ingilizler
Aristo usulü nifak tohumu ekme metotları
Milattan önce ( 356 - 323) yılları arasında yaşayan Makedonya kralı Filipin oğlu İskender, babasından sonra kral olunca, kısa zamanda Yunanistan, İran, Anadolu, Suriye, Mısır, Horasan, Hirat ve Belhi işgal etti. Dünyanın yarısından çoğunu zaptetmesi ve kazandığı zaferler, ahlakını bozdu. Zulme başladı. Yaptığı zulümlerle kendi sonunu hazırladı ve sonunda İşret ve sefahetle öldü.
Babası, İskender’i onüç yaşında meşhur felsefeci Aristo’nun terbiyesine bırakmıştı. Kendisini Aristo yetiştirdiği için sıkıntıya düştüğünde hemen ondan yardım isterdi. Seferleri esnasında hocası Aristo’ya bir mektup yazarak şunu sordu: ''Zaptettiğim topraklardaki insanları tahakkümüm altında tutabilmek için neler yapmalıyım:
1- Ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim ?
2- Ülkenin ileri gelen insanlarını hapse mi atayım ?
3- Ülkenin ileri gelen insanlarını kılıçtan mı geçireyim?”
Vehhabilerin İslama verdikleri zarar
Bugün bütün dünyada Müslümanlığın imajının yerle bir olmasının sebebinin büyüğü Vehhabiliktedir.
Radikal İslam denen şeyin kaynağı Vehhabilik olduğu için Türkiye'de İslam'ın radikal versiyonu tutunamamıştır, tutunamaz. Bu sebeple Afganistan, Çeçenistan ve Bosna savaşlarına 1500 Türkiyeli gitmiş ve Vehhabilikle tanışmış. (MGK Raporundan)
Bu Vehhabilik denilen şey İngiliz İstihbaratı tarafından kurulmuştur.
Mezar ziyaretlerini yasaklayanlar, kızların kendi babaları ile bile sokağa çıkmalarını yasaklayanlar onlar.
Aşırılık her alanda kendini gösterdi ve Vehhabilik sonradan gelişen her türlü yeniliğe sonradan olma diyerek hep karşı çıktılar. Böylece tüm yenilikler engellendi. Dikkat edilirse bu tür davranışlar ağır baskı rejimleri ve istila zamanlarında ortaya çıkıyor.
Müslümanlar Niçin Geri Kalmıştır
İslamiyet, faydalı her yeniliği emreden bir dindir. Bundan dolayı, ilim adamlarına çok önem verilmiş, ilmi, fenni ve teknik tecrübeler yapılmış, müslümanlar, tıpta, kimyada, astronomide, coğrafyada, tarihte, edebiyatta, matematikte, mühendislikte, mimarlıkta ve bunların hepsinin temeli olan, güzel ahlak ve sosyal bilgilerde, en mükemmel dereceye vasıl olmuşlar, bugün de tazim ile yâd edilen kıymetli âlimler, hakimler, mütehassıslar, üstadlar yetiştirmişler, dünyanın hocası, medeniyetin rehberleri olmuşlardır.
O zaman, yarı vahşi olan Avrupalı, fen bilgilerini İslam üniversitelerinde öğrenmişler, hatta Papa Sylvester gibi, Hıristiyan din adamları da Endülüs üniversitelerinde okumuştur. Bugün, hâlâ Avrupa’da kimyaya, Chemie ve cebire, [Arabi El-cebir kelimesinden] Al-gebra ismi verilmektedir. Çünkü bu ilimler, önce müslümanlar tarafından dünyaya öğretilmiştir.
İbni Suud'a Şovalyelik Nişanı
“İngilizlerin bölgedeki siyasi temsilcisi W. Shakespear, 1914 Şubatında Riyad’a gelmiş, bu vesileyle İngilizler ile Suudiler arasında sıcak yakınlaşmalar tesis edilmişti. I. Dünya Savaşı çıkınca bu dostluk daha da pekişti. Osmanlı’nın ittifak çağrısına red cevabı veren İbni Suud, bunun hemen arkasından, Osmanlı heyeti hala Riyad’da iken, İngilizlere ittifak teklifinde bulundu....Artık büyük savaşta Osmanlı’nın Necd valisinin safı belli olmuştu. Bu birliktelik, İbni Suud’a İngiltere-Hindistan İmparatorluğu’nun şövalyelik nişanı verilmesiyle pekiştirildi.” (s.46 )
“İbni Suud şunları söylemektedir:
(Eğer siz İngilizler, kızlarınızı karım olsun diye bana önerseniz kabul ederdim...Fakat Mekke Şerifi’nin veya Mekkelilerden ve diğer müslümanlardan müşrik saydıklarımızın kızlarını alamam. Hıristiyanların kestiği hayvanların etlerini sorgusuz sualsiz yerim.)