine taşlar konur ve o halde bırakılırdı. Habbab bin Eret yanmış kömürler üzerine yatırılırdı. Ammar bayılıncaya kadar dövülürdü. Ebu Fukeyheni’nin ayağına bir ip takılır kumlar ve çakıllar üzerinde sürüklenirdi. Lübeyne müthiş dayaklar altında kıvranırdı. Züneyre ise türlü türlü işkencelere maruz kalırdı. Nehdiye’nin Müslüman olmak yüzünden çekmediği kalmazdı. Ümmü Abisi de onlardan biri idi. Hz. Ebubekir hatırı sayılır bir tüccar ve büyük bir servet sahibiydi. Onun unutulmaz hizmetlerinden birisi de işkence altındaki esir Müslümanları satın alıp azat etmesidir.
Hz. Ebubekir’in azad ettikleri:
Müşriklerin kimsesiz, zaif biçare Müslümanlara akıl almadık işkenceler yaptıkları malumdur Bir gün Bilali Habeşiyi efendisi yakıcı güneşin altında kızgın kumların üzerine yatırmış göğsüne de kocaman bir taş koymuş vaziyette Hz. Ebubekir onu görünce bu duruma çok üzülmüş ve hemen Hz. Bilal’i satın almıştır. Daha sonrada onu azad etmiştir.
Hz. Ebubekir kendi bedenini efendimize siper ederek onu korumaya çalışmıştır. Bir gün müşrikler Kabe’de efendimizi dövmeye başlamışlardır. Hemen Ebu Bekir yetişerek onlara rabbim Allah dediği için bu yapılır mı diye çıkışmıştır.
Yine bir gün efendimiz Haremi şerifeynde namaz kılarken müşriklerden Ukbe bin Mukayt efendimiz üzerine mülevvesat attığı ve bir keresinde de abasıyla boğmak istediği sırada Hz. Ebubekir yetişip kurtarmıştır.
Hz. Ebubekirin Habeşistan’a Hicret Teşebbüsü:
Kureyş’in mezalimi sadece fakir Müslümanlara münhasır değildi. Hz. Ebubekir de taarruza uğradığından o da Habeşistan’a hicret etmek istemişti. O nüfuz ve mevki sahibi bir insandı. Onu sadece bu işe zorlayan müşriklerin onu yüksek sesle KURAN okumaktan men etmeleri idi. Hz. Ebubekir’in sesi KURAN okurken müşrikleri etkiliyordu. Kureyş ise İslamın intişarına mani olmak için her çareye başvurarak onu da sesli KURAN okumaktan men ettiler.
Hz. Ebubekir karar verip yola çıktı. Berkül Gımad mevkiine geldiğinde İbnüddağneye rast geldi. İbnüddağne Hz. Ebubekir’in fikrini öğrenince ona sen Mekke’de hatırı sayılır bir insansın diyerek onu bu fikrinden vazgeçirmiştir.
Hicrette Hz. Ebubekir:
İslam tarihinde en mühim bir hadise olan hicrette Hz. Ebubekir ailesinin büyük rolü olmuştur. Müslümanlar birer ikişer Medine’ye hicret edince Hz. Ebubekir de hicret için izin istemişti. Rasulüllahta ona dur bakalım belki Allah sana bir arkadaş nasip eder buyurmuştur. Müşrikler efendimizi öldürmek için karar alınca Cebrail efendimize gelip hicreti tebliğ edince efendimizde yatağına Hz. Aliyi bırakarak Hz. Ebubekir’in evine gitti ve günü orda geçirip beraber yola çıktılar.
Efendimiz ve arkadaşı sevr dağına vardıklarında ıssız bir mağara olan Hira’ya sığındılar. Mağarada delikten bir yılan başını çıkanca sıddık efendimize bir zararı olmasın diye deliğe ayağını tıkadı ve yılan da sıdıkkı ısırdı. Acıdan gözünden akan yaş efendimizin yüzüne damladı efendimiz de tükürüğünü yaraya sürerek onun acısını dindirdi. Nitekim kasidei bürdede durum şöyle anlatılır.
Gar içine aldığı hayır kerem kanların
Kafirlerin gözleri görmedi oldu ami
Sıdk ile sıddık girip gara, gelen kafirler
Mağarada kimse yok diye vururlar demi.
Mağaranın önüne güvercin ve örümcek
Evler yapıp sakladı rasulü muhteremi
Şol kulu ki Haliki hıfzeyleye istemez
Kat kat olan zırhı ve hem mürtefi kalayı
Hz. Ebubekir’in oğlu Abdullah da geceleri efendimizin yanında bulunur gündüz Mekke’ye gelip haber toplar, çobanları ise koyunları efendimiz ve arkadaşının izlerinde koyunlarını gezdirip izlerini yok ederdi. Efendimiz ve Hz. Ebubekir Medine’ye ulaştıklarında yine arkadaşı hep yanında idi ve efendimizin vefatına kadar bu böyle devam etmiştir.
Ebu Derda (ra) anlatıyor: “Bir gün Rasulullahın huzurunda idim. Efendimiz Hz. Ebubekir’in sinirli bir şekilde geldiğini görünce galiba kardeşiniz birisiyle münakaşa etmiş buyurdu. Sonra Ebubekir gelip Ya Rasulüllah dedi biz Ömer ile münakaşa ettik. Ben pişman oldum ve kusurumun affı için Ömer’e rica eyledim fakat o beni af etmedi. Bende Rasulüllaha geldim dedi. Efendimiz de üç kere Allah seni mağfiret etsin buyurdu. Daha sonra Hz. Ömer de pişman olarak sıddıkın evine gitti fakat onu evde bulamadı. O da Rasulullahın yanına gitti. Efendimizin mübarek vechi saadetinin levni mütagayyir oldu ve hiddetinden levni donuk bir hal aldı. Hatta Hz. Ebubekir Efendimizin Hz. Ömer hakkında kötü bir muamelede bulunmasından korktu. Hemen Rasulullahın önünde diz çökerek bu olaya ibtida ben sebep oldum demek istedi. Bunun üzerine Rasulüllah Hakkaki Hakk Teala beni hak peygamber olarak gönderdi. Siz bana kaziptir dediniz, o ise sadıktır dedi. Ve Ebubekir beni nefsiyle ve malıyla muvasat eyledi. Yani nefsini ve malını Allah yolunda feda etti buyurdu. Sonra siz benim sahibimi, arkadaşımı bana terk ediciler misiniz diye efendimiz bu. sözü iki defa tekrarladı. Yani Ebubekir’e ilişmeyiniz, Ebubekir’i bana bırakın buyurdu. Artık bu olaydan sonra Ebubekir’e kimse dokunmadı ve ilişmedi.”
Rasulü Ekremin hilafet için işaretleri:
Rasulüllah şöyle buyurdu:
Bir gün uyuyordum, kendimi bir kuyu üzerinde gördüm. Kuyunun bir kovası var idi. Kuyudan Allahın dilediği kadar su çektim. Sonra Kuhafe’nin oğlu geldi ve kovayı elimden aldı, o da bir iki kova su çekti. Fakat zaif olduğundan Allah Teala onu kurtardı: fakat bu sırada kova büyüdü ve onu Hattab’ın oğlu Ömer eline aldı, daha kuvvetli bir şekilde kovayı çekti. Onun çektiği su ile havuz dolmuş idi. Su içmek isteyenler her taraftan onun etrafında toplanmışlardı.
Bu hadise efendimizden sonra halifeliğe Ebubekir, daha sonra ise Hz. Ömer’in geçeceğini ve Hz. Ömer zamanında ise fetihlerin çok olacağını göstermiştir.
Bedir savaşı da Müslümanlar için çok önemli idi. Çünkü bu savaşta baba ile oğul amca ile yeğen karşı karşıya gelmekte idi.
Hz. Ebubekir de karşısında henüz Müslüman olmamış Abdurrahman’ı gördü. Abdurrahman da babasını görmüştü ve ona karşı kılıcını sıyırmıştı. Hz. Ebubekir evlat sevgisi ve babalık şefkatini bir kenara bırakıp ona karşı yürümek istedi. Efendimiz (sav) dur Ya Ebu Bekir sen benim görür gözüm işitir kulağımsın buyurarak onu men etmiştir.
Rasulü Ekrem aleyhisselam hicretin on birinci yılı Safer ayının 18-19 günü gece yarısı cennetül bakiye gidip orada medfun bulunan sahabileri ziyaretten döndükten sonra hafif bir kırgınlık hissetmişti, beş gün sonrada hastalığı arttı. Efendimiz hastalığı esnasında Hz. Aişe’nin yanında kalırdı. Rasulüllah o gün akşam namazını kıldırdıktan sonra; yatsı namazına çıkamayacağını anlayarak Hz. Ebubekir’e namaz kıldırma vazifesini vermişti.
Hz. Aişe; efendimize babasının rakiku-l kalp olduğunu namaz kılarken ağlayacağını belirtmiş ve bu fikrini üç defa tekrarlamış efendimizde üçünde de kararını bozmamış ve şöyle buyurmuştur. Böyle itirazdan vazgeç! Hakka ki siz nisa taifesi değil mi Hz. Yusuf’un sahibelerisiniz. Muzmarını hakikatin hilafına izhar etmekte bir nevi Züleyhaya benzersiniz. Haydi emrediniz, Ebubekir’e namaz kıldırsın. Buyurdu. Efendimiz vefatında ashab arasında bir bunalım yaşandı. Hz. Ömer bile kılıcını sıyırıp kim Hz. Peygamber öldü derse onun başını alırım buyurdu.
Bunu gören Hz. Ebubekir onu susturdu, ardından efendimize salat ve selam getirerek şu kıymetli sözleri söyledi:
-Ey nas! Rasulüllaha tapan bilsin ki o ölmüştür. Allaha tapanlar ise Allah’ın Hayya layemut olduğunu bilirler. Allah buyurmuştur ki: Muhammed (sav) ancak bir peygamberdir. Ondan evvel nice evvel peygamber gelip geçmiştir. O ölür veya öldürülürse siz geri mi döneceksiniz? Kim geri dönerse Allah’a zarar vermez. Allah nail oldukları İslamiyet nimetine şükredenlere mükafatını verir. Bu sözler insanları teskin etti. Bundan sonra efendimizin defni ile meşgul oldular.
Hz. Ebabekir’in halife seçilmesi:
Rasulü Ekrem’in vefatından sonra ensar Saad bin Ubadeyi tayin etmek için toplanmışlardı. Hz. Ebubekir, Ömer ve Ubade Sakıfıye’de toplanan halkın yanına vardılar. Topluluk biz ensarız ilahi davanın yardımcılarıyız. siz muhacirler bizim içimizde bir taifesiniz bizi kökümüzden bütün bütün uzaklaştırmak mı istiyorsunuz dediler.
Hz. Ömer cevap vermek istedi ise de sıddık buna mani oldu ve şöyle konuştu.
-Ey Ensar siz kendi namınıza saydığınız bütün faziletlere sahipsiniz, fakat hakikat şudur ki Araplar kureyşin başkanlığında toplanırlar, başkanlık işini başkasına vermezler, size iki zattan birini seçmenizi tavsiye ediyorum. bunlardan biri Hz. Ömer diğeri ise Hz. Ebu Ubeydedir. Bunu duyarı Hz. Ömer içersinde sıddık gibi bir insanın bulunduğu cemaatin riyasetine geçmeyi katiyyen kabul etmeyeceğini söylemiş ve Hz. Ebubekiri’n eline sarılarak ona biat etmiştir. Ardından bütün Müslümanlar ona biat etmişlerdir.
Seçimin ardından Hz. Ebubekir minbere çıkıp ilk nutkunu söyledi.
Ey Nas!...
Sizin en iyiniz olmadığım halde sizin başınıza geçmiş bulunuyorum. Vazifemi yollu yolunda ifa edersem bana yardım ediniz. Yanılır isem bana doğru yolu gösteriniz. Doğruluk emanet, yalancılık hıyanettir. İçinizdeki zaif hakkını alıncaya kadar nazarımda kuvvetlidir. İçinizdeki kuvvetli de, ondan başkasının hakkı alıncaya kadar zaiftir. Bir millet Allah yolundaki cihattan ayrılırsa zillete düçar olur. Bir millette fenalık revaç bulursa bütün millet fenaya uğrar. Ben Allah ve peygamberine itaat ettikçe sizde bana itaat ediniz. Eğer itaat etmezsem sizin de bana itaatiniz lazım gelmez. Haydi namazınıza Allahu teala cümlenizi rahmetine layık kılsın.
Hz. Ebubekir halife olarak ilk işi Üsame ordusunun sefere gönderilmesi idi. Sıddık köpekler, kurtlar üzerime saldıracak olsa onu yine gönderirim buyurmuştur.
İrtidat ve İsyanların bastırılması.
Efendimiz daha vefat etmeden önce sahte peygamberler çıkmaya başlamış ve ondan sonrada artrnıştır. Sıddık onların hepsini bertaraf etmiştir.
Kuranı kerimin cem edilmesi
Kuran hafızlarının savaşlarda şehit düşmeleri ve sayılarının azalması onu endişeye itmiştir. Daha önceleri deri, kemik, taş, dal parçaları üzerine yazılan Kuranı Kerim Hz. Ömer ve Ebubekir’in gayretleri ile Zeyd bin sabitin gözetimi altında altı ay zarfında bir araya getirildi.
Hz. Ebubekir’in irtihali
Hz. Ebubekir Müslümanların riyasetinde kısa bir süre kalmış olmasına rağmen çok büyük işler görmeğe muvaffak olmuştur. Efendimizin vefatıyla zuhur eden sahte peygamberlerle büyük bir metanetle mücadele edip onları bertaraf etmiş ve daha sonra İslamın düşmanı olan Bizans ve Sasani ile karşılaşmıştır.
Hicretin on dördüncü yılının cemaziyelahir ayında hastalandı. Hz. Ebubekir’in sıhhatini en çok sarsan efendimizin vefatı olmuştur. Bundan sonra gün be gün erimeye başlamıştır. Vazifesini Hz. Ömer’e bırakarak bu dünyadan ayrılmıştır.
Ebubekir ra şemaili
Uzuna yakın orta boylu kuruca yüzlü, çukurca gözlü, yumru alınlı, seyrek sakallı idi. Aşkullah haşyetullah, muhabbeti Rasulullahtan daima mahzun idi. Bedenen zaifliğine mukabil kuvvet ve savlet sahibi, şeci, cildi ince, göz pınarları derin, yüzü nurlu, alnı ve yüzü beyaz ve açık idi. sakalının üst kısmı hafif olup sakalını kına ve benzeri şeylerle tezyin eylediği şemili şerifte tarif olunmuştur Belindeki kemeri şiddet üzere bendeylemeğe mail olduğu halde heyet ve suretini suni güzelliklerle tahsin etmeğe heveskar değildi.
Dünyada sevdirilen üç şey
Peygamber efendimiz buyurdular ki:
Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: güzel koku, helal nisa, gözüm nuru olan namaz
Hz. Ebubekir ise bana üç şey sevdirildi ya rasulullah:senin yüzüne bakmak
kızımın Rasulullahın zevcesi olması, senin yolunda mal harcamak
Hz. Ömer ra bana üç şey sevdirildi.:iyilikle emretmek, kötülükten nehyetmek eski kaftan giymek
Hz. Osman ra Dünyada bana üç şey sevdirildi.:aç doyurmak, kuran okumak, çıplak giydirmek
Hz. Ali ra bende dünyadan üç şeyi sevdim: misafire hizmet etmek, yaz gününde oruç tutmak, düşmana kılıç vurmak
İbni Abbas ra:Bana da üş şey sevdirildi: mahlukattan uzlet, Allah ile ünsiyet, Allah’a tövbekar olmak
Hz. Hasan ra:Bana da üç şey sevimli geldi: geceleri namaz kılmak, sözün doğrusunu söylemek, hastaları ziyaret etmek
Hz. Hüseyin ra:Ben üç şeyi sevdim: Allah’a. Muhabbet, Allah için fukaraya şefkat, Allah yolunda şehadet
Hz. Hamza ra Bana da üç şey sevimli gelir: Ahde vefa, emaneti eda, cemaate devam
Hz. Aişe bana sevimli gelen üç şey: ana babaya ikram, helal kazanç, haramdan sakınmak
Hz. Fatıma ise: yetimlere şefkat, komşuya ihsan, fakir ve zaiflere merhamet
Mikail (as): ağlayan göz, zikreden lisan, titreyen kalb
İsrafil (as):ilmiyle amil alim, sabırlı zahid, acize yardım
Azrail (as): Allah’a tevekkül, Allah’ın kaderine rıza, Allah’ın emrine itaat
Cebrail (as):delalette olanları hidayet etmeyi, Allah itaatkar olan gariblerle ünsiyet etmeyi, darlık içinde olan ailelere yardım etmeyi
Cenab-ı Rabbul Alemin hazretleri buyurdu: sıkıntıları kaldırmak, günahları mağfiret etmek, ayıplan setretmek
Yazar : M. Sami Ramazanoğlu
Konular
- VEHHABİLİK SON DİN Mİ Kİ
- ÖLÜDEN YARDIM İSTEMEK VE ŞEFAAT
- RESULULLAH EFENDİMİZİN ŞEFAATI
- DİĞER İNSANLARIN ŞEFAATI
- PEYGAMBER HAKKI İÇİN DUA ETMEK
- MÜMİNLER İÇİN DOST VE ŞEFAATÇI VAR
- HACER-ÜL ESVED PUT DEĞİLDİR
- SELEFİYECİLİK NEDİR
- SELEFİYECİLERİN GERÇEK YÜZÜ
- BEDEN ÖLSE DE RUHLAR ÖLMEZ
- KABİRDE NİMET VEYA AZAP VAR
- RUH ÖLMEZ ÖLÜ İŞİTİR
- MÜMİN VE KÂFİR HER ÖLÜ İŞİTİR
- İŞİTTİRMEK KABUL ETTİRMEK DEMEKTİR
- RESULULLAHI YALANLAYANLAR
- SELEFİYECİLER KÖR VE SAĞIR MI?
- RESULULLAHA SELAM VERMEK
- KABRİ ŞERİFİ ZİYARETİN ÖNEMİ
- TASAVVUFUN ÇIKIŞI
- HERŞEYDEN ÖNCE DOĞRU İTİKAD
- İslamî Siteler ve İtikadî Tehlike
- Ilmihal kitaplarda gecen bilgileri ezbere biliyor musunuz?
- SAHABE MÜDAFAASI
- Yusuf El-Kardavi'nin Fıkıh Anlayışı Üzerine Mülahazalar
- VESÎLE ve TEVESSÜL HADİSLERİNİN KAYNAK DEĞERİ
- Linkler
- İLAHî HİTABI ZİHNE YAZAN KALEM:TAKVA
- KELAM-I KADİM'İN ANLAM HARİTASI
- YANLIŞ ANLAMANIN İDEOLOJİK ARKA PLANI
- Bir Selefi İle Taklit ve Mezhepler Üzerine Söyleşi