Karaman Hoca ve Taha Akyol 2
Taha Akyol'un, "diyânî hüküm-kazâî hüküm" ayrımından laiklik çıkaran yaklaşımının temel yanılgısı, söz konusu tasnifin ilk kısmını oluşturan "diyanî hüküm" tabirindeki "diyânî" kelimesinin "dinsel" anlamına geldiği düşüncesinden kaynaklanıyor. Bu bakış açısına göre "kazâî hüküm"deki "kaza" da "seküler hukuk"u ifade ediyor kaçınılmaz olarak!
Oysa bu tabirlerin ikisi de Fıkhî olmakla "dinî" karakterlidir ve "diyânî" olanı da "kazâî" olanı da "din içi" hükümleri anlatır. Aralarındaki farklılık ise hangi merci tarafından ortaya konuldukları noktasındadır. "Diyânî" hükmün sadır olduğu merci "müftü"dür ve bu hükmün bağlayıcılığı yoktur. Kişi, başına gelen herhangi bir olayın hükmünü müftüden sorarak öğrenebilir. Aldığı cevap kalbine yatmazsa başka bir müftüye gidebilir. Müftünün vereceği cevap (yani fetva), muhatabın durumuna göre "azimet" ifade edebileceği gibi, "ruhsat" karakterli de olabilir. Dediğim gibi, bu hükümle amel etmek kişinin kalbinin mutmain olmasına bağlıdır.
"Kazâî" hükme gelince, burada iş müftüden çıkmış, kadıya intikal etmiştir. Kadıya intikal eden her iş, bireylerin inisiyatifinden çıkmış, bir anlamda kamuya mal olmuştur. Dolayısıyla kadı efendinin vereceği hükmün (yani kazanın) özelliği, bağlayıcı olmasıdır. Kişi, "benim kalbime yatmadı" diyerek kadı efendinin verdiği hükme uymazlık edemez.
Gözden kaçırılmaması gereken nokta şurası ki, müftü efendi de, kadı efendi de Şer-i Şerif'in dışına çıkıp bir başka zeminde icra-i faaliyet edemez. Bu sebeple her iki hüküm de -Akyol'un ifadesiyle- "dinsel"dir. Buradaki "diyânî" kelimesine aldanarak din içinde din dışı bir alan tasavvur etmek ancak "ben yaptım oldu" mantığıyla mümkün olabilir. Nitekim kaynaklarda söz konusu ayrımın "fetva-kaza" şeklinde de ifade edildiği ehlinin malumudur...
Akyol devam ediyor: "Klasik fıkıh ulemasından farklı olarak Karaman, eserlerinde "recm" konusunu 'nötr' bir dille anlatmaz, rahatsızlığını belli eden bir dille anlatır ve bunun "diyani" (dinsel) bir kural değil, eski bir gelenek olduğunu belirtir."
Önce Karaman hoca hakkındaki tesbit üzerinde durmamız gerekiyor. Yine bilenler biliyor ki, bu tesbit hocanın "Yeni Karaman" dönemine aittir. "Eski Karaman" ise bu konuda tamamen farklı düşünmektedir. Dolayısıyla meseleyi Akyol'un yaptığı gibi mutlak ifadelerle takdim etmek en azından okuyucuyu yanıltmak anlamına gelir.
Evet, "Yeni Karaman" recm cezasının "ta'zir" niteliğinde olduğunu söylüyor: "Zina suçunun İslam Hukukuna göre cezası, usulüne uygun olarak vurulan yüz sopadır. İffete ek olarak aile kurumunu korumak için evli olanların zina suçuna, recm gibi farklı ve daha ağır bir cezanın uygulanması had (sabit, değişmez) ceza değil, tazir (değişebilir, yöneticilere bırakılmış) bir cezadır. İslam tarihi boyunca da nadir olarak uygulanmıştır."1
"Recim cezası, bilindiği üzere, zina eden evli erkek ve kadının taşlanarak öldürülmesidir. Genellikle fıkıh kitaplarında bu ceza, İslam'ın değişmez cezalarından biri olarak gösterilmiş olmakla beraber farklı ictihadlar da mevcuttur. Kur'an-ı Kerim'de evli bekar ayrımı yapılmadan zina suçunun cezası recim değil, celde (belli usul ve şekilde yüz sopa) olarak ifade edilmiştir. Hz. Peygamber zamanında bir iki recim uygulaması olmuştur; ancak hüküm ve uygulama şekline bakıldığında bu cezanın had (değişmez ceza) değil, takdiri ve uygulaması yöneticilere bırakılmış "tazir" çeşidinden bir ceza olduğu anlaşılmaktadır."2
"İslam'ın temel kaynağı Kur'an'a göre zina eden erkek ve kadına yüz mutedil (sakat bırakmayan, vücutta iz yapmayan) sopa vurulur. Kur'an bu cezada evli ile bekarı ayırmıyor. Hadislerde birkaç evli zaniye recim uygulandığı anlatılıyor; ancak bunun devamlı ve gerekli bir ceza olduğuna dair kesin delil yoktur, tazir (suçu önlemek için yönetimin tarihi olarak uygun bulduğu, değişmeye açık) ceza nevinden olduğu anlaşılmaktadır."3
Bu örnekler, recm cezası hakkında "Yeni Karaman" döneminin bakış açısını yansıtıyor. "Eski Karaman" döneminin tesbitlerini ise Pazartesi günü görelim.
1 http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00107.htm.
2 http://www.hayrettinkaraman.net/yazi/laikduzen/4/0182.htm.
3 http://www.hayrettinkaraman.net/yazi/hayat2/0260.htm.
Milli Gazete
Oysa bu tabirlerin ikisi de Fıkhî olmakla "dinî" karakterlidir ve "diyânî" olanı da "kazâî" olanı da "din içi" hükümleri anlatır. Aralarındaki farklılık ise hangi merci tarafından ortaya konuldukları noktasındadır. "Diyânî" hükmün sadır olduğu merci "müftü"dür ve bu hükmün bağlayıcılığı yoktur. Kişi, başına gelen herhangi bir olayın hükmünü müftüden sorarak öğrenebilir. Aldığı cevap kalbine yatmazsa başka bir müftüye gidebilir. Müftünün vereceği cevap (yani fetva), muhatabın durumuna göre "azimet" ifade edebileceği gibi, "ruhsat" karakterli de olabilir. Dediğim gibi, bu hükümle amel etmek kişinin kalbinin mutmain olmasına bağlıdır.
"Kazâî" hükme gelince, burada iş müftüden çıkmış, kadıya intikal etmiştir. Kadıya intikal eden her iş, bireylerin inisiyatifinden çıkmış, bir anlamda kamuya mal olmuştur. Dolayısıyla kadı efendinin vereceği hükmün (yani kazanın) özelliği, bağlayıcı olmasıdır. Kişi, "benim kalbime yatmadı" diyerek kadı efendinin verdiği hükme uymazlık edemez.
Gözden kaçırılmaması gereken nokta şurası ki, müftü efendi de, kadı efendi de Şer-i Şerif'in dışına çıkıp bir başka zeminde icra-i faaliyet edemez. Bu sebeple her iki hüküm de -Akyol'un ifadesiyle- "dinsel"dir. Buradaki "diyânî" kelimesine aldanarak din içinde din dışı bir alan tasavvur etmek ancak "ben yaptım oldu" mantığıyla mümkün olabilir. Nitekim kaynaklarda söz konusu ayrımın "fetva-kaza" şeklinde de ifade edildiği ehlinin malumudur...
Akyol devam ediyor: "Klasik fıkıh ulemasından farklı olarak Karaman, eserlerinde "recm" konusunu 'nötr' bir dille anlatmaz, rahatsızlığını belli eden bir dille anlatır ve bunun "diyani" (dinsel) bir kural değil, eski bir gelenek olduğunu belirtir."
Önce Karaman hoca hakkındaki tesbit üzerinde durmamız gerekiyor. Yine bilenler biliyor ki, bu tesbit hocanın "Yeni Karaman" dönemine aittir. "Eski Karaman" ise bu konuda tamamen farklı düşünmektedir. Dolayısıyla meseleyi Akyol'un yaptığı gibi mutlak ifadelerle takdim etmek en azından okuyucuyu yanıltmak anlamına gelir.
Evet, "Yeni Karaman" recm cezasının "ta'zir" niteliğinde olduğunu söylüyor: "Zina suçunun İslam Hukukuna göre cezası, usulüne uygun olarak vurulan yüz sopadır. İffete ek olarak aile kurumunu korumak için evli olanların zina suçuna, recm gibi farklı ve daha ağır bir cezanın uygulanması had (sabit, değişmez) ceza değil, tazir (değişebilir, yöneticilere bırakılmış) bir cezadır. İslam tarihi boyunca da nadir olarak uygulanmıştır."1
"Recim cezası, bilindiği üzere, zina eden evli erkek ve kadının taşlanarak öldürülmesidir. Genellikle fıkıh kitaplarında bu ceza, İslam'ın değişmez cezalarından biri olarak gösterilmiş olmakla beraber farklı ictihadlar da mevcuttur. Kur'an-ı Kerim'de evli bekar ayrımı yapılmadan zina suçunun cezası recim değil, celde (belli usul ve şekilde yüz sopa) olarak ifade edilmiştir. Hz. Peygamber zamanında bir iki recim uygulaması olmuştur; ancak hüküm ve uygulama şekline bakıldığında bu cezanın had (değişmez ceza) değil, takdiri ve uygulaması yöneticilere bırakılmış "tazir" çeşidinden bir ceza olduğu anlaşılmaktadır."2
"İslam'ın temel kaynağı Kur'an'a göre zina eden erkek ve kadına yüz mutedil (sakat bırakmayan, vücutta iz yapmayan) sopa vurulur. Kur'an bu cezada evli ile bekarı ayırmıyor. Hadislerde birkaç evli zaniye recim uygulandığı anlatılıyor; ancak bunun devamlı ve gerekli bir ceza olduğuna dair kesin delil yoktur, tazir (suçu önlemek için yönetimin tarihi olarak uygun bulduğu, değişmeye açık) ceza nevinden olduğu anlaşılmaktadır."3
Bu örnekler, recm cezası hakkında "Yeni Karaman" döneminin bakış açısını yansıtıyor. "Eski Karaman" döneminin tesbitlerini ise Pazartesi günü görelim.
1 http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00107.htm.
2 http://www.hayrettinkaraman.net/yazi/laikduzen/4/0182.htm.
3 http://www.hayrettinkaraman.net/yazi/hayat2/0260.htm.
Milli Gazete
Konular
- Ehl-i Sünnet'in Kur'an ve Sünnet Anlayışı
- Allah Kelamıyla Münasebetimiz
- Marsta yağmur, virajda kalbur, sırtımda kambur
- İlim Bir Emanet
- Modern İslâm Anlayışı
- Sünnet mi Gelenek mi?
- İslâm’ı Doğru Anlamak ve Yorumlamak
- İslami ilimler ve Müslümanlığımızın kıvamı
- Müslümanlığımızın Sünneti Seniyye ile ilişkisi
- Hulefa-i Raşidin'in Sünneti
- Kaderi İnkâr Eden İbn Sebe’ciler
- Obama ve Fethullah Gülen beyanları !
- Bir İlahiyatçıya Açık Mektup
- Hocaefendi'nin açıklaması
- Türkiye’yi İsrail’in Sömürgesi Yapmışlardı
- Entellektüel obezite
- HANGİ DİYANET
- SAPTIRILAN GERÇEKLER
- Materyalistler daha mı akıllı?
- Tersinim Teorisİyle İlgili SORULAR VE CEVAPLAR
- Görüntülü Online Hadis Usulü Dersleri Seminerleri Videoları (2010)
- KARAMAN HOCANIN "VAR"LARI VE "YOK"LARI-1
- KARAMAN HOCANIN "VAR"LARI VE "YOK"LARI- 2
- KARAMAN HOCANIN "VAR"LARI VE "YOK"LARI-3
- Yaşamın En Gizemli ve Muhteşem Oluşumu
- Karaman hocanın “Var”ları ve “Yok”ları
- Karaman hocanın “Var”ları ve “Yok”ları
- KARAMAN HOCANIN "VAR"LARI VE "YOK"LARI-18
- KARAMAN HOCANIN "VAR"LARI VE "YOK"LARI
- KARAMAN HOCANIN "VAR"LARI VE "YOK"LARI-21