dünya malı

Büyük İmam Ebu Hanife Hazretlerinin Menkıbelerinden

Mal Sevgisi kalbi Kaplamamalı

Büyük fıkıh (hukuk) bilgini, Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam Ebû Hanîfe´nin (VIII. yüzyıl) ilmi faaliyetleri yanında ticaretle de meşgul zengin bir zat olduğu malumdur. Bu büyük insan, gündüz öğleye kadar mescitte talebelerine ders verir, öğleden sonra da ticari işleri ile uğraşırdı. Bir gün ders verdiği sırada bir adam mescidin kapısından seslendi:

- Ya imam, gemin battı!... (İmamın ticari mal taşıyan gemileri mevcut)
İmam-ı Azam bir anlık tereddütten sonra
- Elhamdülillah dedi.
- Bir müddet sonra aynı adam yeniden gelip haber verdi:
- Ya imam, bir yanlışlık oldu batan gemi senin değilmiş.
İmam bu yeni habere de:
- Elhamdülillah, diyerek mukabele etti. Haber getiren kişi hayrete düştü:
- Ya imam, gemin battı diye haber getirdik "Elhamdülillah" dedin. Batan geminin seninki olmadığını söyledim yine "Elhamdülillah" dedin. Bu nasıl hamdetme böyle?

Dinin Şahsi Çıkarlar İçin Kullanılması

Alimler ilmi sırf para kazanmak için öğrendiğinde… dini dünyalık karşılığında sattıklarında… hükmü sattıklarında… kıyamet yaklaşmış olacaktır. (Ölüm Kıyamet ve Diriliş, sf. 480)

Ahir zamanda öyle adamlar çıkacak ki, dinlerini dünya menfaatleri karşılığında satacaklardır. (Tirmizi, Zühd, 60)

Kim Kuran okursa (mükafatını) Allah'tan istesin. Zira son zamanlarda Kuran okuyup (mükafatını) insanlardan isteyen birtakım insanlar türeyecektir. (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, sf. 9)

YAMAN TAKIYYECI!.. (3)

Ortam böylesine hazirlandiktan sonra, harcama yetkisi yalniz Bastakiyyecide olan, miktari ve cinsi de yine Bastakiyyeci tarafindan bilinen çok büyük bir likidite birikmistir.

YAMAN TAKIYYECI!... (2)

Yaman takiyyeci, bu yillarda magdur, mahkûr ve mazlum rollerini çok büyük bir muvaffakiyetle oynadi.



Yillar önceydi, Istanbul'da Bogaz'in Anadolu Yakasinda Çengelköy yakinlarinda bir yerde bir dostumuzun sünnet merâsimine dâvetliydik. Yemekler yendi, namaz kilindi, sünnet merâsimi tamamlandi. Dâvetlilerden çogu mekâni terkettiler, iki elin parmaklari kadar dâvetli ya kaldi, ya kalmadi.



Dâvet sahibi olan Hocamiz, "Akkoca, sende hem hocalik, hem de gazetecilik var, kulagin deliktir, söyle bakalim, memleketimizde neler oluyor, neler dönüyor?" dediler.