Mİ'RACIN HİKMETİ
Allah (c.c.), mekân ve zamandan münezzeh ve cismaniyetten beri olduğundan, Hz. Peygamber (s.a.v.)in semalara çıkarılması; (haşa) Allah ile bir makam-ı muallada buluşup şereflenmesi değildir. Böyle bir inanç yanlıştır.
"Ancak, Resul-i Ekrem (s.a.v.)in böyle yüce bir makama çıkarılması; mücerret melekût-i ilâhiyeyi temaşa etmek, birtakım hakikat ve sırlara muttali olmak ve kendisine has müstesna bir atıfet-i sübhaniyeye mazhar olmak hikmetine müstenittir." (Ö. Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlm-i Kelâm/235)
Miraçla, Resulüllah (s.a.v.) Efendimize birçok şeyler gösterilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:
Burak'a bindirilmesi, Mescid-i Aksa'yı görmesi, burada enbiyanın temessül etmesi, nebilerin makamlarını görmesi, her biriyle konuşması, cennet ve cehennemin hallerini görmesi, Sidre'yi geçip mut-i ilahiyeden nice hayret verici şeyleri müşahede etmesi. Ayrıca Mi'raç hadisesiyle imanı sağlam olanlarla imanı zayıf olanlar birbirinden ayırt edilmiştir. (Tefsir-i Allame Ebu's Suud, "Tefsir-i Kebirin kenarında" 5/544)
"...(Ve bu gece yolculuğunu) Ona (O Peygambere), ayetlerimizden bazısını gösterelim diye (yaptırdık)..." (İsra/1) ayetini izah ederken Fahruddin-i Razi Tefsir-i Kebir'inde şu hususları sıralamaktadır:
1- Cennetin mükafatları çok büyük, Cehennemin ateşi ise pek şiddetlidir. Allah (c.c.) dünyada iken Resulüne (s.a.v.) bunları gösterdi ki, kıyamet günü bunları ilk görüşü olmasın ve kıyamet günü kalbi Cennetin rağbeti, Cehennemin dehşeti ile meşgul bulunmasın. Ancak kalbi şefaatle meşgul olsun.
2- Resulüllah (s.a.v.)in Mi'raç gecesi Peygamberleri ve melekleri müşahedesi, hem kendisinin, hem de onların yükselmelerinin sebebidir.
3- Peygamberimiz, semavatın, Arş ve Kürsünün hallerini müşahede edince, bu alemin ahvali ve korkuları onun gözünde küçülür. Bu itibarla, Allah yoluna daveti ve İslam davasına çalışması, kalbinde daha da kuvvetlenir. Allah'ın düşmanlarına iltifatı kalmaz. Bütün zorluklara rağmen, cihatta sebatı sonsuz olur.
İbn Atiye gibi bazı müfessirler ise, bu ayet-i kerimeyi şöyle tefsir etmişlerdir:
"Mi'raç, sadece Peygambere ayet ve ibret göstermekten ibaret değil; aynı zamanda, Peygamberin kendini kâinata bir delil olarak göstermektir." (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili 5/3152)
"Ancak, Resul-i Ekrem (s.a.v.)in böyle yüce bir makama çıkarılması; mücerret melekût-i ilâhiyeyi temaşa etmek, birtakım hakikat ve sırlara muttali olmak ve kendisine has müstesna bir atıfet-i sübhaniyeye mazhar olmak hikmetine müstenittir." (Ö. Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlm-i Kelâm/235)
Miraçla, Resulüllah (s.a.v.) Efendimize birçok şeyler gösterilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:
Burak'a bindirilmesi, Mescid-i Aksa'yı görmesi, burada enbiyanın temessül etmesi, nebilerin makamlarını görmesi, her biriyle konuşması, cennet ve cehennemin hallerini görmesi, Sidre'yi geçip mut-i ilahiyeden nice hayret verici şeyleri müşahede etmesi. Ayrıca Mi'raç hadisesiyle imanı sağlam olanlarla imanı zayıf olanlar birbirinden ayırt edilmiştir. (Tefsir-i Allame Ebu's Suud, "Tefsir-i Kebirin kenarında" 5/544)
"...(Ve bu gece yolculuğunu) Ona (O Peygambere), ayetlerimizden bazısını gösterelim diye (yaptırdık)..." (İsra/1) ayetini izah ederken Fahruddin-i Razi Tefsir-i Kebir'inde şu hususları sıralamaktadır:
1- Cennetin mükafatları çok büyük, Cehennemin ateşi ise pek şiddetlidir. Allah (c.c.) dünyada iken Resulüne (s.a.v.) bunları gösterdi ki, kıyamet günü bunları ilk görüşü olmasın ve kıyamet günü kalbi Cennetin rağbeti, Cehennemin dehşeti ile meşgul bulunmasın. Ancak kalbi şefaatle meşgul olsun.
2- Resulüllah (s.a.v.)in Mi'raç gecesi Peygamberleri ve melekleri müşahedesi, hem kendisinin, hem de onların yükselmelerinin sebebidir.
3- Peygamberimiz, semavatın, Arş ve Kürsünün hallerini müşahede edince, bu alemin ahvali ve korkuları onun gözünde küçülür. Bu itibarla, Allah yoluna daveti ve İslam davasına çalışması, kalbinde daha da kuvvetlenir. Allah'ın düşmanlarına iltifatı kalmaz. Bütün zorluklara rağmen, cihatta sebatı sonsuz olur.
İbn Atiye gibi bazı müfessirler ise, bu ayet-i kerimeyi şöyle tefsir etmişlerdir:
"Mi'raç, sadece Peygambere ayet ve ibret göstermekten ibaret değil; aynı zamanda, Peygamberin kendini kâinata bir delil olarak göstermektir." (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili 5/3152)