tarikat
TARİKATLARIN AMACI NEDİR?
Kelime olarak tarikat, "yol" anlamını taşır. Esas kullanıldığı mâna ise, tasavvuf yolunda uyulması gerekli bazı kuralları, metotları ve şartları içeren bir sistem oluşudur. Bu açıdan tarikatların tasavvuf için birer vasıta olarak kabul edilmesi mümkündür.
"Kâli hâle tebdil etmek", yani söylenen sözleri yaşanır hâle getirmek şekliyle ifade edilen tasavvuf, aslında İslâm dininin içerdiği bilgi sisteminin kuvveden fiile, teoriden pratiğe geçiş hâlidir.(1)
"Tarikat" kavramını tam olarak anlayabilmek için sadece sözlük veya dinî terim anlamına bakmak son derece yetersiz bir davranış olur. Ulaşmak istenilen bilginin çok az bir bölümü belki bu yolla elde edilebilir. Diğer yandan, "tarikat ve tarikatlar" hakkında yazılmış olan –kimi menfî kimi de müspet anlamda– yüzlerce kitaba müracaat da mümkündür. Ancak bütün bu faaliyetler şayet "tarikat"ın esas maksadını ve hedefini anlamaya yetmiyorsa, hiçbir anlam ifade etmeyecektir.
TASAVVUFUN ÇIKIŞI
Sual: Vehhabiler ve bunlara aldanan bazı bid’at ehli, evliyanın yolunu yani tasavvufu, tarikatı kastederek, bunların sonradan çıktığını, bid'at olduğunu söylüyorlar. Tasavvufun dinimizdeki yeri nedir?
CEVAP
Bu hususta Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
Zahirdeki kemalatın ve manevi makamların hepsi Resulullah efendimizden gelir. Zahirdeki kemalata, yükselmeye sebep olan emirlerini, yasaklarını bizlere din âlimleri bildirdi. Kalbin, ruhun temizlenmesine yarayan gizli bilgileri ve kalb işlerini tasavvuf büyükleri bize ulaştırdı. Kalbe ve bedene yarayan bilgilerimizin hepsi Resulullahtan gelir.
Hz. Ömer vefat edince, oğlu Hz. Abdullah, “İlmin onda dokuzu gitti” buyurdu. Bazılarının bu söze şaştığını görünce; “Dediğim ilim, herkesin bildiği abdest ve gusül gibi bilgiler değil, Allahü teâlâyı tanıtan bilgilerdir” buyurdu.
Tasavvuf, Resulullahın yolunu gösterir. Tasavvuf büyükleri, kendi hocaları vasıtası ile Resulullaha bağlanmıştır. O büyüklerin çalışma usulleri, sonradan uydurulmuş şeyler değildir.
İslâm'da Râbıta Nedir, Ne Değildir?
Bu çalışmazımızda, râbıtanın lûgatte ve tasavvuf ıstılâhında ifade ettiği mânâlar, tarîkatlardaki yeri, mâhiyeti ve bunlara uygun bazı konular üzerinde duracağız.
1. KELİME OLARAK RÂBITA
Râbıta kelimesi, Arapça “rabt” mastarından ism-i fâil müfred müennestir. Cem‘îsi, revâbıt gelir. Lûgatte çeşitli mânâlarda kullanılmıştır. Şöyle ki:
1. İki şeyi birbirine bağlayan ip ve sâir bağ, bend: Bunu tutturacak bir râbıt lâzım, gibi.