Kur’ân’a Karşı Mes’ûliyetimiz

İlâhî merhamete nâiliyet için Kur’ân’a edeple yaklaşmak, onu huşû ile dinlemek ve titizlikle yaşamak gerekmektedir. Ona dokunurken bedenî temizlik kadar kalbî temizlik de zarûrîdir.

***

Kur’ân-ı Kerîm’den lâyıkıyla feyizyâb olabilmek için, onun kapağı, hürmet, tâzim ve edep ile açılmalı, onu insanlara Rahmân’ın öğrettiği şuuruyla okunmalıdır. Zîrâ âyet-i kerîmelerde buyrulur:

“Rahmân, Kur’ân’ı öğretti.” (er-Rahmân, 1-2)

“Kur’ân okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.” (el-A’râf, 204)

***

Kur’ân, ilâhî bir anahtardır ki, açamayacağı kapı yoktur.

***

Saâdetli bir ölüm, Kur’ân nurları ve îman feyizleri ile yaşanılan bir hayâtın mükâfâtıdır.

***

Kur’ân’dan uzak bir hayat, mutlak bir ebediyet intihârıdır.

***

Kur’ân-ı Kerîm’e karşı gösterilen ihmâlden daha ziyâde insanın mânevî hayâtını karartan bir hatâ yoktur.

***

Kur’ân-ı Kerîm muhabbeti, çorak gönlümüze bereketli nisan yağmurları gibi yağmadıkça Muhammedî bir mevsimin zümrütlüğüne kavuşamayız.

***

İnsan, gerçek kıymetini, ancak Rabbine kulluk istikâmeti üzere Kur’ân ve sünnet dünyâsında yaşamakla muhâfaza edebilir.

Kur’ân-ı Kerîm’in ihmâlinden doğacak büyük musîbetleri ve ağır mahkûmiyetleri düşünüp ona göre davranmanın, her olgun gönül ve akıl sâhibi müslümanın birinci vazîfesi olduğundan şüphe edilemez.

***

Toplumdaki anarşiyi önleyebilmek, ancak îman ve Kur’ân terbiyesiyle mümkündür.

***

Dünyâ ve âhiret saâdeti, evlâtlarımızı Kur’ân iklîminden nasiplendirmekle mümkündür.

***

Îmanlı zenginler servetlerini ilme, ahlâka ve bilhassa kendilerini Kur’ân hizmetine adayanlara seferber etmeli; muhtaç yoksullarla ilgilenip garip yaşayan çilekeş mü’minlerin yanı başında olmalıdırlar.

***

Hakkı ve hayrı tebliğ gayretlerinin semereli olması için, gönül ve zihinlerin dâimâ Kur’ân’ın engin muhtevâsı ile meşgul olması ve Kur’ân istikâmeti ile istikâmetlenip onun ahlâkı ile ahlâklanması şarttır.

***

Bir insan, Kur’ân-ı Kerîm’e ve sünnet-i seniyyeye tâbî olmadan, Rasûlullâh’ın örnek hayâtıyla istikâmetlenmeden kâmil bir mü’min olamaz, ebedî kurtuluşa kavuşamaz.

***

Kur’ân-ı Kerîm, murâd-ı ilâhîyi ifâde ettiği için, ondan en iyi anlayanlar, Allâh’a yakın olanlardır.

***

Zihnin Kur’ân’ı hıfzettiği gibi kalbin de onu hıfzetmesi zarûrîdir. Bu da davranışlarda ortaya çıkar.

***

Ne mutlu, kalblerine îman vecdini, sadırlarına Kur’ân rûhâniyetini, ruhlarına hizmet neşesini, vicdanlarına güzel ahlâkın berraklığını yerleştirip ebedî saâdetin bitip tükenmez mânevî hazzı içinde ömür süren mü’minlere…

(Altınoluk,Sayı:241,Mart 2006)