DÖRT SORUDA ERMENİ SORUNU

Soru 1: Tarihte toplumların birbirlerini öldürmelerine sıkça rastlanır. Özellikle son yüzyıllarda yaşananları nasıl değerlendirmek gerekir?



Cevap 1: a. Ulus-devlet kuruluş sürecinde yaşananlar ve milliyetçilik düşüncesinin etkisi dolayısıyla ortaya çıkanlar:



Tüm ulus-devletlerin kuruluş sürecinden benzer sorunlar yaşanmıştır. Ermeni Sorunu’na da bu çerçevede bakmak gerekir



b. Sömürgecilik düşüncesinin ortaya çıkması sonucu, sömürgecilerin sömürdükleri yerlerin halklarına yönelik eylemleri: Güney Amerika’da Portekiz ve İspanyolların Aztek, Maya ve İnka uygarlıklarını ortadan kaldırmaları; İngiltere’nin Afrika’daki zencilere, Amerika’daki Kızılderililere,Avustralya’daki Aborjinlere yaptıkları; ABD’nin Kızılderililere ve zencilere yönelik eylemleri, Vietnam’da yaptıkları; Fransa’nın Cezayir’de yaptıkları; İtalya’nın Habeşistan ve Libya’da yaptıkları bu çerçevede sayılabilir.


c. Faşist ya da benzeri totaliter rejimlerin bir etnik ya da dinsel grubu ortadan kaldırması: Soykırım kavramına tam anlamıyla uyan bu maddedekilerdir Almanya’da Hitler rejiminin 6 milyon Yahudi’ye ve 1 milyon Çingene’ye yaptıkları soykırım buna örnektir.

Soru 2: Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yaşanan Ermeni Sorunu’na hangi açıdan
bakmak gerekir?


Cevap 2: Osmanlı Devleti’nin son döneminde ortaya çıkan Ermeni Sorunu’na iki açıdan
bakmak gerekmektedir:


a. Fransız Devrimi sonucunda ortaya çıkan milliyetçilik akımı çerçevesinde Ermenilerin ulus-devlet kurmak istemeleri.

b. Emperyalist devletlerin Osmanlı Devleti’ne yönelik izledikleri emperyalist politikalar(Şark Meselesi/Doğu Sorunu) dolayısıyla ortaya çıkan sorunlar.

a. Geleneksel toplum yapısının temel özellikleri; tarım ekonomisi, dinsel-monarşik devlet yapısı ve dinsel cemaatlere dayalı toplum yapısıdır. Bu toplum, kırsal yerleşimin ağırlıkta olduğu bir toplumdur. Batı dünyası, 15. yüzyılda başlayan gelişmeler çerçevesinde (coğrafi keşifler, Rönesans, reform, hümanizma, aydınlanma,
sanayi devrimi ve Fransız devrimi…) modern toplum yapısına geçti. Modern toplum;sanayileşme/kapitalistleşme, ulus-devlet, aydınlanma ve bireyselleşme kavramlarına dayanmakta olup, ağırlıklı olarak kent toplumudur. Batı, bu dönüşümü yaşarken Osmanlı Devleti bu dönüşümün dışında kaldı. Özellikle, 18. yüzyılın ikinci yarısındaki iki devrim (Sanayi ve Fransız Devrimi), Batı’nın ekonomik ve siyasal yapısını tamamen değiştirdi. Fransız Devrimi ile hız kazanan ulusal hareketler, Osmanlı Devleti gibi çok uluslu devlet yapılarını da olumsuz yönde etkiledi.Ekonomik ve sosyal yapıdaki olumsuzlukların da etkisiyle, ayrılıkçı/milliyetçi hareketler hız kazandı. Bu süreç, öncelikle Balkanlarda ve gayrimüslim azınlıklar arasında başladı. Bunda dinsel azınlıkların “millet sistemi” çerçevesinde kimliklerini korumuş olmaları; ekonomik ve sosyal anlamda sağladıkları gelişmeler (azınlık burjuvazisinin ortaya çıkışı, bunlardaki aydınlanma sürecinin Müslüman topluluklara nazaran çok daha önce başlaması, örneğin matbaanın Ermeni, Rum gibi gayrimüslim azınlıklarca çok daha önce kurulmuş olmaları…) etkili oldu. Osmanlı Devleti’nin egemen olduğu coğrafyadan 20’yi aşkın devlet ortaya çıktı. Bu devletlerin ortaya çıkmalarında göreceli olarak o bölgede nüfus olarak önemli bir ağırlıkta olmalarının etkisi büyüktür. Ayrıca, izledikleri yöntemler (Komitacılık gibi) etnik ve dinsel temizlikle, o coğrafyada çoğunluğu ele geçirmelerini kolaylaştırdı. Nitekim,

Bulgarların Balkanlarda uyguladıkları komitacılık yöntemlerini Ermeniler de benimsedi.Ermenilerin diğer gayrimüslim azınlıklara göre dezavantajı, devlet kurmayı tasarladıkları bölgede (Doğu Anadolu) nüfus olarak önemli bir ağırlıklarının olmamasıdır. Ermeniler,ekonomik-sosyal refahlarını imparatorluk coğrafyasının tamamına dağılmış olmaya borçluydular. Bu, onların devlet kurmalarının önündeki en büyük engeldi. Bu nedenle Ermeniler daha önce Balkanlarda uygulanan Komitacılık yöntemlerini/şiddet uygulamalarını benimseyerek; hem Osmanlı Devleti’ne karşı bağımsızlık kazanmak için,hem de devlet kurmayı tasarladıkları bölgede halkı yıldırarak göçe zorlamayı ve öldürerek nüfus üstünlüğünü ele geçirmeyi amaçlıyorlardı. Bu bağlamda sayılabilecek bir başka neden de, Ermenilerin devlet kurmayı tasarladıkları bölgenin Türklerin/Müslümanların anavatanları olan Anadolu’nun göbeğinde olmasıdır. Bu nedenler, Ermenilerin diğer etnik gruplara nazaran başarısız olmalarına yol açmıştır. Başarısızlık da Ermeni şiddet eylemlerini körüklemiştir.


b. Batılı devletlerin, Osmanlı Devleti’ne karşı izledikleri politikayı, Şark Meselesi deyimi açıklamaktadır. 19. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı Devleti’ndeki gayrimüslim azınlıkların himaye altına alınması, 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti’ni Avrupa/Balkan topraklarından atmayı ve nihayet 20. yüzyılın başında Osmanlı Devleti’nin paylaşarak tamamen ortadan kaldırmayı hedefleyen Batılı devletler, 19.yüzyılın yarısında misyonerlik faaliyetleri çerçevesinde Ermeni mezhep birliğinin (Gregoryen) parçalanmasına ve Katolik ve Protestan Ermeni Kiliselerinin kurulmasına neden oldular. Her Batılı devlet kendi mezhebindeki Ermenileri (Rusya, Gregoryen Ermenileri, Fransa Katolik Ermenileri, İngiltere Protestan Ermenileri) desteklediler ve böylece Ermeniler üzerinde etkili olmaya, onları kontrol etmeye çalıştılar.


Soru 3: Ermeni Tehciri, tarihte yaşanan tek tehcir/zorunlu göç müdür? Başka örnekleri var mıdır?

Cevap 3: Ermeni tehciri tarihte yaşanan tek tehcir değildir. Bunun pek çok başka örneği vardır.


a. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Japonya ile savaşta olan ABD’nin salt Japon kökenleri olmaları nedeniyle, Japonya ile hiçbir işbirliği girişimleri olmamalarına rağmen (olabilir diye), Japon kökenli vatandaşlarını toplama kamplarında toplamaları.Pasifik’ten Missisipi’ye göndermeleri.

b. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Sovyetler Birliği’nin Almanya ile işbirliği yapmaları gerekçesiyle Kırım Türkleri’ni Sibirya’ya sürmesi.

c. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Fransa’nın Majino Hattı bölgesindeki Almanca konuşan Fransızları güney bölgelerine sürmesi.

d. Balkanlar’da 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başında kurulan devletlerin buralardaki Türk ve Müslümanları zorla göç ettirmeleri ve öldürmeleri.

e. Osmanlı Devleti tarihi boyunca, başka zorunlu göçler de yapmıştır. Bu çerçevede,Anadolu’daki Türkmen nüfusun Balkanlara yerleştirilmesi buna örnek gösterilebilir.Burada dikkat çekici olan, Balkanlara gönderilen Türkmen nüfusun özellikle Osmanlı Devleti’ne sorun yaratan Beylikler bölgesinden (örneğin Karamanoğulları)seçilmesidir. Ayrıca üzerinde durulması gereken iki nokta daha var: Birincisi, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı sırasında savaştığı devletlerden biri Yunanistan’dı.Bu savaşa rağmen Anadolu’daki Rumları tehcire tabi tutmadı. Bunun nedeni,Rumların Yunanistan’la işbirliğine girişmemeleri, ayaklanmamalarıdır. İkincisi ise,Osmanlı Devleti’nin tehcire tabi tuttuğu Ermenilerin Osmanlı sınırları içerisinde daha güvenli yerlere (Suriye gibi) gönderilmesi ve sınır dışına çıkarılmamalarıdır.


Soru 4: Yahudi Soykırımı ile Ermeni Tehciri arasında benzerlik kurulabilir mi?

Cevap 4: Böyle bir benzerliğin kurulabilmesi mümkün değildir. Her ikisi son derece farklıdır.Bunu aşağıdaki 5 soruya verilecek yanıtta görmemiz mümkündür:

a. Düşman bir devletle savaşta işbirliği yapıldı mı?

b. Vatandaşı bulundukları devlete karşı ayaklanarak, cephede savaşan ordusuna arkadan saldırdılar mı?


c. Ayaklanarak masum insanları öldürdüler mi?

d. Silahlanarak terör örgütleri kurdular mı?

e. Vatandaşı bulundukları devletin toprakları üzerinde ayrı bir devlet kurmaya kalktılar mı?

Bu 5 soruyu Almanya’daki Yahudiler açısından sorduğunuzda verilecek yanıt “Hayır”dır.Aynı soruları Osmanlı Ermenileri açısından sorduğunuzda verilecek yanıt “Evet”tir.



Yazar: Yard. Doç. Dr. Hakkı UYAR