sebeciler
Kaderi İnkâr Eden İbn Sebe’ciler
Ehl-i Sünnet Müslümanlığında imanın altı şartı vardır, bunlardan biri kadere imandır. "İslâm'da kader inancı yoktur, kadere iman Emevîlik dininde vardır" demek büyük bir yanılgıdır.
Kader Kur'ânla, Sünnetle, icmâ-i ümmetle sâbittir. Münkiri dinden çıkar.
Kader derin bir konudur, Müslümanların bu konuda tartışmaması, kendi re'y ve hevalarıyla konuşup yazmaması gerekir.
Ehl-i Sünnetin Kur'ân tefsirlerine, hadîs şerhlerine, akaid kitap ve risalelerine, büyük ve küçük ilmihallerine bakarsak orada kadere imanı görürüz.
Kader konusunda insanlar iki türlü yanılmıştır:
1. Kaderi büsbütün, bilkülliye inkâr ederek.
İBNİ SEBECİ İLE MÜNAZARA
Allahü teâlâ görülecektir
Sual: Ehl-i Sünnete göre Allah’ın kıyamet gününde müminlere gökyüzündeki on dört gecelik ay gibi görüneceği, dünyada ise Allah’ın sadece rüyada görülebileceği bildiriliyor. Allah’ın ahirette, hem de şu başlardaki gözle ve de aynı gökteki ondörtlük ay gibi gözlenebileceği nasıl söylenebiliyor?
CEVAP
Niye şaşıyor, niye inanmıyorsun? Allah ve Resulü söylüyor. Allah ve Resulünün sözüne şaşırdıktan sonra, Onların sözüne inanmadıktan sonra sen daha neye inanırsın ki? Sen, Allah ve Resulünün sözüne nasıl görüş dersin ki? Sizin işiniz gücünüz Allah ve Resulüne inanmayanların, İslamiyet’i yıkmak isteyenlerin yolundan gitmek.
Müminlerin ahirette, Cennete girmeden önce de, girdikten sonra da Allahü teâlâyı görecekleri Kur'an-ı kerimde açıkça bildiriliyor:
(Kıyamet günü ışıl ışıl parlayan yüzler, [müminler] Rablerine bakacaklardır.) [Kıyamet 22, 23]
GÜNAH ZARAR VERİR
İbni Sebecilerin, Ali’yi sevene hiçbir günah zarar vermez demeleri doğru mudur?
CEVAP
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Muhammed aleyhisselamı yani Peygamberi sevene günah zarar veriyor da, müslüman olması bu yüce Peygambere iman etmeye bağlı olan Hz. Ali’yi sevene günah hiç zarar vermez mi? Yüce derecesi bir yana o da her müslüman gibi bir müslümandır. O da, hepsi Cennetle müjdelenen sahabelerden biridir.
Yahu! Âlemlerin rabbi, her şeyin yaratıcısı, dinin sahibi Allahü teâlâyı sevene, Ona iman edene günah zarar veriyor da, yüce derecesi bir yana, Onun aciz bir kulu olan Hz. Ali’yi sevene günah hiç zarar vermez mi? Halbuki Allahü teâlâ bu istisnayı kendisi için bile yapmamıştır. Allah bile, beni sevene günah zarar vermez buyurmuyor. Zerre kadar kötülük yapan cezasını görecek buyuruyor.
Ne demek istiyor bunlar, hâşâ, O Peygamberden, Allah’tan üstün mü? Zaten tanrı da peygamber de diyenleri de var. Peki, böyle diyenlerin İslamiyet’le ne alakası var, dinle imanla ne alakası var?
KUR'AN-I KERİM DEĞİŞMEDİ
İbni Sebeciler, Kur’anı ilk üç halife değiştirdi diyorlar. Kur’anı değiştirmek mümkün mü?
CEVAP
Diğer hususlarda olduğu gibi burada da ibni Sebecilere en güzel cevabı Allahü teâlâ vermektedir. Bu cevap karşısında ibni Sebecilerin beli kırılmaktadır. Onlar da cevap veremedikleri hususları inkâr ederek, masal diyerek ya da üç halife değiştirdi diyerek bulundukları küfür yolunda kalmayı tercih ediyorlar, yani küfür yolunu seçiyorlar. Halbuki bozuk itikadlarına tevbe edip, iman yolunu yani ehl-i sünnet yolunu seçselerdi kendileri için iyi olurdu.
Şimdi âyet-i kerimelere bakalım:
HERKESİN SUÇU KENDİNEDİR
Sual: Kitaplarınızda Muaviye övülmektedir. İyi birisi olsa idi, oğlu Yezidi iyi yetiştirirdi. Oğlu Yezidin melanetleri ortada iken, babasını övmek Müslümanlığa aykırı değil midir?
CEVAP
Bu mantık Müslümanlığa aykırıdır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kim doğru yola girerse, kendi lehine girer. Kim, kendi aklına uyarsa, sapıtırsa, kendi zararına sapıtır. Kimse kimsenin günahını çekmez.) [İsra 15]
Kocası yüzünden karısı, karısı yüzünden kocası, Babasından dolayı oğlu, oğlundan dolayı babası suçlanamaz.
1- Kabil’in yaptığı cinayetten babası Adem aleyhisselam suçlanamaz. İlk insan ve ilk Peygamber olan Âdem aleyhisselam için (Eğer oğlunu iyi yetiştirseydi, kâfir olmasını önlerdi) demek doğru olur mu?
2- Kenan’ın inkârcılığı yüzünden gemiye binmemesi, “Dağa çıkıp kurtulurum” demesi, kâfirlerden olması yüzünden, babası Nuh aleyhisselam suçlanamaz. Nuh aleyhisselam için (Eğer oğlunu iyi yetiştirseydi, kâfir olmasını önlerdi) demek doğru olur mu?
İLK FİTNE VE MUHAREBELER
Ahmet Cevdet Paşa diyor ki:
Eshab-ı kirama düşman olmak fitnesini ilk ortaya çıkaran (Abdullah bin Sebe) isminde Yemenli bir Yahudidir. Bu Yahudi, Müslüman görünerek önce Basra’ya geldi. “İsa tekrar dünyaya gelecek de, Muhammed gelmez mi? O da gelecek, Ali ile birlikte dünyayı küfürden kurtaracak. Hilafet Ali’nin hakkı idi. Üç Halife, Onun hakkını elinden zorla aldı” diyordu. Basra’dan kovuldu. Kufe’ye gelip, halkı kışkırtmaya başladı. Buradan da kovuldu. Şam’a geldi. Şam’da da yüz bulamayınca Mısır’a kaçtı. Mısır’da, kendisini Ehl-i beytin aşığı olarak tanıtarak, Halid bin Mülcim, Sudan bin Hamran, Gafıki bin Harp ve Kinane bin Bişr gibi soysuz, azılı haydutları etrafına topladı.
“Ali’ye uymayanlara düşman olmak lazım” ve kendisine inananlara da, “Peygamberden sonra, en üstün Ali’dir” diyordu. Sözlerine inandırmak için, âyetlere yanlış manalar veriyor, hadis uyduruyordu. “Peygamber kendinden sonra Ali’nin halife olmasını emretti. Eshab, Peygamberi dinlemedi, dünya çıkarları için, dinlerini terk ettiler” diyordu. Bu sırları herkese açmayın, diye de tembih ediyordu. (Ben şan ve şöhreti sevmem. Tek maksadım, size doğru yolu bildirmektir) diyordu. Böylece Hazret-i Osman’ın şehit edilmesine sebep oldu. Sonra, Hazret-i Ali’nin askerleri arasına, üç Halifenin düşmanlığını yaydı..
Hazret-i Ali İle Savaşana Kâfir Diyorlar
Sual: İbni Sebeciler, Hazret-i Ali ile savaşan sahabeye kâfir diyorlar. Eshab-ı kirama kâfir diyen kâfir olmaz mı?
CEVAP
Kur’an-ı kerimde Eshab-ı kiramın tamamının Cennetlik olduğu bildirilmektedir. Yine savaşmanın, adam öldürmenin küfür olmadığı Kur’an-ı kerimde açıkça yazılıdır. Ayrıca, şirkten başka, bütün günahları Allah’ın affedeceği de, Hazret-i Vahşi gibi sonradan Müslüman olan kimselerin günahlarının sevaba çevrileceği de bildiriliyor. Onun için eshab-ı kiramdan herhangi birisini kötülemek âyetleri inkâr etmek olur. Peygamber efendimiz de, (Eshabımın kusurları, yanlış hareketleri olacaktır. Ancak Allahü teâlâ, benim hatırım için onların kusurlarını affedecektir) ve (Eshabımın kusurlarını söylemeyin! Kalbleriniz onlara karşı değişir) buyuruyor.
İki müslüman ordunun savaşması kâfirlik değildir, birbirleriyle savaşanlar kâfir olmazlar.
HAZRET-İ ALİ'YE DİL UZATILAMAZ
Sual: İbni Sebeciler, Peygamber efendimizin mübarek damadı Hazret-i Ali’ye, eshabı sevmediği halde senelerce onları idare etti, yani ikiyüzlülük etti diyerek hâşâ münafıklık isnat ediyorlar. Allah’ın verdiği ilmi sakladı sadece torunlarına verdi, onlar da bunu gizledi, ahir zamanda Mehdi meydana çıkaracak diye de hâşâ küfür isnat ediyorlar. Bunların dinde yeri nedir?
CEVAP
Hazret-i Ali (radıyallahü teâlâ anh), Allah Resulünün damadı, Hazret-i Ömer’in kayınpederidir. İslam halifelerinin ve ismen Cennetle müjdelenen on kişinin dördüncüsüdür. Ehl-i beytin birincisidir. Allahü teâlânın aslanı idi. Çeşitli hadis-i şeriflerde methedildi. Evliyanın büyüğü, vilayet yolunun reisidir. Her tarikatta herkese Vilayetin feyzleri ve marifetleri Hazret-i Ali’den gelmektedir.
Hazret-i Ali, Medine'ye hicretle şereflenen, Allah’ın övdüğü muhacirlerden ve ilk iman edenlerden olduğu için Cennetliktir. İşte âyet-i kerime meali:
(Muhacirlerin ve Ensarın önce imana gelenlerinden ve Onların yolunda gidenlerden Allah razıdır. Onlar da Allah’tan razıdır. Allah, Onlar için Cennetler hazırladı.) [Tevbe 100]
HAZRET-İ OSMAN'A DİL UZATILAMAZ
Sual: İbni Sebeciler, Peygamber efendimizin iki kızını verdiği mübarek damadı Hazret-i Osman’a da hâşâ kâfir diyorlar. Kur’an-ı kerimi değiştirdi, iş başına hep akrabalarını getirdi diyorlar. Böyle söylemek doğru mudur?
CEVAP
Hazret-i Osman (radıyallahü teâlâ anh), Peygamber efendimizin iki kızıyla evlenmekle şereflenmiş damadıdır. İnsanlık tarihinde bir peygamberin iki kızıyla evlenmek ondan başkasına nasip olmamıştır. Hayatta iken ismen Cennet ile müjdelenmiş on kişiden biri olup, Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer’den sonra eshab-ı kiramın en büyüğüdür. İlk iman edenlerden ve malını canını Allah ve Resulü için feda edenlerdendir.hâşâ ona dil uzatanların, kâfir diyenlerin kendilerinin kâfir olduklarına dair yeterli delil vardır. Burada birkaçını tekrar yazalım:
Hazret-i Osman, Medine'ye hicretle şereflenen, Allah’ın övdüğü muhacirlerden ve ilk iman edenlerden olduğu için Cennetliktir. İşte âyet-i kerime meali:
(Muhacirlerin ve Ensarın önce imana gelenlerinden ve Onların yolunda gidenlerden Allah razıdır. Onlar da Allah’tan razıdır. Allah, Onlar için Cennetler hazırladı.) [Tevbe 100]
HAZRET-İ ÖMER'E DİL UZATILAMAZ
Sual: İbni Sebeciler, Peygamber efendimizin mübarek kayınpederi Hazret-i Ömer’e de âyet-i kerimelere, hadis-i şeriflere rağmen hâşâ kâfir diyorlar. Daha başka iftiraları varsa da bu iftira yanında onların bir önemi yoktur. Çünkü bir insan kâfirse onun diğer işlerine bakılır mı?
CEVAP
Hazret-i Ömer (radıyallahü teâlâ anh), Peygamber efendimizin kayınpederidir. Hazret-i Ali’nin de damadıdır. Hayatta iken ismen Cennet ile müjdelenmiş on kişiden ikincisi olup, Hazret-i Ebu Bekir’den sonra eshab-ı kiramın en büyüğü, başka bir ifade ile, Peygamberlerden sonra insanların üstünlükte ikincisidir. Resulullahın da ikinci halifesidir.hâşâ ona dil uzatanların, kâfir diyenlerin kendilerinin kâfir olduklarına dair yeterli delil vardır. Burada birkaçını tekrar yazalım:
Hazret-i Ömer, Medine'ye hicretle şereflenen, Allah’ın övdüğü muhacirlerden ve ilk iman edenlerden olduğu için Cennetliktir. İşte âyet-i kerime meali:
(Muhacirlerin ve Ensarın önce imana gelenlerinden ve Onların yolunda gidenlerden Allah razıdır. Onlar da Allah’tan razıdır. Allah, Onlar için Cennetler hazırladı.) [Tevbe 100]
HAZRET-İ EBUBEKİR'E DİL UZATILAMAZ
Sual: İbni Sebeciler, Peygamber efendimizin mübarek kayınpederi Hazret-i Ebu Bekir’e hâşâ kâfir diyorlar. Allah Resulünü yakalatmak için onunla hicret etti diyorlar. Fedek hurmalığını Fatıma’nın elinden zorla alıp beytülmala verdi diyorlar. Hazret-i Ali de halife olunca bu haksızlığı önlemedi diyerek ona da dil uzatıyorlar.
Böyle söylemenin dinde yeri nedir?
CEVAP
Hazret-i Ebu Bekir (radıyallahü teâlâ anh), ilk iman edenlerden ve malını canını Allah ve Resulü için feda edenlerdendir. Allah Resulünün kayınpederidir. Eshab-ı kiramın en büyüğüdür. Peygamberlerden sonra bütün insanların en üstünüdür. Sağlığında ismen Cennet ile müjdelenen on kişinin birincisidir. Allah Resulünün ilk halifesidir hâşâ ona dil uzatanların, kâfir diyenlerin kendilerinin kâfir olduklarına dair yeterli delil vardır. Burada birkaçını tekrar yazalım:
Hazret-i Ebu Bekir, Medine'ye hicretle şereflenen, Allah’ın övdüğü muhacirlerden ve ilk iman edenlerden olduğu için Cennetliktir. İşte âyet-i kerime meali:
(Muhacirlerin ve Ensarın önce imana gelenlerinden ve Onların yolunda gidenlerden Allah razıdır. Onlar da Allah’tan razıdır. Allah, Onlar için Cennetler hazırladı.) [Tevbe 100]
İBNİ SEBECİLERİN BELİNİ KIRAN SORULAR
Halife seçimi, eshab-ı kiram arasındaki savaşlar müslümanların iç meselesidir. Bu iç mesele, bir münafıkla, bir yahudi veya hıristiyanla veya bir ateistle tartışılmaz. Onlarla, Yahudilik-İslamiyet, Hıristiyanlık-İslamiyet, ateistlik-İslamiyet gibi temel itikadi konularda, iman konusunda tartışılır. Onlar bozuk Tevratlarını İncillerini veya dinsizliklerini ortaya koyar, siz de cevap verirsiniz.
Yahudilerin kurduğu adına sebecilik, rafizilik, hurufilik denilen fırka ile, dini meselelerimiz tartışılmaz. Ne Peygambere inanıyorlar ne de Kur’ana. Müslümanları aldatmak, İslamiyet’i yıkmak için, inanmış gibi konuşuyorlar. Takıyye adı altında münafıkça hareket ediyorlar.
Aslında 1400 senedir uğraştıkları mesele, basit bir mesele değildir. Dini kökten yıkma meselesidir. Çünkü eshab-ı kiram kötülenince, bunların mürted, münafık oldukları güya ispatlanınca, müslümanlar arasında yayılınca, kabul görünce, din otomatikman yıkılmış olacaktır. Çünkü Kur’anı da dini de bize bildiren onlardır.
SAPIK FIRKALAR - MÜŞEBBİHE VEYA MÜCESSİME
Sual: Müşebbihe nasıl bir fırkadır?
CEVAP
Allahü teâlâyı bir cisim olarak kabul eden ve Ona insanlardaki gibi uzuvlar isnat eden, Kur’andaki müteşabih âyetlere yanlış mana verip, Allah’ın el, yüz gibi organlarının olduğunu iddia eden sapık fırkadır.
Allahü teâlâyı başka varlıklara benzeten teşbih ve tecsim fikrini ilk defa ortaya atan yahudi Abdullah ibni Sebe ile, hicri birinci asrın sonunda ve ikinci asrın başlarında yaşayan Hişam bin Salim-el-Cevaliki ve Hişam bin el-Hakem gibi kimselerdir.
Bu fikirleri hicri ikinci asır boyunca savunan sapıklar oldu. Bu kimselere cevap veren imam-ı Malik hazretleri, bir defasında teşbih fikrini savunanlara; “Sizi bid’atlerden ve bid’atçilerden sakındırırım” buyurdu. “Bid’atçiler kimlerdir?” denilince, cevaben; “Bid’atçiler o kimselerdir ki, Allahü teâlânın isimleri, sıfatları, kelamı, ilmi ve kudreti konusunda söz ederler. Sahabenin ve iyilikte onlara tâbi olanların sustuğu konularda sükut etmezler” buyurdu.
Her çeşit aşırılık zararlıdır
İfrat ve tefrite örnek vermeye devam ediyoruz.
1- Kibirlenmek ifrat, aşırı tevazu [temelluk] da tefrittir. Tevazu ise vasattır. Kendinden aşağı olanlara karşı tevazu göstermek iyi ise de, bunun ifrata kaçmaması, yani aşırı olmaması gerekir. Aşırı olan tevazua temelluk denir. Temelluk, ancak üstada ve âlime karşı caizdir. Başkalarına karşı caiz değildir. Hadis-i şerifte, (Temelluk, Müslüman ahlâkından değildir) buyuruldu
2- Hz. İsa’yı aşırı sevmek ifrat, sevmemek tefrittir. Hz. İsa’ya Allah ve Allahın oğlu diyen Hıristiyanlar ifrattadır, onu sevmeyen, anasına iftira eden Yahudiler ise tefrittedir. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:
Abdullah bin Sebe kimdir?
Müslümanlar arasında Eshab-ı kiram düşmanlığını ilk aşılayan Yahudi dönmesi Abdullah bin Sebedir, “Sebeiyye” denilen sapık yolun kurucusudur.