Zehirli.Org köşesi

Zehirli Fikirlere panzehir başlığı ile 2006 yılında zehirli.org sitemiz yayına başladı. Yüzbinlerce kişinin ziyaret ettiği sitemiz kritik noktalarda bilgilendirici içerikler sunmaya devam ediyor.

Güzel ahlâkı bilmek iyidir, ama kötü ahlâkı bilmek daha iyidir.
Çünkü insan kötülüğü bilmezse o kötülükten uzak duramaz.

Gayemiz ithal ve zararlı ideolojik fikirlere dair toplumda farkındalığı oluşturmaktır.


ÖNEMLİ BİR MÜNAFIK ALAMETİ:Dinde Pasifizm




Pasif bir insan, ahlak ve kişilik olarak şevksiz, çevresindeki olaylara karşı ilgisiz, tepkisiz, insanların sıkıntıları ve sorunları ile ilgilenmeyen, etrafındaki aksaklıklara çözüm arayışı içinde olmayan, kendi içine kapalı, kendi dünyasında yaşayan bir tavır içindedir. Kimi zaman Müslümanlar arasında bulunan bazı insanlar da iman edenlerin imani şevk ve heyecanlarına uymayan bu tür pasif bir hal içinde olabilirler. Bu kişiler Müslümanların yaşadığı yüksek iman heyecanını içlerinde yaşamaz, onların mutluluk ve huzurundan uzak, soğuk ve donuk bir hayat sürerler. Allah (cc)'ın büyüklüğünü ve yüceliğini kavrama, Kuran ahlakını benimseme isteğinde olmadıklarından, din ahlakının yaşanması ve anlatılması amacıyla yapılan her türlü girişimde hep geride kalan, olanları uzaktan izlemekle yetinen bir görüntü sergilerler. Ne yaşantılarında ne de iman anlayışlarında canlı, akılcı ve sağlıklı bir yaklaşımları yoktur.

Sevgi, yakınlık, samimiyet, dostluk, kardeşlik, sadakat, vefa, bağlılık gibi Allah (cc)'ın razı olacağını bildirdiği Müslümanların üstün ahlak özelliklerinden yoksundurlar.

KURAN'A GÖRE İDEAL MÜSLÜMAN KADIN KARAKTERİ

İmanın bir kadını ne kadar hayırlı bir insan haline getirdiğine Allah Kuran'ın "Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler." (Bakara Suresi, 221) ayetiyle dikkat çekmektedir. Bir insanın kişiliğini güzelleştirip üstün hale getiren, karakterini sağlamlaştıran, ahlakını güzelleştiren, tavırlarını etkileyici kılan asıl olarak o kişinin imanı, Allah korkusu ve takvasıdır. İnsanın sahip olduğu tüm özelliklere anlam kazandıracak olan, imanıdır. Bu Allah'ın, Kuran ile bildirdiği önemli bir sırrı, insanların dikkatle düşünüp öğüt almalarını gerektiren önemli bir bilgidir.

Kuran ahlakı, tüm insanlara olduğu gibi, kadınlara da olabilecek en güçlü, en sağlam ve en güzel kişiliği kazandırır. Allah'ın, "... Hayır, Biz onlara kendi şan ve şeref (zikir)lerini getirmiş bulunuyoruz..." (Müminun Suresi, 71) ayetiyle bildirdiği gibi, Kuran ahlakı insanlara 'şan ve şeref' kazandırmaktadır. Dolayısıyla bu ahlakı yaşayan bir kadın, saygı duyulacak, onurlu ve vakarlı bir karaktere sahip olur.

Nüzul-i İsa (a.s) Meselesinde İtiraz Noktaları-1



Geçtiğimiz Cuma gecesi Kanal 7'deki bir program vasıtasıyla Ehl-i Sünnet'in (hatta Ehl-i Sünnet dışındaki fırkaların ekseriyetinin) üzerinde birleştiği bir itikat ilkesi daha kitleler nezdinde "tartışılabilirler" arasına sokuldu. "Nereye gidiyoruz" demeyeceğim; zira İslam dünyasının son ikiyüz yıldır maruz bırakıldığı dönüşümün istikametinin neresi olduğu kimsenin meçhulü değil.

Burada üzerinde durmayı tercih edeceğim husus, "nüzul-i İsa (a.s)" meselesine itiraz edenlerin ileri sürdüğü argümanların, bu inancı reddetmek için gerçek birer "delil" teşkil edip etmediği sorusunun cevabı olacak. Bunun için tartışmanın taraflarının elinde neler bulunduğuna kısaca bir bakalım:

Hz. İsa (a.s)'ın kıyamete yakın yeryüzüne ineceğini söyleyenler, ilgili Kur'an ayetlerindeki iki noktanın altını çiziyor:

Kur'an, Hz. İsa (a.s)'ın öldüğünden bahsetmiyor. O'nun akıbetinden söz eden ayetlerden kiminde Yüce Allah'ın O'nu kendisine yükselttiği (4/en-Nisâ, 157-9), kiminde de "vefat ettirdiği" (3/Âl-i İmrân, 55; 5/el-Mâide, 117) zikredilmiştir. Bu ifadelerin gerçek anlamda "ölüm"e (mevt) delalet ettiğini söyleyebilmek için –eğer meseleyi Kur'an ayetleriyle sınırlı ele alacaksak– Kur'an'ın Hz. İsa (a.s)'ın öldüğüne tartışmasız biçimde delalet ettiğinin ortaya konması gerekir.

Nuzul-i İsa (a.s) , Kelam Alimleri, Hadisler-3

İmam el-Mâturîdî'nin, nüzul-i İsa (a.s) meselesine Te'vîlâtu'l-Kur'ân'ın muhtelif ciltlerinde muhtelif vesilelerle yer verdiğini gösteren örneklerden bir kısmını daha önceki yazılarda görmüştük. Bugün konuya buradan devam edelim:

İmam el-Mâturîdî, 3/Âl-i İmrân, 49 ayetini tefsir ederken şöyle der: "Hz. İsa (a.s)'ın hayatı baştan sona mucizeyle donatılmıştır. Zira O, diğer insanlardan farklı biçimde babasız olarak dünyaya gelmiş, beşikteyken konuşmuş, (…), başka birisi O'na benzetilmiş ve bu suretle öldürülmüş, O ise göğe kaldırılmıştır. Bütün bunlar mucizedir…"[1] Aynı surenin 54. ayetinin tefsiri esnasında şunları söyler: "Tuzak kurdular: Yani İsa (a.s)'ı yalanladılar ve öldürmeye azmettiler. Allah da, İsa (a.s)'ı ref etmek ve içlerinden birisini O'na benzeterek öldürmelerini sağlamak suretiyle mukabil tuzak kurdu.."[2]

Yine aynı surenin 55. ayetinde geçen "Seni vefat ettireceğim" ifadesinin tefsiri sadedinde şunları söyler: "İkinci ihtimal, Hz. İsa (a.s)'ın, ruhu (ve bedeniyle) birlikte düşmanlarının arasından alınması ve şeref bulduğu bir mevkiye kaldırılmasıdır…" Burada Hz. İsa (a.s)'ın hayatının bütün safhalarının mucize olduğu şeklindeki tesbitini tekrarlar.

Nuzul-i İsa (a.s) , Kelam Alimleri, Hadisler-1

Yeni Ümit dergisi, Ocak-Şubat-Mart 2007 sayısında nuzul-i İsa (a.s) üzerine Fethullah Gülen hocaefendi ile yapılan bir söyleşiye yer vermiş. Hocaefendi kendine özgü üslubuyla meseleyi gayet güzel çerçevelemiş.

Ancak bir yerden sonra, Hz. İsa (a.s)'ın nüzulüyle ilgili hadislerin epistemolojik kıymeti, Akaid imamlarının konuya bakışı ve nüzulün keyfiyeti hakkında söyledikleri, daha önce yaptığı izahatı adeta nakzeder mahiyette.

Mesela söyleşinin başlarında nuzul-i İsa (a.s) ile ilgili hadislerin durumu hakkında şunları söylüyor: "Meselenin dinî temellerine gelince; Hazreti Mesîh'in âhir zamanda tekrar dünyaya döneceğini ve bu nüzûl keyfiyetini bildiren yaklaşık yüz kadar hadis-i şerif vardır. Bu hadislerden en az kırk kadarı, hadis kriterleri açısından sahih sayılır, yani erbabınca itimat edilen hadislerdir. Yirmi kadarı da hasen kabul edilmektedir, yani, ondan bir derece düşük de olsa sıhhatine güven duyulan hadislerdir.

Müslümanın Hayatında Namaz İbadetinin Önemi

İman sahibi bir insan ibadetlerine gösterdiği titizlikle kendini belli eder. Allah (cc)’ın farz kıldığı namaz, oruç, abdest ibadetlerini yaşamı boyunca şevkle sürdürür. Allah (cc) salih Müslümanların ibadet şevkini pek çok ayetiyle haber vermiştir. Bu ayetlerden biri şu şekildedir:

Ve onlar-Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. (Rad Suresi, 22)

Namaz, müminlere hayatları boyunca sürdürmeleri emredilen, vakitleri belirlenmiş bir ibadettir. İnsan unutmaya ve gaflete düşmeye müsait bir varlıktır. İradesini kullanmayıp kendini günlük olayların akışına kaptırırsa asıl dikkatini vermesi ve aklında tutması gereken konulardan uzaklaşır. Allah (cc)'ın her yönden kendisini sarıp kuşattığını, her an kendisini izlediğini, işittiğini, yaptığı her şeyin hesabını Allah (cc)'a vereceğini, ölümü, cennetin ve cehennemin varlığını, kaderin dışında hiçbir olayın meydana gelmeyeceğini, karşılaştığı her şeyde, her olayda bir hayır olduğunu unutur. Gaflete düşerek, hayatının gerçek amacını aklından çıkarabilir.

EFENDİMİZ'İN NURLU İKLİMİNDEN EN GÜZEL TAVSİYELER

Celaleddin Süyuti (rahimehullah) şöyle buyurdular: Ben Şeyh Şemseddin bin Kımah’ın defterinde onun hattıyla yazılmış, Ebu’l-Abbas el-Müstağfiri’den rivayet edilmiş bir yazı gördüm. Orada şöyle deniyordu:

Mısır’a Ebu Hâmid el-Mısrî’den ilim tahsil etmek için yola çıktım. Vardığımda ondan Halid bin Velid’in rivayet ettiği hadisi istedim. Bunun için bana bir sene oruç tutmamı söyledi. Oruçları tutup tekrar hadisi istemeye gidince onu Halid bin Velid’e kadar bütün isnadıyla bana aktardı. Şöyle ki: Bir adam Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’ye gelerek, “Size dünya ve ahiretle alakalı soracak sorularım var.” dedi. Bunun üzerine Efendimiz ona, “Ne istiyorsan sor.” buyurdular. O zat da sorularına başladı:

Ey Allah’ın Peygamberi!
Ben insanların en alimi, en bilgilisi
olmak istiyorum. Ne yapmalıyım?
Allah’tan çok korkup takva
dairesi içine girersen insanların
en alimi olursun.

ŞEYTANIN İBADET HİLELERİ

1- Engelleme
Şeytan ilk olarak insanın ibadetine engel olmak ister. Eğer Cenab-ı Hak kendisin şeytandan korursa, şu sözlerle şeytanı reddeder:

“– Ben ibadete gerçekten muhtacım. Çünkü bu fani dünyada sonsuz olan ahiret hayatı için mutlaka azık hazırlamam gerekir!”

2- Erteleme:

Birincisinde başarılı olamayan şeytan sonra:
“Acele etme, ileride yaparsın, daha yaşın çok genç!” diyerek ibadeti ertelemeyi, geriye atmayı emreder. Allah’ın yardımı ile onu:

“– Ecelim benim elimde değil. Eğer bugünün işini, ibadetini yarına ertelersem peki yarının işini ne zaman yapacağım? Zira her gün için yapılacak yeterince iş vardır...” diyerek onu reddeder.

3- Acele

AYAKTA YEMEK,İÇMEK

Dr. Hamid İSPİRLİOĞLU
Midenin vazifesi gıda maddelerini depo edip on iki parmak barsağı tarafından kabul edilecek hale getirmektir. Bu işi mide hareketleri ve salgıları ile yapmaktadır. Bu yazımızda bilhassa midenin hareketlerinden söz edip salgı fonksiyonunu ileriki sayılarda yazmayı düşünüyoruz.

Yemek boru’sunun mideye girdiği yere yakın, kalpte olduğu gibi, elektriki akımlar (stimulus) çıkaran bir yer vardır. (Pacernaker) Buradan 8–10 saniyede bir “elektriksel” stimulus çıkıyor ve bunun neticesi kaslarda kasılmalar meydana geliyor. Kasların kasılması ile başlayan bu dalga midenin çıkış yerine (pilor) doğru ilerliyor. (Peristaltik hareket). Ayrıca antrum denen midenin aşağı kısmındaki kasların kasılması ile kalp hareketlerini andıran sistolik hareketler olur. Bu kasılmalar mide boşluğunu tıkayacak kadar şiddetli olur. Bunlardan başka mide içindeki gıda maddelerini boşalttıktan sonra olduğu gibi küçülür. Bu durumda ancak 50 ml sıvı alabilir.

Yediğimiz yemekler önce midenin küçük eğriliğinin alt kısmında bulunan açının (İncisura angularis) yukarısında birikir.

EHL-İ SÜNNET YOLU

DİNDE FARZLAR

Her Müslümanın, otuzüç farzı bilmesi lazımdır. Otuzüç farz şunlardır:

İmanın şartı: 6
İslam'ın şartı: 5
Namazın farzı: 12
Abdestin farzı: 4
Guslün farzı: 3
Teyemmümün farzı: 3

İMANIN ŞARTLARI

İman esasları ayrıntılı olarak altı madde halinde sıralanır. Bunlar:

1) Allah'ın varlığına ve birliğine,
2) Allah'ın meleklerine,
3) Allah'ın kitaplarına,
4) Allah'ın peygamberlerine,
5) Ahiret gününe,
6) Kadere, her şeyin Allah'ın takdiri ile olduğuna, inanmaktır.

KUR'AN AHLAKINDA MÜSLÜMAN ERKEK KARAKTERİ

Bir başka makalemizde günümüzde Müslüman kadınların kendilerine örnek olarak Hz. Meryem'ı almaları gerektiğinden bahsetmiş, onun yaşamına ilişkin Kuran'dan öğrendiğimiz detayları, davranış ve düşünce biçimini, üslubunu aktarmaya çalışmıştık. Bu yazımızda ise günümüz dünyasında ideal Müslüman erkek karakterinin nasıl olması gerektiğine yer vereceğiz.

Günümüzde insanlar, özellikle de gençler birçok insanı kendilerine örnek almakta, onların tavır ve konuşmalarına, üsluplarına, giyim tarzlarına özenmekte, onlar gibi olmaya çalışmaktadırlar. Ancak bu insanlar arasında güzel ahlak taşımayan kişiler olduğu için, onları taklit eden gençlerde de aynı tavırlar görülmektedir. Örneğin bu gençlerin bazıları mafya babalarına özenmekte, bazıları insanları kolayca öldürdüğü halde film gereği iyi adam rolündeki karakterleri örnek almakta, kimileri de kendilerine yabancı bir kültürün olumsuz yönlerini bütünüyle taklit etmeye çalışmaktadır.

Kuran ahlakının yaygın olarak yaşanmadığı bir toplumda insanların karakterini belirleyen başka etkenler de vardır. Buna bir örnek olarak 'erkek adam dediğin...' diye başlayan anlayış verilebilir. Bu mantığa göre, erkek karakterinin ilk prensibi daima “üstün” olmaktır.

İBADETLER VÜCUDA MÜSPET ENERJİ TOPLUYOR

Rus bilim adamları araştırmış, namaz kılanın aura dediğimiz enerjisinin çok sağlamlaştığını, parladığını ve kortizon değerlerinin arttığını görmüşler. Abdest alırken kolun yıkandığında kolların damarlarının açıldığı görülmüş. Yüzünü yıkadığında çevremizden alınan olumsuz enerjilerin suyla temizlendiğini görmüşler. Elinizi kaldırıp enerji menbaı olan güney cihetine dönüp "Döndüm kıbleye" dediğinizde bir anda kilitleniyorsunuz, yani şarteli açıyorsunuz. Elinizi bağladığınızda etrafınızdaki bütün canlılar bu enerji kalkanından bedeninize girmeye başlıyor. Sonra, "Rahman v Rahim olan Allah'ın adıyla" diye kapıyı açıyorsunuz, içeriye girdiğiniz an açılan kapıdan bütün müsbet enerjiler bedeninize geliyor, bedende bir ısınma oluşuyor. Minareler sivridir, enerji kabul eder, enerji bırakır, insan bedeni de bir antendir. Kainattan, kozmozdan gelen müsbetleri kabul eder, aynı zamanda da düşüncelerimizle onu kozmoza ilahi menbaa, yani kompitür merkezine, Hablullah ipiyle gönderir.

ALLAH'TAN BAŞKASINA DUA

Sual: İbni Teymiyeci bir yazar, (Sizlere fayda ve zararı olmayan, Allah’tan başkasına dua etmeyiniz) ve (Allahü teâlâ ile birlikte başkasına dua etmeyiniz) âyetlerini gösterip, evliya, hatta peygamber de olsa, Allah’tan başkasından bir şey isteyenin kâfir, müşrik olacağını söylüyor. Dinimizin bu husustaki hükmü nedir?

CEVAP
Bu âyet-i kerimede yasak edilen dua, ilim dilinde kullanılan dua demektir. Yani tapınarak yapılan duadır. Bu dua, ancak Allahü teâlâya olur. Fakat, bir kimse, yalnız Allahü teâlâya dua edileceğini, Allahü teâlâdan başka kimsenin yaratıcı olmadığını, her şeyi Onun yaptığını bilerek, enbiyayı ve evliyayı vesile eder, onların Allah’ın sevgili kulları olduklarını ve Allahü teâlânın, onların ruhlarına, insanlara yardım edebilmek kuvvetini verdiğini düşünerek, ruhlardan yardım beklerse, caiz olur.

Onlar, mezarlarında, bilmediğimiz bir hayatla diridirler. Ruhlarına, kerametler ve tasarruf kuvveti ihsan edilmiştir.

RESULULLAH'IN HAKKI İÇİN

Sual: Peygamber efendimiz veya falanca evliya hürmetine diye dua edilir mi?

CEVAP
Allahü teâlâ, bazı kullarına, kendinde hak ihsan ettiğini Kur'an-ı kerimde bildirdi. (Müminlere yardım etmek, üzerimize hak oldu) buyurdu. (Rum 47) [Hadika]

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ya Rabbi, senden isteyip de, verdiğin zatların hatırı için, istiyorum.) [İbni Mace]

Ölü veya diri olan bir velinin veya bir nebinin ismini söyleyerek, onun hürmeti için dilekte bulunmak caizdir. (Bezzâziyye)

Allahü teâlânın Peygamberlerini ve salih kullarını vesile ederek dua edilir. (Hısn-ül-hasin)

Peygamberin hakkı için demek, Onun peygamberliği haktır; bir velinin hakkı için demek de onun evliyalığı haktır demek olur. Peygamber efendimiz de bu niyet ile, (Peygamberin Muhammed hakkı için) demiş ve harplerde Allahü teâlâdan, Muhacirlerin fukarası hakkı için yardım dilemiştir. İslam âlimlerinden, (Senden istedikleri zaman verdiğin kimseler hakkı için) ve (İmam-ı Gazalinin hakkı için) gibi dualar yapanlar ve kitaplarına yazanlar çok olmuştur. (Berika)

MÜMİN,MÜMİN KARDEŞİNİN AYNASIDIR

Sual: Evliyanın kabirlerine giderek, Allahü teâlâdan bir dilekte bulunurken, onları vesile etmek, vesile olmaları için onlara yalvarmak caiz midir?

CEVAP
Elbette caizdir. Maide suresi 35. âyet-i kerimesinde mealen, (Ey müminler! Allahü teâlâdan korkun ve Ona yaklaşmak için vesile arayın!) buyuruldu. Bütün tefsirler, vesilenin Allahü teâlânın sevdiği, beğendiği şeylerden herbiri olduğunu bildiriyor. Nisa suresinin 80. âyetinde mealen, (Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur) buyuruldu. Bunun içindir ki, İslam âlimlerinin çoğuna göre, birinci âyet-i kerimedeki vesile, Resulullah demektir. Böyle olunca, Peygamberleri ve onların vârisleri olan Velileri, salih müslümanları vesile etmek, onların yardımları ile Allahü teâlâya yaklaşmak caiz olmaktadır.

Peygambere karşı söylemek, yalvarmak küfür ve şirk olsaydı, namaz kılanların hepsinin kâfir olması lazım gelirdi. Muhammed bin Süleyman’ın Eşedd-ül-cihad’da yazılı fetvasına göre, vehhabilerin de kâfir olmaları lazım olurdu. Çünkü her müslüman, namazda otururken, Esselamü aleyke eyyühen-Nebiyyü ve rahmetullah diyerek Resulullaha selam vermekte ve o yüce Peygambere dua etmektedir.