sonradan bozulmuş dinler
İncil'de saat kavramı
İncil okuyanlar bilirler. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İsa ile ilgili bilgilerini esin yani vahiy yoluyla almışlar ve bunları da “müjde veren haber” diğer adıyla İncil olarak insanlara takdim etmişlerdir. Öyle ki sayfalar boyunca okumanıza rağmen ilahi bilgi sayılacak sözlere rastlamanız neredeyse imkânsızdır. Sürekli olarak İsa’dan 3. şahıs olarak zikredilmesi ve onu insanüstü yapabilme gayretleri ve “insanoğlu”nun ileriki anlatımlarda baba’nın oğlu olarak sunulması sinirlerinizi sürekli zorlamaktadır. Kur’an’ın yüceliğini hissetmiş insanların bu muharref kitaptaki ifadeleri anlamaya çalışma aşamasında sürekli sıkıntı çekmeleri kaçınılmaz olmaktadır.
“Hâzâ min fadli Rabbî.”
KUR’ÂN-I HAKÎM, semavî fermanlarıyla bizi varoluş hikmetimize uygun şekilde yaşamaya çağırırken, yolumuzda duran iki tehlikeye de dikkat çeker: Yahudiler ve Hıristiyanlar sözkonusu edilirken dikkatimiz çekilen iki ayrı tehlike... Her iki grup da, resullere ve semavî kitaba muhatap olmuş; ama zamanla, iki zıt yönde sapma yaşamışlardır. Meselâ Yahudilerde, cemalsiz bir celâl; Hıristiyanlarda ise, celâlsiz bir cemal sözkonusudur. Biri Musa ile gelen ilahî şeriatın hem içini boşaltmış, hem de Hz. Yahya’yı öldürme ve İsa aleyhisselâmı öldürmeye teşebbüs etme örneğinde görüldüğü üzere, bu şeriatı ruhsuz ve merhametsiz bir muhtevaya büründürmüştür. Hıristiyanlar ise, tam aksi bir tavırla, zaman içinde Hıristiyanlığı ‘şeriatsız bir din’ haline getirmişlerdir. Yahudiler hak dinden nefis-eksenli bir yorumla sapmış; buna mukabil, Hıristiyanların geliştirdiği ‘ruhbaniyet,’ nefsi kontrol adına, verilmiş bazı kabiliyetleri de öldürme çizgisine ulaşmıştır.
Nebîlere ve semavî kitaplara muhatap olup zamanla böylesi bir bozulma yaşayan her iki zümrenin serüveni, aslında tüm insanlığın ve her bir insanın her daim yüzyüze olduğu bir problemi ele verir. Gerçi insan, hayır-şer, hidayet-dalâlet, iman-küfür gibi bir ikilemle karşı karşıyadır. Ama bu denklemlerin menfi kısmında bir değil, iki seçenek vardır: ifrat ve tefrit. Bu yüzden, iman-küfür, hayır-şer, hak-bâtıl denklemini kurduktan sonra, dengeyi korumak için, küfür, şer ve bâtıl tarafının hem ifrat, hem tefrit boyutunu da açımlamamız gerekmektedir.
Sözgelimi, akıl bize verilmiş bir imkândır. Denge hali, onu Vereni bilmek; o aklı, onu Verenin veriş amacına uygun biçimde kullanmaktır. Aklımızı kendimize mal etmek açık bir sapmadır. O denli göze çarpmayan bir diğer sapma ise, bu sapmaya düşme korkusuyla aklı hiç kullanmayıp heder etmektir. Her iki halde de, ‘hikmet’e ulaşılmamaktadır.
Din, İnananların Her Şeyine Karışır mı?
İlk insan Hz. Adem ile birlikte, din de dünyaya gelmiştir. O günden bugüne dünyada dinsiz bir dönem olmamıştır. Dinsiz fertler ve topluluklar olmuştur ama, dünya hiçbir zaman bütünüyle dinsiz olmamıştır. Atamız Adem ile anamız Havva'nın, cennetteki misafirlikleri sona erip de esas imtihan sahası olan dünyaya gönderildiklerinde, Hak Teala bundan sonrası için olacakları haber vererek. "(İyi bilin ki) size benden bir hidayet geldigi zaman, kimler benim hidayetime uyarsa, artık onlara bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar ise, cehennem halkı olacaklardır ve orada ebedi kalacaklardır." (Bakara, 38-39) buyurmuştur. Bunun manası şudur: "Artık dünyadasınız ve gerektiği zamanlarda siz insanlara Allah'dan ne yapacağınızı bildirecek peygamberler ve kitaplar gelecektir. Bunlara uyduğunuz takdirde, korku ve üzüntü yaşamazsınız. Uymazsanız âkıbetiniz ateştir."
EBUBEKİR SİFİL İLE SÖYLEŞİ
Ebubekir Sifil Bey, İslami Camia’da nazarını “Ehl-i Sünnet” ölçülerinden ayırmadan dik durabilen bir yazarımız. Hak bahis olunca ve deliller ortaya konunca fikrinden dönme faziletini gösteren insanlardan..
Bize sıkça gelen sorulardan bir derleme hazırlayarak röportaj teklifimizi iletince kırmadılar, kendilerine teşekkür borçluyuz..Sorulara dokunmadık, Sorular ziyaretçilerimizin ifadesi ile soruldu, bu da bizim için bir ilk oldu.
Ebubekir beyin bazı fikirlerinden rahatsız olanlara da tavsiyemiz, hakikatleri şahıslarla tanımaya kalkmayınız ve adaletli düşünmeyi öğreniniz. Bâkisi hayal ve hüsran..
Soru: Miraç’ta Allah Resulünün(SAV) Hz.Musa ile konuşması ve namazları elli vakitten beş vakte indirmesi hadisesinin aslı var mıdır?
Hz. Peygamber (s.a.v)'in Miraç'ta birçok peygamberle (hepsine selam olsun) ve bu arada Hz. Musa (a.s) ile konuşması ve onun önerisi doğrultusunda namazların 50 vakitten 5 vakte kadar indirilmesi için Rabbü'l-alemin'e (c.c) niyazda bulunması rivayeti sahihtir. Başta el-Buhârî ve Müslim olmak üzere pek çok hadis imamı Miraç rivayeti meyanında bu hadiseyi de aktarmıştır.
Hıristiyanlıkta Teslis inancı
İlk yazılan üç İncilin [Matta, Markos, Luka] hiçbirinde (Teslis)e dair tek bir harf bile yoktu. 4. olarak ortaya çıkan Yunanca Yuhanna incilinde, Yunan filozofu Eflatunun teslis fikri görüldü. Barnabas incilinde Allah’ın bir olduğu bildiriliyor. Kostantin, Eflatunun teslis [Trinite] fikrini yeni İncil’e koydurunca, Papaz Aryüs, (Teslis yanlıştır, Allah birdir, İsa Onun oğlu değil, kuludur) deyince, Hıristiyanlar, onu aforoz ettiler. Aryüs Mısır’a kaçtı ise de, yine kurtulamadı, orada öldürdüler.
Hz. İsa tanrı değildir
Dün bir misyonerle geçen konuşmayı bildirmiştim. Bugün de başka birisinin görüşlerini bildiriyorum. Hz. İsa için tanrı, tanrının oğlu gibi tuhaf şeyler söylüyor.
Misyoner – Babasız insan olmaz. İsa babasız olduğuna göre, tanrı olmasa bile tanrının oğludur.
CEVAP
Babasız doğmak tanrının oğlu olmayı mı gerektirir?
Mis – Bu işte bir harikalık yok mu?
CEVAP
Elbette büyük bir harika bu. Ama bunun çocukla ilgisi ne?
M – Herkes öyle doğmadığına göre, büyük bir ilgisi var demektir.
CEVAP
Büyük ilgi, onu yaratandadır. Yaratılana tanrı veya tanrının oğlu demek yanlış olur.
M – Başka kimse babasız yaratılmadığına göre, onun tanrının oğlu olması niye anormal olsun ki?
CEVAP
Bir misyonerle diyalog
Misyonerler e-maillerle de propagandalarını sürdürüyorlar. Bir misyonere Avrupa’da üç tanrı fikri, gittikçe yerini tek tanrıya mı bırakıyor dedim. Dedi ki:
Misyoner: Biz de tek ilaha inanırız. Tanrının üç sıfatı vardır. Bir bardak suyun da 3 hali var: Sıvı, katı ve buhar. Ama su aynıdır. İşte biz de ilahı böyle biliyoruz. Yani Baba ilah, Oğul ilah, Kutsal ruh İsa. Bu eskiden böyle idi şu anda işleyen ruh İsa’dır. Şimdi biz tanrı olarak tek olan İsa Mesih’e inanırız.
CEVAP
Suyun hali doğrudur. Ama bir tanrı hem baba, hem oğul hem de İsa olur mu? Böyle sıfat, ve vasıf olur mu? Bu vasıf yeni mi çıktı? Tevrat [Ahdi atik = Old testament] üç tanrı var diyor mu?
Hıristiyanlığı bozanlar kimlerdir?
Hz. Adem’den beri gelen Allah’ın dini Hz. İsa’dan sonra nasıl bozuldu? Kim bozdu? Daha önce haram olan şeylerin helal edilmesi nasıl oldu? Üç tanrı inancı nereden geldi?
CEVAP
Bugünkü Hıristiyanlığın esasları
Hz.İsa 30 yaşında iken, Benî İsrail'e peygamber olarak gönderildi. Bozulan Yahudiliğin hükümlerini neshedip yürürlükten kaldırdı. Hz.İsa'ya inanmayan Yahudiler, onu Romalılara şikayet etti. Kudüs'teki Romalıların Yahudi valisi Pilatus, Hz. İsa'nın yakalanıp çarmıha gerilmesini emretti. Havarilerden biri olan Yehuda, onu Romalılara ihbar etti. Askerlerle beraber yerini göstermeye gidince, Allahü teâlâ Yehuda'yı Hz.İsa'nın şekline çevirdi. Askerler aradıkları İsa'nın bu olduğunu sanarak, Yehuda'yı çarmıha gerdiler. O anda Allahü teâlâ Hz. İsa'yı göğe çıkardı.
Arş da sonradan yaratıldı
Hıristiyan taraftarı görünen Yahudiler, Hz. İsa’nın, göğe çıkıp, Allah’ın sağına oturduğu ve Allahü teâlânın gökte olduğu inancını Hıristiyanlığa sokmuşlardır. Hıristiyan İngilizler tarafından uydurulan selefi inanışına göre de tanrı gökte, Hz. Muhammed de sağ tarafında oturmaktadır. Kitabül-Arş isimli kitapta, “Allah Arş’a oturur, yanında Resulullaha da yer bırakır” deniyor. Hıristiyanlarla selefilerin böyle konularda birbirine benzemesi tesadüf değildir. Yahudiler Hıristiyanlığı bozdukları gibi, Hıristiyanlar da Müslümanlığı bozmaya uğraşıyorlar. İstisnasız Ehl-i sünnet âlimlerinin hepsi “Allah mekandan münezzeh” buyuruyor.
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Baba kelimesinin anlamları
Hıristiyanlar niçin Allah’a baba diyorlar. Bir de Peygamber efendimizin dedelerinden olan Hz. İbrahim’in babasına kâfir denir mi?
CEVAP: Kur’an-ı kerimde, Hz. Yakub’a, (Baban İbrahim, İsmail ve İshak) buyuruluyor. (Bekara 133) Bilindiği gibi, Hz.Yakub, Hz. İshak’ın oğludur. Hz. İsmail amcası, Hz. İbrahim ise dedesidir. Demek burada, amcaya da, dedeye de baba denmiştir. Hz. İbrahim’in babası Taruh olduğu halde, amcası ve üvey babası Azer için Kur’an-ı kerimde (İbrahim’in babası) ifadesi geçmektedir. (Enam 74)
Hz. Âdem’e baba dendiği gibi, Hz. Nuh’a da ikinci baba denmektedir. Hadis-i şerifte, (Âdem ile Nuh arasında on baba vardır) buyuruldu. (Taberani)
"Allah gökte" demek küfürdür
Hz. İsa’nın, göğe çıkıp, Allahın sağına oturduğu ve Allahü teâlânın gökte olduğu inancı Hıristiyanlığa sonradan sokulmuştur. Hıristiyan İngilizler tarafından kurulan Vehhabi inanışına göre de tanrı gökte, Hz. Muhammed de sağ tarafında oturmaktadır. Kitabül-Arş isimli Vehhabi kitabında, “Allah Arş’ın üzerinde oturur, yanında Resulullah’a da yer bırakır” deniyor. Hıristiyanlarla Vehhabiliğin bu konuda da birbirine benzemesi tesadüf değildir. Ehli sünnet âlimlerinin hepsi “Allah mekandan münezzeh” buyuruyor.
Ehli kitapla iman birliğimiz yok
Daha önce açıkladığımız gibi, Hz. Musa'nın getirdiği din bozulunca ve Tevrat'ta değişiklikler yapılınca Allahü teâlâ, Hz. İsa'yı gönderdi. Musevilik böylece yürürlükten kalkmış oldu. İsevilik çok geçmeden bozuldu. Pavlos isimli bir Yahudi Hıristiyanlığı iyice bozdu. Ortaya birbirinden farklı inciller çıktı. Aralarında eleme yaparak incil sayısı dörde indirildi. Nihayet, bir daha değişmemek ve hep baki kalmak üzere İslam dini geldi. Bazı cahiller, "Yahudilik de, Hıristiyanlık da hak dindir, onlar da Allaha inanıyorlar. Onlar da cennete gidecektir" diyorlar. Hatta bu işte şahince davranan, ehli kitaba [Hıristiyan ve Yahudilere] kucak açan bir yazar, "Ehli kitapla iman birliğimiz var" diyecek kadar ileri gitti.