Sebeiyye fırkası

İBNİ SEBECİ İLE MÜNAZARA

Allahü teâlâ görülecektir

Sual: Ehl-i Sünnete göre Allah’ın kıyamet gününde müminlere gökyüzündeki on dört gecelik ay gibi görüneceği, dünyada ise Allah’ın sadece rüyada görülebileceği bildiriliyor. Allah’ın ahirette, hem de şu başlardaki gözle ve de aynı gökteki ondörtlük ay gibi gözlenebileceği nasıl söylenebiliyor?
CEVAP
Niye şaşıyor, niye inanmıyorsun? Allah ve Resulü söylüyor. Allah ve Resulünün sözüne şaşırdıktan sonra, Onların sözüne inanmadıktan sonra sen daha neye inanırsın ki? Sen, Allah ve Resulünün sözüne nasıl görüş dersin ki? Sizin işiniz gücünüz Allah ve Resulüne inanmayanların, İslamiyet’i yıkmak isteyenlerin yolundan gitmek.

Müminlerin ahirette, Cennete girmeden önce de, girdikten sonra da Allahü teâlâyı görecekleri Kur'an-ı kerimde açıkça bildiriliyor:
(Kıyamet günü ışıl ışıl parlayan yüzler, [müminler] Rablerine bakacaklardır.) [Kıyamet 22, 23]

İLK FİTNE VE MUHAREBELER


Ahmet Cevdet Paşa diyor ki:
Eshab-ı kirama düşman olmak fitnesini ilk ortaya çıkaran (Abdullah bin Sebe) isminde Yemenli bir Yahudidir. Bu Yahudi, Müslüman görünerek önce Basra’ya geldi. “İsa tekrar dünyaya gelecek de, Muhammed gelmez mi? O da gelecek, Ali ile birlikte dünyayı küfürden kurtaracak. Hilafet Ali’nin hakkı idi. Üç Halife, Onun hakkını elinden zorla aldı” diyordu. Basra’dan kovuldu. Kufe’ye gelip, halkı kışkırtmaya başladı. Buradan da kovuldu. Şam’a geldi. Şam’da da yüz bulamayınca Mısır’a kaçtı. Mısır’da, kendisini Ehl-i beytin aşığı olarak tanıtarak, Halid bin Mülcim, Sudan bin Hamran, Gafıki bin Harp ve Kinane bin Bişr gibi soysuz, azılı haydutları etrafına topladı.

“Ali’ye uymayanlara düşman olmak lazım” ve kendisine inananlara da, “Peygamberden sonra, en üstün Ali’dir” diyordu. Sözlerine inandırmak için, âyetlere yanlış manalar veriyor, hadis uyduruyordu. “Peygamber kendinden sonra Ali’nin halife olmasını emretti. Eshab, Peygamberi dinlemedi, dünya çıkarları için, dinlerini terk ettiler” diyordu. Bu sırları herkese açmayın, diye de tembih ediyordu. (Ben şan ve şöhreti sevmem. Tek maksadım, size doğru yolu bildirmektir) diyordu. Böylece Hazret-i Osman’ın şehit edilmesine sebep oldu. Sonra, Hazret-i Ali’nin askerleri arasına, üç Halifenin düşmanlığını yaydı..

İBNİ SEBECİLERİN BELİNİ KIRAN SORULAR

Halife seçimi, eshab-ı kiram arasındaki savaşlar müslümanların iç meselesidir. Bu iç mesele, bir münafıkla, bir yahudi veya hıristiyanla veya bir ateistle tartışılmaz. Onlarla, Yahudilik-İslamiyet, Hıristiyanlık-İslamiyet, ateistlik-İslamiyet gibi temel itikadi konularda, iman konusunda tartışılır. Onlar bozuk Tevratlarını İncillerini veya dinsizliklerini ortaya koyar, siz de cevap verirsiniz.

Yahudilerin kurduğu adına sebecilik, rafizilik, hurufilik denilen fırka ile, dini meselelerimiz tartışılmaz. Ne Peygambere inanıyorlar ne de Kur’ana. Müslümanları aldatmak, İslamiyet’i yıkmak için, inanmış gibi konuşuyorlar. Takıyye adı altında münafıkça hareket ediyorlar.

Aslında 1400 senedir uğraştıkları mesele, basit bir mesele değildir. Dini kökten yıkma meselesidir. Çünkü eshab-ı kiram kötülenince, bunların mürted, münafık oldukları güya ispatlanınca, müslümanlar arasında yayılınca, kabul görünce, din otomatikman yıkılmış olacaktır. Çünkü Kur’anı da dini de bize bildiren onlardır.

Abdullah bin Sebe kimdir?

Müslümanlar arasında Eshab-ı kiram düşmanlığını ilk aşılayan Yahudi dönmesi Abdullah bin Sebedir, “Sebeiyye” denilen sapık yolun kurucusudur.

Alimleri taklit nimeti

İbni Sebe, müta zinasına haram diyen âlimler için, taklitçi Hanefi âlimleri tabirini kullanıyor.

CEVAP: Kötüyü, yanlışı ve batılı taklit, ne kadar zararlı ise, iyiyi, doğruyu ve hakkı taklit de o kadar faydalıdır. Eshab-ı kiramın hepsi mutlak müctehid olduğu hâlde, Peygamber efendimizi görüp taklit ettikleri için, peygamberlerden sonra en yüksek makama kavuşmuşlardır. Tabiin, Eshab-ı kirama tabi oldukları, onları taklit ettikleri için yüksek şerefe kavuşmuştur. Onlardan sonra gelenler de onlara tabi oldukları, onları taklit ettikleri için Tebe-i tabiin şerefine nail olmuştur. Peygamber efendimiz de, (Âlimler rehberdir, âlimlere tabi olun) buyurdu. O hâlde âlimleri taklit etmek gerekir. (Berika)

Hulefai raşidine tabi olun

İbni Sebe diyor ki: Ömer’in sözünün hüccet olduğu şu iki hadise dayandırılabilir: (Sünnetime ve benden sonraki raşid halîfelerin sünnetine tâbi olun) [İ. Ahmed, Darimi, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Hakim rivâyet etmiştir. Bu hadise bir diyeceğimiz yok, mesajı da doğru, isnadı da sahihtir.]

CEVAP: Şimdiye kadar Ehli sünnet kitaplarındaki bütün hadislere birer kulp takmıştı. Bu hadise sahih demesine çok hayret ettik. Hemen altına bakınca, art niyeti meydana çıkıverdi. Diyor ki: (Ebu Bekr’in ve Ömer’in Kur’ana ve sünnete aykırı pek çok uygulamaları olduğu bir gerçek iken, Allah ve Resulü böyle kimseleri bize tavsiye eder mi, onlara uymamızı ister mi? Bu iman ve insafa sığar mı? Akıl mantık bunu kabul eder mi?)

Kur’an-ı kerimde neshin mahiyeti

İbni Sebe, yalnız Kur’an diyenler gibi, “Biz neshi kabul etmiyoruz” diyor.

CEVAP: Kur’anı kerimde buyuruluyor ki: (Biz, daha iyisini veya onun gibisini getirmeden bir âyeti neshetmez veya unutturmayız.) [Bekara 106], (Ya bize bundan başka bir Kur’an getir, yahut onu değiştir diyenlere, de ki, Onu kendiliğimden değiştiremem.) [Yunus 5] [Ancak Allahın emri ile değiştirebilirim.]

İki tane de hadis-i şerif bildirelim:

(Kur’an âyetleri, birbirini nesh ettiği gibi, hadislerim de birbirini nesh eder.) [Deylemî]

(Kabirleri ziyaret etmenizi yasak etmiştim, bundan sonra ziyaret edin!) [İ. Mace]

Mütada talak ve miras yoktur

İbni Sebe, mütada talak, miras yok diyen Ehli sünneti demagoji yapmakla itham ediyor. Müslümanla evlenen gayri müslim kadın da miras alamaz diyerek mütaya meşruluk arıyor.

CEVAP: Dinimiz, kitap ehli kadınla evlenmeye izin veriyor, ama miras alamaz diyor. Bu ayrı bir hüküm, istisnai bir durumdur. Müslüman kadının namaz kılma zorunluluğu vardır, içki içemez. Ama Müslüman erkekle evli Hıristiyan kadın, namaz kılmaz, içki de içer, domuz da yer, kiliseye de gider. Bunlar ayrı bir hükümdür. Gayri müslim kadın miras alamaz ama, bu adamdan olan çocuğu miras alır. Müta caiz iken bile, mütacıdan doğan çocuğu da miras alamazdı.

Birbirlerini çok seven insanlar

İbni Sebe diyor ki: Mütanın ravisi Mutarrif, ehli sünnete göre, Buhari ve Müslim’in ortak ravilerinden çok itimat edilen kimse ise de, bizce o sabıkalı bir ravidir. Zira İmam-ı Ali’ye nefret dolu olduğu biliniyor. Allahın resulü de Ali’ye yalnız münafıkların buğzedeceğini haber veriyor. Resulullahın münafık dediği kimsenin rivâyetine değer verilir mi?

İbni Sebe’nin kitabı

İbni Sebe, Kur’an ve Sünnete Göre Müta isimli eserinde, Ehli sünnetin dört hak mezhebine, eshabı kirama ve islamın iki göz bebeğinden biri olan Hz. Ömer’e kinli boğa gibi saldırmaktadır. Müta zinasını hararetle savunuyor. Hz. Ömer’in, Resulullahın yasakladığını bildirmesine ateş püskürüyor. Bizzat Ömer yasakladı bunu diyor. Hz. Ömer ile Ehli sünnetin bunda ne menfaatleri vardır ki suçlanıyor? Hani dünya menfaati olsa çıkarını düşündü diye iftira edilebilir. Ama zinayı yasaklamasında ehli sünnetin ne yararı var ki? Hz. Ömer veya Ehli sünnet niye mubah olan bir şeyi yasaklasın ki? Bu, nakle olduğu gibi akla da aykırıdır. İbni Sebe (Ehli sünnetin anladığı müta bizimkinden farklıdır) diyerek şunları bildiriyor:

Kur'an-ı kerim değişmemiştir

İbni Sebeciler, "Kur'anı ilk üç halife değiştirdi" diyorlar. "Ben bir resulüm" diyen Reşat Halife de, Tevbe suresinin son iki âyeti değişti diyor. Şimdi âyetlere bakalım: (Rabbinin sözü doğruluk ve adaletle tamamlandı. Onun sözlerini [Kur'anı] değiştirebilecek [hiçbir şey, hiçbir kuvvet] yoktur.) [Enam 115] (Kur'anı biz indirdik, elbette yine onu biz koruyacağız.) [Hicr 9] (Kulumuza [Resule] indirdiğimizden [Allahtan geldiğinden] bir şüpheniz varsa, iddianızda doğru iseniz, Allah'tan gayri şahitlerinizi [bilginlerinizi] de yardıma çağırıp, haydi onun benzeri bir sure meydana getirin!

Sebecilerle Yahudilerin benzer inanışları

Seyyid ve şerif Abdülkadir-i Geylani hazretleri, Gunye'de buyurdu ki: (72 bid'at fırkasından biri olan Yahudi İbni Sebe'nin fırkası (Hurufilik), birçok yönden Yahudilere benzemektedir. Şöyle ki:

1- Yahudiler, imamlık belli bir zümreye mahsustur, derler. Sebeciler de, Halifelik yalnız imam-ı Ali ve onun soyundan olanların hakkıdır.
2- Yahudilere göre, Deccal çıkıncaya kadar, cihad [savaş] caiz değildir. Sebecilere göre de, Hz. Mehdi çıkıncaya kadar cihad caiz değildir.
3- Yahudiler de, Sebeciler de yıldızlar çıkıncaya kadar oruç bozmaz.
4- Yahudiler çoraba mesh eder. Sebeciler de çoraba veya çıplak ayaklara mesh ederler.
5- Yahudi'nin, Müslümanı öldürmesi helâldir. Sebecilerin de Ehl-i sünneti öldürmesi helaldir.

Fitnelerden uzak durmalıdır

Ahmet Cevdet Paşa diyor ki: Eshab-ı kirama düşman olmak fitnesini ilk ortaya çıkaran (Abdullah bin Sebe) isminde Yemenli bir Yahudidir. Bu Yahudi, Müslüman görünerek önce Basra'ya geldi. "İsa tekrar dünyaya gelecek de, Muhammed gelmez mi? O da gelecek, Ali ile birlikte dünyayı küfürden kurtaracak. Hilafet Ali'nin hakkı idi. Üç Halife, Onun hakkını elinden zorla aldı" diyordu. Basra'dan kovuldu. Kufe'ye gelip, halkı kışkırtmaya başladı. Buradan da kovuldu. Şam'a geldi. Şam'da da yüz bulamayınca Mısır'a kaçtı. Mısır'da, kendisini Ehl-i beytin aşıkı olarak tanıtarak, Halid bin Mülcim, Sudan bin Hamran, Gafıki bin Harp ve Kinane bin Bişr gibi soysuz, azılı haydutları etrafına topladı.

Abdullah bin Sebe kimdir?

Müslümanlar arasında Eshab-ı kiram düşmanlığını ilk aşılayan Yahudi dönmesi Abdullah bin Sebedir, “Sebeiyye” denilen sapık yolun kurucusudur.