Zehirli | Konular | Kitaplar

vehhabilik

İBNİ TEYMİYYE KİMDİR?

İsmi, Ahmed b. Abdü’l-Halîm İbn-i Abdillâh b. Ebi’l Kâsım ibn-i Hadır en-Nemîrî el-Harrânî ed-Dimeşkî el-Hanbelî, Takiyyüddîn ibnü Teymiyye’dir. Harrân’da[3] doğdu (661 H.) Babası onu Dimeşk’e götürdü. Orada yerleşti ve meşhur oldu. Verdiği bir fetvadan dolayı Mısır’a çağrıldı. Oraya gitti… Orada bir müddet hapse atıldı. Sonra, İskenderiyye’ye nakledildi. Sonra, serbest bırakıldı ve 712’de Dimeşk’e gitti. 720 tarihinde orada tutuklandı. 728 senesinde, Dimeşk kalesinde tutuklu iken öldü.

İbn-i Teymiyye, Felsefe ve Mantık ilimlerinde araştırması çok olan birisiydi. Lisânı fasîh idi. Yirmi yaşına varmadan ders okuttu ve fetva verdi. Eserleri çoktur.

Hâsılı O, yedinci asır Hanbelî fıkıh ve hadîs âlimlerinden, şâz görüşleri bol olan birisidir. Şâzlarının bol oluşunun da, değişik sebebleri vardır. Bunlar, akîde, fıkıh ve üslûb olmak üzere üç tanedir.

Mîzâc ve ahlâkı çerçevesinde doğan ve gelişen üslûbuyla, olması îcâb eden veya olabilecekten daha fazla bir cesâret, hiç olmaması lâzım gelen tepeden bakma, boyundan büyük olan nice büyüklere karşı, akıl almaz bir saldırganlık, acelecilik, muğalata ve benzeri sebeblerden doğan bıktırıcı tekrarlar, çekilmez tenâkuzlar sergilemiştir.

Bölücüleri dışlamak ve lanetlemek

Reşat Halife’ye elçi [Peygamber] diyen mürted birisi bir Müslümana şunları diyor:

(Dünyada bir milyar müslüman var deniyor da; ama siz grupları dışlıyorsunuz. Vehhabilere, rafizilere, haricilere, mutezileye, cebriyeye sapık diyorsunuz, bunları düştünüz mü bu sayıdan? Bahaileri, Kadiyanileri, Mason Afganicileri de düştünüz mü bu sayıdan? Irkçılar, kafatasçılar da sapık sayılır, silin onları da. Peygamber Reşat Halife taraftarlarını bu rakamdan düştünüz mü?

Ülkemizde birçok ateist, mason var, bunları da düştünüz mü? Peki milyonlarca fahişe ve homo var, sapık diye bunları da düştünüz mü? Eeee kim kaldı, kaç kişi kaldı biliyor musunuz? sadece siz... yani bir kişi... Bir siz Müslümansınız, öyle mi?)

CEVAP

Sıkıntıların sebebi kötü din adamlarıdır

Bugün dünyanın her yerinde kötü işler, günahlar rağbettedir. İyi işler, faziletler ise öcü gibi gösteriliyor. Bunlar kıyamet alametidir. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

(Kötüler iyi, iyiler kötü gösterilmedikçe, kıyamet kopmaz.) [Haraiti]
Sık sık duyarız; (Bak herkes böyle yapıyor, onlar yanlış yolda da sadece sen mi doğru yoldasın) deniyor. İyilik, güzellik, hak gibi hususlar, her zaman çoğunluğun bulunduğu yerde olmaz. Mesela Çin’in, Japonya’nın nüfusu çoktur. Dinleri Budizm’dir. İnsanların çoğu Budist diye, Budizm’in doğru olduğu söylenemez. Dünyada gayri müslimler, Müslümanlardan daha fazla. Azınlıkta kaldığı için (Müslümanlık hak din değildir) denemez. Çünkü Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

Diri olan peygamber mi şehit mi?

Bedir’de falanca filanca öldü gitti denilince, Allahü teâlâ buyurdu ki: (Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin. Bilâkis onlar diridir, ama siz bunu anlayamazsınız.) [Bekara 154] (Tibyan)

İşittirmek kabul ettirmek demektir.

Vehhabiler, ruhun ölmediğini söyledikleri halde, Resulullah da ölüdür, işitmez, şefaat ya resulallah diyen kâfir olur diyorlar. Mecazı bilmiyorlar. Bu konudaki birkaç âyeti kerime meali şöyledir:

(Savaşta öldürülenleri siz değil, Allah öldürdü. Attığın zaman da, sen değil, Allah attı.) (Enfal 17) Birileri, ötekileri öldürüyor, Allah, ben öldürdüm diyor, Resulullah atıyor, sen atmadın ben attım buyuruyor. Aşağıda da kabirdekilere sen değil, ben işittiririm buyuruyor.

"Allah gökte" demek küfürdür

Hz. İsa’nın, göğe çıkıp, Allahın sağına oturduğu ve Allahü teâlânın gökte olduğu inancı Hıristiyanlığa sonradan sokulmuştur. Hıristiyan İngilizler tarafından kurulan Vehhabi inanışına göre de tanrı gökte, Hz. Muhammed de sağ tarafında oturmaktadır. Kitabül-Arş isimli Vehhabi kitabında, “Allah Arş’ın üzerinde oturur, yanında Resulullah’a da yer bırakır” deniyor. Hıristiyanlarla Vehhabiliğin bu konuda da birbirine benzemesi tesadüf değildir. Ehli sünnet âlimlerinin hepsi “Allah mekandan münezzeh” buyuruyor.

Dinimizi bozmaya çalışanlar

Türkiye'ye ilk defa mezhepsizlik ve Vehhabiliği sokmaya çalışanlardan biri olan 1940'lı yıllarda vefat eden bir hoca diyor ki: (Kur'an ile hadisler sayılıdır. Olaylar ise sonsuzdur denilerek, kıyas ile birçok şey ilave edilmiştir. Kıyas ve ictihad yoktur) diyerek, Ehl-i sünnet âlimlerine iftira ediyor. Kıyas ve ictihad, dine bir şey eklemek değil, Kur'an ve hadisin, derin örtülü manalarını meydana çıkarmaktır. Eshab-ı kiram da kıyas yapmıştır. İcmanın da âyetle emredildiği Beydavi tefsirinde yazılıdır.(Dinde, her şey söylenmiştir. Ancak Kitap ile Sünnetin bildirmediği her şey mubahtır) diyerek tenakuzlu konuşuyor. (Kıyas ile, din arttırılıyor, mubahlar haram ediliyor) diyerek dinin bir hükmü olan kıyasa saldırıyor.

Din yeni gelmiş değildir

Osmanlıyı savaşlarda yenemeyen düşmanlar, taktik değiştirdiler, Müslümanların arasına girdiler, bazı grupları, bazı din adamlarını satın aldılar. Özel yetiştirilmiş oldukları için çabuk yükseldiler. Önemli yerleri tuttular. Bilim adamı âlim olarak çıktılar. Müctehid olarak lanse edildiler.

Milleti cahil yapmak, dinlerinden uzaklaştırmak için akla hayale gelmeyecek hilelerle tahribat yaptılar. Oldukça başarı da elde ettiler. İmparatorluğu parçalayıp yıktıkları yetmiyormuş gibi hâlâ faaliyetlerine devam ediyorlar.

Fitne çıkaran lanetliktir

S. Kutup, kitaplarında, İbni Teymiyye ve diğer mezhepsizlerin yolunda olup, kendisinin de onlar gibi bir "fitne kaynağı" olduğunu çok açık şekilde ispat etmektedir. Çıkardığı fitneler yüzünden birçok Müslümanın hapse girmesine, yandaşlarının ifadelerine göre de, 50 bin Müslümanın idam edilmesine sebep olmuştur. Mısır'da Cem'iyyet-ül Meşar'i tarafından neşredilen Nehc-üs-Seviy Firreddi alâ S. Kutup isimli kitapta bildirildiğine göre S. Kutup, "Küçük meselelerde de olsa idareciler Allahın hükmü ile hükmetmedikleri müddetçe yeryüzünde müslüman yoktur." diyor. Halbuki İmam-ı Kurtubi buyuruyor ki:

FETHULLAH GÜLEN «SEN DE Mİ BRÜTÜS?»

Hemen her hocanın her müftünün mezhebsiz olabileceği akıldan geçebilirdi de, sizin gibi Risale-i Nur okumuş bir kimsenin Vehhâbileri övmesi aklımızın kenarından geçmezdi. Risale-i Nur okuyup inanan ve onunla amel eden kimsenin mezhebsiz veya Vehhâbi meşrebli olmasma imkan var mıdır? Risale-i Nur'da Vehhâbilik aleyhine ve ictihad edecek müctehid taslakları aleyhine yazılar vardır. Nurcu denilen kimselerin Vehhâbileri övmesi mezhebleri inkar etmesi veya muctehidlik taslaması düşünülebilir mi? Risale-i Nurları istismar edenler hariç, hiç kimsenin yukarıda zikredilen vasıflarda olabileceğini tahmin etmek mümkün müdür?

SEBİLE AÇIK MEKTUP

Bugüne kadar gazetenizdeki hatâları tenkid etmedik, yine de etmek istemiyoruz. Çünkü bir birliği zedeleyici bütün hareketlerden uzak durmaya son derece dikkat ediyoruz. Ancak yurtiçi ve yurtdışından aldığımız mektuplarda «Sebil ne yapıyor, niçin Seyyit Kutub'u reklâm ediyor?» gibi sualllerle karşılaşıyoruz.

Seyyit Kutubcu bir okuyucu, sizin 14.4.1978 tarihli «HAKKANİYET VE İNSAF ÖLÇÜLERİ» isimli Başyazınızı kesip göndermiş, bizden cevap istemektedir.

VEHHÂBÎLİK TEHLİKESİ

Komünizmin tehlikesi herkesçe malumdur. Komünizm tatbik edilmeye başlandı mı, o yerde müslümanlık yok olmuş demektir. Vehhâbilik bir yere musallat oldu mu, O yerde müslümanlığın adı vardır, fakat müslümanlar, bid'at, dalâlet ve hattâ küfür içinde yaşıyor demektir.

Halkımız, Rafîzilik ve Vehhâbilik gibi mezheplere beşinci mezhep adını verir, Ehl-i Sünnet âlimleri ise bu fırkalara MEZHEPSİZ demektedir.

Bazı gafiller, «Türkiye'de Vehhâbilik mi var da böyle bir tehlikeden bahsediyorsunuz?» diyorlar. Vehhâbilik damarlarımıza kadar işlemiş, hutbe ve vaazlarımızın ekserisi Vehhâbi metoduyla icra edilmekte, şairlerimiz mezarda Kur'ân okunmamasını istemekte, fakat çoğumuzun burnu koku almamaktadır.

ŞERRÜDDİNLE RÖPORTAJ

Ehl-i sünnet itikadına mensup bir mukallidin mutlak müçtehidlik iddiasında bulunan mezhepsiz Şerrüddin ile yaptığı mühim bir röportaj:

MUKALLİD: Mevdûdî ve Kardâvî gibi siz de «Benim mezhebim yok» diyormuşsunuz, bu ne demektir?

MÜÇTEHİD TASLAĞI: Mezhebim yok demek, muayyen bir mezhebe bağlı kalmadan islâmî problemleri çözüp karara varmak demektir. Bir mezhebe bağlı kalmak, her amelini ona uydurmak avamın işidir ki, cehaletin zaruri bir neticesidir. Bizim görüşümüz, Ebû Hanife ile, Mâlik ile veya bir başkası ile ayrıldığı zaman kendi görüşümüzü kabul etmemiz zaruridir. Çünkü biz avam değil, mukallid değiliz.

AHMET GÜRTAŞ'A AÇIK MEKTUP

Ahmet Gürtaş isimli birisi tarafından yazılan Abduh gibi masonu, Reşit Rıza gibi mezhepsizi öven ve adına da MEZHEPSİZLİK YAYGARASI verilen bir kitap elimize geçti. Bu kitapta bâtılın nasıl övüldüğünü, hakkın nasıl katledildiğini vesikaları ile gözler önüne sermek istiyoruz. Vesikaların klişelerini yapmak pahalıya mal oluyor. Bizim de o kadar paramız yok. Vehhâbiler yardım etmiyor bize. Mez-hepsizlere ulufe olarak dağıttıkları petrolden bir miktar bir varil olsun, Ehl-i sünnetin müdafiîlerine vermiyorlar.

KARAMAN - YAVUZ MÜNAKAŞASI

A. Fikrî Yavuz isimli birisi, Karaman tarafından sadeleştirilen mezhepsiz Reşit Rıza'nın «Mezahibin Telfîkı ve İslâmın bir noktaya cem'i» isimli kitabına reddiye mahiyetinde bir risale hazırlamış, risalenin arkasına ÖZEL DAĞITIMA TÂBİDİR, HALKA DAĞITILMAZ ibaresini koymuş. Biz halktan birisi olmamıza rağmen fazla titizlik gösterilmemiş olmalı ki bizim de elimize bu risale geçti.

Karaman da bu risaleye cevap olmak üzere bir broşür de o hazırlamış.