Zehirli | Konular | Kitaplar

bidat ehli

Sıkıntıların sebebi kötü din adamlarıdır

Bugün dünyanın her yerinde kötü işler, günahlar rağbettedir. İyi işler, faziletler ise öcü gibi gösteriliyor. Bunlar kıyamet alametidir. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

(Kötüler iyi, iyiler kötü gösterilmedikçe, kıyamet kopmaz.) [Haraiti]
Sık sık duyarız; (Bak herkes böyle yapıyor, onlar yanlış yolda da sadece sen mi doğru yoldasın) deniyor. İyilik, güzellik, hak gibi hususlar, her zaman çoğunluğun bulunduğu yerde olmaz. Mesela Çin’in, Japonya’nın nüfusu çoktur. Dinleri Budizm’dir. İnsanların çoğu Budist diye, Budizm’in doğru olduğu söylenemez. Dünyada gayri müslimler, Müslümanlardan daha fazla. Azınlıkta kaldığı için (Müslümanlık hak din değildir) denemez. Çünkü Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

Dini bozmaya çalışanlar

Dînimiz yeni inmedi. Dinimizde eksiklik fazlalık yoktur. Bu bakımdan asla reforma ihtiyacı yoktur. Reforma ihtiyaç olan, din olamaz. Hâşâ Allah noksan göndermiş demektir. Bu bakımdan dine yeni bir şey ilave etmek veya çıkarmak dini bozmak olur. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:

Bazıları yapacağı değişiklikle, dîni düzelteceğini zannediyorlar, dînin noksanlığını tamamlayacaklarını iddia ediyorlar. Halbuki din noksan değildir. Kur’ân-ı kerîmde, (Bugün sizin için dîninizi ikmâl eyledim, üzerinize olan ni’metimi tamamladım, size din olarak İslâmiyeti vermekle râzı oldum) buyuruldu. Dîni noksan sanıp, tamamlamaya [reform yapmaya] çalışmak, bu âyeti inkâr olur. (m.260)

En çok düşmanı olan kimdir?

En çok düşmanı olan Allahü teâlâdır! Bir gün Musa aleyhisselam, insanların konuşmalarından bıkmış, (Yâ Rabbi, n’olur bu insanlar benim hakkımda konuşmasın) diye dua etmiş. Allahü teâlâ buyurmuş ki: (Yâ Musa, senin istediğin o şeyi ben, kendim için bile yapmadım. Görmüyor musun, duymuyor musun, benim hakkımda neler konuşuyorlar.)

Onların dinine uymadıkça

Bazı kimseler, globalleşme adına, tevhid adına, kitap ehli ve bid’at ehli hakkında ya hiç yazı yazmamalı veya gâyet light yazmalı, kâfire açıkça kâfir, fahişeye açıkça fahişe denmemeli diyorlar. Din kitaplarında da, (Hıristiyan ve Yahudi kâfirlerine kâfir dememeli, çünkü onlar, kendilerini kâfir olarak bilmiyorlar) deniyor. Bu ifadeleri ne kadar yumuşatırsak yumuşatalım, kitaplılar [Hıristiyanla Yahudiler] ve kitapsızlar [ateistler] memnun olmaz. Çünkü Kur’an-ı kerimde buyuruldu ki:

Sahih olmakla kabul olmak ayrı şeydir

Çok kimse, bir ibâdetin sahih olması ile kabul olmasının arasıdaki farkı bilemiyor. Bu bilinmeyince de birçok hadis-i şerif ve fıkhi hükümler yanlış anlaşılıyor. İmam-ı Rabbanî hazretleri buyuruyor ki:

Şartları gözetilerek yapılan ibâdet sahih olur, fakat, ihlas ile yapılmadı ise, kabul olmaz. Sevap verilmez.

Sahih olan bir ibâdet, kabul olmayabilir. Mesela çaldığı ceket ile namaz kılan kimsenin namazı sahihtir, namaz borcundan kurtulur. Fakat sevap alamaz. Diğer bütün günahlar da böyledir. Mesela, oruç tutan kimse akşam orucunu içki ile açsa, orucu yine sahihtir, ama orucu kabul olmaz. Yani oruç borcundan kurtulmuş olur ise de, oruç tutmakla elde edilecek büyük sevaba kavuşamaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

Bid’at ehli ile dostluk kurmak

Bid’at ehli ile arkadaşlık yapmak, oturup onunla sohbet etmek caiz değildir. İmam-ı Rabbanî hazretleri (İyi biliniz ki, bid’at ehli ile konuşmak, kâfirle arkadaşlık etmekten, kat kat daha fenadır. Bid’at ehlinden yılandan, canavardan kaçar gibi kaçmak gerekir) buyurdu. (m. 260)

Bid’at ehlinden başka herkese, dosta ve düşmana, Müslümana ve kâfire, daima güler yüz, tatlı dil göstermelidir. Bid’at ehline ve münâfıklara ve açıkça günah işleyenlere tatlı dil ve güler yüz câiz olmadığı için, zaruret olmadıkça, bunlarla karşılaşmamaya, görüşmemeye çalışmalı, görüşülürse, zaruret miktârını aşmamalıdır. (Nikaye)

Bid’at ehli ile görüşmeyi yasaklayan hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır:

Bid’at nedir, ne değildir?

Bid’at, sonradan çıkarılan şey demektir. Bunlar ya âdette olur veya ibâdette olur.
Âdette bid’at, sevap beklenilmeden, dünya menfaati için yapılan şeylerdir. Âdette bid’at, bir ibâdeti bozmazsa veya dinin yasak ettiği bir şey değilse günah olmaz. Âdette olan bid’at, ceket, pardösü giymek, çay ve kahve içmek gibi dinin yasak etmediği bir şey ise, günah değildir. Peygamber efendimizin papaz ayakkabısı ve Rum cübbesi giydiği hadis-i şerifle bildirildi. (Tirmizi)

Bid’at ehlinin ibadeti

Yazarın birisi, (Evet Hamidullah bid’at ehlidir, ama hizmeti çoktur) dedi. Ben de, bid’at ehlinin ameline sevap verilmez dedim. O da, bid’at ile ilgili hadislerin, kiminin zayıf, kiminin ise uydurma olduğunu söyledi. Kaynaklar verdi. Diğerleri gibi bu yazarın da bilmediği husus, ictihad ictihadla nakzedilmediği gibi, bir âlim başka bir âlimin kitabındaki hadise uydurma demekle o hadis öteki âlime göre de uydurma olmaz. Ayrıca birçok din adamı da sahih olmakla, kabul olmanın ne demek olduğunu bilmiyor. Önümüzdeki haftada yazılarım bu konu ile ilgilidir. Bid’at ehlinin amelinin kabul olmayacağına dair birçok hadis-i şerif vardır.

Paris’te yaşayıp USA’da ölen Hintli

Bu Hintli, Fransızlarca profesörlükle taltif edilen Hamidullah’tır. (Kel ölür sırma saçlı, kör ölür, badem gözlü olur) atasözüne uygun olarak, Resulullah efendimize çeşitli şekilde saldıran ve ilim ehli tarafından küfrü açıklanan Hamidullahı öyle övdüler, öyle şişirdiler ki, muhakkak Arş titremiştir!

Fıkıh ilminin önemi

Ahmed Tahtavi hazretleri buyuruyor ki: Kur’an-ı kerimdeki (Allahın ipine sarılın) ifadesindeki ipten maksat, cemaattir. Cemaat da, fıkıh ve ilim sahipleridir. Fıkıh âlimlerinden bir karış ayrılan dalalete düşer. Sevad-ı a’zam, fıkıh âlimlerinin yoludur. Fıkıh âlimlerinin yolu da, Resulullahın ve Hulefa-i raşidinin yoludur. Kurtuluş, Ehli sünnet vel cemaat fırkasındadır. Fırka-i naciye, bugün dört mezhepte toplanmıştır. Bu zamanda bu dört hak mezhepten birine uymayan, bid’at ehlidir. (Tahtavi)

Siz hiç düşünmez misiniz?

Kur’an-ı kerimde, birçok yerde (Akıl etmez misiniz) ifadesi geçmektedir. Bid’at ehli ile felsefeciler, bu âyetleri istismar edip, (Allah akıl edin, düşünün, derken, bizi düşünmekten, akıl etmekten, akılla Kur’anı anlamaktan, dini hükümler çıkarmaktan bizi kimse alıkoyamaz) diyorlar. Akıl etmekle ilgili âyetlerin hiç birinde, (Kur’anı anlamak veya dini hüküm çıkarmak için akıl edin diye bir ifade yoktur. Birkaç örnek:

Mezhepsizleri tanıma yolları

Mezhepsizler değişiktir, kimi Mutezilenin, kimi Cebriyyenin, kimi Şianın, kimi Vehhabinin bazı fikirlerini, kimisi her gruptan bazı fikirleri benimsiyorlar. Fikirlerini benimsedikleri ve kaynak olarak gösterdikleri şahıslardan bazıları şunlardır:

Ahmet Kadiyani; Behâullah, Beykiyef, C. Efgani, Ebul ala Mevdudi, Hasan el Benna, Hasan Sabbah, İbni Hazm, İbni Kayyimi Cezviyye, İbni Rüşd, İbni Sebe, İbni Teymiyye, İzmirli İsmail Hakkı, M. Şevkani, Muhammed Abduh, Muhammed bin Abdülvehhab Necdi, Makdisi, Muhammed Hamidullah, M. Ebu Zehra, Muhammed İkbal, Muhammed Sıddık Hasan Han, N. Elbani, Reşat Halife, Reşit Rıza, S. Kutup, Seyyid Sabık, Şeyh Bedrettin, Yusuf Kandehlevi, Yusuf Kardavi, Zuhayli vs.

"Modernist İslamcılık" ve fıkıh

Emekli bir hoca, Müslümanları, modernist İslamcı ve fıkhi geleneğe bağlı Müslüman, kısaca selefci-mezhepçi olmak üzere ikiye ayırıyor. Kendisi modernist İslamcı imiş. Modernist İslamcılar, Kitap ve Sünneti esas alırlarmış, ötekiler ise, fıkhi mezhepleri esas alırmış.


Bu ne cahillik?!. Dört fıkhi mezhepten hangisi Kitap ve Sünneti esas almaz ve hangisi Kitaba ve Sünnete aykırıdır? Bu İslamcılar, dört mezhepten farklı olarak ne yapmışlar da kendilerine modernist diyorlar? Namazın, orucun veya diğer ibadetlerin yeni, modern bir şekli mi olur, çağa göre ibadet değişir mi? Değişmezse, kendilerine modernist yaftasını niye takarlar ki?

Bazı isimler

Bir okuyucumun oldukça uzun sorusunu özüne dokunmadan aşağıya alıyorum:

Soru: “İhlas yayın grubu Seyyid Kutup, Efgani, Abduh, Elbani vs. gibilerini mezhebsizlikle itham ediyorlar. Delillerini de kaynaklarından vererek gösteriyorlar, biz de kabul ediyoruz.(...) Bakalım sıra kimde. Vallahi korkuyorum sizin aleyhinizde de Ehl-i Sünnet olmadığınıza dair bir iddia çıkacak diye. (...) grubunun sitesini tetkik ederken bir de ne göreyim, Muhammed Ebu Zehra, Ebul Hasan Ali en-Nedvi, Seyyid Sabık, Mustafa İslamoğlu v.s. gibileri mezhebsiz ilan edilmiş. (...) Biz kimi okuyacağız, kimden ilim ahzedeceğiz?

H.Kırbaşoğlu’nun "Hz.İsa'yı Gökten İndiren Hadislerin Tenkidi" Başlıklı Makalesine Reddiye

Kur’an’a tarihselci zaviyeden bakan modernist müslümanlar bu gün geldikleri nokta itibariyle ameli hükümlerin yanı sıra itikadi meselelerin arka planında da tarihi motifler aramaktadırlar. Zihinlere nakşedilmeye çalışılan İslam, “buhar gibi yerden göğe yükselen, sonrada yağmur olarak geri dönen” dinin adıdır. Tarihselci anlayış, İslam medeniyetini var eden değerlerin yekununa bu bakış açısını hakim kılma arzusundadır. Bu çerçevede Kur’an’ın açık hükümleri bir takım gayi formüllerle te’vil kılıfına sokulup reddedilirken, Sünnet; “çağdaş” kabul edilen değerler mi’yar ittihaz edilerek doğrudan devre dışı bırakılmaktadır.