Zehirli | Konular | Kitaplar

islam düşmanları

On dokuzculuk dini bâtıldır

Fanatik Hıristiyanlar Peygamber efendimiz 571'de doğduğu ve İstanbul 1453'te alındığı için, bu sayıların toplamı olan 13 sayısını uğursuz sayarlar. Bunun için 13 numaralı odaya girmez, 13 numaralı evde oturmaz ve 13 sayılı, her şeyden kaçarlar. İslâmiyeti yıkmak için çalışan Behailer de, 19 sayısını mukaddes sayarlar. 19 gün oruç tutarlar. Her Behai, 19 günde bir, 19 Behaiyi davet eder. Genel adalet evi dedikleri meclise 19 kişi seçerler. Behaullaha peygamber derler.

Yalnız Kur'an diyen yalancılar

Mezhepsizler, dindeki dört delilin ikisini kabul etmeyip Kitap ve Sünnet'ten başka delil yok diyorlar. Mezhepsizleri de geride bırakan türediler, Kitap ve Sünnet tabirine bile saldırıp, "Kur'andan başka bir sünnet adı altında din çıkarmak İslâmı yıkmaktır, Peygamber Kur'anı getirmekle işi bitmiştir, o bir postacıdır" diyerek Sünneti Kur'andan farklı bir şey gibi göstermeye çalışıyorlar.


Yalnız Kur'an diyenler, kesinlikle Kur'anı kerime inanmıyorlar. İslamiyeti yıkmak için inanmış gibi görünüyorlar. Bunların başında İgnaz Goldziher, Shacht gibi Oryantalist denilen gayri müslimler gelir. Hıristiyanların çıkardığı bu akıma kapılıp biz de resulüz diyenlerden Hintli Mirza Gulam

Din yeni gelmiş değildir

Osmanlıyı savaşlarda yenemeyen düşmanlar, taktik değiştirdiler, Müslümanların arasına girdiler, bazı grupları, bazı din adamlarını satın aldılar. Özel yetiştirilmiş oldukları için çabuk yükseldiler. Önemli yerleri tuttular. Bilim adamı âlim olarak çıktılar. Müctehid olarak lanse edildiler.

Milleti cahil yapmak, dinlerinden uzaklaştırmak için akla hayale gelmeyecek hilelerle tahribat yaptılar. Oldukça başarı da elde ettiler. İmparatorluğu parçalayıp yıktıkları yetmiyormuş gibi hâlâ faaliyetlerine devam ediyorlar.

Fitne çıkaran lanetliktir

S. Kutup, kitaplarında, İbni Teymiyye ve diğer mezhepsizlerin yolunda olup, kendisinin de onlar gibi bir "fitne kaynağı" olduğunu çok açık şekilde ispat etmektedir. Çıkardığı fitneler yüzünden birçok Müslümanın hapse girmesine, yandaşlarının ifadelerine göre de, 50 bin Müslümanın idam edilmesine sebep olmuştur. Mısır'da Cem'iyyet-ül Meşar'i tarafından neşredilen Nehc-üs-Seviy Firreddi alâ S. Kutup isimli kitapta bildirildiğine göre S. Kutup, "Küçük meselelerde de olsa idareciler Allahın hükmü ile hükmetmedikleri müddetçe yeryüzünde müslüman yoktur." diyor. Halbuki İmam-ı Kurtubi buyuruyor ki:

İslamiyet teröre karşıdır

Gazetelerdeki haber şöyle idi: Kuracağı örgüte finansman sağlamak için banka soyan Dr. Hakan İnce, 'Her şeyi göze almıştım, karşı koyanı vuracaktım'dedi. Yaptığı banka soygunlarından sonra yakalanınca, "Seyyit Kutub'un felsefesini Türkiye'ye yerleştirmek istiyoruz" dedi. (Milliyet 3.4.2002)

Din ve toplum üzerinde araştırmalar yapan Fransız Prof. Jacques Rollet diyor ki:
İslamiyette şiddet yok. Teröristler, İbni Teymiyye'nin fikirlerini referans alıp, yörüngelerini buna göre çizen Hasan El-Benna, S. Kutub, Mevdudi gibi insanların fikirlerini pratiğe döktüler ve bugünkü radikal gruplar oluştu.
(28.9.2001 tarihli Gazeteler)

İyi kimselerle evlenilir

Hucec-i katiyye kitabında, Molla başı Ali Ekber ile, Ulemadan Abdullah Süveydi'nin konuşmalarının sonu şöyle bildirilmektedir: Molla başı dedi ki:
- Eshabın yalnız beşi hariç, ötekilerin hepsi, Hz. Ali'yi halife seçmedikleri için mürted oldu, dinden çıktı.
Cevap olarak dedim ki:
- Hz. Ali, kızı Ümm-i Gülsüm'ü, Hz. Ömer'e nasıl nikâh eyledi?
- İstemeyerek, zorla verdi.

Yehova Şahitleri ve Selefiye

Yehova (Yehve), Yahudilerin milli ilâhlarıdır. Yehova dini, önce Russel tarikatı, 1931'de Yehova Şahitleri adını aldı. "İsa'nın dünya krallığı başladı" diyerek, devletlerin sonunun yaklaştığını, tarihler vererek ortaya attılar. Bu tarihler, 1914, 1918, 1925 ve 1975'tir. Tabii hepsi de boşa çıktı. Öteki Hıristiyanlar (İsa üç tanrıdan biridir) derler iken, Yehovacılar için, ilâh tek ise de, (İsa, Yehova'nın oğludur) derler. Hz. İsa'yı ilahlıktan çıkarmaları diğer Hıristiyanları kızdırmıştır.

Milliyet ve vatan sevgisini reddederler ve askerlik yapmaya karşıdırlar. Mevcut rejimlere ayaklanmaları, isyanı teşvik ederler. Yahudilik dışında bütün dinleri düşman bilirler.

Sebecilerle Yahudilerin benzer inanışları

Seyyid ve şerif Abdülkadir-i Geylani hazretleri, Gunye'de buyurdu ki: (72 bid'at fırkasından biri olan Yahudi İbni Sebe'nin fırkası (Hurufilik), birçok yönden Yahudilere benzemektedir. Şöyle ki:

1- Yahudiler, imamlık belli bir zümreye mahsustur, derler. Sebeciler de, Halifelik yalnız imam-ı Ali ve onun soyundan olanların hakkıdır.
2- Yahudilere göre, Deccal çıkıncaya kadar, cihad [savaş] caiz değildir. Sebecilere göre de, Hz. Mehdi çıkıncaya kadar cihad caiz değildir.
3- Yahudiler de, Sebeciler de yıldızlar çıkıncaya kadar oruç bozmaz.
4- Yahudiler çoraba mesh eder. Sebeciler de çoraba veya çıplak ayaklara mesh ederler.
5- Yahudi'nin, Müslümanı öldürmesi helâldir. Sebecilerin de Ehl-i sünneti öldürmesi helaldir.

Mümin olanların iyi işleri

Hucec-i katiyye kitabında diyor ki: Hurufiler, (Ali'yi sevene hiçbir günah zarar vermez) diye hadis uydurdukları gibi, Peygamber Efendimiz, (Ali'nin taraftarlarına kıyamette, küçük-büyük hiçbir günah sorulmaz. Onların kötülükleri, iyiliğe çevrilir) buyurdu diye, Resulullaha iftira ediyorlar. Hz. Ali, Peygamberden daha mı kıymetli de, peygamberi sevene günah zarar veriyor da, Hz. Ali'yi sevene günah zarar vermez mi? İbni Babeveyh uydurup (İbni Abbas buyuruyor ki) diyerek, Peygamber efendimizin güya (Ali'yi seveni cehennem yakmaz) dediğini söylüyor. Yine (Ali'yi seven, Yahudi de olsa cennete girer) sözüne de hadis diyorlar. Resulullaha böyle iftira yapmak, islamiyete de, akla da uymaz. Bu yanlış sözleri şu âyet-i kerimelere de zıttır:

“Evi başınıza yıkarım” demek

Eshab düşmanları, (Ömer, Hz. Fatıma’ya hücum ederek biat etmezseniz evinizi yakıp yıkacağım, dedi) diyerek, Müslümanların gözbebeği olan, ayet ve hadisle övülen, adaleti, şanı ve şerefi dünya tarihlerini dolduran, Müslümanların yüce emirine iftira atıyorlar. Tuhfe kitabında diyor ki:

HAMİDULLAH-BAİDULLAH

Dalalet kumkuması

1- Her şeyden evvel eserine “İslâm Peygamberi” adını koymakla bütün zaman ve mekânın ve topyekün kainatın efendisine, tek Peygamberine âdeta mahdut bir saha, muayyen bir daire çizen, onu birdenbire göze çarpmayacak şekilde dar bir tefrik ve tahsis çemberi içine alan ve böylece en azılı İslâm düşmanlarından Hollandalı müsteşrik Doktor (Duzi) ağzıyla konuşan...

2- İslâmın o da hatır için, orta seviyeyi hedef tutturucu bir din olduğunu kaydeden ve dolayısıyle yüksek seviyeye mahsus olmadığı hissini sinsice veren (s. 14)…

3- İç ve dış bütün ilimlerin sahibine, Suriye Hıristiyanlarından din bilgisi almış olmayı yakıştıran (s. 21)…

ÖZÜR DİLEMESİ GEREKENLER

Papa Benedikt, sarf ettiği sözlerle haddini aşmıştır. Tabiî ki özür dilemelidir. Ancak; Papa Benedikt’in dinimize ve peygamberimize hakaret dolu sözlerinin yanında, Aziz Türk milletinden özür borcu olanların sadece Papa olmadığına inanmaktayım. Papa Benedikt, gizlemeye çalışılan Dinlerarası diyalogun ve haçlı batının maskesini düşürmüştür. Hıristiyanlar tarafından bilinen, fakat birilerinin ısrarla gizlemeye çalıştığı “şartlara uydurulmuş misyonerlik” olan Dinlerarası diyalogun gerçek yüzünü dünyaya haykırmıştır. Ama maalesef ülkemizdeki diyalog severler, Papalarını incitmemeye gayret ederek, “yüzeysel tepki" seviyesinde kalmaya özen göstermektedirler.

YAMAN TAKIYYECI!..(4)

Baris Gurusu ve Yaman Takiyyecinin Ümmet-i Muhammed'in evladina dinini, diyânetini ögretilmesi hususunda hiç bir çabasi, gayreti olmamistir. Hâlen de böyle bir gayret ve çaba içinde degildir.



Referans olarak aldigi zât'in da böyle bir gayreti yoktu.



Kendisinin de aralarinda bulundugu; "Hürriyet, musâvat, adalet isteriz", diye diye, Selânik yahudi-mason'larinin öncülük ettigi yikici hareketler neticesi, Devlet-i Aliyye'miz yikilmis, yeni idâre pespese kararlarla eski ile yeni arasindaki bütün köprüleri yikmisti.

YAMAN TAKIYYECI!.. (3)

Ortam böylesine hazirlandiktan sonra, harcama yetkisi yalniz Bastakiyyecide olan, miktari ve cinsi de yine Bastakiyyeci tarafindan bilinen çok büyük bir likidite birikmistir.

YAMAN TAKIYYECI!... (2)

Yaman takiyyeci, bu yillarda magdur, mahkûr ve mazlum rollerini çok büyük bir muvaffakiyetle oynadi.



Yillar önceydi, Istanbul'da Bogaz'in Anadolu Yakasinda Çengelköy yakinlarinda bir yerde bir dostumuzun sünnet merâsimine dâvetliydik. Yemekler yendi, namaz kilindi, sünnet merâsimi tamamlandi. Dâvetlilerden çogu mekâni terkettiler, iki elin parmaklari kadar dâvetli ya kaldi, ya kalmadi.



Dâvet sahibi olan Hocamiz, "Akkoca, sende hem hocalik, hem de gazetecilik var, kulagin deliktir, söyle bakalim, memleketimizde neler oluyor, neler dönüyor?" dediler.