Muhtelif meseleler 2

Mürtedin katli meselesi hakkında modern zamanlarda ileri sürülen kimi itiraz ve tenkitler bulunduğunu biliyoruz. Başta "fikir ve inanç özgürlüğü" olmak üzere birçok kavram, mürtedin katli hükmüne esas teşkil eden nass ve uygulamaların önüne geçirilmek suretiyle aslında yaşadığımız "zihniyet dönüşümü" ortaya konulmuş oluyor.

Oysa bir Müslüman için esas olan muhkem nasslar ve onların uygulamasıdır. Yaşadığımız ortamda ve yasal zeminde herhangi bir hükmün uygulanmıyor oluşu onun "İslâmîliğini" tartışma konusu yapmayı meşru kılmaz. Elbette her bakış açısının bir gerekçesi vardır; önemli olan bu gerekçenin meşruiyetidir.

Konu hakkındaki itirazları iki başlık altında toparlayabiliriz:

1. Mürtedin katli hükmünün Kur'an'da geçmemesi, sadece hadislerle sabit olması.

Daha önce başka vesilelerle belirtmiştim; herhangi bir şeyin Kur'an'da geçiyorsa kabul, geçmiyorsa reddedileceği şeklindeki anlayış en başta Kur'an'ın reddettiği bir çarpıklığın ifadesidir. Kur'an'ın neresinde "Sadece bu kitaptaki 6 bin küsur ayette lafzî olarak geçen hükümler bağlayıcıdır; başkası değil" diye bir ayet var?

Tam tersine Kur'an pek çok ayetinde bizi Sünnet'e yönlendirmekle, aslında murad-ı ilahiye ulaşmanın yolunu da göstermiş olmaktadır. Bu bağlamda gündeme getirilen "hadislerin güvenilmezliği" anlayışının sebep ve sonuçları üzerinde daha önce durmuştuk.

Bu anlayışın temsilcilerine, "Sadece Kur'an'da geçen hükümlerin uygulama konusu olabileceği şeklindeki anlayışınızda samimi iseniz, haydi hırsızlık, zina, zina iftirası... vb. konulardaki Kur'anî hükümlerin arkasında olduğunuzu açık ve net bir şekilde deklare edin!" deseniz, buna yaşanmayacak ve bin dereden su getirerek bu hükümleri tevil etme yoluna gideceklerdir. Onların meselesinin, Din'in çağa "uygulanması" değil, "uydurulması" olduğunu buradan açıkça anlamak mümkündür.

2. Mürtedin katli hükmünün "birkaç hadiste" yer alması yeterli değildir. Zira bu hadisler kesin değildir.

Bu iddia hakkında şimdilik şu kadarını söylemekle yetinelim: Mürtedin katli hükmünü getiren hadisler Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, İbn Abbâs, Ebû Musa el-Eş'arî, Abdullah b. Mes'ûd, Cerîr b. Abdillah, Ebû Hureyre, Abdurrahman b. Sevbân, Enes b. Mâlik gibi sahabîler yanında, Hârice b. Mudarrib, Zeyd b. Eslem gibi tabiîlerden de nakledilmiştir. Muhammed Takî el-Osmânî, bu isimlerden gelen 17 rivayeti Fethu'l-Müslim'e yazdığı kıymetli tekmilede bir araya toplamıştır.

Bu rivayetler yanında Sahabe döneminden beri sürdürülegelen "uygulama" da mesele hakkında ilk dönemlerden beri herhangi bir görüş ayrılığı bulunmadığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Buna mukabil İslâm'da irtidadın bir suç olmadığı, dolayısıyla herhangi bir cezasının bulunmadığı şeklindeki bir görüşün ne Sahabe'den, ne de daha sonraki nesillerden birinden nakledilmesi mümkündür! (Hz. Ömer, Süfyân es-Sevrî ve İbrahim en-Neha'î'den, mürtedin öldürülmeyeceğini, ölene kadar tevbe etmesinin isteneceğini söyledikleri şeklindeki nakil üzerinde bir sonraki yazıda duracağım inşallah.)

Şu halde modern çağın anlayış ve değer yargılarının etkisinde kalarak Din'i ve dinî hükümleri bu zeminde ele alma hastalığına yakalanmış olanlar dışında bu meseleye itiraz getirilmesi söz konusu değildir.

Meseleyi "fikir ve inanç özgürlüğü" zemininde ele alanların, mürtedin katli hükmünün Kur'an'a aykırı olduğunu dile getirmeyi de ihmal etmediğini görüyoruz. Meselenin bu yönünü ve delil olarak zikredilen ayetlerin konuya delalet edip etmediğini de bir sonraki yazıda ele alalım