şirk
Bir misyonerle diyalog
Misyonerler e-maillerle de propagandalarını sürdürüyorlar. Bir misyonere Avrupa’da üç tanrı fikri, gittikçe yerini tek tanrıya mı bırakıyor dedim. Dedi ki:
Misyoner: Biz de tek ilaha inanırız. Tanrının üç sıfatı vardır. Bir bardak suyun da 3 hali var: Sıvı, katı ve buhar. Ama su aynıdır. İşte biz de ilahı böyle biliyoruz. Yani Baba ilah, Oğul ilah, Kutsal ruh İsa. Bu eskiden böyle idi şu anda işleyen ruh İsa’dır. Şimdi biz tanrı olarak tek olan İsa Mesih’e inanırız.
CEVAP
Suyun hali doğrudur. Ama bir tanrı hem baba, hem oğul hem de İsa olur mu? Böyle sıfat, ve vasıf olur mu? Bu vasıf yeni mi çıktı? Tevrat [Ahdi atik = Old testament] üç tanrı var diyor mu?
Baba kelimesinin anlamları
Hıristiyanlar niçin Allah’a baba diyorlar. Bir de Peygamber efendimizin dedelerinden olan Hz. İbrahim’in babasına kâfir denir mi?
CEVAP: Kur’an-ı kerimde, Hz. Yakub’a, (Baban İbrahim, İsmail ve İshak) buyuruluyor. (Bekara 133) Bilindiği gibi, Hz.Yakub, Hz. İshak’ın oğludur. Hz. İsmail amcası, Hz. İbrahim ise dedesidir. Demek burada, amcaya da, dedeye de baba denmiştir. Hz. İbrahim’in babası Taruh olduğu halde, amcası ve üvey babası Azer için Kur’an-ı kerimde (İbrahim’in babası) ifadesi geçmektedir. (Enam 74)
Hz. Âdem’e baba dendiği gibi, Hz. Nuh’a da ikinci baba denmektedir. Hadis-i şerifte, (Âdem ile Nuh arasında on baba vardır) buyuruldu. (Taberani)
Diyalogcuyu sollayan kişi
Bir yazar, sanki azap ayetleri yokmuş gibi, hep rahmet ayetlerini yazarak, Hıristiyanlara kucak açan diyalogcuları geride bırakıyor. Kitap, sünnet, icma ve kıyasa aykırı olarak, mazlum olarak ölen Hıristiyanların şehit olduklarını söylüyor. Şöyle diyor: (Şirke girmemiş, fakat zulümle ölmüş Hıristiyanların bir nevi şehit olduklarını söylemek ayet ve hadislere aykırı değildir. Çünkü Allah’ın rahmeti her şeyi kuşatmıştır.)
Kendini büyük görme hastalığı
Kibir, kendisini başkasından üstün görmektir. Hadisi şerifte buyuruluyor ki:
(Kibir, hakka, razı olmamak ve insanları küçük görmektir.) [Müslim]
Fudayl bin İyad hazretleri “Tevazu, ister cahilden, ister çocuktan duyulsa da hakkı tereddütsüz kabul etmektir” buyuruyor. Kabul edemeyen kibirlidir. Kibirli, kendini başkasından üstün görmekle, kalbi rahat eder. Burada başkasını düşünmez. Kendini ve ibadetlerini beğenir. Kibir; kötü huydur, haramdır. Allahı unutmanın alametidir. Çok kimse, bu kötü hastalığa yakalanmıştır. Kibirli olan, salih insan olamaz. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Kalbinde zerre kadar kibir olan Cennete giremez.) [Müslim]
(Yiyin, için, giyinin ve sadaka verin, fakat israftan ve kibirden sakının.) [İ. Mace]
Ehli kitapla iman birliğimiz yok
Daha önce açıkladığımız gibi, Hz. Musa'nın getirdiği din bozulunca ve Tevrat'ta değişiklikler yapılınca Allahü teâlâ, Hz. İsa'yı gönderdi. Musevilik böylece yürürlükten kalkmış oldu. İsevilik çok geçmeden bozuldu. Pavlos isimli bir Yahudi Hıristiyanlığı iyice bozdu. Ortaya birbirinden farklı inciller çıktı. Aralarında eleme yaparak incil sayısı dörde indirildi. Nihayet, bir daha değişmemek ve hep baki kalmak üzere İslam dini geldi. Bazı cahiller, "Yahudilik de, Hıristiyanlık da hak dindir, onlar da Allaha inanıyorlar. Onlar da cennete gidecektir" diyorlar. Hatta bu işte şahince davranan, ehli kitaba [Hıristiyan ve Yahudilere] kucak açan bir yazar, "Ehli kitapla iman birliğimiz var" diyecek kadar ileri gitti.
Tutku Tutukluk yaptı
“The Passion of the Christ” filmi üzerine “Ibrahimi Dinlerde Mesih’in Dönüsü” kitabinin yazari Dr. Sami Baybal Ile yapilan söylesi:
Mell Gibson’in yönettigi ‘Tutku’ filmi Hristiyan dünyasi ile Yahudilik arasindaki eski sorunlari yeniden gündeme getirdi.
Gösterime girmeden aylar önce tartisilmaya baslanan ‘Tutku’ filmi, Hz. Isa’nin Yahudiler tarafindan öldürüldügü tezini isliyor. Papaligin onayladigi filmi, Museviler asiri buluyor.
Konu semavi dinler olunca Islam dünyasi da tartismalara katildi. Film henüz Türkiye’de gösterime girmemesine ragmen simdiden Anti-semitizm tartismalari aldi basini gidiyor.
İSA "aleyhisselam" PEYGAMBERDİR, ONA TAPILMAZ
Büyük islâm âlimi, (Tefsîr-i kebîr) ve çeşidli kıymetli kitâbların sâhibi, İmâm-ı Fahreddîn Râzî “rahmetullahi aleyh” Âl-i imrân sûresinde, altmışbirinci âyet-i kerîmeyi tefsîr ederken buyuruyor ki:
Hârezm şehrinde idim. Şehre bir papazın geldiğini ve hıristiyanlığı yaymak için çalışdığını işitdim. Yanına gitdim. Konuşmağa başladık. Bana, (Muhammed aleyhisselâmın Peygamber olduğunu gösteren delîl nedir?) dedi. Şu cevâbı verdim:
İSA "aleyhisselam" İNSAN İDİ, ONA TAPILMAZ
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimize, Necrândan bir hıristiyan hey’eti gelmişdi. Necrân, Hicâz ile Yemen arasında bir şehr idi. Bunlar, altmış süvârî olup, içlerinden yirmidördü büyükleri idi. Bunların içinde üçü en büyükleri idi. Reîsleri Abdülmesîh idi. İçlerinden Ebülhâris bin Alkama, en âlimleri idi. Âhır zemân Peygamberinin alâmetlerini İncîlde okumuş idi. Fekat, dünyâ mevkı’ini, şöhretini sevdiği için müslimân olmıyordu. Çünki, ilmi ile meşhûr olup, kayserlerden ikrâm görür, birçok kiliselere emr verirdi. Medîneye gelip, ikindi nemâzından sonra, Mescid-i şerîfe girdiler. Üstlerinde süslü papas elbiseleri vardı.
KÜFÜR ve ŞİRK
Küfür kelime olarak "örtmek" demektir. Dinî literatürde ise Hz. Peygamberi Allah'tan getirdiği şeylerde yalanlayıp, onun getirdiği kesinlikle sabit dinî esaslardan bir veya birkaçını inkar etmek anlamına gelir.
Sözlükte "ortak kabul etmek" anlamına gelen şirk, terim olarak Allah Teala'nın ilahlığında, isim, sıfat ve fiillerinde, eşi, dengi ve ortağı bulunduğunu kabul etmek demektir. Müşrikler Allah'ın varlığını inkar etmezler. O'ndan başka ilah olduğunu kabul edip, onlara da taparlar veya isimleri, sıfatları, irade ve otorite sahibi olması açısından Allah'a eşdeğer güç ve varlıklar tanırlar.
BÜYÜK GÜNAH KAVRAMI
Arapça'da kebîre (çoğulu kebair) kelimesi ile ifade edilen büyük günah, bozgunculuğa sebep olan, hakkında tehdit edici bir nas (ayet ve hadis) bulunan, işleyenin dünyada veya ahirette cezalandırılmasına sebep olan büyük suçlar ve davranışlara denir.
HRİSTİYANLIKTA PEYGAMBERLİK ANLAYIŞI
Hristiyan kaynaklar iyice incelenince bu dindeki peygamberlik anlayışının, diğer ilâhî dinlerin peygamberlik anlayışından çok farklı olduğu görülür. Vahiy meselesinde izah edildiği üzere, Hristiyanlıkta Hz.İsa'nın sadece sözleri değil, bizzat kendi varlığı ve mevcudiyeti de vahiy kabul ediliyordu. Böyle olunca bu dinde Hz.İsa, bir peygamberden çok, bir ilâh olarak kabul edilmektedir. Hristiyanlığa göre Hz.İsa, bir insan peygamber değil, insan suretine girmiş bir ilâhtır. O, belki bir vahiy almaktadır, ancak baba Allah, onun vücuduna hulûl ettiğinden ve onunla bütünleştiğinden o da ilâhlaşıyor ve kendi kendine vahyeden durumuna geliyor. Hristiyanlar, Hz. İsa'nın, Hz.Muhammed ve Hz. Musa gibi vahiy aldığını kabul etmiyorlar.
Abdullah bin Sebe kimdir?
Müslümanlar arasında Eshab-ı kiram düşmanlığını ilk aşılayan Yahudi dönmesi Abdullah bin Sebedir, “Sebeiyye” denilen sapık yolun kurucusudur.
KÜÇÜK KÜFÜR, ŞİRK, NİFAK
Efendimiz; şirk koşmama, hırsızlık yapmama, zina etmeme, evlatları diri diri gömmeme, iftira atmama, maruf üzere isyan etmeme üzere biat alırken şöyle buyurdular: "Bunlara kim riayet ederse onun mükafatı Allah'a aittir. Bunlardan birini işleyen olur da dünyadayken cezalandırılırsa, o ceza keffaret olur. Kim de bir günahı işler ve Allah (cc) onu örterse durumu Allah'a kalır. Dilerse afv, dilerse ceza ile karşılık verir. " (Buhari, Ubade b. Samit'den)
Bu, günahın dinden çıkarmayacağına apaçık bir delildir.
Küçük küfr ve şirk denilen hadise kişiyi cehennemde ebedi bırakacak şekilde dinden çıkarmaz. Sadece belli bir azaba müstehak kılar.
Mesela; "Kim Allah'ın dışındaki şeyler adına yemin ederse şirk koşmuş olur." (Ebu Davud)