Zehirli | Konular | Kitaplar

Kur'an-ı Kerim

Hakkı Batıla Karıştırmak

Allah Teâlâ buyuruyor:


"Hakkı bâtıla karıştırmayın ve hakkı bildiğiniz halde saklamayın!" (Bakara sûresi: 42)

Yahûdiler hasedlerinden nâşi hakkı tebdîl (değiştirme) ile bâtılı tervîc ederek (destekleyerek) halkın zihinlerini iğfâla çalıştıklarından Cenâb-ı Hak bu âyeti ile onları telbîsden (hile edip aldatmak) nehyetmiştir. Her ne kadar bu âyet-i celîle yahudiler hakkında nâzil olmuşsa da hükmü umumî olduğundan her mü'min de hakkı bâtıla karışdırmaktan nehyolunmuştur. Binâenaleyh gerek şahsî ve gerekse başkasına müteallık hususatda ve gerekse menâfi-i umumiyeye âid ahvalde hakkı bâtıla karıştırmak ve bâtılı yani haksız bir şeyi tervic ile kabul etmek ve hakkı setretmekden bilcümle mü'minler memnu'durlar. Ayet-i celîlede şöyle buyurulur:

"Kur'an Okusunlar Kur'an Onları Düzeltir"


Beyhaki'nin Kitabü-z-Zühd de Enes (r.a)dan rivayet ettiği hadisi şerifde sevgili Peygamberimiz "En amansız düşmanın iki yanıyın arasındaki nefsinde" buyuruyor.

Nefsin en zehirli silahı da kendini beğenme ve kibirlenme silahıdır. Benlik, Firavunun önce ayaklarını yerden kesiyor sonra denizin derinliklerinde boğuyor.

Günümüzde "Bize Kur'an yeter" diyenler iki tarafı keskin bıçakla İslâm'a saldırıyorlar. Bu söz yeni değil. Hz. Ali'nin karşısına dikilen Hariciler de aynı sözü söylemişlerdi. Hz. Ali onlara; "Batıl kasdedilen hak sözü söylüyorsunuz" demişti. Hz. Ali'nin bu sözünün türkçeleşmiş şekli "içim hile dışım şer'i"dir. Kur'an İslâm'ından bahsedenlerin ifadesi böyledir.

Kur'an İslâm'ı ifadesini yabana atamayız hatta aynen kullanırız. Çünkü Kur'an'a göre hareket edecek olursak Kur'an'da sevgili Peygamberimize itaat emrediliyor. Sevgili Peygamberimizin ahlakının en mükemmel ahlak olduğu Kuran ile ifade ediliyor.

Eğer Kur'an'ı Anlayarak Okuyabilseydik...


Mahmut Toptaş İle Kur'an ve Tefekkür Üzerine...

Altınoluk: Hocam Kur'an'ın indiriliş gayesini açıklar mısınız?

Mahmut Toptaş: İndiren ben değilim. İndiren Allah (c.c) olduğu için indiriliş gayesini de O kendisi Kur'anı Kerim'inde bildirmiştir. Ben Kur'an'dan bazı nakiller vereyim.

Kur'an, insanları küfrün karanlıklarından imanın aydınlığına çıkarmak için (İbrahim 1), insanlık ailesinin adalet içinde yaşaması için (Hadid 25), Allah'ın gösterdiği doğrultuda hükmetmek için (Nisa 105), daha önce indirilen kitaplardakileri doğrulamak için (Maide 48), insanları en doğru yola iletmek için (İsra 9), bizim zikrimiz, şanımız, şerefimiz olması için (Zuhruf 44) indirilmiştir.


Altınoluk: Kur'an bütün insanlar için inmiştir. Herkes Kur'an'ı anlayabilir mi?

Mahmut Toptaş: Kur'an, Allah'dan gelen bir kitaptır. Bir feylesofun kitabıyla, bir şairin kitabıyla, bir hukukçunun kitabıyla kıyas yaparak akıl yürütmeyelim.

Prof. Dr. Nurettin İtr ile Sünnet Üzerine Bir Konuşma


F.Emin: Bîze müslümanın hayatında sünnetin önemini belirtir misiniz?

İTR: Bismillahirrahmanirrahim. Sünnet konusu önemli, önemli olduğu kadar da gereklidir. İnsan hayatı taklid ile, gördüğünü uygulama ile özetlenebilir. İnsanın hayatında uygulaması gerekli olanların şekil itibari ile tanımını biz İslam dininde "Sünnet" kavramı içinde bulmaktayız. İyi ile doğruyu kötü ile yanlışı İslam'ın ilk asli kaynağı Kur'an'da bulduğumuz gibi iyinin oluşumu kötünün kaçınılması gerekli yönleri sünnetin temel yapısı içindedir. Kur'an-ı Kerim'in, İslamın ana temel kaynağı oluşu şüphesiz ki hadisin ve sünnetin önemini eksiltmez. İslamın anlaşılmasında Kur'an ile Hadisleri birbirinden ayırt edemeyiz. Bu, temel konu olan akideden İslamın ibadetine ahlaki yapısına müminin günlük yaşayışına kadar hep böyledir.

Müslüman Kimliğinin İki Temeli


Bildirildiğine göre Peygamber Sallallahu aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

"Size, sıkı sarıldığınız sürece sapıtmayacağınız iki şey bıraktım: Allah'ın kitabı ve Resûlünün sünneti."(1)

Veda Haccı ile ilgili rivayetler arasında yer alan hadisimiz, efendimizin son tavsiyeleri cümlesinden olma özelliğine sahiptir. Muvatta'daki rivayette açıkça görüldüğü gibi 'vefatından sonraki günlere yöneliktir. Bu sebeple önemle üzerinde durulması gerekmektedir.

BİLİNDİĞİ gibi "mükemmel" ve son din olarak gönderilen İslâm'ın iki ana temeli kitap (Kur'an) ve Hz.Peygamberin hayatı ve irşadı demek olan sünnettir. Bu iki asl'a ya doğrudan ya da dolayısıyla dayanmayan, bunlardan kaynaklanmayan hiç bir görüş ve uygulama İslâmî bir nitelik taşımaz.

EVLİYANIN YOLU KUR’AN VE SÜNNETTİR

Peygamber Efendimiz (sav) hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: "Benim ashabım, gökteki yıldızlar gibidir. Kim ki onlara iktida ederse (uyarsa), hidayete ermişlerden olur."

Neyin doğru, neyin de yanlış olduğunu bilmek, ayırt etmek için bizden önceki salih kimselerin, Ashab-ı Kiram'ın hal ve hareket tarzını öğrenmemiz lazımdır. Bunları öğrendiğimiz zaman; hem kendi noksanlığımız, hem de diğer mümin kardeşlerimizin eksik ve hataları meydana çıkar. Ve bütün bunları düzeltmek imkanı buluruz.

Allah Resul’ünün Varislerine Uyalım

Peygamber Efendimiz (sav) hadis-i şerifinde bize ne güzel yol göstermiştir…

Ashab-ı Kiram aramızda olmadığına göre; kim onlara mutabaat ediyor, tuttukları yoldan gidiyorsa, onlara uymak lazım. Kim; Allah-u Zülcelal'e ibadet ediyor, zikrini yapıyor ve O'nun yolunda hizmet ediyorsa, ona iktida etmek, onu takip etmek lazım..

DİNDE DELİL OLARAK SÜNNET VE İNKAR EDENİN HÜKMÜ -III-


III. AHAD HABERLERİN YETERİNCE TENKİT EDİLDİĞİNE DAİR AÇIKLAMA

Muhaddislerin Peygamber sünnetine yönelik çalışmalarındaki gayretkeşliğe aşina olan bir kimse, uzman muhaddislerin sünnete yapılması gereken en büyük hizmeti yaptıkları kanaatine varır. Tarih boyunca da sünnete en büyük ve emsalsiz hizmeti muhaddisler yapmıştır.

Nebevî hadise hizmet etmek için ömürlerini harcayan onlardır. Onlar ki, bu yol uğruna, can ve cananlarını ortaya koymuşlardı. İnsan aklının daha doğrusunu kavrayamayacağı, doğru ile yanlışı birbirinden ayırmak ve tenkit edilmesi gereken haberleri tenkit etmek için öyle ölçüler belirlediler ki, onlarla usul ve kaideler oluşturdular.

Daha sonra da hadisleri, oluşturdukları bu doğru kaidelere sunmakla, sened ve metin tenkidi yaptılar. Böylesi çalışmalarla, akıllara dehşet saçan mükemmel neticeler sergilediler.

Muhaddislerin yeteri kadar metin ve sened tenkidi yapmak için ilme dayalı, esas ve formül saptadıklarını birçok insan itiraf etmekte, ancak bu ilme dayalı esas ve formüllerin sened tenkidinde gereği veya gereğine yakın uygulandığını; metin tenkidinde ise gereğince uygulanmadığından, ‘sahih’ diye bilinen birçok hadis metninin, tenkit edilmesi gerektiğini iddia ederler. .

DİNDE DELİL OLARAK SÜNNET VE İNKAR EDENİN HÜKMÜ -II-




I. ‘MÜTEVATİR’ OLSUN ‘AHAD’ OLSUN, SÜNNETİN TAMAMI HÜCCETTİR

1- Sünnetin Hüccet Olduğuna Dair Kur’an-ı Kerim’den Deliller:

(önceki sayıdan devam)

“Hiçbir Peygamberi Allah’ın izniyle itaat edilmesi dışında bir sebeple göndermedik.” (Nisa, 164).

“Ey iman edenler! Allah’a ve resulüne itaat ediniz!” (Enfal, 20).

“Kim Peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisa, 80).

“Ey İman edenler! Allah’a itaat edin, Resul’üne itaat edin ve sizden olan emir (yetki) sahiplerine de… Şayet herhangi bir şeyde tartışmaya (nizaya) düşerseniz; Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, onu Allah'a ve Resul’üne havale ediniz. Bu daha hayırlı ve akıbet itibariyle daha güzeldir.” (Nisa, 59).

SÜNNETE TABİYET; VAHYE TABİYETTİR

Sünnetin kaynak değeri nedir? Sünnetin İslam’daki önemini açıklar mısınız?

(Hakan Çalışkan)

İslam hukukunda sünnet, ikinci kaynaktır ve teşride Kuran-ı Kerim’den sonra gelmektedir. Sünnet hükümleri açıklama bakımından Kuran’ın tamamlayıcısı ve yardımcısıdır. Aynı zamanda sünnet Kuran’da bulunmayan hükümleri de koyabilir. Sünnetin teşrideki yerini maddeler halinde özetleyebiliriz.

1- Sünnet; Kuran’ın mübhem ve mücmellerini açıklar. Umumi hükümlerini tahsih eder. Fakihlerin çoğunluğuna göre nasih ve mensuhu bildirir.

2- Sünnet; Kuran’da asılları sabit olan konuların hükümlerini tamamlayıcı mahiyette açıklamalarda bulunur.

3- Sünnet; Kuran’da olmayan bir kısım hükümleri açıklar.

KURAN SÜNNET AYRILMAZLIĞI

Muhterem müslümanlar!

Son zamanlarda sık sık dile getirilen bir husus var. Kur’an ile sünneti birbirinden ayırmak, hatta sünneti hiçbir şekilde hesaba katmamak. Kur’an bize yeter diyerek sadece Kur’an ile yetinmeye çalışmak. Elbette ki bu, müslümanların kafasını karıştıran yanlış bir telakkidir. Kur’an ve sünnetin bütünlüğünü ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin hayat-ı pakını anlamadan Kur’an’ı anlayamayacağımızı, dolayısıyla Kur’an ile sünneti bütünleştirerek, İslamî bir hayat yaşamamız gerektiğini özellikle belirtmeliyim.

Sünnet Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin söz, fiil ve takrirleridir.

Ayet-i kerimede:

“O hevasından konuşmaz ve O’nun konuşması kendisine vahyedilenden başkası değildir.” (Necm 3-4) buyrulmuştur.

Demek ki Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Kur’an olarak biz ümmete ne bildirmişse o Allah’ın kelamıdır. Bir de Kur’an olarak bildirmediği fakat Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin kalbine Allah celle celaluhun ilham ettiği hak sözler vardır.

PEYGAMBERİMİZ (S.A.V)’E İTAATTEN ALIKOYAN ENGELLER

Allah Azîmüşşân Hazretleri, Kur’ân’da Peygamber Efendimiz’e itaati kesin bir şekilde emretmiştir. Bu itaatin vasıflarını ise; onu sevmek ve getirdiklerine uyup nehyettiklerinden sakınmak şeklinde açıklamıştır. “Kim Rasûl’e itaat ederse Muhakkak Allah’a itaat etmiştir.” âyetiyle de ona itaatin kendi katındaki kuvvet ve kıymetini beyan etmiştir.

Peygamberimiz’e itaat, farz olmakla birlikte Cenâb-ı Hakk’ın rıza ve yakınlığını kazanmada tek yol olunca, bu itaatin önündeki engellerin bilinmesi ve bu engellerin aşılması da bir o kadar önem arz etmektedir.

İnsanı Rasûlullah (s.a.v)’e itaatten meneden birçok engel vardır. Asıl itibariyle, birbiriyle irtibatlı ve iç içe olan bu engellerin en önemlisi ise dünya sevgisidir. Zira Rasûlullah (s.a.v) bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: “Dünya sevgisi her hatanın başıdır.”

Seri halinde devam edecek olan yazımızın bu bölümünde, Rasûlullah (s.a.v)’e itaatte insanın önünde bir engel olması bakımından dünya sevgisini işleyeceğiz.

PEYGAMBERİMİZ’İ TANIMA VE O’NA İTTİBA -IV-

Sevgi, iman, itaat…

İmanın hakikatine ermek için Rasûlullah (s.a.v.)’i tanıma ve anlama noktasında gerekli olan bilgi, sevgi, iman ve itaat hususlarını ve bunlardaki noksanlıklarımızı Kur’an, Sünnet ve Sahâbe anlayışı çerçevesinde işlemeye çalıştık. Makalemizin bu bölümünde, O’na iman ve itaatle kazanılan nimetler ile O’ndan uzaklaşılınca içine düşülen dalalet çıkmazına değinmeye çalışacağız.

Efendimiz (s.a.v.)’e iman ve itaatle kavuşulan nimetler…
Peygamberimiz’in risaletinden önce ‘Cahiliye’ diye isimlendirilen dönemde insanlar, zulüm ve azgınlıkta son derece ileri gitmiş idiler. O dönemde zina, hırsızlık, zulüm, çapulculuk vs. her nevi kötülük had safhaya ulaşmıştı. Rasûlullah (s.a.v.)’in Peygamber olarak gönderilmesiyle birlikte, kötülüğün her çeşidinin özgürce işlendiği, tevhid inancının kaybolduğu Cahiliye Devri çok kısa bir zamanda Asr-ı Saadet’e, o devrin insanları da hidâyet rehberi kişilere dönüşmüştür.

PEYGAMBERİMİZ’İ TANIMA VE O’NA İTTİBA -II- SEVGİ, İMAN, İTAAT

İmanın bir rüknü olan Peygamberimiz’e iman hususunda O’nu Kur’ân’ın tanıttığı gibi, dinin bir unsuru olarak tanımadaki bilgi eksikliğine geçen makalemizde değinmiştik. Bu makalemizde ise sevgi noksanlığına değinmeye çalışacağız.

2- Peygamberimiz’i tanımada sevgi noksanlığı:

Bugün Peygamber (s.a.v.) ile biz ümmetinin arasındaki bağın kopuk olmasının bir diğer sebebi de sevgi noksanlığıdır. Peygamber Efendimiz’e karşı olması gereken sevginin vasfını ortaya koyarken O’na olan imanı göz önünde bulundurmak gerekir ki, bu noktada müracaat etmemiz gereken merci ilk olarak Allah’ın kelamı Kur’ân-ı Kerim, sonra Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hadîs-i şerifleri ve O’nun gökteki yıldızlara teşbih ettiği sahâbesidir.

Kur’ân-ı Kerim’de Peygamber Sevgisi

Kur’ân-ı Kerim’de Peygamber Efendimiz’e sevgi, itaat olarak açıklanmıştır. Bu hususta örnek teşkil edecek çok sayıda âyet-i kerime mevcuttur. Konumuza ışık tutması açısından biz bunlardan sadece birkaç tanesini zikredeceğiz.

Hz Kur'an Namaglub Galib Olan Hz Allah'ın Ezeli Olan Kelami Ebediysidir.

Esselamu Aleykum Ve Rahmetullahi Ve Berakatuhu.

Hamd Bizleri Şeref-i İslam İle Muserref Kılan Galib-i Mutlak Kadir-i Muhtesem Hz Allah'a Aittir.

Salat Ve Selam Alemleri Yokluktan Varlığa Sırf Kendisi Hurmetine, Çıkardığı O Sultanlar Sultanına, O Kelam-i Ezeli İle Muhatab Olan Habib-i Edibi Uzerine Olsun.

10000 Sahabi-i Kıram Hazaratının İcma-i İle Kainatta Benzeri Görulmemiş Bir Tevaturle, Menkul Olup Paslanmıs Gönullerimizi Ezeli Nuru İle, Munevver Kılan Hz KUR'AN Ezeli Ve Ebedidir.

Mushaf abdestsiz tutulabilir mi?

Sual: Bir müslüman Mushafı abdestsiz tutabilir mi?

CEVAP
Peygamber efendimiz, Bekara suresinin, (Hayzdan temizleninceye kadar kadınlarınıza yaklaşmayın) mealindeki 222. âyeti ile, Vakıa suresinin, (Kur’an-ı kerime temiz olanlardan başkası dokunamaz) mealindeki 79.âyet-i kerimesini açıklayarak buyuruyor ki:

(Kur'ana ancak hadesten [abdestsizlikten, cünüplükten, hayz ve nifastan] temiz olan el değdirebilir.) [Nesai, Hakim, Beyheki, Taberani, Darekutni]

(Hayzlı ve cünüp olan, Kur'andan bir şey okuyamaz.) [Tirmizi]
(Cünüp ile hayzlıya mescide girmek helal olmaz.) [İbni Mace]
(Hayzlı kadın namaz kılamaz.) [Ebu Davud]

Bütün fıkıh kitaplarında da Kur’an-ı kerime cünüp ve abdestsiz iken dokunulamayacağı, cünüpken de okunamayacağı bildiriliyor. Bu açık hükme rağmen, mezhepsizlerin sözüne kanarak, Allahü teâlânın emrine, Resulullah efendimizin ve Onun vârisi âlimlerin sözlerine aykırı olarak hayzlı ve nifaslı iken namaz kılan, Kur’ana cünüp dokunan veya cünüpken okuyanlara yazıklar olsun.