veli
Hz. SÜLEYMAN HÂŞÂ BİLMİYOR MUYDU?
Sual: Mahluklardan her şeyi, hatta insanın yapamıyacağı, fakat keramet olarak Allahü teâlânın Evliyasına ihsan ettiği şeyleri istemek caiz midir?
CEVAP
Caiz olduğunu gösteren çeşitli âyet-i kerimeler vardır. Bunlardan biri Neml suresindeki 38. âyet-i kerimedir. Bu âyet-i kerime, Süleyman aleyhisselamın mealen, (Ey cemaatim! Onu kürsisi ile hanginiz getirirsiniz?) dediğini bildirmektedir. Cemaatin içinde, cin ve insanlar ve şeytanlar da vardı. Cinnin kötü kısımlarından, İfrit, sen yerinden kalkmadan onu getiririm, dedi. Süleyman aleyhisselam bundan daha çabuk gelmesini istiyorum dedi. Süleyman aleyhisselamın katibi olan Asaf bin Berhıya, ben daha çabuk getiririm, dedi. Belkıs’ın kürsisi Yemen’de idi. Süleyman aleyhisselam, Şam’da idi. Arada, [insan yürüyüşü ile], üç aylık yol vardı. Oradan Şam’a yer altından hemen getirdi. Bu kürsi, altın ve kıymetli taşlarla süslü bir kanepe idi. Bu bir keramet idi.
VELİLER VELİSİ İMAM-I RABBANİ
Üstad Necip Fazıl'ın bu yazıda kaleme aldığı isim, "Veliler Velisi İmam-ı Rabbani" hazretleri... "İkinci Binin Yenileyicisi ," yani " Müceddidi Elfi Sani" diye vasıflandırılan yüce şahsiyet... Nakşi yolunun büyüklerinden...
İslama sokulmaya çalışılan bid'atleri reddeden, İslamın özüne dönüşü ve ruhlarda yeniden dirilişi bayraklaştıran bir gönül adamı... "Maddi ve manevi her türlü saldırıya reaksiyoner bir tavırla göğüs geren ve etkisi yaşadığımız yüzyıla kadar ulaşan" büyük insan İmam-ı Rabbani... Üstad'ın ruh mimarlarından... Belki de en büyüğü... Bu yazıda hayatından kesitler, ince çizgilerle ve ruha nüfuz eden bir derinlikle veriliyor.
Veliler Velisi İmam-ı Rabbani
(1967 Büyük Doğuları, sayı; 2, sayfa; 4-5)
Başta, kanıyle olduğu kadar ruhuyla da babasının mirasçısı, Altın Silsile içinde mukaddes emanetin ilk defa baba elinden alıcısı Şeyh Muhammed Masum Hazretleri, hepsi yedi oğul…
Mürakabede kendilerine, Kaadiri nisbetini veren şeyh zuhur edip, omuzlarına Abdulkadir Geylani Hazretlerinin hırkasını koyuyor. Kadirilik feyzi içinde uçarlarken hatırlarına bir incelik geliyor:
-Ben Nakşi yoluna bağlıyım. Şimdi de beni Kadirilik bağının tecellileri sanmakta… Sakın bu hal Nakşi büyüklerini incitmesin?
Kur'an'da Vesile
Tevessül, daha çok tasavvuf çevrelerinde uygulanmakta, ve bazılarınca tenkid edilmektedir. Şunu hatırlatalım ki; doğrunun tesbiti, yanlışın terkedilmesi için yapılan her tenkid faydalıdır. Fakat tenkid eden haddi aşınca, doğru ile yanlış biribirine karışır, cahil olanlar da doğruyu şaşırır.
Tevessülü tenkid edenler, gerçek sahih ilme göre hareket etmezlerse haddi aşar, vebale girerler. Çünkü tevessüle başvuranlar arasında ilim ve takvalarıyla meşhur alimler, irşadıyla bir çok insanı Hakk’a sevk eden arifler mevcuttur. Gerçek tevhide ulaşmak için canını ve malını feda eden bu şerefli kitleyi rabıta ve tevessül yapıyorlar diye şirkle suçlamak az bir şey değildir. Tenkid edilen ve şirkle suçlanan kimse, en azından ömrü boyunca beş vakit namazını kılan bir mümindir. Böyle olunca iş ciddi, tehlike büyüktür. Çünkü, Buhari ve Müslim’in rivayet ettikleri bir hadiste Rasulullah (A.S.) Efendimizin uyardığı gibi; bir kimseye kafir, müşrik, münafık veya fasık demek, sözde kalmaz, hüküm iki taraftan birisine ait olur. Karşı tarafta söylenen durum yoksa, söz sahibine döner.
Verilen her hükümde adaletli olmak şarttır. Adalet, nefsimiz istemese de hakkı söylemek ve herkese hakkını vermektir. Biz tevessül ve vesile konusunda orta yolu tanıtmaya çalışacağız.
KERAMET VE İSTİDRAÇ
Keramet, Allah'ı seven, O'na itaat eden ve
O'nun tarafından sevilen velî kullara,
yine Allah tarafından ikram edilen olağanüstü hallerdir.
Bir de bu özelliklere sahip olmayanlardan zuhur eden
olağanüstü haller vardır ki, buna istidraç denilir.
Her iki durumla ilgili ölçüler bilinmelidir ki,
gerçekle sahte olan, velî ile şarlatan birbirinden ayırt edilebilsin.
Allah, gönlünü mâsivâdan temizleyen dilediği velî kuluna dilediği kadar varlık ve eşyayı musahhar kılar. Böylece onların insan ve başka varlıklar üzerinde tasarruf etmelerine (etkide bulunmalarına) izin verir. Hakikatte tasarrufta bulunan ise, Cenab -ı Hak'tan başkası değildir.
İstanbul evliyaları demek
Tasavvuf düşmanı iki Abduhcu yazar, “İstanbul evliyaları demek yanlıştır. Evliya, velinin çoğuludur. Çoğulun çoğulu olmaz” diyorlar. Türkçe’ye yerleşmiş olan böyle kelimeleri Türklerin kullandığı gibi kullanmakta mahzur var mıdır?
CEVAP
Abduhcu yazarların, Ehl-i sünnet kitaplarına çamur atabilmek için başka bir hata bulamayıp, “Çoğulun çoğulu olmaz” demeleri iki yönden yanlıştır:
1- Arapça’daki birçok çoğul kelime, Türkçe’ye tekil olarak geçmiştir. Arapça’da galat olsa da Türkçe’de olmaz. Aşağıdaki siyah harfli kelimeler, Arapça’da çoğul olduğu halde, Türkçe’de tekil olarak kullanılır.
Genç ateistin hezeyanları
Genç ateist, bir kelimenin iki veya daha fazla anlamı olacağını bilmediği için veli kelimesine takılmış. Soruyor: Hiç Allah’ın velisi olur mu?.
CEVAP