Zehirli | Konular | Kitaplar

Dinde Reform

Her çağa göre tefsir yazmak

Bazı ateistler, (Kutuplarda nasıl namaz kılınır, nasıl oruç tutulur. Buna kimse cevap veremiyor, görüldüğü gibi İslamiyet har asra ayak uyduramıyor) diyerek, güya İslamiyet’in bazı meselelere bir çare bulamayacağını söylüyorlar. Bunların etkisi altında kalan, reformist zihniyete sahip bazı mezhepsizler de, (Bakın dinde cevap verilmesi gereken meseleler çıkıyor, yeni ictihadlar yapılmalı, Kur’anı her çağda, o asrın teknolojisinin, ilminin ışığında yeniden tefsir etmeli, yorumlamalı) diyerek Kur’an-ı kerimi asra uydurmaya çalışıyorlar.

Klasik ve modern kaynaklar

Güncel dini meseleler istişare toplantısı sonuç bildirgesi yayınlandı. Malum basının; tesettür kalkıyor, ezan Türkçe okunacak gibi çıkardığı yaygaraların yalan olduğu meydana çıktı.

Alınan kararlara bakalım: 4. maddenin c bendinde, (İslamın temel kaynağının sadece Kur’an olduğu, Sünnet’in kaynak değeri taşımadığı izlenimine yol açacak üsluptan kaçınılması) tavsiye ediliyor. Her ne kadar dinimizdeki dört delilden bahsedilmemişse de, yine de ılımlı sayılır.

Doğruyu bulup kurtulmanın çaresi

Birçok kültür dalında bilgisi olan aydın kimseye entelektüel denir. Bir yabancı yazar ise, entelektüeli, ihtisas alanına girmeyen her konuda konuşan ve sözlerinde hiç mesuliyet hissi duymayan sorumsuz kişi olarak tarif ediyor. Böyle kimselere, entelektüel bozuntusu veya ukala da diyorlar. Kimi de yarım aydın, çeyrek aydın diyor. Herkes, bildiği işte, ihtisas alanına giren konuda fikir yürütür. Bu normaldir. Ama dini konu olunca, bilsin bilmesin herkes, ulu orta konuşur, müctehid kesilir. Dini bir şahsın fikri gibi tenkide tabi tutuyorlar.

Kişi bilmediğinin düşmanıdır

Kimsenin ayıbı, kusuru veya eksiği ile uğraşmayı sevmeyiz. Bu sebeble başlık altında yayımlanacak bilgiler yanlış anlaşılmasın. Dini sitelerde gördüğümüz “garip” yorumlara değinmek ve mümkün olduğunca vesikaları ile doğruyu göstermek isteriz.

Bilmemek tabii ayıp değil, önemli olan bilmediğimiz hususlarda sükût etmeyi bilmek. Kimse kimseyi bilmediği konuda konuşmak veya yazmak için zorlamaz. Kimse kimseye silah zoruyla yorum yazdırmaz. Herşey kendi inisyatifimizde. Bunu doğru kullanalım.

MEVZUU 1:

Bir sitede üyenin biri, ilmi olan bir gazete yazarından nakil yapar. Yaptığı nakil de birkaç zat tarafından (çoğunluk nefse uyularak) eleştirilir. Biz o yazarın avukatı değiliz, fakat ibarelerin tabii ki.

İBN-İ TEMİYYE

Hatip, vâiz ve ilmî çok bir fakîh idi. Çok kitap yazdı. Şiî’leri ve Yunan feylesofları reddetti. Ehl-i sünnete uymayan yazılarından dolayı Mısır’da iki defa hapsedildi. Allâme İbn-i Hacerî Mekkî hazretleri, buna “Allahü teâlânın, ilmîni sapıtmasına sebep ettiği kimsedir.” buyurdu.

Sıfat-ı İlâhiyye hakkında sorulan suale verdiği cevap Ehl-i Sünnet âlimlerini gücendirmiştir.

Allahü teâlâyı insan suret ve siretinde kabul ettiği için Kahire kalesinin kuyusuna hapsedildi.

Ehl-i Sünnet âlimlerinin büyüklüğünü anlıyamamış ,tasavvufu inkar etmiş ve doğru yoldan ayrılmıştı. Nitekim Zehebî de aynı yola sapmıştı.

Ehl-i Sünnet âlimlerinden ayrıldı, İslâm âlemine fitne ve fesat ateşi saldı.

Dinde Reformcular

Gerek Hamidullah gerek Mevdûdî, gerekse son zamanlarda Mısır’da boy gösteren ve İslâm âlimi geçinen bazı muharrirler ekseriyetle Şeyh Muhammed Abduh ve Cemâleddin Efgânî mektebine bağlı, pazarlıkçı, derinliğine idrak ve irfandan mahrum kimselerdir. Bunların eserleri ya hiç ele alınmaz, yahut tam bir şeriat ilmîne mâlik ve İslâmî tenkid ölçüsüne sahip bir insan tarafından okunup hakikat anlaşılabilir. Yoksa bu eserlerden feyiz ummak, viraj dönmeyi bilmeyen bir şoförün arabasına binmekten farksızdır.

Artık bütün incelikleri anlamak ve kahramanlarımızı bu gözle seçmek devri gelmiştir.

(Büyük Doğu’dan)

Necip Fazıl Kısakürek

Kitaplara itimat ahmaklıksa...

Eskiden İslâmî meselelerle başkaları oynarlardı. Devir değişti; bu vazifeyi artık bazı ilâhiyatçılar yerine getiriyorlar; çok da başarılı oluyorlar...

2004’ün ilk ayına, İslâm’ın inanç maddelerinden birini, “Kıyâmete yakın Hz. İsa’nın gökten inip inmeyeceği” meselesini ele alarak başladılar...

Kitap-mitap dinlemeyen bu üstadları dinledik ve öğrendik ki, Hz. İsa’nın gökten inmesi diye bir şey yokmuş; hatta Hz. İsa’nın gökten ineceğine inananlar ahmakmış...

Öyleyse ne yapmalı, ahmak olmamak için bu ilâhiyatçılara inanmalı mı?

İlâhiyat profesörleri Kur’an’daki hataları (!) düzelteceklermiş

Öğrenince dehşete kapıldım...Kur’an’da da hatalar varmış ve bazıları bunu düzeltecekmiş!

Kur’an’a ve onun Allah’ın koruması altında olduğuna inanan bir kimsenin böyle bir şeye kalkışması, bunu söyleyebilmesi, hatta düşünmesi mümkün değil.

Ama maalesef doğru ve şâhitler hayatta.

Nisan 1994...

Bursa-Gönlü Ferah Oteli’nde bir toplantı yapılıyor.

Kur’an Vakfı’nın tertiplediği toplantıda konu şu: Dinde Islâhât Yapılmalı...

Lügatlar, “Islâhât” kelimesi hakkında şunları yazıyor:

ISLÂHÂT: Düzeltme, iyileştirme işleri, reform. Eksik ve kusurlarını giderme, tamamlama. Kötü yönlerini düzelterek mükemmel bir hale getirme.