Zehirli | Konular | Kitaplar

iman

Günah günahı çeker

Anneme, (Saçlarımı açmam günahtır. Ben bu günahı işliyorum, kollarımı ve bacaklarımı da açsam ne olur ki) diyorum. Annem razı olmuyor. Hatta namazını kıl diyor. Ben de hiç günah işlemesem kılarım diyorum. Ha bir günah işlemişim ha üç günah, ne fark eder diyorum. Ben haklı değil miyim?

CEVAP

İmanın zirvesine çıkmak

Hep Allah’ın varlığını ispat eden yazıları okumakla kolayca imanın zirvesine çıkabilir miyiz?

CEVAP

O tip yazı okumakla imanın zirvesine çıkılmaz. Resulullah efendimiz, zirveye nasıl çıkılacağını bildirmiştir. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

(Şunları yapmak imanı zirveye çıkarır:

1- Allah’ın hükmüne karşı sabretmek

2- Kaza ve kadere rıza göstermek

3- Tam tevekkül sahibi olmak

4- Allah’a tam teslim olmak.) [Ebu Nuaym]

Şimdi bu dört maddeyi kısaca açıklayalım:

Sabır:

Bir farzı yapmak veya bir günahtan kaçınmak sabırsız ele geçmez. Resulullah efendimize (iman nedir?) diye sorulduğunda, (Sabırdır) buyurdu. (Deylemi)

Sabır, acı ise de meyvesi tatlıdır. Üç hadis-i şerif meali:

Emanetin önemi üzerine

Kur’an-ı kerimde insanın yüklenmekten çekinmediği bildirilen emanet nedir? Mezheplere ve âlimlere itibar etmeyen bir yazar, benim düşünceme göre emanet mülk diyor. Doğrusu nedir?

İmanı kurtarmanın çaresi

(Dinin onda birini yapan kurtulur) anlamında bir hadis varmış. Yani on farzdan birini yapan ve on haramdan birinden kaçan kurtulacak mıdır?

CEVAP: O hadis-i şerifin meali şöyledir: (Ey eshabım, siz öyle bir zamandasınız ki, dinin emir ve yasaklarının onda birine uymazsanız helak olur, Cehenneme gidersiniz. Öyle bir zaman gelecek ki, emir ve yasakların onda birine uyabilen, Cehennemden kurtulur.) [Tirmizi, Taberani]

Bir başka hadis-i şerif meali de şöyledir: (Siz öyle bir zamandasınız ki, âlimleri çok, hatipleri azdır. Bugün bildiğinin onda birini terk eden helak olur. Bir zaman gelecek ki, bilenler az konuşanlar çok olacaktır. O zamanda, dinin emir ve yasaklarının onda birine uyan kurtulacaktır.) [İ. Ahmed]

Günahtan kaçmak sevaptan önce gelir

Bir sünneti işlerken mekruh işlemek zorunda kalan veya bir farzı işlerken haram işlemek zorunda kalan ne yapar?

CEVAP: Mekruh işlememek için sünnet, haram işlememek için farz tehir veya terk edilir. Çünkü günahtan kaçınmak, ibadet yapmaktan önce gelir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Küçük bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir.) [R. Nasıhin]

İbadetleri dinimizin bildirdiği şekilde yapmak, mesela beş katlı bir İslam binasına sahip olmak için, önce bir iman arsası gerekir. Sonra, sıra ile katları çıkmak gerekir. Bu katlar; Haramlardan kaçma katı, Farzları ifa katı, Vacipleri ifa katı, Mekruhlardan kaçma katı, Sünnetleri [ve nafileleri] ifa katıdır.

Amel, imanın parçası değildir

Abdülaziz bin Baz’ın “Akidet-üs-sahiha” adlı kitabı “Doğru İnanç” ismi altında Türkçeye tercüme edilerek dağıtılıyor. Kitapta (İman, dil ile ikrar ve inanılanı yapmaktır. İman itaat ile artar, isyan ile azalır) diyor. Dikkat edilirse kalb ile tasdik demiyor. Halbuki bir kâfir de dil ile ikrar edebilir. Kalb ile tasdik etmedikçe kıymeti olmaz. İnanılanı yapmak ameldir. Mesela orucun farz olduğuna inanan kimse bunu yapmazsa günaha girer, imanı gitmez. İbni Baz, inanılanı yapmak iman diyerek amel, imanın parçasıdır diyor. Halbuki amel imandan parça değildir. Mesela namaz kılmayana kâfir denmez.

İnanmayanların iyi işleri

Kitaplarda, kelime-i tevhidin, insanlara faydalı olmak, onları hoş görmek, cömertlik, sabır, şükür gibi güzel huyların faziletinden bahsediliyor.
Peygamberimize inanmayıp sadece tek tanrıya inananlar da aynı sevaplara kavuşur mu?

CEVAP: İmanı olmayanın hiçbir iyi ameline sevap verilmez. İman ise, Amentü’de bildirilen altı esasa inanmaktır. Birine bile inanmayan mümin olamaz. Mümin olmayana da kâfir denir. Kâfirin de hiçbir ameli makbul değildir. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

Önce temel bilgi gerekir

Bazı okuyucular, İbni Teymiye’nin veya İbni Sebe’nin yanlış görüşlerinin neler olduğunu soruyorlar. Mesela, (İbni Teymiyeci bir arkadaşımız var. İbni Teymiye’nin hatalarını bildirin de arkadaşımızı vazgeçirelim) diyorlar. Abduh’u, Kardavi’yi veya daha başkalarını soruyorlar. Bu sapıkların yolundan giden kimseler, Ehl-i sünneti bilmedikleri için verilecek cevaplar onları tatmin etmez. Çünkü temel dini bilgileri yok. Cevap olarak onlar mezhepsiz desek, temel bilgileri olmadığı için, Vehhabilerden duyduklarını tekrarlayıp, “âlimin mezhebi mi olur, Eshabın mezhebi mi vardı” diyeceklerdir. Kerameti inkâr ediyorlar desek, yine onların etkisiyle, papağan gibi ezberlediklerini tekrarlayıp, “keramete inanmak şirk” diyeceklerdir.

İlim, amel ve ihlâsın önemi

İhlâs, gerek beden ile, gerek mal ile yapılan farz veya nâfile bütün ibâdetleri, Allah rızası için yapmaktır. Mal, mevki, saygı, şöhret kazanmak için yapılan ibâdette ihlâs olmaz, riyâ olur. Böyle ibâdete sevap verilmez. Günah olur, azaba layık olur. Haram işleyenlerle, bid’at ehli ile, kâfirlerle, arkadaşlık, komşuluk edenlerin ihlâsları kalmaz. Her işte Allahü teâlânın rızasını gözetmeli, kötülükleri gizlediği gibi, iyilikleri de gizlemeli, övülünce sevinmemeli, kötülenince üzülmemelidir.

Doğru imanın önemi

İslam dini, Allahü teâlânın, Cebrail ismindeki melek vasıtası ile, sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselama gönderdiği, insanların, dünyada ve ahirette rahat ve mesut olmalarını sağlayan, usül ve kaidelerdir. Bütün üstünlükler, faydalı şeyler, İslamiyet’in içindedir. Eski dinlerin bütün iyiliklerini, İslamiyet, kendinde toplamıştır. Bütün saadetler, başarılar ondadır. Aklı selim sahiplerinin kabul edeceği esaslardan ibarettir. Nasipli olanlar onu ret ve nefret etmez, İslamiyet’in içinde hiçbir zarar yoktur. İslamiyet’in dışında hiçbir menfaat yoktur ve olamaz. Çünkü Allahü teâlâ buyuruyor ki:

(Hak din yalnız İslâmdır.) [Al-i İmran 19]

İman herkese lâzımdır

İslâmiyet, nakle dayanan, selim akıl dinidir. Selim akıl, yanılmayan akıldır. Birinin aklına uygun gelmeyen bir şey, selim akıl sahibi için uygun gelebilir. Akla göre din olsa, insan sayısı kadar din olur. İslâmiyette aklın ermediği şey çoktur. Fakat, selim akla uymayan bir şey yoktur. Ahiret bilgileri ve Allaha ibâdet şekilleri, eğer aklın çerçevesi içinde olsaydı ve akıl ile doğru olarak, bilinebilseydi, Peygamberlere lüzum kalmazdı. İnsanlar, dünya ve ahiret saadetini kendileri bulabilirdi ve Allah, hâşâ Peygamberleri boş yere göndermiş olurdu. Bunlar bilinemeyeceği için, Allah, her asırda, Peygamber göndermiş ve son olarak da bütün dünyaya, Muhammed aleyhisselamı göndermiştir.

Allahü teâlâyı tanımak

Hemen herkes Allahü teâlâyı tanıyor ve Allah vardır diyor. Ama Allahı tanımak nasıl olur? İyi bir şeyi tanıyan onun iyiliklerinden istifade etmeye çalışır. Kötüyü tanıyan kötülüklerden uzak durmaya çalışır. Bunlara riayet etmeyenin tanıması yanlış demektir. Yılanın sokacağını bilen yılanla oynamaz. Aslanın parçalayacağını bilen onun yuvasına giremez. Bombanın patlayacağını bilen onu elinde patlatmaz. Allahü teâlâyı tanıyan onu sever. Onu seven de dinin emirlerini yapar. Haramlardan kaçınır. Bunlara yani emir ve yasaklarına riayet etmeden ben Allahı tanıyorum, onu seviyorum demek yanlış olur. Sevmenin bir tarifi de itaat etmek demektir. Sevginin derecesi, itaatteki sürat ile ölçülür.

Hidayete sebep olan cennetliktir

Hidayette olmak ve insanları hidayete davetin önemi büyüktür. Emr-i ma’ruf ve nehy-i münker farzdır. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(İman edip iyi işler yapan, hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç, insanlar zarardadır.) [Asr 2,3]

(Sizin içinizde, insanları hayra, [edillei şer’iyeye=dört delile uymaya] davet eden ve iyiliği emredip kötülükten [Dört delile muhalefetten] men eden bir cemaat bulunsun. İşte Onlar, kurtuluşa erenlerdir.) [Al-i İmran 104]

Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Tahsilsiz ilme, rehbersiz hidayete kavuşmak isteyen, boş şeylerden yüz çevirsin!) [İ. Gazali]

(İbadetlerini ihlas ile yapanlara müjdeler olsun! Bunlar hidayet yıldızlarıdır.) [Ebu Nuaym]

Hidayet ve dalalet=Hak yol ve sapıklık

Hidayet, doğru yolu gösterme, Allahü teâlânın râzı olduğu yolda bulunma, cenâb-ı Hakkın insanın kalbinden her sıkıntı ve darlığı çıkarıp, yerine rahatlık, genişlik verip, kendi emir ve yasaklarına uymada tam bir kolaylık ihsân etmesi ve kulun rızâsını kendi kazâ ve kaderine tâbi eylemesi demektir. İhtidanın manası da hidayete erme demektir, yani Müslüman olma, din olarak İslâmiyet’i seçme.

İçkinin bazı zararları

Hadisi şeriflerde buyuruluyor ki: (Eski zamanlarda bir abid, insanlardan ayrı bir yerde ibadet ederken, bunu gören bir kadın, ona gönlünü kaptırır, hizmetçisini gönderir. Hizmetçi, abide gelip; bir şahitlik için sizi çağırıyorlar der. Abid de gider. Birkaç kapı geçerek güzel kadının yanına varır. Kadın, “Ya bu çocuğu öldür, ya benimle zina et veya şu şaraptan iç. Birini yapmazsan bütün gücümle bağırır, seni rezil ederim” der. Abid, bunlardan birini yapmak zorunda kalınca, şaraba razı olur. Şarabı içince sarhoş olur, daha sonra kadınla zina eder, çocuğu da öldürür... Vallahi iman ile şarap bir arada olamaz. Biri diğerini uzaklaştırır.) [İbni Hibban]