kitap
Ebubekir Sifil hocamıza bir soru sorduk!
Can Cenk, Zehirli Org, ve Canfm.info adına Muhterem Ebubekir hocamıza:Bugünün Türkiyeli Müslümanı dini bilgi ve alt yapıya sahip olmak için dünyamızda olan yada ayrılan hangi alimlerin eserlerini okumalıdır, diye bir soru yönelttik. Bunca yoğunluğuna rağmen sağolsun hocamız zaman ayırıp aşağıdaki kısa sohbetle bizlerin gönüllerini hoşnut ettiler.Zira bunun yanında kendilerinden hiçbir yerde yayınlanmayan bir de fotoğraf istirham ettik. Onu da geri çevirmediler.İşte hocamızın tavsiyelerinden bir bölüm:
'' Aziz kardeş;
Bu sorunuzun, okuyucunun bilgi ve algı seviyesi, eğilimleri ve Arapça bilip bilmediği göz önünde bulundurularak cevaplandırılması lazım. Ancak yazdıklarının anlaşılmadığı hep söylene gelen birisi olarak bu tesbite bi hakkın riayet edip edemeyeceğim konusunda size garanti veremiyorum.
Yine de sorunuzu cevapsız bırakmış olmamak için ve –Arapça bilmeyen– ortalama okuyucuyu dikkatte tutarak şunları söyleyebilirim:
Hayatta olanlar:
İsmail Çetin
Prof. Dr. Cevat Akşit
Hüsnü Aktaş (Yusuf Kerimoğlu)
Mahmut Toptaş
Mehmet Emin Er
Abdullah Büyük
Ali Nar
Yusuf Özcan
Ali Küçüker
Develerle Taşınan Kitaplar
Kitap meraklıları, kütüphane sahipleri, hayatlarının en zor günlerini taşınma esnasında yaşıyorlar. Yüzlerce, binlerce cildin nasıl nakledileceği büyük bir problem olarak karşımıza çıkıyor. İki taşınma, bir yangına bedelmiş. Dört defa taşınmak zorunda kalırsanız artık nasıl korkunç bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunuzu düşünebilirsiniz. Bu sıkıntıyı ben defalarca yaşadım. Her seferinde gözüm gibi esirgediğim kitapların büyük bir kısmı zarar gördü. Kiminin cildi bozuldu, kiminin sayfaları dağıldı, kimi de kayboldu. Kütüphanemin raflarını, harp malullerini andıran perişan kitaplar dolduruyor.
Son defa ev değiştireceğim sırada nakliyecilerle telefon pazarlığı yaptım. Evde çok sayıda kitap var, ona göre fiyat belirleyin dedim. Anlaştık. Fakat adamlar fakirhaneye gelip zengin bir kütüphaneyle karşılaşınca anlaşmayı bozdular. İki misli fiyat istediler. Çaresiz kabul ettim. İçlerinden biri takviye kuvvet istemek için telefona sarıldı. Mahalli şiveyle, “Ula Haso, biz bir belaya çattık! Bana üç kişi daha gönder!” dedi. Adam açıkça, kitaplarıma “bela” diyordu. Ne çare ki o anda ben buna katlanmak zorundaydım. “Bela” çıkarmak istemiyordum.
Taşınmalar esnasında meydana gelen tahribat şöyle dursun, bir de eve kitap taşıma konusu var ki o da başlı başına bir problem teşkil ediyor. Satın aldığı kitabı akşam eve götürmenin usulünü ve yöntemini bilmeyenler, çoğu zaman zor durumda kalıyorlar. Hanımlarıyla kavgalı hale geliyorlar. Halbuki her meselenin bir çözümü vardır. Mesela ayrı bir ev tutmak veya oda kiralamak da bunlardan biridir. Merhum İsmail Saib Hoca’nın bir han kiraladığı, bütün odalarını satın aldığı kitaplarla doldurduğu, ölümünden sonra anlaşılmıştı. Muallim Cevdet de, Sahaflar Çarşısı’na giderken yanına iki de hamal alıyordu. Ama unutmayalım ki merhum bekârdı, dolayısıyla “kadın korkusu” yoktu. Al alabildiğin kadar, taşı taşıyabildiğin kadar. Unutmadan söyleyeyim, Muallim Cevdet’in kitapları vefatından sonra Beyazıt Meydanı’ndaki Belediye Kütüphanesi’ne, sonra da Taksim’deki Atatürk Kitaplığı’na taşındı.
KLASİK VE MODERN KAYNAKLAR
Güncel dini meseleler istişare toplantısı sonuç bildirgesi yayınlandı. Malum basının; tesettür kalkıyor, ezan Türkçe okunacak gibi çıkardığı yaygaraların yalan olduğu meydana çıktı.
Alınan kararlara bakalım:
4. maddenin c bendinde, (İslamın temel kaynağının sadece Kur’an olduğu, Sünnet’in kaynak değeri taşımadığı izlenimine yol açacak üsluptan kaçınılması) tavsiye ediliyor. Her ne kadar dinimizdeki dört delilden bahsedilmemişse de, yine de ılımlı sayılır.
5. maddede, (Klasik dini kaynakların günümüz dini problemlerinin çözümünde tek belirleyici kaynak olarak görülmesinin yetersiz olabileceği gibi, bunlar göz ardı edilerek doğrudan Kur’andan ve hadislerden çözüm üretilmesi de bazı olumsuzluklar taşıyacaktır) deniyor. Klasik kaynak dedikleri, Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas’tır. Burada Kur’an ve Sünnet göz ardı edilmiyor ki. Dört delil klasik olunca, ilk ikisi nasıl modern oluyor?
12. maddede, (Dine göre kadın erkek eşittir) deniyor. Kadın ile erkek iki ayrı cinstir. Vasıfları eşit olmayan iki şey arasında mukayese yapılması ilmi değildir.
Ölü için devir ve iskat
Gelenek diye her gün İslamın bir hükmünü kaldırmaya çalışıyorlar. İskata bid’at diyen sapıklar vardır. Halbuki iskat, Kitap ve Sünnet ile, kıyas-ı fukaha ile sabittir. Kur’an-ı kerimde namazların nasıl kılınacağını açıkça anlamamıza imkan yoktur. Kur’an-ı kerimde namazın nasıl kılınacağı bildirilmemiş diye, namaz kılma şekli inkar edilebilir mi? Her husus Kur’an-ı kerimde açıkça anlatılmamıştır. Bunlar, diğer delillerle bildirilmiştir. Dinimizde dört delil vardır: Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas. Bu dört delile Edille-i şerıyye denir.
ÜÇ MESELE !!!
İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri rh.a., hac için yola çıkıp Medine'ye ulaştığında karşılaştığı Seyyid Muhammed Bâkır Hazretleriyle arasında şöyle bir konuşma geçer. Seyyid Muhammed Bâkır:
-Sen kendi aklınca kıyas yaparak, Peygamber dedemin dinini ve hadislerini değiştiriyorsun, der.
-Böyle bir şey yapmaktan Allah'a sığınırım efendim. Lütfen oturunuz. Rasulullah'a olduğu gibi benim size de hürmetim var, der İmam-ı Azam. Seyyid Muhammed Bâkır'a yer gösterir. Her ikisi de yerini aldıktan sonra Ebu Hanife Hazretleri söze başlar:
-Üç mesele soracağım. Birincisi şu:
Erkek mi daha güçsüz kadın mı?
-Kadın erkekten güçsüzdür.
-Mirasta adamın payı kaç, kadının kaçtır?
BİDAT NEDİR?
Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) zaman-ı saadetinden uzaklaştıkça sünnetler örtülmekte, yalanlar çoğaldığı için bid'at yayılmaktadır. Bid'ati yaymak, din-i islâmı yıkmaktır. Bid'at çıkarana ve işliyenlere hürmet etmek, onları büyük bilmek, İslâmiyetin yok olmasına sebep olur. Hadis-i şerifde (Bid'at işliyenlere büyük diyen, müslümanlığı yıkmağa yardım etmiş olur.) buyurulmuştur. Bunun ne demek olduğunu iyi düşünmelidir. Bir sünneti meydana çıkarmak ve bir bid'atı ortadan kaldırmak için son gayretle çalışmak lâzımdır. Her zaman hele müslümanlığın çok zaiflediği bir zamanda, İslâmiyeti kuvvetlendirmek için sünnetleri yaymak ve bid'atleri yıkmak lâzımdır.
İSLÂMİYETİ DOĞRU ÖĞRENMENİN YOLU
Türk milleti, yeni ihtida etmiş bir millet değildir. O en az bin yıldan beri İslâm ile müşerref olmuştur. İslâmiyeti en doğru tarzda anlayan, yaşayan ve söz sahibi olan bir millettir. Bağrından İmâm-ı Azamları, İmâm-ı Mâtûridileri, İmâm-ı Gazâli’leri, İmâm-ı Birgivileri, İbni Kemâl’leri, Mollla Fenari’leri Ebu suud Efendiler gibi daha nice din âlimlerini Mevlâna Celâleddin-i Rûmî, Hacı Bayram-ı Veli, Hacı Bektaş-ı Veli Yunus Emre gibi nice tasavvuf büyüklerini yetiştiren Türk milleti büyük ve tarihi bir kitaplığa ve «bid’âtsız» bir din kültürüne sahiptir. İslâm dünyasının bütün kaynakları en sağlam belgeleri ile elimizdedir.
İLİM ÖĞRENME METODU
Okuyucularımızdan çeşitli mektuplar alıyoruz. Hangi kitapları okuyalım? Hangi âlimleri tavsiye edersiniz? Hangi eserler zararlıdır? Suallerle karşılaşıyoruz. Sırf para kazanmak gayesiyla kitaplar yazılıyor. çeşitli sapık fırkaların inançları sinsi bir şekilde, yaldızlı kelimelerle kamufle edilerek ortaya sürülüyor. Müslümanların kimi bilgisizliğinden, kimi gaflietinden, ki mi de sapıklığından bu kitapların piyasada barınmasına sebep oluyorlar. Komünist ve ehl-i sünnet düşmanı kitapları satmak, içki satmaktan daha şiddetli haram olduğu halde, müslüman kitapçılar biz satmazsak öbürü satacak gibi basit bir gerekçeyle her çeşit kitabı, her çeşit gazeteyi sergilemekten çekinmiyorlar.