Diyalogcuyu sollayan kişi

Bir yazar, sanki azap ayetleri yokmuş gibi, hep rahmet ayetlerini yazarak, Hıristiyanlara kucak açan diyalogcuları geride bırakıyor. Kitap, sünnet, icma ve kıyasa aykırı olarak, mazlum olarak ölen Hıristiyanların şehit olduklarını söylüyor. Şöyle diyor: (Şirke girmemiş, fakat zulümle ölmüş Hıristiyanların bir nevi şehit olduklarını söylemek ayet ve hadislere aykırı değildir. Çünkü Allah’ın rahmeti her şeyi kuşatmıştır.)

CEVAP: Yazarın bu sözü dindeki dört delile [Kur’an’a, sünnete, icmaya ve kıyas-ı fukahaya] aykırıdır. Şirke girmemiş Hıristiyan demek, Müslüman bir kâfir demektir. Kâfirse Müslüman denmez,. Müslümansa kâfir denmez. Bu söz, necasete [pisliğe], temiz necaset demeye benzer. Yani temiz necaset denmez, temiz ise, o zaman necaset değildir. Hıristiyan gayri müslimdir, kâfirdir. Her kâfir şirke girmiştir. Şirke girmemiş olana gayri müslim veya Hıristiyan denmez, o Müslümandır. Şirke girerse kâfir olur. Hangi Hıristiyan Amentü’deki altı esasın hepsine inanıyor ki? Diyalogcu bir yazar da, (Hıristiyanlarla iman birliğimiz, Amentü’de ittifakımız var) diyordu. Ama o mazlum ölen Hıristiyana şehit demiyordu. Hıristiyanlarla aramızdaki inanç farklılıkları çok ise de birkaçını bildirelim:

1- Biz bir Allah’a inanırız. Onlar üç ilaha inanırlar. Hz. İsa’ya tanrının oğlu ve tanrı diyorlar. Onlar melekleri kız gibi görüyorlar, biz ise, meleklerde erkeklik dişilik olmadığını biliyoruz. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki: (Allah ile birlikte başka ilâh edinen cehenneme atılır. Rabbiniz oğulları size ayırdı da kendisi için kız olarak melekleri mi edindi? Elbette vebali çok büyük söz ediyorsunuz.) [İsra 39, 40]
2- Onlar tanrı gökte derler, biz Allah’ı mekandan münezzeh biliriz.
3- Biz semavi kitapların hepsine inanırız, onlar, Kur’an’a inanmazlar.
4- Biz bütün peygamberlere inanırız, onlar, Muhammed aleyhisselama inanmazlar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Bana iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan, mutlaka Cehenneme girecektir.) [Hakim]
5- Biz hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna inanırız, onlar, (Tanrı kötülükleri takdir etmez) derler.

Amentüye inanmayan cennete gider mi? Yazar, Allah’ın rahmeti her şeyi kuşatmış diyerek gavurlara da ahirette rahmet edileceğini söylüyor. Rahman, dünyadaki her mahluka acıyan, Rahim, ahirette yalnız müminlere acıyan demektir. Allahü teâlânın rahmeti, şefkati dünyada müminlere ve kâfirlere, herkese birlikte yetiştiği halde, ahirette kâfirlere merhametin zerresi bile yoktur. İşte üç ayet meali: (Kâfirlerin cami yapmaları ve diğer bütün [iyi] işleri, boşa gidecek, Cehennemde sonsuz kalacaklar.) [Tevbe 17], (Bunlara ahirette yalnız cehennem vardır. Emekleri ahirette boşa gider.) [Hud 15, 16], (Kâfirlerin dünyada yaptıkları iyi işler, çölde görünen seraba benzer.) [Nur 39]

Doğru iman [Ehli sünnet itikadı] şöyledir: Allah’ın azabından emin olmamak, rahmetinden de ümit kesmemek. Dostlarına dost, düşmanlarına düşman olmak. Hz. Zekeriyya şöyle övülüyor: (Korku ile ümit arasında duâ ederdi.) [Enbiya 90]
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Mümin havf ve reca [korku ile ümit] arasında bulunursa, Allahü teâlâ, ona umduğunu verir ve korktuğundan onu emin kılar.) [Tirmizî], (İmanın temeli Mümini sevmek ve kâfiri sevmemektir.) [İ.Ahmed], (İmanın efdali Allah için sevgi, Allah için buğuzdur.) [Taberânî], Cenab-ı Hak, Hz. İsa’ya buyurdu ki: (Yer ve göklerdekilerin ibâdetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve kâfirlere düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz.) [K.Saadet]

07072002

Diyalogcuyu sollayan kişi yorumları

  • Image Description
    misafir
    25.04.2009

    “… Şiddet-i şefkat ve rikkatten, bu kışın şiddetli soğuğuyla beraber mânevî ve şiddetli bir soğuk ve musibet-i beşeriyeden biçarelere gelen felâketler, helâketler, sefaletler, açlıklar şiddetle rikkatime dokundu. Birden ihtar edildi ki:

    “Böyle musibetlerde kâfir de olsa hakkında bir nevi merhamet ve mükâfat vardır ki, o musibet ona nispeten çok ucuz düşer. Böyle musibet-i semaviye mâsumlar hakkında bir nevi şehadet hükmüne geçiyor.

    “Üç dört aydır ki, dünyanın vaziyetinden ve harbinden hiçbir haberim yokken, Avrupa’da, Rusya’daki çoluk çocuğa acıyarak tahattur ettim. O mânevî ihtarın beyan ettiği taksimat bu elîm şefkate bir merhem oldu. Şöyle ki:

    “O musibet-i semaviyeden ve beşerin zâlim kısmının cinayetinin neticesi olarak gelen felâketten vefat eden ve perişan olanlar, eğer on beş yaşına kadar olanlar ise, ne dinde olursa olsun şehit hükmündedir. Müslümanlar gibi büyük mükâfat-ı mâneviyeleri, o musibeti hiçe indirir.

    “On beşinden yukarı olanlar, eğer mâsum ve mazlum ise, mükâfatı büyüktür, belki onu Cehennemden kurtarır. Çünkü âhirzamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammedîye (a.s.m.) bir lâkaytlık perdesi gelmiş. Ve madem âhirzamanda Hazret-i İsâ’nın (a.s.) din-i hakikîsi hükmedecek, İslâmiyetle omuz omuza gelecek. Elbette şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i İsa’ya (a.s.) mensup Hıristiyanların mazlumları çektikleri felâketler onlar hakkında bir nevi şehadet denilebilir. Hususan ihtiyarlar ve musibetzedeler, fakir ve zayıflar, müstebit büyük zâlimlerin cebir ve şiddetleri altında musibet çekiyorlar. Elbette o musibet onlar hakkında medeniyetin sefahetinden ve küfranından ve felsefenin dalâletinden ve küfründen gelen günahlara keffaret olmakla beraber, yüz derece onlara kârdır diye hakikatten haber aldım, Cenab-ı Erhamürrâhîmine hadsiz şükrettim. Ve o elîm elem ve şefkatten tesellî buldum.”

  • Image Description
    misafir
    16.06.2009

    Şiddet-i şefkat ve rikkatten, bu kışın şiddetli soğuğuyla beraber mânevî ve şiddetli bir soğuk ve musibet-i beşeriyeden biçarelere gelen felâketler, helâketler, sefaletler, açlıklar şiddetle rikkatime dokundu. Birden ihtar edildi ki:

    “Böyle musibetlerde kâfir de olsa hakkında bir nevi merhamet ve mükâfat vardır ki, o musibet ona nispeten çok ucuz düşer. Böyle musibet-i semaviye mâsumlar hakkında bir nevi şehadet hükmüne geçiyor.

    Bu konuda ve buna benzer örnekleri BEDİUZZAMAN nın bu görüşü hakında nediyorsunuz .Gerçekten bu Bediuzzama ait midir.