Zehirli | Konular | Kitaplar

MUSTAFA İSLAMOĞLU

Konu ile ilgili yorumlar 5. sayfadasınız.
Konuya tekrar dönmek ya da konuyu okumak için buraya tıklayınız.

262 yorum 5. sayfa

islamoğlu

This comment has been moved here.

01.03.2009 - misafir

s.a

s.a.
tesadüfen girdğim bu sitede böyle bir yazı ile karşılasşınca çok şaşırdmm m.islamoğlunu dinler ve grşlerini beğenrm.böyle şiddetli ve hararetli bir şekilde karşısında durulması benim aklıma başka sorular getirdi.inş rabbimden dileğim niyetlerin salih olması...önce kendimizi sorgulayalmm sonra inanın başkasına zaman kalmayacak.
selametle...

01.03.2009 - misafir

kardeş Allah senden razı

kardeş Allah senden razı olsun. bir bilgi yarışması vardı. tabi ben de katıldım. konu Mustafa islamoğlu nun üç muhammed kitabı idi. 10 tl verip aldım. başladım okumaya. keşke okumaz olsaydım. insan ancak bu kadar cahil olabilir. peygamber(a.s.m) i normal insan seviyesine indirgemek için cünüp namaz kıldırdığı rivayetlerine yer vermiş. hem de ebu Hureyre(r.a) den nakletmiş. neyse kitabı okumaya devam ettim. tabi yanlışlarının altını okurken hep çiziyorum. öyle bir tokat yedim ki anlatamam. 3 gündür hastayım. hala kalkamadım. kitabı hemen bıraktım. en kısa zamanda yakacam. ben bunların bu kadar mezhepsiz olduğunu tahmin etmiyordum. Allah(c.c) hidayet versin.

01.03.2009 - sungur

birbirinizle uğraşmayın

birbirinizle uğraşmayın eğer yanlışı varsa Allah belasını verir.ya sen haksızsan be adam

03.03.2009 - misafir

mustaf islamoğlu

mustafa hocanın anlaşılamadığını düşünüyorum buda normaldir klasik anlatılımlar zihinlere çivi gibi çakılmış bunların yerinden çıkması elbette zordur zaman lazım Peygamberlik Muhammed sav le son bulmuştur ama Son alim diye bir şey yoktur Farklı açılımlar olacaktır elbette ilmin sınırı yoktur daha çok alim gelecek ve onlardanda istifade edeceğiz

Yarın hesabını veremeyeceğiz sözleri söylemeyelim allahatan korkalım.......

04.03.2009 - ruberu

tartışma uslubu

s.aleykum
Biz Müslümanlar, aramızdaki her konudaki meselelerin çözümünü elbette konuşacağız.Ancak bu kardeşlik hukukunu ihlal etmemeli. Mustafa İslamoğlu Hocamın birkaç kitabını okumuştum.Gayet ilmi olarak meseleleri irdelemiş, olayları; mezhep, meşrep, cemaat,gözlüğü ile değil de sadece Kur'an ve mütevatir sünnetler ışığında değerlendirdiği için bize farklıymış gibi gelebilir. İslami Hareket Anadolu isimli kitabında; Birçoğumuzun belki de fazla haberdar olmadığı, Yakın tarihimizden birçok olayı bu kitapta anlatmış. Mesela 31 Mart vakası. İttihad ve terakki nin Osmanlı'nın yıkılışına nasıl zemin hazırladığı , Günümüz ergenekoncularının yaptığı gibi birçok fitne fesat faaliyetleri çevrildiğini belgeleriyle yazmış. İnsan dehşete düşüyor.Bulabilirseniz okumanızı tavsiye ederim. Yürek Devleti, İmamlar ve Sultanlar da güzel eserler.Okumaya devam edecem inşallah.
Tefsir veya meal çalışmalarına gelince, Bu çalışmalarından dolayı kendisine Allah razı olsun diyorum. Tefsir veya meal yazmak çok mesuliyetli bir iştir. Bir müslümanın bu tür çalışmalarını takdir etmek gerekir. Hocamın ilmi seviyesi bu mesuliyeti kaldıracak güçtedir.

Bir de yorumlardan anladığım kadarıyla, Peygamberimizin yeterince övülmediğinden bahsetmiş.Peygamberimizi övmek demek getirdiği mesajı anlamak sonra yaşamak demektir.Yoksa saçını sakalını toplamak kutsamak törenler düzenlemek, bir müslamana birşey kazandırmadığı gibi, bu samimi bir harekette olmaz.Kelime-i Tevhide zıt şeylerdir zaten.
Aynı şekilde Kur'anı Kerimi çok yüceltip duvara asmanın Kur'anı yüceltmek sayılmayacağı gibi. Onun için olayın böyle fiziki boyutlarıyla olayın fetişizm yönüne kafa yormak yerine O yüce kitabın ve Allah Resulunun insanlığa getirdiği mesajın içeriğine bakmalıyız. Şimdi bu konularda birçok ayetler, hadisler, deliller serdetmek mümkündür. Ancak bu yorum köşesinde fazla anlaşılamayabilir.
Yani, kısaca Eleştiren kardeşler, konuyla ilgili diğer alimlerin kitaplarına da müracaat edip, araştırma yapabilirlerse,daha sıhhatli bakış açısına sahip olurlar inancındayım.
Mezhep konusunda da bayağı eleştiri yapılmış.Mezhepsiz demek çok kestirme bir ifade.İslam tarihinde yüzlerce mezhep ve mezhep imamı vardır. Ancak günümüze kadar bunların takipçileri kalmamış veya siyasi çekişmeler nedeniyle yok edilmişler. Günümüze kadar sayıları azalmıştır. Ben İnanıyorum ki Mustafa hocam da bir İslami mezhebi taklit ederek ibadetlerini yapıyor. Ama genel konuşması nedeniyle mezhepsiz olarak algılanıyor. Yani Hocam mezhebi taklit ediyor ama mezhepçilik yapmıyor kanaatindeyim. Müslüman da mezhepsiz olmamalı ama mezhepçilik de yapmamalı diyorum.

Bu konuda Mustafa İslamoğlu Hoca’nın bir roportajdaki şu dikkat çekici tespitler konumuzla alakalı;
“Bu ümmet geçmişte mezhep çekişmelerini yeterince yaşamadı mı ? Yani Şia’dan ne kadar nefret ederseniz takvanız o kadar artar diye bir şey mi var? Ben böyle bir şeye inanmıyorum. Ehl-i Beyt mektebin inde bu ümmetin bir parçası olduğuna inanıyorum. Bu ümmetin vahdetine inanıyorum. Ümmetimizin bir tek ümmet olduğuna inanıyorum. Bu vahdeti sağlayamadan bizim başarının rüyasını göremeyeceğimize inanıyorum. Mezhep savaşlarıyla bu ümmetin harcadığı değerlerin tarih boyunca başımıza bela olduğuna inanıyorum. Onun için mezhep ihtilafına mezhep holiganlığına mezhep savaşına hayır diyorum. Dolayısıyla Ehlisünnetiyle Şia’sıyla bu ümmetin İslam ümmeti olduğunu kıblesinin Rabbi’nin Peygamberinin ve Kitabının bir olduğunu ihtilafınsa teferruatında olduğunu düşünüyorum bende böyle düşünüyorum. Bunu böyle bilirsiniz. Bunu böyle söyleseniz iftira olmaz. Ama bundan öte bir şey iftira olur.”

Filistin ve Gazzede ki katliam hepimizce malum;
Daha birhafta öncesinde Mısırda düzenlenen Gazze konferansında ; Amerika ve İsrail hizmetçisi olan Suudi prensi Dışişleri Bakanı Suud el Faysal, “Arap ülkelerini İran'a karşı ortak cepheye çağırdı. Şimdi soralım bu Amerika ve İsrail hizmetçisi adamın Sünnilikle bir ilgisi var mı? Bu herif Sünni olsa ne olur, Budist olsa ne olur.Hanefi olsa ne fark eder. Bu tavrıyla İsrail karşısında İslam ümmetini aşağılamış olmuyormu.

Evet Müslümanlar aklımızı başımıza devşirelim. Hücumlar İslama ve müslümanlaradır. Bu hücumları da bertaraf etmenin yolu Hz.Muhammed'e (SAV) gerçekten ümmet olmaktan geçer.
Allaha emanet olunuz.

10.03.2009 - muvahhid

sayın mustafanın sonu...

Peyganberi öven sahabe efendilerimize "bunlar peyganbere karizma katmak için söylediler" diyorsun.

Hz Muhammed s.a.v öğmek ne zaman karizma katmak oldu sayın musafa bey.? Takke düşüyor kel aralanıyor..Gerci sen takke kullanmazsın. Şia ..özür , ehli beyt okulu kızar sana .. İran tv için verdiği paraları helal etmez sonra

16.03.2009 - misafir

tas olda bas yar

sa.
müminin bile bile kasti olarak hata yapacagini daha ogrusu hatasinda inad edecegini zannetmiyorum.
mustafa islamoglu hakkinda bildiklerinizi lütfen tartin. onu düsmanindanmi yoksa dodtundan mi dinlediniz?
düsmani insani pek hos anlatmasa gerek! elimizi kalbimize koyup RABBIM HEPIMIZI TEKRAR DIRILTECEGIN GÜNDE BENI UTANDIRMA. diyelim. mustafa islamoglu bir beserdir yanilabilirde. bir insani tanimadan hüküm vermeyelim. kafamizdaki Muhammed as. idolunu silip Allahu tealanin bizim icin gösterdigi Muhammed as. örnegini alalim. O Peygamberki ABESE sure-i celilesi ile tabiri caizse Rahman tarafindan azarlandi. Rabbimizin bize demek istedigi Sen bir insansin ey Muhammed; ama nasil bir insan. DAHA PEYGAMBERLIGINDEN ÖNCE EN YÜKSEK AHLAK SAHIBI BIR INSAN:
samimi düsün ve cevap ver:SU ZAMANA KADAR RASULULLAHI SÖZ ILE ÖVMEKTEN BASKA NE YAPTIK: O ISE ÖVÜLMEK DEGIL TAKIP EDILMEK ISTIYORDU: mustafa islamoglu nun 3Muhammed kitabinda da anlattigi budur Tabi kalbi acik olana...

16.03.2009 - elif

yanlisliklar üstüne

mustafa islamoglunun hatasiz oldugunu savunmuyorum ama buda ne demek siiligi savunup sunniligi karaliyor.
insanin söyledigini yazin. sözlerimizin esiriyiz unutmayin. bütün müslümalar kardestir hatalariyla, sevaplariyla..
imamlar bazen hata yapar 1, dogru karar verir 2 sevap alir. yani her halükarda allah tarafindan azarlanmaz, niyet önemlidir. peki senin niyetin ne?
bir insani tanimadan karar vermeyin. mustafa islamoglu zamaninin üstadlarindandir.

16.03.2009 - misafir

yazık....Kur'an tefsiri

yazık....Kur'an tefsiri yapan bi insanın sesinden rahatsız olmak çok manidar...dikkat edin ahirette ebu cehil komşunuz olmasın

16.03.2009 - misafir

reddiyeye reddiye

reddiyeye reddiye
Selamun aleyküm cümle kardeşlerim
Aslında ben bu konuda hiç bir yorum yapmamayı düşünüyor idim fakat dün elime tutuşturulan bir dergide(kasr ı Arifan isimli)okuduğum Mustafa İslamoğlu 'na reddiye başlıklı yazı beni buna mecbur kıldı.Ben cahiliye dönemini de yaşamış bir insan olmamdan dolayı bir çok konuya çift boyutuyla bakabilme avantajına sahibim(cahiliye her ne kadar iyi olmasada)Bu sebeple bu zatın bu reddiyeyi niçin yazdığını ve bu mevzuyu hangi sebebe mebni olarak uzattığını bilmekteyim.Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Mustafa hocayı 3 4 yıldır takip etmeme rağmen kendimi ona nisbet etmem hocanında kendini nisbet ettiği kapıya KUR AN IN KAPISINA nisbet ederim.Fakat hocamdan çok şey öğrendiğimide iftihar ederek söylüyorum.O bana kur an ı nasıl anlamam gerektiği konusunda çok formuller verdi.Bu sebep ile kendisine duacıyım.
Şimdi gelelim bu zatın reddiyesine benim gibi henüz kur an ın ilkokulunun 4. sınıfına giden bir yeni yetme bile bu reddiye yi okuduğunda bidayetinden nihayetine kadar bir dolu yanlışı(geleneksel inanıştaki)tesbit edebilmişse bu yazı sahiden de vahim bir yazıdır.Ben bu reddiyenin sadece zirve sayılabilecek ve hatta birçok müslüman tarafından da kayıtsız şartsız iman edercesine inandığı bir kaç konuyu açıklığa kavuşturmayı deneyeceğim inşaallah.Bunun neticesinde de diğer (rivayet vs)meselelere nasıl bakmamız gerektiğine belki bir kapı aralamış oluruz.
Bu zat reddiyesinde Allah 'ın elçisini yüceltme ve güya (kendi ifadesiyle)Hz.Peygamber 'in ırzını ve haysiyetini korumak için diyor ki; Resulullah bizim gibi bir beşer değildir. Bu sözün ardından da adeta kendi kendini tekzip edercesine Kehf suresinin 110. ayetinde geçen ifadeyi de 'AMA ' kaydını düşerek izale etmeye çalışıyor.
Allah 'ın elçisini yüceltme adına kaleme aldığı reddiyesinin devamında diyor ki; Peygamber asla bizim gibi bir beşer değildi çünkü o parmaklarının arasından yüzbin kişilik orduya yetecek su çıkaran iki kişilik yemeği bin kişiye yedirip hepsini doyuran bir Peygamber idi
Ben reddiyenın sadece bu kısmına dair(ki bu rivayetler herkesin bilip neredeyse iman ettiği rivayetlerdir!)ufak bir itiraz edecek ve yorumu akıl sahiplerine bırakacağım.Şöyle ki hepimizin ittifakla bildiği gibi mekke müşrikleri Hz.Peygamberi ve ona iman eden bir avuç mümini mekkenin kenarında bir mahalleye hapsedip onların açlıktan susuzluktan yokluktan ve en nihayetinde de yılgınlıktan dinlerini terketmelerini amaçlamış ve bu durum yaklaşık ikibuçuk sene devam etmişti.Burada hapsolunan müminlerin çoluk çocuğunun feryatları mekkenin içlerine kadar ulaşmış ve bu duruma bazı müşrikler bile tahammül edemeyip akrabalık bağlarını bahane ederek kılıç zoruyla boykota son verdirmişlerdi.Şimdi soruyorum akıl sahiplerine!Allah Rasulu madem ki parmaklarının arasından yüzbin kişiye yetecek su akıtıyor iki kişilik yemeği bin kişiye yediriyordu da bu boykot sırasında niçin bundan yararlandırmadı yokluk içindeki ashabını?Ne yani yoksa yeryüzünün en merhametlisi bu duruma imkanı olduğu halde seyircimi kaldı? Ve yine tebuk seferine çıkan ordu ki bu ordunun ismine bile zorluk ordusu dendi.Orduyu hazırlamak binbir güçlükle mümkün olabildi ve bu zorlu yolculukta islam ordusunun güzide askerleri kurtlu suları ancak sınırlı miktarda ki hurmaları katık ederek içmek zorunda kalmadılar mı?Cenab ı Hakk bile bu zorluğun boyutlarını mübarek Tevbe suresinde bizlere bildirmiştir.Yine soruyorum akıl sahiplerine Allah 'ın elçisi yine oradaydı niçin böyle bir imkanı olduğu halde müminler için kullanmayıp onları desteklemedi?Öyle ya parmaklarının arasından yüzbin kişiyi suvaracak su akıtma imkanını daha az sayıda ki ashabı için elzem olmasına rağmen neden yapmadı?
Ben daha başka birşey söylemeye gerek duymuyor ve taktiri akıl sahiplerine bırakıyorum.
NOT:Olaylara böyle bakabilmeyi nasip eden Rabbime hamd ediyor ve buna vesile kıldığı KUR AN 'ı KERİM 'i de hayatımızdan eksik etmemesini niyaz ediyorum.

17.03.2009 - Murat Tokgöz

Scrabblé

SUAL : Hayızlı kadın isterse oruç tutabilir mi?

“Adet halindeyken oruç tutabilir miyim, dinen bir sakıncası var mıdır?”

Müctehid İmâm Mustafa İslamoğlu Hazretleri’nin resmî sitesindeki cevâbı :

CEVAP: Bu Hz Aişe'nin kendi yaklaşımını aktardığı bir hadise dayanılarak tüm imamlarımız tarafından bir ruhsat olarak değil sanki bir yasak olarak değerlendirildi Allah’u alem bizim konuyu Kur'an ekseninde yeniden tarayarak vardığımız sonuç o ki, vahye göre hayız "ezen" yani "rahatsızlıktır". Hasta bir kimsenin orucunu isterse erteleyebileceği ve gününe gün kaza edeceği, istemezse ertelemeyeceği hükmü ise Bakara 184'ün açık hükmüdür Bu sorunuzun cevabını ben değil Kur'an böyle vermiştir Ona sorup cevabını aldınız

Cevap metninin Aklî Denge tahlili : Lütfen aklınızı dört açarak okuyunuz :

1. İlk cümlenin tahlil ve tedkiki :

Bu
(“Bu” demekten kasıt : bu mesele, yani âdet kanaması gören kadının oruç tutamayacağı hükmü)
Hz Aişe'nin (ki kendisi Mü’minlerin Vâlidesi ve İnsanların ve Cinlerin Efendisi olarak, Âlemlere rahmeten gönderilen Muhammed Mustafâ (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Zevce-i Tahîresi’dir Radiyallâhu anha ve Ebû Bekr-i Sıddıyk Efendimiz’in kızıdır Radiyallâhu anh)
kendi yaklaşımını aktardığı bir hadis’e dayanılarak
(demiş, yani Hazret-i Âişe Vâlidemiz’in kendi yaklaşımı demekten kasıt şu oluyor :
Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Zevce-i Tahîresi’nin bu konudaki GÖRÜŞü imiş. Peki bu kadar YÜCE bir insanın İSÂBETsiz olması MÜMKÜN olmayan görüşü nereye dayanıyormuş : bir hadise, yâni Muhammed Mustafâ (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in (-ki O her ne söylemişse hiç birisi kendi kafasından değildir) mübârek Hadis-i Şerifleri’ne dayanarak bu GÖRÜŞ’e göre oruç tutmamış.

<< O, nefsânî bir arzudan dolayı konuşmaz! O(nun söyledikleri),
ancak (Allâh-u Te’âlâ tarafından Cebrâil (aleyhisselâm) vâsıtasıyla kendisine) vahyedilmekte olan bir vahiydir.>> en-NECM Sûresi : 3-4

tüm imâmlarımız tarafından
(demiş, yâni tek bir imâm bile eksiksiz olarak bu şekilde hüküm beyân etmişler)
bir ruhsat olarak değil sanki bir yasak olarak değerlendirildi
(demiş, yani, İslâm Âlemi’nde bildiğimiz, gelmiş-geçmiş ne kadar YÜCE şahsiyetler var ise,
ki başta Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem olmak üzere, Zevce-i Tâhirât, Ehl-i Beyt, Sahâbe-i Kirâm, Hulefâ-yı Râşidiyn (4 Halife), Müctehid İmâmlar (4 Hak Mezheb İmâmları), Asr-ı Saadet’te yaşayan bütün Müslümanlar, onlardan sonra gelen Tâbiiyn nesli, onlardan sonra gelen Tebe’üt Tâbiiyn nesli ve Selef-i Sâlihiyn nesli, daha sonra gelen bütün Şeriat ve Tarikat ulemâsı ve bütün kadılar, mollalar, müderrisler, şeyhler, şeyhülislâmlar ve Halifeler dâhil bütün İslâm Âlemi “âdet kanaması geçirmekte olan bir kadının oruç tutamayacağı” husûsunda HEP berâber aynı GÖRÜŞü beyân etmişler ve bu şekilde de değerlendirmişlerdir!

2. İkinci cümlenin tahlil ve tedkiki :

Allah’u âlem (demiş, yani “Allah biliyor ya” diye cümleye başlamış,
bizim konuyu Kur'an ekseninde yeniden tarayarak vardığımız sonuç o ki, (demiş, lâkin 1inci cümlede “tüm imâmlarımız tarafından” demiş ve böylece geriye kendisinden başka HİÇ kimsenin kalmadığını beyân etmişti. 2nci cümledeki “biz” zamirinden kasdediden kişiler KİM’ler acabâ bilemiyoruz?
konuyu Kur'an ekseninde tarayarak (demiş, hâlbuki başta Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ve gelmiş-geçmiş bütün İslâm Âlimleri’nin bu konuyu Kur’ân’dan başka bir eksen üzerinde mi taradıklarını zannediyor acabâ? Bu derece gaflet olamaz!
yeniden tarayarak vardığımız sonuç o ki, (demiş, yani, eskilerin taradıklarını bir kenara bırkarak, biz bu konuyu YENİDEN taradık ve kendi kanaatimize göre şöyle bir sonuca vardık, demiş. Bakalım, kendisinden önce HİÇ kimsenin varamadığı bu YENİ sonuç ne imiş) :
vahye göre hayız "ezen" yani "rahatsızlıktır". (demiş, vahye göre demek : Allah’ın vahy’ettiği hükmün, Hadis-i Şerifler’e veya Rasûlullah’ın uygulamalarına göre mânâsına değil : doğrudan lügat mânâsına bakarız demek istiyor. Yâni, “Kur’ân Müslümanı” anlayışı çıkıyor ortaya.

Bir elde Kur’ân ve diğer elde de Arabî sözlük, oradan beğen-beğen mânâ ver, anlam çıkart, yorum yap, kelime oyunu oyna! Siz TEFSİR ilmini ingilizlerin “scrabblé” oyunu mu zannettiniz! “Bize Hadis, Sünnet, İcmâ lâzım değil : biz Kur’ân’a bakarız, Kur’ân’da yoksa, bizim için de bir kıymeti yoktur” diyen zihniyetin sinyalleri geliyor alttan : anlayana.

Ammâ ve lâkin, şurasını çok budalaca atlayıp geçiyor ki, Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kendi Kalb-i Şerifleri’ne vahyolunan bu âyetlere bakmayı bilmedi mi? Yoksa vahy olunan emre TERS bir uygulama mı sergiledi? Ya da, mübârek hanımlarının ve sahâbî mü’min hanımefendilerin vahye TERS düşen uygulamaları yapmalarına göz mü yumdu? Onlar, m. isyanoğlu kadar vahye bakmayı bilemediler mi? ALLAH’ın âyetlerini okuyan Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) acabâ hangi meseleyi vahy’den başka bir şeyin ekseninde değerlendirmiş olabilir ki? Pes doğrusu!)

<< Onlar (Rablerinden önce söz söyleyerek veya O’ndan emir almadan bir kelâm sarf ederek) sözle O’nu geçmezler. Zâten onlar sâdece O’nun emriyle iş yaparlar.(Emrolunmadıkları şeyi aslâ yapmazlar.)>> el-ENBİYÂ Sûresi : 27

Hasta bir kimsenin orucunu isterse erteleyebileceği ve gününe gün kaza edeceği, istemezse ertelemeyeceği hükmü ise Bakara 184'ün açık hükmüdür (demiş, işte âyet :

<< Sayılı bir takım günleri (oruçlu geçirmeniz size farz kılınmıştır)! Ama, içinizden her kim(, oruç kendisine zarar verecek derecede) hasta yâhut (seferî) bir (mesâfeye) yolculuk üzere olursa, (bu hâlde oruç tutmayabilir, ancak tutmadığı günler yerine, hastalık ve yolculuk dışındaki) diğer bir takım sayılı günler (tutması gerekir)!

Ona güç yetirmekte olan (fakat oruç tutmak istemeyen) kimseler üzerine ise / ona güç yetiremeyen kimseler üzerine ise/, bir fakir yiyeceği (kadar) fidye (ödemek) vardır. Artık her kim gönül isteğiyle (fidye mikdârını fazla tutarak) bir hayır yaparsa, o kendisi için daha iyidir. (Ey oruç tutmama ruhsatına sâhip olan hastalar ve yolcular!) Yine de (fidye vermektense), oruç tutmanız sizin için hayırlıdır. Eğer siz (oruçtaki fazîleti) bilmekte olduysanız(, elbette orucu tercih ederdiniz)! >> el-BAKARA Sûresi : 184

Âyet-i Kerîme’de geçen 2 mânâdan : “Gücü yetenler fidye verebilir” ifâde-i celîlesindeki özel hüküm, İslâm’ın başlangıç devrinde geçerli olup, peşi-sıra nâzil olan : “İçinizden o Ay’a erişen, onu oruçlu geçirsin” şeklindeki genel ifâdeyle hükümsüz kalmıştır.
Seleme ibn-i Ekva’ (radiyallâhu anh)’dan rivâyet edilmiş olan :”Bu âyet indiği zaman, içimizden dileyen tutar, isteyen de fidye verip tutmazdı. Ancak bir sonraki âyet inerek bu hükmü nashetti (kaldırdı)” sözü de, bu uygulamanın delîlidir. (Beyzâvî, Nesefî, Âlûsî) İşte o âyet :

<< (Oruçlu geçirmeniz gereken zaman dilimi) O Ramazan Ay’ıdır ki, doğru yolu gösteren ve hakkı bâtıldan ayıran (İlâhî kitap)lardan (biri) olan Kur’ân, nice açık deliller ve insanlar için bir hidâyet (rehberi) olarak kendisinde (bulunan Kadir Gecesi’nde) indirilmiştir. Artık her kim o ayda bulunursa onu oruçlu geçirsin. (Zirâ bundan sonra gücü yetenlerin fidye verip oruç tutmama müsaadesi kaldırılmıştır.) Ama (hasta ve yolcuya verilen müsaade iptâl edilmediğinden,) her kim (oruç tutamayacak kadar) hasta yâhut (seferî) bir (mesâfeye) yolculuk üzere olursa, (bu hâlde oruç tutmayabilir, ancak tutamadığı günler yerine, hastalık ve yolculuk dışındaki) diğer bir takım sayılı günler (tutması gerekir)! Allah, (yolculuk ve hastalık hâlinde oruç tutmamanızı serbest kılarak) size kolaylık dilemektedir, size zorluk (çıkartmak) istememektedir. (Allâh-u Te’âlâ bütün bunları açıklamıştır ki, böylece İslâm’ın hükümlerini bilesiniz,) bir de (oruç tutulması gereken günlerle alakâlı) o sayıyı tamamlayasınız ve sizi (râzı olduğu amellere) hidâyet buyurmuş olmasına karşılık Allâh’ı (yüceltici ifâdelerle) tekbîr edesiniz diye! Tâ ki (bu sâyede) siz(, sayısız ni’metlerine, bilhassa da bu ruhsatlarına karşı Allâh’a) şükredesiniz!>>
el-BAKARA Sûresi : 185

Bu sorunuzun cevabını ben değil Kur'an böyle vermiştir (demiş, o hâlde, kendisinden başka HİÇ kimse Kur’ân’ı anlayamamış demek oluyor ki, bunlardan birisi de Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’dir. Mustafa bey’i tebrik ediyoruz.
Ona sorup cevabını aldınız. (demiş, yani sorunuzu her ne kadar şahsıma sorduğunuzu zannediyor iseniz de, esâsen bendeniz Kur’ân adına konuşan ve Kur’an’dan başka hiçbir kaynak ve delîli (Hadis, Sünnet ve İcmâ’yı da dâhil) makbûl saymayan ve vahy ile ÖZDEŞLEŞMİŞ birisi olarak bu sorunuza Kur’ân’ın adına cevap veriyorum : Sorunuzu Kur’ân’a sordunuz ve cevâbınızı da Kur’ân’dan aldınız. demiş! Halt etmiş!

Biz, Allâh-u Te’âlâ‘ya sığınıyor ve doğrudan Allah kelâmı ile cevap veriyoruz :

<< Her kim (vahye uymuş bulunan) o Rasûl’e itaat ederse, gerçekten Allâh’a itaat etmiş olur. (Habîbim!) Her kim de (sana itaatten) yüz çevirirse, zâten BİZ seni onlar üzerine
bir bekçi olarak göndermedik (ki, ne yaptıklarını gözleyip hesaplarını göresin,
o hâlde sen onların yaptıklarınıdan mes’ûl değilsin)!>> en-NİSÂ Sûresi : 80

<< Artık o Rasûl size ne verirse onu hemen alın(kabûl edin), sizi nelerden engellerse hemen (ondan) vaz geçin! Allâh(ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten ve onları hafife almak)’tan hakkıyla sakının! Şüphesiz ki Allâh, (peygamberlerine muhâlefet edenlere karşı) azâbı pek şiddetli olandır.>> el-HAŞR Sûresi : 7

3. Diğer cevaplar :

Hazret-i Âişe’nin kendi yaklaşımıymış (radiyallâhu anha) !!! Öyle olsa bile, Hazret-i Âişe’nin bir tek sözünü, Mustafa İslamoğlu’nun bütün sözlerinden ve yaklaşımlarından üstün tutar ve o şekilde amel ederiz. Müçtehid İmamlar (Dört Mezheb İmâmları radiyallâhu anhüm ecma’in) ve bütün Ulemâ ve Fukahâ-yı Müslimiyn (rahmetullâhi aleyhim ecma’in) böyle bir meselede Kur’ân ekseninden uzaklaştılar ve Allah’ın kelâmını anlamaktan uzak kaldılar ; fakat bugün SEN çıkıp da, bu meseleyi çözdün he! Vay be! Geçmiş olsun!

Müslümanlar! : Hayız ve nifas halindeki kadınların oruç tutmaları HARAM’dır.
Delilleri:

Hazret-i Âişe vâlidemiz (radiyallâhu anha) , “Bizlerden birisi Rasûl-u Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamânında, hayızdan (âdet kanamasından) temizlendikten sonra orucunu KAZÂ eder, namazı ise kazâ etmezdi" (Fethül-Kadir, 1inci cild : 114)

Sahâbe’den Muaze (radiyallâhu anh) şöyle demektedir: “Ben, Hazret-i Âişe (radiyallâhu anha)’ya hayızlı bir kadının sâdece orucu kazâ edip, namazı etmediğinin sebebini sordum O şöyle cevap verdi: “Biz Rasûlullah ile berâber bulunduğumuzda (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), hayızlı iken sâdece orucu kazâ etmemizi söyler, namaz hakkında herhangi bir emirde bulunmazdı.” (İmâm-ı Buhârî, Savm : 14 ve İmâm-ı Müslîm, Sıyam : 21)

18.03.2009 - Seyyidhan

reddiyeye tasviye

masallah kardesim, cok güzel yorumlamissin. bende cahiliyeden islama terfi ettigim icin (dedigin üzere) konulara farkli perspektiflerden bakabiliyorum hamdolsun. rasulullahi örnek almamiz icin gönderdi allahu teala. parmaklari arasindan su akitabilen bir insani nasil taklit edip örnek alabilelim. ki rasulullahin bütün peygamberlerin oldugu gibi mucizeleri vardir, fakat mucize göstermek kendi elindeydi dersek rasulullaha iftira etmis oluruz. o alemlere rahmet olan peygamber ki boykottaki muminlere yardim edemedi;uhudu biliyorsunuz; abu talibin icine imani yerlestiremedi.....mucize ancak allahin dilemesiyle olur. ayni rasulullahin sefaati konusu gibi, allah ancak kendi diledigi kullarina nasib eder.
allah mustafa islamoglu hocamdan razi olsun ama görmek isteyen görür..
hem biz müslümanlar böyle tartistikca kim sevinir, yararli cikar onuda düsünmek lazim.
muminler ancak kardestir.

18.03.2009 - elif

islamoğlu dini...?

Biraz şia , biraz vehhabilik, biraz ehli sünnet görüşü ve hepsini harmanlayıp kendi aklınıda üzerine serperek ekrana gelen iyi fikir.?

Aslında ben mustafa islamoğluna teşekkür ediyorum. sayesinde bir çok arkadaşımız şianın takiyesini , mezhepsizliği, sahabe ve islam alimlerinin nasıl inceden tenkit ve tezkir edilebileceğini acıkca görüp öğrendiler.

Hocaları redidiyeye zorlıyarak bizimde gercekleri görmemize neden oldu. Hiç alakamız yokken cübbeli hocayı , arifan dergisini, ali eren hocayı takip etmeye başladık. Ülkemizde İranın mustafa üzerinden nasıl çalışmalar yaptığını hayrettle şahit olduk.

Necip fazılın dediği gibi "Düşmanım sen benim hızımsın Toprak yağmura muhtac banada sen lazımsın"

Bütün ehli sünnet akidesi üzere olan müslüman kardeşlerime saygılarımı sunuyorum.

23.03.2009 - misafir

sa. biraz ondan biraz bundan

sa. biraz ondan biraz bundan mi, buda ne demek? islamoglu nu 9 yildan beri takip ediyorum hic böyle birseye raslamadim fesubhanallah. kendisinin söyledigi ``islam ümmetinin bütünlügüne inaniyorum`` söylermisiniz bumu sia, vahhabilik. ilk önce kabul etmeliyiz her mucdehid hata yapabilir, imam safinin müthis sözü: benim sözüm sahih hadis ie catisirsa onu duvara carpin.
kuranin degistirilemeyecegi konusunda ALLAHU TEALANIN KURANDA SÖZÜ VAR; FAKAT BU HADISLER ICIN GECERLI DEGIL:
lütfen, aslinda bisey söylemek istemiyordum ama, bir su cübbeli dediginiz kisiyi dinleyin birde islamoglunu, farki göreceksiniz. su anda türkiye de islamoglu nun ilmini tartacak agirlikta alim bilmiyorum. islamoglunun fetvalarinin arkasindayim, o söyledigi icin degil gercekten arastirdigim icin. fakat cogu müslümanlarimizin yaptigi hep körü körüne takip, taklit. rabbim amellerimizi gerekceleriyle bilmek nasib etsin, fakat hidayet arz-taleb meselesi. kapi calmadan acilmaz.
anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az. ne deyeyim ilim icin ter dökmeyen, uykularini harcamayan alimi bilemez. cünkü o ilim acisi cekmemistir. vesselam..

24.03.2009 - elif