MEALCİLİK SAPIKLIĞI
İşte bu sebepledir ki hiçbir dilden bir diğer dile tam karşılıklı tercüme yapabilmek mümkün değildir. Buna dillerin, o dili konuşan halkın diğer halklardan farklı şartları olmasının zarureti sebep olmaktadır. Bundan ötürüdür ki ne Türkçe bir eseri tam anlamıyla Arapça'ya tercüme edebilmek, ne çingeneceyi bir başka dile tam anlamıyla çevirebilmek mümkün değildir. Kimilerinin sandığı gibi Kur'an hiçbir dile tercüme edilemez değildir. Tercüme edilir ve edilmiştir de. Halen de edilmektedir. Lâkin bilinmesi gereken şey odur ki Kur'an, Allah'ın sözleridir. Fakat asla 'Arabça' bir kitap değildir. Allah'ın, kullarının düzeyinde, onların anlayabilmesi için anlaşılması da kolaylaştırılmış bir kitap olarak gönderilmiştir. Zira açıktır, açıklayıcıdır.
Peygamber şari değildir. Şârî olan yalnızca Allah'tır. Fakat unutulmaması gereken bir husus vardır ki o da peygamberin bir uyarlayıcı, bir uygulayıcı olduğu hususudur, İnsanlar Allah'ın dinini gerek teorik olarak (âyetlerin aynen elçinin ağzından çıktığı gibi) gerekse pratik olarak (yaşama geçirilmesi olarak) O'nun elçilerinden öğrenmekteyiz. Onlar güvenilir insanlardır. Onlar da yanılırlar fakat diğer insanlardan farkları - ki bu farklılık çok önemli bir farklılıktır ve elçilerin dışında hiçbir insanda bu fark bulunmamaktadır - yanılgılarının, yanlışlarının kendilerine hayatta iken ve genel olarak yanlışı yapmasını takiben düzeltilmesi farkıdır. Ki bu fark, onların Kur'an teoriğinin, pratize edilmesinde hüccet teşkil etmesinin dayanağıdır. Dindeki bir hususu Allah'ın elçisi dururken, elbette ki bir başkası açıklayacak değildir. Olsa olsa soru şeklinde sorabilir ve Allah'ın elçisinin konu ile ilgili olarak söyleyeceklerini dinlemek ve onlara uymak zorundadır. Elçiler de içinde bulundukları toplumun birer ferdidirler. Bu sebeple o toplumun bazı özelliklerini taşırlar. Şayet bu özellikler kendilerine gelen vahyin özüne aykırı ise Allah elçilerindeki bu uymazlığı giderir ve onları düzeltir. Bununla ilgili âyetlerin bulunduğunu, bir diğer tabirle ALLAH'IN ELÇİSİNİ DÜZELTTİĞİNİ biliyoruz . Hiçbir elçi taşımaktan ötürü şeref duyduğu görevini kötüye kullanmak istemez ve kullanmaz. Şayet bunun tersine hareket olursa, "O kendisinden bir söz uydurup ta sonra onu bize isnâd etse (bunu bana Allah söylüyor, vahyediyor dese) Onu (bunu yapan elçimizi) şah damarından yakalar ve sağ elini (bütün güç ve kuvvetini) ondan alırdık, içinizden kimse de onu elimizden alamazdı (kurtaramazdı)" (69/44-47) Allah'ın böyle bir halde ne yapacağını yine kendisi anlatmaktadır.
Şu açıkça bilinmelidir kî peygamberin uygulamaları -yeter ki Onun uygulamaları olduğundan emîn olalım - bütün müslümanları bağlar. Örneğin namazın hemen bütün erkânı Kur'an'da bulunduğu halde rekat sayısı ile ilgili bilgilerimiz peygamberimizden gelen hem lafzî, hem amelî rivayetteki tevatürdür. Aksine de hiçbir rivayete rastlanmamıştır. Rastlansa idi bir avuç da olsa bir kısım müslüman çıkar ve o rivayete göre namaz rekatlarını belirlerdi. Böyle bir rivayete asla rastlanmamıştır. Bu sebeple namaz rekatlarının sayıları da müslümanım diyenleri bağlamaktadır. Bir hususta Allah'ın elçisinin yaptığına itibar etmeyip, hevasına (kendi anlayışına) uymanın İslamda yeri bulunmadığı bilinmelidir.
Bila istisna herkesin tevâtüren bildiği ve yapageldiği gibi Arapça'daki 'salat’ peygamber tarafından bilindiği gibi kılınmış (ikame) edilmiştir. Zaten namazın erkânı olan tüm hususlar (rekat sayıları dışında) Kur'an'da zikredilmektedir. Abdest, Istikbâl-i Kıble, Kıyam, Rüku, Secde, Kur’an'dan kolayına gelenin okunması (kıraatı)dır. Biz düşüncemizin sağlamasında peygamberin yaptığı fakat yanıldığı, yanlış yaptığı hususlarda Allah'ın durmayıp dininin yanlış anlaşılması ve uygulanmasına engel olmak için bu yanlışı, yanılgıyı düzeltme sünnetine dayanmaktayız. Ve bu sebeple kimilerinin söylediği gibi yolda giderken ayakta dua etmenin namaz demek olmadığından eminiz. Örtülerini omuzlarının üzerine indirsinler âyetinde baş örtüsü kelimesinin geçmemesi sebebiyle kadınların başlarının (saçlarının ve boyunlarının) açık olabileceğini ileri sürenlere omuzların üzerine indirsinler ifadesinde indirmenin yukarıdan aşağıya yapılması gereken bir iş olduğunu hatırlatıyor ve omuzun üzerindeki üst yerin de baş olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Başka bir alternatif düşüncenin bulunamıyacağı kanısındayız. Bu sebeple mealcilerin hiç değilse bir kısmının cevahir bulmuş gibi sarıldıkları baş örtüsünün Kur'an'da geçmediği ve açık olunabileceği düşüncesinin kof bir düşünce olduğu kanısındayız ve bir fahşa olarak görüyoruz bu düşünceyi...
Yine kimi mealcilerin Kur'an'a itibar edeceğiz diye 'şarabın haram edildiği’ diğer içkilerin içilebileceği kanısında olmalarını da en azından anlayış kısırlığı ve kendini kilitlemek olarak görüyor ve değerlendiriyoruz. Böylesi şaşkınlıkları da şu âyetle açıklıyoruz: "... (Ey Muham-med), Rabb'inden sana indirilen, onlardan çoğunun azgınlık ve inkârını artıracaktır..." (5/68)
Dikkat edildiğinde görülen şey şudur. Meal okuyanlar değil, mealcilik yapanlar, yani itibar edilecek şeyin yalnızca meal olduğunu söyleyerek Kur'an'a da aykırı bir tutum sahibi olanlar Allah'ın o Kitapta peygamberi için "Onda sizler için güzel bir örnek vardır" (33/21, 60/4-6) âyetini görmüyorlar mı? Kitap, yani Allah, elçisine hukukî bir deyimle atıfta bulunmaktadır. Bu atfa itibar etmemek, atıf yapana itibar etmemektir ve hukuk mantığına, hukukun esaslarına aykırıdır.
Tevhide sarılacağız derkon, tevhidi zedeleyenler şirke girmekten korktuklarını söyleyerek bu ve benzer esaslı yanlışlara düşenleri uyarmak ve Allah'ın kitabını tepkisel olarak değil, peşin hükümsüz algılamalarını ve ona göre düşünüp, amel etmelerini tavsiye ediyoruz.
Tepkiselliğin asırlardan beri altında hadis yazan ne buldularsa hepsinin karşısında şapka çıkaran, selam duranların düştüğü esaslı yanlışın karşıtı olarak ortaya çıktığını görüyor ve aynı cinsten esaslı bir yanlışın yapıldığına inanıyoruz. Bu yanlışı yapanlara da Mealci diyoruz. Nasıl peygamberin sözü değil; peygamberin söylediği söylenen sözlerin tümünü din sananlar esaslı yanılgıda olmuşlarsa aynen onların yaptığı yanlışı tersinden yaparak esaslı yanlışlığa düşenler de mealcilerdir ve peygamberi dışlamaktadıriar. Evet kesinlikle kanaatımız odur ki peygamber bir postacı değildir. Peygamber güncel bir deyimle "YAP-İŞLET-DEVRETÇİ"dir. Yap, işlet, devretçi olanın görülmezlikten gelinmesi mümkün olmadığı gibi, ihmal edilmesi de mümkün oğildir. Hem aklen mümkün değildir, hem naklen. ‘Onda sizin için güzel örnek vardır’( ). Bunu mümkün görenlerin kendilerini gözden geçirmelerinde, akıllarının yerinde bulunup bulunmadığını kontrol ettirmelerinde umulaz yararlar görmekteyiz. "Kim uğraşacak o kadar hadisle" gibi bir mantığı kendilerinde gördüğümüz kimi mealcilerin kolaycılığını, asırlardan beri altında her hadis yazan sözün peygamber tarafından söylenilmiş gibi algılayıcıların kolaycılığından hiçbir farkını görmüyor ve bu taifenin de aşırı gidenlerden olduğunu açıkça belirtmekte zaruret görüyoruz. Din kolaydır ve Allah dinini kolaylaştırmıştır fakat asla ucuzlatmamıştır.
Biz bugüne değin ne kadar mealci ile tanışmış, görüşmüş ve konuşmuş isek inanınız hepsini kolaycı olarak görmüşüzdür. Hiçbir orjinaliteleri olmadığını fakat kendilerini çok şey sandıklarını görmüşüzdür.
Kur'an meali okuyunuz ama asla mealci olmayınız. Mealcilerin siyâsî açıdan kısırlığı ortak paydalarındandır. Mealcilerin kolaycılığı ve burunlarının ucunu bile görmekten acizliği, kendilerine imrenilmesini engellemektedir.
Bizim, yılların birikimi sonucu kanaatimiz odur ki Mealcilik, Kur'an'ı anlamanın ve hayata geçirmenin önündoki en yeni engeldir. Uzak durulmasını dileriz.
KAYNAK:İKTİBAS DERGİSİ SAYI: 216
MEALCİLİK SAPIKLIĞI yorumları
misafir
04.05.2011(Hz.Allâh'a da"Tanrı" dendiği gibi!) Nebî;Cennet,cehennem ve bütün hâdiseleri bizzat görerek,gelip haber verendir.İlimleri şuhûdîdir. Bizim Nebî'miz,cennet cehennem dahil bütün ulviyyâtı,bizzat görmüştür.Diğer peygamberân-ı ızâm ise,ruhen gördüler.Bizim Nebimizin vârisleri de rûhen görür." (S.Hilmi SİLİSTREVİ K.S.)
misafir
28.12.2011oruç ramazan ayında değilde ocak ayında tutulması gerektiğini savunarak şuanda oruç tutan insanlar var malesef hicri yıldan habersiz ahmaklar kur'an ocak ayında indiğini ve ramazanın sürekli ocak ayı olduğunu savunup oruç tutuyor ahmaklar.
taktik
28.12.2011Yahudiler hz. musa zamanında bu taktiği denemişlerdi.. Şimdi de islamı dejenere etmek için tohumlarına akıl veriyorlar
misafir
23.02.2012varislerin ruhen göreceğinin dini delili nedir? Şeytan frakansa girmesin sonra peygamberimze bile denediğine göre!!!
misafir
12.10.2012Ya bu kadar da olmaz Allah resul(ELÇİ) diyor bizim zavallı insan müsveddesi Resul demek çok çirkin diyor yuhh artık.
ALLAHIN ELÇİSİ MUHAMMED bunun nesi çirkin ya
Elçi Muhammed bize allahın dinini öğreti
ALLAHIN ELÇİSİ OLMAK NE DEMEK algılayabiliyormusun?
Konular
- MEZHEPLERİ TAKLİT RAHMETTİR
- MEAL OKUMANIN ZARARLARI
- ANLAMADAN KUR'AN OKUMAK
- Din meallerden öğrenilmez
- TEFSİR AKLA DEĞİL,NAKLE DAYANIR
- KUR'AN-I KERİME NASIL UYULUR?
- ALİMLERİN ÜSTÜNLÜĞÜ
- ALİMLERE UYAN DOĞRU YOLU BULUR
- ÇAĞA GÖRE TEFSİR OLMAZ
- KENDİ GÖRÜŞÜNE GÖRE TEFSİR
- TEFSİRLER
- KUR'AN-I KERİMİ KİM ANLAR?
- Diplomaya Güvenerek Tefsir İlmine Dalmaya Kalkışanlara
- KUR'AN-I KERİMDEKİ MECAZLAR
- SİZ HİÇ DÜŞÜNMEZ MİSİNİZ?
- KUR'AN-I HERKES ANLAYABİLİRMİŞ
- KUR'AN-I KERİMİ TERCÜME ETMEK
- RESULULLAH EFENDİMİZ ÜMMİ İDİ
- PEYGAMBER EFENDİMİZİN FAZİLETLERİ
- SEN OLMASAYDIN
- PEYGAMBER EFENDİMİZİN IRKI
- RESULULLAH EFENDİMİZİN ÜSTÜNLÜKLERİ
- PEYGAMBER EFENDİMİZİN MUCİZELERİ
- MİRAC MUCİZESİ
- MUCİZE VE KERAMET HAKTIR
- M.ABDUH VE C. EFGANİ HAKKINDA YAZILANLAR
- Şevkânî Kimdir?
- NECD BÖLGESİNDE ÇIKAN FİTNELER
- Vehhabî Vahşeti
- İbni Suud'a Şovalyelik Nişanı