Allah Her Yerde Demek Doğru mu?
Allah her yerdedir demek, Allaha mekan ittihaz etmek demektir ki asla câiz değildir. Allah mekandan münezzehtir, her yerde hazır ve nazırdır demelidir. Allah dünyayı nur gibi, ışık gibi kaplamıştır demekte yine mekan tayin etmek demektir ki asla caiz değildir.
Allahü teâlâ, kâinatla ne bitişiktir, ne içindedir, ne dışındadır. Ya nasıldır?
İnsan bir hayâl kursa, hayâlinde çeşitli işler yapsa, insan kurduğu hayalin içindedir, dışındadır, bitişiktir, ayrıdır gibi bir şey söylenemez. Hayâl gerçekte yok ki böyle söylenebilsin.
Yine insan rüyâ görür. Rüya gören insan, rüyâ ne sağındadır, ne solundadır. Ne de bitişiktir. Rüyâ Allahü teâlânın kudreti ile devam etse, insan rüyâyı gerçek zannedebilir. Yer, içer, hatta rüyâsında rüya bile görür.
Bir ipin ucuna küçük bir demir parçası bağlayıp, öteki ucundan tutarak çeviririrsek, dönen demir karşıdan daire şeklinde görünür. Görünen demire nokta-i cevvale, görünen daireye de, daire-i mevhume denir. Dairenin bu nokta ile hiç ilgisi yoktur. Noktanın hiç bir cihetinde değildir. Daire hâsıl olunca bu nokta sınırlanmamıştır. Nokta, dairenin sağında, solunda, önünde, arkasında denilemez. Daire için böyle şeyler ancak onun gibi vehim mertebesinde bulunan varlıklar için söylenebilir. Görünen bu daire mecazdır. Fakat hakikat kaybolmuş, mecaz görünmüş, tanınmıştır.
Bir misâl daha verelim. Hindistanda meşhur bir hikâye vardır. Hokkabazlar padışâhın karşısında, oyun yaparken, göz boyamakla, aynada bahçe ve ağaçlar gosterirler. Hakikatte bulunmayan bu ağaçları, büyüyerek meyve verdiklerini gösterirler. Meyveleri koparıp sultana ve seyircilere verirler. Eğer oyun yaparken hokkabazlar öldürülürse, görünen oyunlar, Allahü teâlânın kudreti kudreti ile, o halde kalır, yok olmazlarmış. Sultan da bu hokkabazları, oyun esnasında öldürtüyor. Bu ağaçların uzun müddet kaldığı, meyvelerini herkesin yediği söylenmektedir. Bu hikaye, doğru veya yanlış olması bir yana, misâlimizi aydınlatması bakımından caziptir.
Işte dünya, yıldızlar, gezegenler, Cennet ve Cehennem ve her varlık, hayâl, vehim mertebesinde yaratılmıştır. Allahü teâlânın kudreti ile devam etmektedir; Allah ile kainatın yakınlığı, uzaklığı, insanın hayâl ve rüyâya olan alakasına benzemektedir. İnsan hayalin şurasında, rüyanm burasındadır, denemez. İşte Allahü teâlâya da böyle mekan tâyin edilemez.
Kaynak: Bir Bilene Soralım, Türkiye Gazetesi
Allahü teâlâ, kâinatla ne bitişiktir, ne içindedir, ne dışındadır. Ya nasıldır?
İnsan bir hayâl kursa, hayâlinde çeşitli işler yapsa, insan kurduğu hayalin içindedir, dışındadır, bitişiktir, ayrıdır gibi bir şey söylenemez. Hayâl gerçekte yok ki böyle söylenebilsin.
Yine insan rüyâ görür. Rüya gören insan, rüyâ ne sağındadır, ne solundadır. Ne de bitişiktir. Rüyâ Allahü teâlânın kudreti ile devam etse, insan rüyâyı gerçek zannedebilir. Yer, içer, hatta rüyâsında rüya bile görür.
Bir ipin ucuna küçük bir demir parçası bağlayıp, öteki ucundan tutarak çeviririrsek, dönen demir karşıdan daire şeklinde görünür. Görünen demire nokta-i cevvale, görünen daireye de, daire-i mevhume denir. Dairenin bu nokta ile hiç ilgisi yoktur. Noktanın hiç bir cihetinde değildir. Daire hâsıl olunca bu nokta sınırlanmamıştır. Nokta, dairenin sağında, solunda, önünde, arkasında denilemez. Daire için böyle şeyler ancak onun gibi vehim mertebesinde bulunan varlıklar için söylenebilir. Görünen bu daire mecazdır. Fakat hakikat kaybolmuş, mecaz görünmüş, tanınmıştır.
Bir misâl daha verelim. Hindistanda meşhur bir hikâye vardır. Hokkabazlar padışâhın karşısında, oyun yaparken, göz boyamakla, aynada bahçe ve ağaçlar gosterirler. Hakikatte bulunmayan bu ağaçları, büyüyerek meyve verdiklerini gösterirler. Meyveleri koparıp sultana ve seyircilere verirler. Eğer oyun yaparken hokkabazlar öldürülürse, görünen oyunlar, Allahü teâlânın kudreti kudreti ile, o halde kalır, yok olmazlarmış. Sultan da bu hokkabazları, oyun esnasında öldürtüyor. Bu ağaçların uzun müddet kaldığı, meyvelerini herkesin yediği söylenmektedir. Bu hikaye, doğru veya yanlış olması bir yana, misâlimizi aydınlatması bakımından caziptir.
Işte dünya, yıldızlar, gezegenler, Cennet ve Cehennem ve her varlık, hayâl, vehim mertebesinde yaratılmıştır. Allahü teâlânın kudreti ile devam etmektedir; Allah ile kainatın yakınlığı, uzaklığı, insanın hayâl ve rüyâya olan alakasına benzemektedir. İnsan hayalin şurasında, rüyanm burasındadır, denemez. İşte Allahü teâlâya da böyle mekan tâyin edilemez.
Kaynak: Bir Bilene Soralım, Türkiye Gazetesi
İtikadi Konular
- "Ben arabım, fakat arab benden değildir."
- "Dinde ikrah yoktur" ne demektir?
- "Zebani" Demek Doğru mu?
- ÂDETULLAH
- Allah Gözle Görülecek mi?
- Allah Her Yerde Demek Doğru mu?
- Allah Teala’ya Mekân İsnadı
- Allah ve Allah'a İman
- ALLAH'TAN KORKMAK
- ALLAHIN RAHMETİ
- Âmentü
- Aşure Günü ve Gecesi
- BİDAT NEDİR?
- Dâbbetü'l-Arz
- Din Konusunda Çatlak Sesler
- Dinde Kolaylık
- DOĞRU İTÎKÂD
- Edison Cennete Girecek mi?
- Ehl-i sünnet itikâdı nedir?
- Ehl-i Sünnet Olabilmenin Şartları Nelerdir?
- Ehl-i sünnetin başlıca prensipleri nelerdir?
- Eshâb-ı kirâmı kötülemek câiz midir?
- Evliyânın Her Dediğine Uyulur mu?
- FIRKA-I NACİYE
- Gayb Bilgisi
- GAYB, GAYB ÂLEMİ
- Günah İmanı Giderir mi?
- GÜNAHLARA PİŞMANLIK
- Harikulâde Şeyler
- İlaç kullanmak farz mıdır?