Zehirli | Konular | Kitaplar

Kur'an-ı Kerim

Kur’an-ı kerimi nasıl anlarız?

Kur’an-ı kerimin hakiki manasını anlamak isteyen bir kimse, din âlimlerinin kelam ve fıkıh ve ahlâk kitaplarını okumalı. Bu kitapların hepsi, Kur’an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden alınmıştır. Kur’an tercümesi diye yazılan kitaplar, doğru mana veremez. Okuyanları, bunları yazanların düşüncelerine ve maksatlarına esir edip, dinden ayrılmalarına sebep olur.

Siz hiç düşünmez misiniz?

Kur’an-ı kerimde, birçok yerde (Akıl etmez misiniz) ifadesi geçmektedir. Bid’at ehli ile felsefeciler, bu âyetleri istismar edip, (Allah akıl edin, düşünün, derken, bizi düşünmekten, akıl etmekten, akılla Kur’anı anlamaktan, dini hükümler çıkarmaktan bizi kimse alıkoyamaz) diyorlar. Akıl etmekle ilgili âyetlerin hiç birinde, (Kur’anı anlamak veya dini hüküm çıkarmak için akıl edin diye bir ifade yoktur. Birkaç örnek:

Hadisi şerifler delil değil midir?

Kur’an-ı kerimin birçok yerinde Resulüme uyun buyuruluyor. Eğer Kur’anı herkes anlasaydı, (Resule uymaya lüzum yok, herkes Kur’andan anladığına uysun) denirdi. Aksine Kur’anın açıklanması istenerek buyuruluyor ki: (İhtilafa düşülen şeyleri açıklayasın diye bu kitabı sana indirdik.) [Nahl 64]

Kur’an-ı kerimde, sadece (Allaha uyun) denmiyor. Resulüne de uyulması emrediliyor. (Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80] (Demek ki Resulullaha uymak Allaha uymaktan ayrı değildir.)

(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]

(Resulüm de ki, “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31]

(O, kendisine vahyedilenden başkasını söylemez.) [Necm 4]

Kur’an-ı kerimin açıklanması

Yusuf suresinin, (Anlayabilmeniz için, Kur’anı Arapça olarak indirdik) mealindeki ikinci âyeti kerimesi, tefsirlerde özetle şöyle açıklanıyor:

(Kur’an-ı kerimi herhangi bir lisan ile değil, en geniş, en açık olan Arapça olarak indirdik. Eğer iyi düşünürseniz, bu Kitabın ulviyetini, kendisinin bir şaheser, sözlerinin, bütün insanlığa hitap ettiğini görür, müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir saadet telakki edersiniz. Ey Araplar, Kur’an-ı kerim, sizin dilinizle indi. Edebiyatçıların, şairlerin sözlerine benzemediğini gördünüz. Bunun insan sözü olmadığını, İlâhî bir kelam olduğunu düşünürseniz, anlarsınız.)

Müteşabih nasların keyfiyeti bilinmez

Müteşabih olan âyetlerden üçünün meali şöyledir: (Kıyamet günü bütün yeryüzü Allahın kabzasında [avcundadır]. Gökler Onun sağ eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin şirkinden yüce ve münezzehtir.) [Zümer 67] , (Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır [sıkıdır], dediler. Hayır, Allah’ın iki eli de açıktır.) [Maide 64], (Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir.) [Fetih 10]

Onun eşi benzeri olmaz

Feraidül fevaid kitabında diyor ki: Allahü teâlânın zati sıfatları altıdır: 1- Vücud=Ezelden ebede kadar vardır. 2- Kıdem=Varlığının öncesi yoktur, ezelidir. 3- Beka=Varlığının sonu yoktur, ebedidir. 4- Vahdaniyet=Eşi, benzeri ve ortağı yoktur. 5- Kıyam bi-nefsihi=Mekana muhtaç değildir. Madde, mekan yok iken de, o vardı. 6- Muhalefetün lilhavadis=Yarattıklarına yani hiçbir mahluka benzemez.
Allahın sübuti sıfatları ise sekizdir: 1- Hayat=Diridir, hayattadır. 2- İlim=Her şeyi bilicidir. 3- Sem=Her şeyi işiticidir. 4- Basar=Her şeyi görücüdür. 5- Kudret=Her şeye gücü yeter. 6- İrade=Dilediğini yapıcıdır. 7- Kelam=Konuşur. 8- Tekvin=Yaratıcıdır.

Müteşabih ayet ve hadisler

Kur’an-ı kerimde manası açık olan âyetlere Muhkem âyetler, manası açık olmayan, tefsire, izaha muhtaç olanlara Müteşabih âyetler adı verilir. Müteşabih olanlara açık manalarını vermek akla ve dine uygun olmazsa, uygun mana vermek, yani Tevil etmek gerekir. Açık manalarını vermek günah olur. Âyetler gibi hadis-i şerifler de, muhkem ve müteşabih diye ikiye ayrılır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Kur’anda yedi şey bildirilir: Yasak, emir, helal, haram, muhkem, müteşabih ve misaller. Helali helal, haramı haram bilin, emredilenleri yapın! Yasak edilenlerden sakının! Misal ve hikâye olanlardan ibret alın! Muhkem olanlara uyun! Müteşabih olanlara inanın!) [Hakim]

Resulullah Kur'anı açıkladı

Kur'an-ı kerimde, (Resulüm, sana indirdiğimiz Kur'anı insanlara açıkla) buyuruluyor. (Nahl 44)

İmam-ı Şaranî hazretleri de buyuruyor ki: Kur'an-ı kerimde, namazların kaç rekat olduğu, rükû ve secdede okunacak tesbihler, vakit namazları ile bayram ve cenaze namazlarının nasıl kılınacağı, namazı bozan şeyler, zekât nisabı, zekatın hangi maldan verileceği orucun ve haccın farzları, oruç kefareti, hukuk bilgileri, kedi köpek etinin yenilip yenilmeyeceği gibi birçok husus açıkça bildirilmemiştir. Yani hiçbir âlim, bunları Kur'an-ı kerimden bulup çıkaramazdı. Bunları peygamber efendimiz açıklamıştır. (Mizanül kübra)

Yıkılacak başka yapı kalmamış mıydı?

İstanbul’da bir Kur’an kursu binasının yıktırılması talihsiz bir tesadüf sonucu mudur?

Yoksa işin içinde bizim aklımızın ermediği bir takım hesaplar mı vardır?

O İstanbul ki, kaçak yapı dolu!

Yönünüzü ne tarafa dönseniz, karşınıza kaçak bir yapının çıkması kaçınılmaz!

Hal böyle iken, her taraf kaçak yapı dolu iken yıkım ekipleri niye bir Kur’an kursunun kapısına gelir dayanır?

Ve ille de yıkacağız diye tuttururlar?

İnsanlar AKP iktidarında rahat edeceklerini, inançlarının gereklerini daha rahat yerine getireceklerini sanırken, başlarına geleni görüyor musunuz?

Yıllardır hizmet veren Kur’an kursları yıkılıyor!

Hem de hiç ummadıkları ve beklemedikleri bir şekilde!

Hocasız İlim Talim Edilmez

Resulüllah Efendimiz, bir gün Hz. Ebubekir Sıddık Efendimiz ile sohbet ederken, Hz. Ömer yanına geliyor. Sohbetin tarzı değişiyor. Bir müddet sonra Hz. Osman geliyor, sohbet daha daha farklı oluyor. Hz. Ali geliyor. Daha farklı oluyor. Herkesin anlayacağı dille konuşacaksın. Ebubekir’e farklı bir dil, Ömer için daha farklı, Osman için çok daha farklı, Ali için çok çok daha farklı bir dil kullanıyor.
Şimdi bir Peygamber ki, İslam’ı anlatırken bu kadar farklı diller kullanır da, hiçbir dil kullanmasını bilmeyen sen ben bu işi O’nu devre dışı bırakarak öğreneceğiz?! Bu mümkün mü?

Ehl-i sünnet itikâdı nedir?

Hadis-i şerifte, ümmetin 73 fırkaya ayrılacağı, birisi hariç diğerlerinin Cehenneme gideceği,.Cennete gidecek tek fırkanın Peygamber aleyhisselâmın ve Eshâb-ı kirâmın yolundan giden fırka olduğu bildirilmiştir. İtikatda ayrılık olmaz. İslâm âlimleri, Hadis-i şerifler ve icma ile hâsıl olan hükümleri sistemleştirmişlerdir. Bu sisteme Ehl-i sünnet vel cemaat dendiği bütün mu’teber kitaplarda yazılıdır. Sonradan çıkmış değildir. Tek doğru olan islâm itikadının adıdır.

Allah'ın ezeldeki sıfatları mahluk ve sonradan olma değildir. Allah'ın sıfatlarının yaratılmış ve sonradan olduğunu söyleyen, yahut tereddüt eden veya şüphe eden kimse Yüce Allah'ı inkar etmiş olur.

KASIMPAŞA KUR’AN KURSU’NUN YIKTIRILMA HİKÂYESİ

Kasımpaşa’daki büyük Piyâle Kur’an kursu haksız hukuksuz bir şekilde Salı günü yıktırıldı. Bu Kur’an kursu ile ilgili benim de hatıralarım olduğundan, yıkımın gelişimini iyi biliyorum. Meseleyi baştan anlatayım:

Kur’an kursunun yanıbaşındaki büyük piyâle camiini yaptıran piyâle paşa burayı zaten kur’ an mektebi olarak yaptırmış. Müslümanlar zamanla kullanılmaz hale gelen mektebi 1959 da onarıp Kur’ an kursu olarak hizmete açmışlar. O gün bu gündür 48 seneden beri hizmet veriyordu. Kursun daimi talebelerinin dışında, yaz tatillerinde mahalle çocukları okutulduğundan, o civarda buradan Kur’an dersi almayan yok gibidir.

Nitekim, Sayın Başbakan da bu kur’an kursunda okuyanlar arasında. kendileri İstanbul Belediye Başkanı Seçildikleri ilk sene bayram namazını piyâle Paşa Camii’nde kıldıktan sonra kur’ an kursuna gelmişlerdi. Başbakan’ın o zaman anlattığına göre Bu kur’ an kursu 1962’de İsmet paşa zamanında yeni bir yıkılma tehlikesi atlatmış. Kursu yıktırmamak için mahalle sakinleri geceleri nöbet tutmuşlar. Nöbet tutanların içinde Sayın başbakan’ın babası da varmış. Ne garip tecelli ki, babasının koruduğu kur’an kursu oğlu zamanında yıktırıldı. Gelelim size hayretten küçük dilinizi yutturacak ve inanılması güç şekilde gelişen yıkım hikayesine :

KUR’AN-I KERİM

Kur’anı Kerim son peygamber Hz. Muhammet (s.a.v.)e Allah tarafından Cebrail (a.s) aracılığı ile nazil olmuş mukaddes kitapların sonuncusudur. Kur’an adı bizzat âyetlerde geçer. " Onlar hâlâ Kur’anı gereği gibi düşünmeyecekler mi?" ( Nisâ: 82 ).

Kur’an-ı Kerîm, Müslümanların mukaddes kitabıdır. Tevrat, Zebur ve İncil’de olduğu gibi Kur’an’da herhangi bir tahrif olmamıştır. Kıyamete kadar da olmayacaktır. Çünkü Allah ( c.c.) Kur’anın muhafaza olunacağını bizzat vaat etmiştir. "Kur’anı biz inzal ettik, şüphesiz koruyucuları da biziz." (Hicr:9)

a. Nazil Oluşu (Levh-i mahfuzdan yer yüzüne indirilişi)

AKAİT İLMİNİN DAYANDIĞI KAYNAKLAR

Akait ilminin dayandığı ilk ve en önemli kaynak, Kuran-ı Kerimdir. Beşeriyetin son dini İslamiyet’in inanç esasları; neye inanılacağı, nasıl inanılacağı, Allah tarafından Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerimde anlatılmıştır.

İkinci kaynak, Peygamber (s.a.v)'den rivayet edilen mütevatir hadislerdir. Mütevatir Hadis: Yalan üzerinde birleşip anlaşması, aklen mümkün olmayacak kadar kalabalık bir topluluğun ittifakla rivayet ettiği hadislerdir. Bu derece kesin rivayetlere dayanan Peygamber (s.av)in hadisleri, akait ilminin ikinci kaynağıdır. Zira peygamberlerin bilgisi Allah (c.c) tarafından öğretilmiş bilgilerdir. Dolayısıyla bir çeşit vahiydir.

İlahî Kitap Kavramı ve Kitaplara İman

Kitap, sözlükte "yazmak ve yazılı belge" anlamına gelir. Terim olarak ise, Allah Teala'nın kullarına yol göstermek ve aydınlatmak üzere peygamberine vahyettiği sözlere ve bunun yazıya geçirilmiş şekline denir. Çoğulu "kütüb"dür. Hıristiyan ve yahudilere ilahî kitap olarak İncil ve Tevrat verildiğinden onlara "Ehl-i kitap" denilmiştir. İlahî kitaplara Allah katından indirilmiş olması sebebiyle "kütüb-i münzele" veya "semavî kitaplar" da denilir.