Hz.Ebu Bekir (r.a) İle Hz.Ali'nin (r.a) Münazarası

Bir gün Ebu Bekir Sıddık (r.a) Resulüllah´ın (s.a.v) evine geldi. İçeri gireceği sırada, Hz. Ali Bin Ebi Talib´de (r.a) geldi.

Hz. Ebu Bekir (r.a) (geri çekilip):
- Ya Ali sen buyur, gir dedi.

O da cevap verip, aralarında, aşağıdaki uzun konuşma oldu:
- Ya Ebu Bekir! Sen önce gir ki, her iyilikte önde olan, her hayırlı işte ileri olan, herkesi geçen sensin.

Hz. Ebu Bekir (r.a):
- Sen önce gir ki! Resulüllah’a (s.a.v) daha yakın sensin.

Hz. Ali (r.a):
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah´tan (s.a.v) işittim: "Ümmetimden, Ebu Bekir´den daha üstün bir kimsenin üzerine güneş doğmadı" buyurdu.

Hz. Ebu Bekir (r.a):
- Ben, senin önüne nasıl geçebilirim ki, Resulüllah (s.a.v) kızı Fatıma´yı (r.a) sana verdiği gün, "Kadınların en iyisini, erkeklerin en iyisine verdim" buyurdu.

Hz. Ali (r.a):
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v): "İbrahim´i (a.s) görmek isteyen Ebubekir´in yüzüne baksın" buyurdu.

Hz. Ebu Bekir (r.a):
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v): "Adem´in (a.s) hilm sıfatını ve Yusuf´un (a.s) güzel ahlakını görmek isteyen Ali Mürteza´ya baksın" buyurdu.

Hz. Ali (r.a):
- Senin önünde gidemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v): "Ya Rabbi! Beni en çok seven ve ashabımın en iyisi kimdir?" dedi. Cenab-ı Hak: "Ya Muhammed! Ebu Bekir Sıddık´tır" buyurdu.

Hz. Ebu Bekir (r.a):
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v) Hayber´de: "Yarın sancağı öyle bir kimseye veririm ki, Allahü Teala onu sever. Ben de, onu çok severim" buyurdu.

Hz. Ali (r.a):
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v): "Cennetin kapıları üzerinde 'Ebu Bekir Habibullah' yazılıdır" buyurdu.

Hz. Ebu Bekir (r.a):
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) Hayber gazasında, bayrağı sana verip: "Bu bayrak Melik-i Galibin, Ali Bin Ebi Talib´e hediyesidir" buyurdu.

Hz. Ali (r.a):
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki: "Ya Eba Bekir, sen benim gören gözüm ve bilen gönlüm yerindesin".

Hz. Ebu Bekir (r.a):
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki: "Kıyamet günü Ali cennet hayvanlarından birine binmiş olarak gelir. Cenab-ı Hak buyurur ki: 'Ya Muhammed! (s.a.v) Senin baban İbrahim Halil ne güzel babadır. Senin kardeşin Ali Bin Ebi Talib ne güzel kardeştir.'"

Hz. Ali (r.a):
- Ben senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki: "Kıyamet günü, Cennet meleklerinin reisi olan Rıdvan (a.s) adındaki melek Cennete girer. Cennetin anahtarlarını getirir, Bana verir. Sonra Cebrail (a.s) gelip: 'Ya Muhammed! (s.a.v) Cennetin ve cehennemin anahtarlarını, Ebu Bekir Sıddık´a (r.a) ver, istediğini Cennete, dilediğini Cehenneme göndersin' der."

Hz. Ebu Bekir (r.a):
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki: "Ali kıyamet günü benim yanımdadır. Havz ve Kevser yanında benimledir. Sırat üzerinde benimledir. Cennette benimledir. Allahü Teala´yı görürken benimledir."

Hz. Ali (r.a):
- Ben, senden önce giremem. Çünkü Resulüllah (s.a.v): "Ebu Bekir´in imanı, bütün müminlerin imanı ile tartılsa, Ebu Bekir´in imanı ağır gelir." buyurdu.

Hz. Ebu Bekir (r.a):
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki: "Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır."

Hz. Ali (r.a):
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki: "Ben sadıklığın şehriyim, Ebu Bekir onun kapısıdır."

Hz. Ebu Bekir (r.a):
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki: "Kıyamet günü Ali bir ata biner, görenler: 'Acaba bu hangi peygamberdir?' derler. Allahü Teala: 'Bu Ali Bin Ebi Talib´dir!' buyurur."

Hz. Ali (r.a):
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki: "Ben ve Ebu Bekir, bir topraktanız. Tekrar bir olacağız."

Hz. Ebu Bekir (r.a):
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki: "Allahü Teala, ey Cennet! Senin dört köşeni, dört kimse ile bezerim. Biri Peygamberleri üstünü Muhammed´dir (s.a.v). Biri, Allah´tan (c.c) korkanların üstünü Ali´dir. Üçüncüsü kadınların üstünü Fatımat´üz Zehra´dır (r.a). Dördüncü köşesindeki de temizlerin üstünü Hasan (r.a) ve Hüseyin´dir (r.a)."

Hz. Ali (r.a):
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki: "Sekiz Cennetten şöyle ses gelir: 'Ebu Bekir! Sevdiklerinle birlikte gel, hepiniz Cennete girin.'"

Hz. Ebu Bekir (r.a):
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki: "Ben bir ağaca benzerim, Fatıma bunun kökü, Ali gövdesi, Hasan ve Hüseyin meyvesidir."

Hz. Ali (r.a):
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki: "Allahü Teala Ebu Bekir´in bütün kusurlarını affetsin. Çünkü O kızı Aişe´yi bana verdi. Hicrette bana yardımcı oldu. Bilal-i Habeşi’yi, benim için azad etti."

Resulüllah´ın (s.a.v) bu iki sevgilisi kapıda böyle konuşurlarken, kendileri içeriden dinliyorlardı.

Hz. Ali´nin sözünü kesip içeriden buyurdu ki:
- Ey kardeşlerim Ebu Bekir ve Ali! Artık içeri girin.Cebrail (a.s) gelip dedi ki: "Yerdeki ve yedi kat göklerdeki melekler sizi dinlemektedir. Kıyamete kadar birbirinizi övseniz, Allahü Teala yanındaki kıymetinizi anlatamazsınız.'"

İkisi birbirine sarılıp, birlikte Resulullah´ın (s.a.v) huzuruna girdiler.

Resulullah (s.a.v):
- Allahü Teala ikinize de yüzbinlerce rahmet etsin. İkinizi sevenlere de, yüzbinlerce rahmet etsin ve düşmanlarınıza da yüzbinlerce lanet olsun, buyurdu.

Hz. Ebu bekir Sıddık dedi ki:
- Ya Resulallah (s.a.v), ben Ali kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem.

Hz. Ali dedi ki:
- Ya Resulallah (s.a.v), ben de Ebu Bekir kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem ve başını kılıç ile bedeninden ayırırım.

Hz. Ebu bekir Sıddık (r.a):
- Ben, senin düşmanlarına Kevser havzından su vermem, buyurdu.

Hz. Ali de (r.a):
- Ben, senin düşmanlarını Sırat üzerinden geçirmem, buyurdu.

Kaynak: Dört Büyük Halife