reformist çevreler

TEBLİĞ CEMAATİ

(Teblîg-i cemâ’at) adı ile islâm memleketlerini dolaşıp, müslimânlara va’z ve nasîhat eden kimseler görülüyor. Bunlar, Hindistândan, Pâkistândan üçer beşer kişilik kâfileler hâlinde çıkarak dünyânın her yerine gidiyor. İslâmiyyeti yaymağa çalışıyoruz diyorlar. Eshâb-ı kirâmın yolunda olduklarını söylüyorlar. Hanefî mezhebinde olduğunu, ibni Teymiyyeyi çok beğendiğini söyliyenleri de var. Fâideli ve doğru konuşuyorlar ise de, islâm âlimlerinin ismlerini ve sözlerini ağızlarına almamaları ve Ehl-i sünnet bilgilerinden bir kısmını ört-bas eder görünmeleri şübhe ve üzüntü uyandırdığından, Hindistânda ve Pâkistândaki ba’zı din adamları bunların sapık olduklarını yazmakdadırlar.

MEZHEPSİZLİK NİÇİN DİNSİZLİĞİN KÖPRÜSÜDÜR?

Bismillâhirrahmânirrahîm

Bilindiği gibi "Mezhepsizlik Dinsizliğin Köprüsüdür" sözü, yirminci yüzyılın yetiştirdiği en büyük alimlerden ve son Osmanlı Şeyhülislam vekillerinden biri olan merhum Muhammed Zâhid el-Kevserî'ye aittir ve merhumun "Makâlât" adlı eserinde yer alan makalelerden birisinin başlığıdır.[1] Bu hikmetli söz, bahse konu makale neşredildikten sonra adeta darb-ı mesel haline gelmiş ve dilden dile yayılmıştır. Bu yazıda, bu sözün ne anlama geldiği ve İslam Dünyası'nın yaşadığı ilmî ve fikrî tecrübeye ne ölçüde denk düştüğü gibi hususları irdelemeye çalışacağız.

Öncelikle başlıkta geçen iki kavramın, "mezhepsizlik" ve "dinsizlik" kavramlarının nasıl anlaşılması gerektiği üzerinde duralım. Buradaki "mezhepsizlik", hem hiçbir mezhebi tanımamayı, hem de klasik tabiriyle "telfik"i, yani mezheplerin hükümleri arasından bir derleme ve seçme yaparak karma bir mezhep oluşturmayı anlatmaktadır. Zira her birinin ayrı bir usul ve metodu olan mezheplerden hiçbirisini tanımamakla, aralarındaki ihtilafları ve bunların sebeplerini görmezden gelerek bu metot ve usuller doğrultusunda konmuş olan hükümleri birleştirme girişimi arasında netice olarak hiçbir fark yoktur.

Dinde Reformcular

DİNDE REFORMCU YAKLAŞIMLAR VEYA DİNÎ MODERNİZMİN YÜKSELİŞİ -I-

Abdülkadir Coşkun

Günümüzün en çok tartışılan konularından birisi de modernizm meselesidir. Bu konu hakkında pek çok kitap, makale ve sempozyum bildirileri yayınlanmıştır. Ancak konuyla ilgili yapılan tartışmalara bakıldığında problemlerin açık bir şekilde ortaya konulamadığı görülmektedir. Özellikle bir kısım müslüman düşünürlerce yapılan modernizm tartışmalarına ufak bir göz atıldığında modern dünya karşısında duyulan eziklik ve aşağılık kompleksinin çok şiddetli hissedildiği ve bunun neticesinde tartışmaların te'sirsiz kaldığı hemen göze çarpmaktadır. Şunu çok rahat bir şekilde söyleyebiliriz ki; modernizm beşerî olan ve ilâhî vahiy ile bağını kesmiş olanı kastedmekte; din ise, ilâhî olan her şeyi ve onun beşerî plândaki tezâhür ve tecellilerini kastedmektedir. 'Modern' kelimesine çağdaş, yenilikçi, yaratıcı ve asra uygun gibi pek çok anlamlar verilmektedir. Dolayısıyla modernist, kendisini bu sıfatlarla da ifade etmektedir. Bir modernist için mevcud bir fikrin veya kurumun hakikatin bir yönüne isabet edip etmediği önemli değildir; onun için önemli olan o fikrin veya kurumun modern olup olmamasıdır. Aslında 'modern', çağdaş/asrî veya muasır demek değildir.