BÜTÜN İNSANLIK HZ.MUHAMMED'E (S.A.V) MİNNET BORÇLUDUR
Alemlerin Rabbi (c.c), onu kendisine ve bize şöyle tanıtmıştır: "Rasülüm! Biz seni ancak alemlere bir rahmet olarak gönderdik."( Enbiya, 107.)
Allahu Teala, Hz. Adem'i yasak ağaçtan yediğinden dolayı Cennet'ten dünyaya indirdiği zaman, Hz. Adem (a.s) kusurunu anladı, affı için ağladı ve şöyle yalvardı:
"Ya Rabbi! Beni Habibin Muhammed hatırına affeyle." Yüce Rabbimiz:
"Ey Adem, sen benim habibim Muhammed'i nereden tanıyorsun?" diye sordu. Hz. Adem:
"Ya Rabbi! Sen beni Cennet'e yerleştirdiğin zaman Cennet'in her yerinde, Arş'ın üzerinde "La ilahe illallah Muhammedur-rasulullah" yazısını gördüm. İsmi senin isminle birlikte zikredilen ve her yere nakşedilen bu zatın senin katında çok kıymetli ve sevgili birisi olduğunu anladım. O sevgili kulunun hatırına beni affetmeni istiyorum." dedi. Yüce Allah:
"Evet, o benim habibimdir. Senin evlatlarından birisidir. Peygamberlerin sonuncusudur. Eğer onu yaratmasaydım seni de yaratmazdım. Seni onun hatırına affettim." buyurdu.( Hakim, Müstedrek, II, 615; Beyhaki, Delâilü'n-Nübüvve, V, 488, 499; Tabarani, el-Mu'cemü's-Sağır, II, 82-83.)
Evet eğer o (s.a.v) yaratılmasaydı, hazır alemin ve Hz. Adem'in yaratılmasından bir şey anlaşılmazdı. O her şeyi idrak etmek için lazım olan biricik sebeptir. Onun nuru en önce yaratılmıştır. Diğer varlıklar ondan sonra vücut bulmuşlardır. Efendimiz (s.a.v) varlığın özü, mayası, esası ve hülasasıdır.
Önce şunu belirtelim ki, bütün hüküm, mülk, şeref, izzet, itibar, nimet ve ihsan Allahu Teala'ya aittir. O dilediğine nübüvvet, risalet, velayet elbisebini giydirir; hidayet yolunun imamlığını verir; izzet ve şeref bahşeder; onu herkese rahmet kılar; başların tacı, dertli gönüllerin ilacı yapar.
Güneşi dış alem için bir hayat sebebi yapan Yüce Rabbimiz, peygamberlerini ve onların emanetini taşıyan Rabbani alimleri de iç alemimizi aydınlatan ve kalbi ihya eden birer rahmet yapmıştır.
Allahu Teala'nın, Hz. Rasulullah'ı (s.a.v) peygamber göndermesi, insanlara en büyük ihsanıdır. Bir ayet-i kerimede bu nimet ve iyilik şöyle anlatılmıştır:
"Hiç şüphesiz Allah, içlerinden kendilerine ayetlerini okuyan, onları (inkar ve isyan kirlerinden) temizleyen, onlara Kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle ne büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler."( Al-i imran, 164.)
Bu ayet-i kerime Hz. Peygamberin (s.a.v) en temel görevlerini anlatıyor. Bu görevler şunlardır:
1- Allah'tan aldığı vahyi, ayetleri, emir, hüküm ve haberleri insanlara okumak ve ulaştırmak.
2- İnsanların kalplerini en büyük karanlık ve en tehlikeli hastalık olan inkardan temizlemek, gaflet ve isyandan arındırmak ve böylece kulu Yüce Allah ile tanıştırmak, barıştırmak ve rızasına ulaştırmak.
3- İnsanlara Kur'an ve kainat ayetlerini okumak, onlardaki sonsuz hikmetleri öğretmek; Allah'tan aldığı edeb ile insanları eğitmek, onlara sünneti ve sünnetullahı öğreterek kendilerini kemale erdirmek. Bütün bunların sonucu dünyada marifetullah cennetine girmektir ve muhabbetul-lah şerbetinden içmektir. Devamı ise, ölüm kapısından selametle geçip ebedi saadet yurdu Cennet'e girmektir ve Cemalullah'ı seyirle şereflenmektir.
Ayet-i kerimeden çıkan önemli bir sonuç da şudur: Şayet Allahu Teala insanlara bir peygamber gönderme-seydi, hiç şüphesiz bütün insanlar tam bir gaflet, koyu bir cehalet ve şaşkınlık içinde kalırdı. Gönderilen peygamberin davetine kalblerini açmayan, kulaklarını tıkayan kimseler, kendi başlarına kalmanın karanlık, perişanlık, zillet ve felaketini yaşayacaklardır.
Büyük ariflerden Cüneyd el-Bağdâdî (k.s), Hz. Rasulullah'ın (s.a.v) yerini ve değerini ne güzel ifade etmiş:
"Hz. Muhammed'in (s.a.v) başında bulunduğu yoldan başka. Allah'a giden bütün yollar mahlukata kapalıdır. Onsuz kimse Allah'a gidemez, rızasına eremez."
Hz. Peygamber'e (s.a.v) iman edip getirdiklerine tabi olmadan Allahu Teala'yı tanımak ve ahiret gününe hazırlanmak mümkün değildir. Hz. Peygamber dinin merkezindedir. Hz. Peygambersiz din olmaz, din yaşanmaz Peygamberin rehberliği olmadan akıl Yüce Yaratıcıyı tanıyamaz. O'nun sıfatlarını bilemez.O'nun rızasını bulamaz, O'na kulluk yapamaz. Peygamberle gelen vahye ve ilme tabi olmadan, insan, kendisini bile tanıyamaz. Ruhunu keşfedemez, kalbini farkedemez. Güzel ahlaka ulaşıp kemale eremez. Niçin var olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini bilemez. Karanlıkta kalır, gayb aleminden haberi olmaz. Yaşadığı hayatın hakikatim çözemez; dünyaya bir mana veremez. Evet, Allahu Teala'nın bütün beşeriyeti karanlıklardan nura ve aydınlığa çıkarmak için gönderdiği ve insanların ıslahı için görevlendirdiği Hz. Peygamber'e (s.a.v) tabi olmayan insan sadece nefsine esir, şehvetine kurban, dünyanın zahir süsüne hayran olur. Böyle birisinin ölümü pişmanlık, kabri karanlık, ahireti perişanlık olur.
Bizi Habibine ümmet yapan Yüce Allah'a hamdolsun.
Kaynak:menzil.net
Allahu Teala, Hz. Adem'i yasak ağaçtan yediğinden dolayı Cennet'ten dünyaya indirdiği zaman, Hz. Adem (a.s) kusurunu anladı, affı için ağladı ve şöyle yalvardı:
"Ya Rabbi! Beni Habibin Muhammed hatırına affeyle." Yüce Rabbimiz:
"Ey Adem, sen benim habibim Muhammed'i nereden tanıyorsun?" diye sordu. Hz. Adem:
"Ya Rabbi! Sen beni Cennet'e yerleştirdiğin zaman Cennet'in her yerinde, Arş'ın üzerinde "La ilahe illallah Muhammedur-rasulullah" yazısını gördüm. İsmi senin isminle birlikte zikredilen ve her yere nakşedilen bu zatın senin katında çok kıymetli ve sevgili birisi olduğunu anladım. O sevgili kulunun hatırına beni affetmeni istiyorum." dedi. Yüce Allah:
"Evet, o benim habibimdir. Senin evlatlarından birisidir. Peygamberlerin sonuncusudur. Eğer onu yaratmasaydım seni de yaratmazdım. Seni onun hatırına affettim." buyurdu.( Hakim, Müstedrek, II, 615; Beyhaki, Delâilü'n-Nübüvve, V, 488, 499; Tabarani, el-Mu'cemü's-Sağır, II, 82-83.)
Evet eğer o (s.a.v) yaratılmasaydı, hazır alemin ve Hz. Adem'in yaratılmasından bir şey anlaşılmazdı. O her şeyi idrak etmek için lazım olan biricik sebeptir. Onun nuru en önce yaratılmıştır. Diğer varlıklar ondan sonra vücut bulmuşlardır. Efendimiz (s.a.v) varlığın özü, mayası, esası ve hülasasıdır.
Önce şunu belirtelim ki, bütün hüküm, mülk, şeref, izzet, itibar, nimet ve ihsan Allahu Teala'ya aittir. O dilediğine nübüvvet, risalet, velayet elbisebini giydirir; hidayet yolunun imamlığını verir; izzet ve şeref bahşeder; onu herkese rahmet kılar; başların tacı, dertli gönüllerin ilacı yapar.
Güneşi dış alem için bir hayat sebebi yapan Yüce Rabbimiz, peygamberlerini ve onların emanetini taşıyan Rabbani alimleri de iç alemimizi aydınlatan ve kalbi ihya eden birer rahmet yapmıştır.
Allahu Teala'nın, Hz. Rasulullah'ı (s.a.v) peygamber göndermesi, insanlara en büyük ihsanıdır. Bir ayet-i kerimede bu nimet ve iyilik şöyle anlatılmıştır:
"Hiç şüphesiz Allah, içlerinden kendilerine ayetlerini okuyan, onları (inkar ve isyan kirlerinden) temizleyen, onlara Kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle ne büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler."( Al-i imran, 164.)
Bu ayet-i kerime Hz. Peygamberin (s.a.v) en temel görevlerini anlatıyor. Bu görevler şunlardır:
1- Allah'tan aldığı vahyi, ayetleri, emir, hüküm ve haberleri insanlara okumak ve ulaştırmak.
2- İnsanların kalplerini en büyük karanlık ve en tehlikeli hastalık olan inkardan temizlemek, gaflet ve isyandan arındırmak ve böylece kulu Yüce Allah ile tanıştırmak, barıştırmak ve rızasına ulaştırmak.
3- İnsanlara Kur'an ve kainat ayetlerini okumak, onlardaki sonsuz hikmetleri öğretmek; Allah'tan aldığı edeb ile insanları eğitmek, onlara sünneti ve sünnetullahı öğreterek kendilerini kemale erdirmek. Bütün bunların sonucu dünyada marifetullah cennetine girmektir ve muhabbetul-lah şerbetinden içmektir. Devamı ise, ölüm kapısından selametle geçip ebedi saadet yurdu Cennet'e girmektir ve Cemalullah'ı seyirle şereflenmektir.
Ayet-i kerimeden çıkan önemli bir sonuç da şudur: Şayet Allahu Teala insanlara bir peygamber gönderme-seydi, hiç şüphesiz bütün insanlar tam bir gaflet, koyu bir cehalet ve şaşkınlık içinde kalırdı. Gönderilen peygamberin davetine kalblerini açmayan, kulaklarını tıkayan kimseler, kendi başlarına kalmanın karanlık, perişanlık, zillet ve felaketini yaşayacaklardır.
Büyük ariflerden Cüneyd el-Bağdâdî (k.s), Hz. Rasulullah'ın (s.a.v) yerini ve değerini ne güzel ifade etmiş:
"Hz. Muhammed'in (s.a.v) başında bulunduğu yoldan başka. Allah'a giden bütün yollar mahlukata kapalıdır. Onsuz kimse Allah'a gidemez, rızasına eremez."
Hz. Peygamber'e (s.a.v) iman edip getirdiklerine tabi olmadan Allahu Teala'yı tanımak ve ahiret gününe hazırlanmak mümkün değildir. Hz. Peygamber dinin merkezindedir. Hz. Peygambersiz din olmaz, din yaşanmaz Peygamberin rehberliği olmadan akıl Yüce Yaratıcıyı tanıyamaz. O'nun sıfatlarını bilemez.O'nun rızasını bulamaz, O'na kulluk yapamaz. Peygamberle gelen vahye ve ilme tabi olmadan, insan, kendisini bile tanıyamaz. Ruhunu keşfedemez, kalbini farkedemez. Güzel ahlaka ulaşıp kemale eremez. Niçin var olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini bilemez. Karanlıkta kalır, gayb aleminden haberi olmaz. Yaşadığı hayatın hakikatim çözemez; dünyaya bir mana veremez. Evet, Allahu Teala'nın bütün beşeriyeti karanlıklardan nura ve aydınlığa çıkarmak için gönderdiği ve insanların ıslahı için görevlendirdiği Hz. Peygamber'e (s.a.v) tabi olmayan insan sadece nefsine esir, şehvetine kurban, dünyanın zahir süsüne hayran olur. Böyle birisinin ölümü pişmanlık, kabri karanlık, ahireti perişanlık olur.
Bizi Habibine ümmet yapan Yüce Allah'a hamdolsun.
Kaynak:menzil.net
BÜTÜN İNSANLIK HZ.MUHAMMED'E (S.A.V) MİNNET BORÇLUDUR yorumları
Konular
- Bir Hristiyana Cevaplar
- Mürted Olmaktan Korkmalı
- VEDA HUTBESİ
- Haydi Gençler İlim Öğrenmeye
- Mezhepsizlik şu'rası
- MEAL TARTIŞMALARI VE İLK MEALCİLER
- Maksat dine hizmet değil,kafa karıştırmak!
- "Kerbela" olayında "Ehli sünnet"in bakışı
- Hıristiyanlığa geçme ve 18 yıllık "Türkçe Ezan" serüveni
- Kadınlar ile ilgili hadisler ayıklanacakmış
- Vehhabilerin İslama verdikleri zarar
- Başka Dinlerde Olur,İslâm'da Reform Olmaz!
- Müslümanlık neyle artar?
- Ehli sünnet yolunun esasları
- Aristo usulü nifak tohumu ekme metotları
- "Önceki âlimler cahillikle suçlanır!"
- "Bana göre" "Sana göre" hezeyanları
- Sevgili kul olmanın on şartı
- Hazret-i İsa ölmedi
- Hazret-i İsa gelecek
- "On dört asırlık uygulama !"
- Hazreti Mehdi de gelecek
- İmâm-ı azam ve fıkıh ilmi
- Mevlana Celâleddîn-i Rûmî
- İmâm-ı Rabbânî
- İmam-ı Gazâlî
- Îmâm-ı A'zâm Ebû hanîfe
- Dört mezhepten birine uyulmazsa
- Mezhebin lüzumu
- MUTA NİKAHI MODERN ZİNADIR