mirac

PEYGAMBERİMİZ NEDEN MİRAC'A ÇIKTI

Bir padişahın iki türlü konuşması vardır. Biri, bir vatandaşla telefon ederek küçük bir meseleyi görüşmesi. Diğeri de devlet başkanı, halifelik yönü ve milletin idarecisi olarak, emirlerini her tarafa duyurmak için özel bir elçisi ile konuşması, sohbet etmesi, onun aracılığı ile ferman yayınlamasıdır.

Bu örnekte olduğu gibi Cenab-ı Hakk'ın da kulları ile iki tarzda muhatap olması vardır. Biri, özel ve cüz'i, diğeri de geniş ve genel mahiyette bir konuşması. Cenab-ı Hakk'ın bazı velilerle özel ve cüz'i anlamda ilham etmesi birinciye örnektir.

Ama Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm bütün velâyet mertebelerinin üstünde bir büyüklük ve yücelikte, kâinatın Rabbi, bütün varlıkların yaratıcısı olarak Cenab-ı Hakk'ın sohbetine müşerref olması ise ikinci ve mükemmel olanına misaldir.

Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın elçiliği iki taraflıdır. Birisi halktan Hakk'a, diğeri de Hak'tan halka. Birisi mi'racın bâtınî tarafı olan velâyet yönüdür, diğeri de zahiri tarafı olan risalet yönüdür.

Yani Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm bizi temsilen Cenab-ı Hakk'ın huzuruna çıktı, başta insanlar olmak üzere bütün varlıkların ibadet, kulluk, tesbih ve zikirlerini toplu olarak (askerin komutana tekmil vermesi gibi) arz etti.

MİRAC KANDİLİ

Feyiz ve bereketin coştuğu mübarek gecelerimizden biri de Miraç Gecesidir.

Miraç bir yükseliştir, bütün süfli duygulardan, beşeri hislerden ter temiz bir kulluğa, en yüce mertebeye terakki ediştir. Resulullahın (a.s.m.) şahsında insanlığın önüne açılmış sınırsız bir terakki ufkudur.

Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyüğüdür. Miraç mucizesi Kur'ân-ı Kerimde âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur. Bu îlâhî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur'ân'da şöyle anlatılır:

“Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi, 1)

Miraçın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varmasıdır.

MİRAC MUCİZESİ

Âyet ve hadisle bildirildiği halde, Mirac mucizesini inkâr eden olmuş mudur?

CEVAP
Bazı bid’at ehli, Peygamber efendimizin bir anda, Cenneti, Cehennemi ve daha birçok yerleri gezip gelmesine akıl erdirememiş, inkâr etmiştir. Bir kısım akılsızlar da, hâşâ, “Miracı kabul etmek, Allah’a mekan ittihaz etmek olur” diyerek Miracı inkâr ediyor. Allahü teâlâ, Musa aleyhisselam ile Tur dağında konuşmuştur. Tur dağı Allah’ın mekanı mıdır? Elbette değildir. Cennete giren müminler de Allahü teâlâyı görecektir. Cennet de Allahü teâlânın mekanı değildir. Allahü teâlâ mekandan münezzehtir.

Ehl-i sünnet âlimleri, sözbirliği ile Miracın hak olduğunu bildiriyorlar.

Kavl-ül-fasl kitabında deniyor ki:
İsra suresinin ilk âyet-i kerimesinde, Allahü teâlâ, kudret ve azametinden nice harika olaylardan bazılarını göstermek için, Muhammed aleyhisselamı, Mekke'den Kudüs'e götürdüğünü bildiriyor. İsra kelimesi, rüya için kullanılmaz. Uyanık iken, gece yürümek manasına kullanılır.
Yine buyuruldu ki:

(Sana [Miracda] gösterdiğimiz temaşayı insanlar için bir fitne kıldık.) [İsra 60]
[Fitne] yani imtihan uyanıkken olur. Peygamber efendimizin anlattığı rüya olsaydı, hiç kimse tuhaf karşılamazdı. Hazret-i Ebu Bekir tasdik edip, yüksek derecelere kavuşmazdı.

Resulullahın, Mekke'den Kudüs'e götürüldüğüne inanmayan kâfir olur. Göklere ve bilinmeyen yerlere götürüldüğüne inanmayan ise sapık olur. (Bahr)

PEYGAMBER EFENDİMİZİN MUCİZELERİ

Çok mucizesi görülmüştür. Bazılarını bildirelim.
Aşağıdaki yazılar (Mir’at-ı Kâinat) kitabından alınmıştır.

Muhammed aleyhisselamın hak Peygamber olduğunu bildiren şahitler pek çoktur. Ümmetinin Evliyasında hasıl olan kerametler, hep Onun mucizeleridir. Çünkü, kerametler, Ona tâbi olanlarda, Onun izinde gidenlerde hasıl olmaktadır.

Muhammed aleyhisselamın mucizeleri, zaman bakımından üçe ayrılmıştır:

Birincisi, mübarek ruhu yaratıldığından başlayarak, Peygamberliğinin bildirildiği (bi’set) zamanına kadar olanlardır.

İkincisi, bi’setten vefatına kadar olan zaman içindekilerdir.

Üçüncüsü, vefatından kıyamete kadar olmuş ve olacak şeylerdir.

Bunlardan birincilere, (İrhas) yani, başlangıçlar denir. Her biri de ayrıca görerek veya görmeyip akıl ile anlaşılan mucizeler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Bütün bu mucizeler o kadar çoktur ki, saymak mümkün olmamıştır. İkinci kısımdaki mucizelerin üç bin kadar olduğu bildirilmiştir. Bunlardan bazılarını aşağıda bildireceğiz.

Miraç kandili

Miraç, merdiven demektir. Resulullah efendimizin göklere çıkarıldığı, bilinmeyen yerlere götürüldüğü gecedir. Recebin 27. gecesi, yani bu gecedir.

Mutezile fırkası, Resulullahın bir anda, Cenneti, Cehennemi ve daha birçok yerleri gezip gelmesine akıl erdirememiş, “Miracı kabul etmek, Allah’a mekan ittihaz etmek olur” diyerek Miracı inkâr etmiştir. Allahü teâlâ, Hz. Musa ile Tur dağında konuşmuştur. Tur dağı Allah’ın mekanı mıdır? Elbette değildir. Cennete giren müminler de Allahü teâlâyı görecektir. Cennet de Allahü teâlânın mekanı değildir. Allahü teâlâ mekandan münezzehtir.

Mucize fenden farklıdır

Bir ateistin, (Peygamberiniz, Bill Gates’tenden mi üstündür) sorusuna gerekli cevaplar vermiştik. Şunu da söyleyelim ki, iki şey arasında kıyas yapılırken vazife ve vasıfları arasında bazı münasebetlerin bulunması lazımdır. Mesela taksi mi üstün, buldozer mi üstün diye sorulmaz. Birisi hız yönünden üstün, öteki de yıkıp geçmekte üstündür. Kumar kralı ile yüzme şampiyonu mukayese edilmez. Elma ile taş mukayese edilmez. 51 kilodaki güreş şampiyonu ile ağır sıkletteki şampiyon kıyas edilmez. Peygamberle fen adamı kıyas olmaz. Fen adamı Allah’ın yarattığı şeyleri birleştirerek yeni âletler meydana getirir. Peygamber ise, Allah’ın kudreti ile birçok harikaların meydana gelmesine sebep olur.

Bu gece Miraç Kandilidir

Miraç, merdiven demektir. Resûlullah efendimizin göklere çıkarıldığı, bilinmeyen yerlere götürüldüğü gecedir. Recebin 27. gecesidir. Mutezile fırkası, Resulullahın bir anda, cenneti, cehennemi ve daha birçok yerleri gezip gelmesine akıl erdirememiş, “Miracı kabul etmek, Allaha mekan ittihaz etmek olur” diyerek Miracı inkâr inkâr etmiştir. Allahü teâlâ, Hz. Musa ile Tur dağında konuşmuştur. Tur dağı Allahın mekanı mıdır? Elbette değildir. Cennete giren müminler de Allahü teâlâyı görecektir. Cennet de Allahü teâlânın mekanı değildir. Allahü teâlâ mekandan münezzehtir. Kavl-ül-fasl kitabında deniyor ki:

Mİ'RACIN SÜBUT DELİLLERİ

Mi'racın vukuunu gösteren deliller hususunda Hızır Bey (55. beyitte), şöyle demektedir:

"Peygamberin Miracının, bedeni ile ve uyanıkken olduğu keyfiyeti ayetle, meşhur hadis ve haber-i ehad ile sabittir."

Meşhur âlim Aliyyü'l Kaari bu hususta şöıle demektedir:

"Mi'racın Mekke'den Mescid-i Aksa'ya kadarki kısmı kitapla sabittir. Bunu inkâr eden kâfir olur. Mescid-i Aksa'dan semaya kadarki kısmı meşhur hadislerle sabittir. Bunu inkâr eden kimse bidatçi olur. Semadan Cennete, Arşa ve Maverayı Aleme çıkış ise haber-i ehad ile sabittir. Bunu inkâr eden ise hata etmiş olur." (Aliyyü'l Kari, şerh-i Emali/20)

Allâme-i Sâni Saadettin Teftezani ise şöyle demektedir:

Mİ'RAÇ RUH İLE Mİ, BEDEN İLE Mİ OLMUŞTUR?

Mi'racın vukuu hakkında selef ve halef ittifak etmiş oldukları halde, Mi'racın keyfiyeti, yani ne şekilde olduğu hususunda aralarında bazı ihtilaflar vardır.

Seleften Hz. Ayşe ve Hz. Muaviye, tabiundan Hasenu'l Basri ve Muhammet İbn-u İshak gibi zatlar, miracın yalnız ruhani olduğuna kail olmuşlardır. Hz. Ayşe (r.a.), "Muhammet (s.a.v)in cesedi, Mi'rac gecesi ayrılır olmadı." diyor. Muaviye (r.a.) de kendisine Mi'raç sorulunca, "Salih bir rüyadır." demiştir.

Mİ'RACIN HİKMETİ

Allah (c.c.), mekân ve zamandan münezzeh ve cismaniyetten beri olduğundan, Hz. Peygamber (s.a.v.)in semalara çıkarılması; (haşa) Allah ile bir makam-ı muallada buluşup şereflenmesi değildir. Böyle bir inanç yanlıştır.

"Ancak, Resul-i Ekrem (s.a.v.)in böyle yüce bir makama çıkarılması; mücerret melekût-i ilâhiyeyi temaşa etmek, birtakım hakikat ve sırlara muttali olmak ve kendisine has müstesna bir atıfet-i sübhaniyeye mazhar olmak hikmetine müstenittir." (Ö. Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlm-i Kelâm/235)

Miraçla, Resulüllah (s.a.v.) Efendimize birçok şeyler gösterilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:

RASULÜLLAH'IN Mİ'RAÇTAKI BİNEKLERİ

Kütüb-ü Sitte ve diğer hadis kitaplarında Mi'rac hadislerinin çeşitli rivayetleri vardır. Bu hadislerde Peygamberimizin Mi'rac esnasındaki binitleri anlatılır. Âlâmî Tefsirinde Alûsî'nin nakline göre, Rasülullah'ın binitleri beş tanedir:

1- Burak: Mescid-i Haram'dan, Mescid-i Aksa'ya kadar.

2- Mi'rac (Merdiven): Mescid-i Aksa'dan dünya semasına kadar.

3- Meleklerin kanadı: Dünya semasından yedinci semaya kadar.

4- Cibril: Yedinci semadan, Sidre-i Münteha'ya kadar.

5- Refref: Sidre-i Münteha'dan Kaabe Kavseyn'e kadar.

F) PEYGAMBERİMİZE Mİ'RAÇTA VERİLEN İHSANLAR

Müslim'in rivayetine göre, Mi'raç'ta Rasülullaha üç şey verildi:

1- Her gün elli vakit sevabına denk, beş vakit namaz,

2- Bakara sûresinin son âyetleri,

Mİ'RAÇ HADİSESİNİN MEKKEDEKI AKİSLERİ

Peygamberimiz Hz. Muhammet (s.a.v.) Mekke'ye döndüğünde, müşahedelerini anlatmaya başlayınca, Kureyşliler fitne krizlerine tutulup deli divane oldular. Kimi, Ebu Bekir (r.a)'a koşuyor; kimi, ellerini çırpıyor; imanı zayıf olanlardan irtidat edenler oluyor, bu olağanüstü mucizeyi bir türlü akıllarına sığdıramıyorlardı. Hz. Ebubekir gibi iman sahipleri ise, "Evet Mi'raç haktır. Eğer Muhammet (s.a.v.) bunları demişse, doğru söylüyor ve ben bundan daha büyüklerini de kabul ederim" diyorlardı. Hz. Ebubekir, Peygamberimizin yanına gelmiş, Miracı bizzat kendilerinden dinlemiş; Allah'ın Resulü anlattıkça, "Doğru söylüyorsun ya Resulüllah" diyerek tasdik etmiştir.

Mİ'RAÇ NE ŞEKİLDE VUKU BULMUŞTUR?

Miraç hakkında Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerimde şöyle buyurmaktadır:

"Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammet) kulunu Mescid-i Haramdan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; erçekten işitendir, görendir." (Isra suresi:1)

Miraç hadisesi Ebu Hureyre, Ebu Zer, Ebu Said-i Hudri, Enes b. Sa'saa tarafından bizzat Rasülüllah (s.a.en rivayet edilmiştir. Bu rivayetler, Buhari, Müslim ve Nesaai gibi Kütüb-ü Sitte'nin meşhur kitaplarında mevcuttur. Biz, bu değişik rivayetleri birleştirerek nakledeceğiz.

Peygamberimiz (s.a.v.), şöyle buyurmuşlardır:

Mİ'RAÇLA İLGİLİ TANIMLAR

Konunun daha iyi anlaşılması için bazı terimler üzerinde duralım:

İsra: Yürümek demektir. Geçişli fiil olduğu için "geceleyin yürüttü" manasına gelir.

Mescid-i Haram: Kâbeyi çevreleyen ve Harem-i şerif denen mesciddir. Yeryüzünde ilk defa inşa edilen mabet budur.

Mescid-i Aksa: Kudüs’teki Beytü'l - Makdistir. Kâbeden sonra yeryüzünde yapılan ikinci mabeddir. Aksa denilmesi Kâbe'ye bir aylık mesafede bulunmasındandır. Mescid-i Aksa, Peygamberlerin toplandığı, ilâhi vahiylerin indiği mübarek bir yer olduğu için, Miraçta Peygamberimizin yol uğrağı olmuştur.

Beytü'l Mamur: Yedinci kat gökteki melekler tarafından tavaf edilen mabeddir.

İSRA VE Mİ'RACIN ANLAMI

İsra lügatte, gece yürüyüşü demektir. Miraç ise lügatte, yükseğe çıkmak ve merdiven manalarına gelir.

İslâm ıstılahında ise, Peygamber (s.a.v)in Mekke'de Mescid-i Ha-ramdan Mescid-i Aksa'ya oradan da yüce makamlara çıkartılması hadisesidir.

Miraç, hicretten bir buçuk sene evvel Recep ayının 27. gecesi vuku bulmuştur.