EFENDİMİZ VE SAĞLIKLI YAŞAM

İslâmiyet'in hedef olarak gösterdiği dünya ve âhiret saadeti, onun bir bütün hâlinde yaşanmasıyla mümkündür. Bundan dolayı dinimiz, insan unsurunun vazgeçilmez ihtiyaçlarından olan tıp alanına gereken alâkayı göstermiş ve gereken değeri vermiştir. Peygamberimiz (S.A.V.), sadece dinî hükümleri öğretmek için gönderilmiş olmayıp dünyevî konularda, dolayısıyla tıp konusunda da en güzel örnektir. Peygamberimizin tıbbî emir, tavsiye ve tatbikatlarına İslâm literatüründe "Tıbb-ı Nebevî" denmektedir.

Bugünkü modern tıp, yüzyıllar boyunca toplanan bilgi ve buluşların sürekli bir değişim ve gelişim göstermesiyle, gözlem ve tecrübelere dayanarak meydana gelmiştir. Mikroskopların ve labaratuarların rüyasının bile görülmediği 14 asır önce, Yüce Peygamberimiz'in tıp hususunda yaptığı uygulamalar ve söylediği sözler, modern hekimliğin ancak son birkaç yüzyılda ulaşabildiği tabâbet düsturlarıdır. Bunların her biri, Tıp Fakülteleri'nin kapılarına altın harflerle yazılacak niteliktedir.

Biz de Tıbb-ı Nebevî'yi, Peygamber Efendimiz'in hadisleri ve tatbikatları ışığında 3 bölüm hâlinde inceleyeceğiz:

1) SAĞLIĞIN ÖNEMİ:

Bütün ni'metler gibi sıhhatin kadri de, elden çıkmadıkça bilinememektedir. İnsanın bu zaafını iyi bilen Peygamber Efendimiz, iş işten geçmeden bizi şöyle uyarmıştır:


"Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini biliniz:

1) Hastalık gelmeden önce sıhhatin,
2) Yaşlılık gelmeden önce gençliğin,
3) Fakirlik gelmeden önce zenginliğin,
4) Meşgûliyet gelmeden önce boş vaktin,
5) Ölüm gelmeden önce dünya hayatının...

İslâm'a göre beden, insana verilmiş bir emânettir. Âhiret'te kişinin sorgulanacağı şeylerden birinin de "bedenini nasıl kullandığı" olduğunu Peygamberimiz'in bir diğer hadisinden anlıyoruz. Sonuç olarak sıhhat, hem dünyevî ve hem de uhrevî açıdan kıymeti bilinmesi gereken en önemli ni'metlerden biri ve Allah-u Teâlâ'ya karşı bir şükür vesilesidir.

2) SAĞLIĞIN KORUNMASI (KORUYUCU HEKİMLİK):

Tıbb-ı Nebevî'de aslolan bedenî ve ruhî hastalıklardan korunmaktır. Hastalıklardan korunmak, hastalığa yakalandıktan sonra tedâvi olmaktan daha önemlidir. Zira vücutta tedâvinin yan tesirleri görülebileceğinden, hastalığa yakalanmayan vücut, hastalığa yakalanıp tedâvi görerek sıhhatine kavuşan vücuttan daha sağlamdır.

Temizlik:

Hastalıklardan korunmanın birinci yolu temizlikten geçer. Çünkü hastalık yapıcı mikroplar, kirli ortamları sevmekte ve bu ortamlarda kolaylıkla çoğalabilmektedirler.

Peygamber Efendimiz (S.A.V.), "Temizlik imânın yarısıdır." buyurarak temizliğe İslâm'ın verdiği önemi vurgulamış, "Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak, yemeğin bereketindendir." ve "Her yedi günde bir yıkanmak, vücudun insan üzerindeki hakkıdır." diyerek de temizliğin ne denli gerekli olduğunu en iyi şekilde açıklamıştır.

Ayrıca İslâm Dîni'nde abdest, gusül ve ibâdet esnasında ibâdet yerinin, vücudun ve giyeceklerin temiz olması gibi mecburî temizlik kaideleri mevcuttur.

Hz. Peygamber (S.A.V.), ağız ve diş sağlığına da gereken hassasiyeti göstermiştir. Peygamberimiz'in misvak kullanmayı öneren birçok hadisi vardır. Bunlardan birisi şöyledir:

"Cebrail (A.S), misvak kullanmayı bana o kadar çok tavsiye etti ki, misvak hakkında âyet inecek ve misvak kullanmak farz kılınacak zannettim."

Ağız, mikropların en çok bulaştığı yerdir. Diş çürükleri ve iltihaplanmaların, bademcik, sinüzit, romatizma, kalp, böbrek, bağırsak, safra kesesi ve sindirim hastalıklarına sebep olduğu bilinmektedir. Bunun önlenmesi için ağız ve dişlerin temiz tutulması gerekir. Misvak, tabiî olduğu ve bazı kimyevî maddeler ihtivâ ettiği için diş fırçasından üstün özellikler taşımaktadır.

Misvağın faydalarını şöyle sıralayabiliriz:

· Selülozun fizikî etkisi dişleri temizler.

· Uçucu yağlar ve selüloz dişleri beyazlatır.

· Kokulu reçine içerdiği için nefesin güzel kokmasını sağlar.

· NaCl ve KCl'ün ödemi dışarı çekmesi, diş eti iltihaplarını iyileştirir.

· Uçucu yağlar kabızlığı giderir.

· Psikolojik etkileriyle siniri teskin eder.

· İştahı açar.

· Kaynatılarak suyunun içilmesinin basur hastalığına iyi geldiği tesbit edilmiştir.

Ayrıca misvağın, hazmı kolaylaştırıcı, gözü kuvvetlendirici ve baş ağrılarını sakinleştirici özellikleri de vardır.

Oysa diş fırçasının kolay taşınmaması, kullanma ve temizleme zorluğu, yutulan kılların misvağın aksine iltihaplanmalara, hatta apandisite sebebiyet vermesi gibi dezavantajları düşünülürse, misvağın ağız ve diş sağlığındaki yeri daha iyi anlaşılacaktır.

Bulaşıcı hastalıklardan korunma:

Mikroplar ve basiller ilk defa 1880 yılında Avrupa'da keşfedilmiştir. Halbuki Peygamber Efendimiz, milâdî 7. asırda müslümanları bulaşıcı hastalıklardan sakındırıyor ve karantina uygulamasını emrediyordu:

"Bulaşıcı hastalıklar, sizden öncekilere gönderilmiş bir azaptı. Bir yerde bulaşıcı hastalık çıktığını işitirseniz oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde salgın başlarsa da oradan çıkmayınız."

Ayrıca, bulaşıcı hastalığa yakalanarak ölenlerin şehitlik mertebesinde olacaklarını belirterek mânevî bir müeyyide koymuş, böylece salgın çıkan yerlerden kaçılarak hastalığın yayılmasını önlemiştir.

Peygamberimiz, sürü, av ve arazi bekçiliği dışında köpek beslenmesini yasaklayarak, kuduz, kist hidatik, leptospira, ve Marsilya humması gibi hastalıkların köpeklerden insanlara bulaşmasını engellemeye çalışmıştır.

İslâmiyet'te kan, irin, idrar, dışkı, kusuntu gibi mikrop ihtivâ eden maddeler necis sayılmış, üzerinde ve ibâdet yerinde böyle bir şey bulunan kişinin temizlenmedikçe ibâdet yapamayacağı hükme bağlanmıştır. Zina ve fuhuş yasaklanarak da çağın vebası AIDS'in önüne geçilmeye çalışılmıştır.

Dengeli Beslenme:

Yetersiz beslenme zararlı olduğu gibi aşırı yemek de bir çok rahatsızlığı beraberinde getirmektedir. Peygamberimiz (S.A.V.) de konuyla ilgili olarak, "İnsanoğlunun midesini doldurmasından daha zararlı bir şey yoktur. Kişiye belini doğrultacak kadar yemek yeter." buyurarak çok yemekten sakındırıp, dengeli beslenmeyi tavsiye etmiştir.

"Midenin üçte birini yemeğe, üçte birini suya, üçte birini de havaya ayırın" sözüyle de ölçülü yemenin miktarını belirttiği gibi, midenin üst kısmındaki kimyevî reaksiyonlardan dolayı oluşan gazın varlığına asırlar önce işaret etmiştir.

Spor:

Sağlıklı bir vücut için sporun önemini artık yediden yetmişe herkes bilmektedir. Peygamberimiz (S.A.V) ise, ok atma, ata binme, ve yüzme gibi harbe hazırlayıcı sportif faaliyetleri teşvik etmiştir. Hatta bir defasında devrinin yenilmez pehlivanlarından Rükâne ile güreşmiş ve onu yenmiştir.

3) HASTALIK VE TEDÂVİ:

Sahabilerden biri Peygamber Efendimiz'e:

"Biz hastalıklardan korunuyoruz, duâ ediyoruz ve tedâvi oluyoruz. Bunlar kaderi değiştirir mi?" diye sorunca Rasulullah şu cevabı vermiş:

"Korunma, duâ ve tedâvi de kaderdir."

Peygamberimiz (S.A.V), zamanındaki ananevî tıbbı aynen benimsemiş, faydalı kısımlarından yararlanmış, bir kısmını da değiştirmiştir.

"Ey Allah'ın kulları, tedâvi olunuz. Çünkü Allah (C.C.), yarattığı her hastalığın şifâsını da yaratmıştır." buyurarak tedâviyi emredip, tıbbî araştırmaları da teşvik etmiştir. Bal şerbeti, Medîne hurması, çörek otu, zeytinyağı, zemzem ve kan aldırmada şifâ olduğu, Peygamberimiz (S.A.V.)'in bize ulaşan tedâvi metodlarındandır.

Hz. Peygamber (S.A.V.), hastalığın bir imtihan olduğunu, hastalığa sabredenlerin günahlarının ağaç yaprakları gibi döküleceğini ve Âhiret'teki derecelerinin yükseleceğini belirterek hastalara moral vermiş, böylece en önemli ve etkili tedâvi metodunu uygulamıştır. Hastaya, hastalığın uhrevî bir kazanç olduğu inancının verilmesinden daha üstün bir tedâvi şekli düşünülebilir mi?..

Uzman Dr. Erkan Ataş

EFENDİMİZ VE SAĞLIKLI YAŞAM yorumları

  • Image Description
    rabia
    13.02.2009

    işte bu Kainatın Efendisinin mükemmel güzelliği ve İslamın gücü hâlâ inkar edenler varsa onlara birşey diyemeyeceğim okuyun görün İslamın şerefini gücünü...emeği geçenlerden Allah razı olsun..