Zehirli | Konular | Kitaplar

peygamberimiz

Resulullaha mahsus hükümler

Peygamber efendimizi bazı hususlarda taklit caiz olmaz. Çünkü sadece ona ait haram ve farzlar var idi. Bu konuda Mevahib-i Ledünniyye'de buyuruluyor ki: Yalnız, Peygamber efendimize mahsus farzlar ve haramlar vardır. Mesela kurban kesmek, kuşluk namazı, sabah namazının sünneti ile gece namazı kılması, misvak kullanması, istişare ile iş görmesi, gördüğü yerde ve zamanda münker bir işi değiştirmesi, ölen fakir bir Müslümanın borcunu ödemesi, başladığı işi bitirmesi sadece Peygamber efendimize mahsus farzlardan idi. İnsanlara müdara etmesi [insanlarla iyi geçinmesi, ahiret için dünyalık vermesi] de farz idi. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(Rabbin için kurban kes.) [Kevser 2]
(Geceleri kalk namaz kıl.) [Müzemmil 2]

Gelecekten haber veren zat

Resulullah efendimizin gelecekten haber verdiği hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:

(İstanbul fethedilecektir. Bunların kumandanı ne güzel emir, askerleri ne güzel askerdir.) [Hakim, İ. Ahmed, İ. Süyuti]
(Ey dağ, sallanma, üstünde bir peygamber, bir sıddîk, iki de şehit var.)
[Buhari] (Hz. Ömer ve Hz. Osman'ın şehit olacağını haber verdi.)
(Ya Osman halife olacaksın, hilafet gömleğini çıkarmak isteyecekler, sakın çıkarma! O gün oruçlu olacak, benim yanımda iftar edeceksin.) [Hâkim] (Aynen vaki olmuştur.)
(İnsanlar temizlikte fazla titiz olacak, vesvese edip dinde haddi aşacaklar.) [Ebu Dâvud]
(Çeşitli isimler altında şaraplar çıkacak, helal sayılacak.) [İ.Ahmed]

Resulullah gelecekten haber verdi

Vehhabiler, selefiyeciler ve mezhepsizler, mucizeye, keramete inanmıyorlar. Resulullah da gaybı bilemez diyorlar. Allah bildirirse, Resulullah da gaybı, gelecekte olan şeyleri bilir. (Cin suresi 27)


Resulullah efendimiz, arkadan da görürdü. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Saflarınızı tamamlayın; çünkü sizi arkamdan da görürüm.) [Müslim], (Rükû ve secdeleri düzgün yapın; Allaha yemin ederim ki, sizi rükû ve secde yaparken de görüyorum.) [Buhârî, Müslim]


Resulullah efendimizin mucize olarak gelecekten haber verdiği (Bir zaman gelecek) diye başlayan hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır:

(Bir zaman gelecek, insanlar, yalnız parayı düşünüp, helal haram düşünmeyecekler.) [Buharî]

Resulullahın üstünlükleri

İnşirah suresinin (Biz senin zikrini yükseltmedik mi) mealindeki 4. ayet-i kerimesi için İbni Ata hazretleri, (Senin zikrini kendi zikrim kıldım, seni zikreden beni zikretmiş olur. İmanın sahih olması için benim zikrimin seninkiyle beraber olmasını sağladım) manasına geldiğini bildiriyor. Katade hazretleri de bu ayet-i kerimeyi açıklarken buyuruyor ki: (Hak teâlâ, Fahr-i âlemin zikrini dünya ve ahırette yükseltmiştir. Namaz kılan herkes, "Eşhedü" diyerek Allaha ve Resulullaha şehadet getirmektedir.)

Resulullah Kur'anı açıkladı

Kur'an-ı kerimde, (Resulüm, sana indirdiğimiz Kur'anı insanlara açıkla) buyuruluyor. (Nahl 44)

İmam-ı Şaranî hazretleri de buyuruyor ki: Kur'an-ı kerimde, namazların kaç rekat olduğu, rükû ve secdede okunacak tesbihler, vakit namazları ile bayram ve cenaze namazlarının nasıl kılınacağı, namazı bozan şeyler, zekât nisabı, zekatın hangi maldan verileceği orucun ve haccın farzları, oruç kefareti, hukuk bilgileri, kedi köpek etinin yenilip yenilmeyeceği gibi birçok husus açıkça bildirilmemiştir. Yani hiçbir âlim, bunları Kur'an-ı kerimden bulup çıkaramazdı. Bunları peygamber efendimiz açıklamıştır. (Mizanül kübra)

Farklı görüş beyan etmek

Ebu Hüreyre, anlatıyor ki: Resulullah beni çağırdı. Mübarek nalınlarını verdi. (Bunlarla git! Her karşılaştığına, Kelime-i şehadete iman edenlerin Cennete gireceklerini müjdele!) buyurdu. Emirlerini yapmak için sokağa çıktım. Önce, Ömer karşıma geldi. Nereye gidiyorsun, dedi. Müminlere müjde vermeye gittiğimi anlattım. Bana vurdu. Geri dön dedi. Ağlayarak döndüm. Resulullaha anlatırken, Ömer de geldi. Dinledi. Resulullah, Ömer’e ne yaptığını sordu. O da, anam babam sana feda olsun ya Resulallah! Ebu Hüreyre’yi, nalın-ı şerifinizle gönderip (kalbinde, Kelime-i şehadete iman bulunanlara Cenneti müjdele) buyurmuşsunuz, dedi. Resulullah efendimiz de, (Evet) buyurdu. Ömer (Ya Resulallah!

Hz. Ebu Bekr’in üstünlüğü

İmamı Cafer’le sapığın konuşmasına bugün de devam ediyoruz. Sapık, (Ya Cafer, Âişe mi üstün, Fatıma mı?) dedi.

- Âişe, Resulullahın hanımı idi. Cennette, onun yanında olur. Fatıma da Ali’nin hanımı idi. Onun yanında olur. [Resulullahın makamı elbette daha yüksektir.]
- Âişe, Ali ile savaşmadı mı?.
- Ahzab suresinin (Resulullahı incitmeyiniz. Ondan sonra, zevcelerini nikahlamayınız. Bunların ikisi de büyük günahtır) mealindeki 53. ayeti için Beydavi ve Hüseyni tefsirlerinde diyor ki, bu ayet gösteriyor ki, Resulullah vefat ettikten sonra da, ona saygı için, hanımlarına da saygı gerekir.
- Ebu Bekr’in halife olacağı Kur’anda var mı?

Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ali’nin konuşmaları

Bir gün, Hz. Ebu Bekir, Resulullahın evine geldi. İçeri girerken, Hz. Ali de geldi. Ebu Bekir geri çekilip, ya Ali, sen buyur dedi.

- Ya Eba Bekir! Sen önce gir, her iyilikte önde olan sensin.
- Sen önce gir ya Ali, Resulullaha daha yakın sensin.
- Ben, senin önüne nasıl geçerim? Çünkü, Resulullahtan işittim, (Ümmetimden Ebu Bekir’den daha üstün bir kimse üzerine güneş doğmadı) buyurdu.
- Kızını sana verdiği gün, (Kadınların en iyisini, erkeklerin en iyisine verdim) buyurma dı mı?
- Senin için, (İbrahim aleyhisselamı görmek isteyen, Ebu Bekr’in yüzüne baksın) buyurdu.
- Senin için de, (Âdem aleyhisselamın hilm sıfatını ve Yusüf aleyhisselamın güzel ahlakını görmek isteyen, Ali Mürtezaya baksın!) buyurdu.

"Ben arabım, fakat arab benden değildir."

"Ben arabım, fakat arab benden değildir."Hadis-i şerifi sahihse açıklaması nasıldır?

Bu hadis-i şerif sahihtir. Size bir ölçü verelim. Hakikî islâm âlimlerinin herhangi bir kitabında bir hadis-i şerife rastlarsanız, (Acaba sahih midir, uydurma mıdır?) diye düşünmeniz doğru değildir. O zaman İslâm âlimlerine itimat kalmaz, din yıkıl­mağa, yerini hurafeler almağa başlar. Dinimizi yıkmak isteyen ler de bu usûlü kullanıyorlar. İslâm âlimlerinin kitablarındaki hadis-i şeriflere (Zayıftır, uydurmadır) diye saldırıyorlar. Bun­lara aldanmamak lâzımdır.

Mİ'RACIN SÜBUT DELİLLERİ

Mi'racın vukuunu gösteren deliller hususunda Hızır Bey (55. beyitte), şöyle demektedir:

"Peygamberin Miracının, bedeni ile ve uyanıkken olduğu keyfiyeti ayetle, meşhur hadis ve haber-i ehad ile sabittir."

Meşhur âlim Aliyyü'l Kaari bu hususta şöıle demektedir:

"Mi'racın Mekke'den Mescid-i Aksa'ya kadarki kısmı kitapla sabittir. Bunu inkâr eden kâfir olur. Mescid-i Aksa'dan semaya kadarki kısmı meşhur hadislerle sabittir. Bunu inkâr eden kimse bidatçi olur. Semadan Cennete, Arşa ve Maverayı Aleme çıkış ise haber-i ehad ile sabittir. Bunu inkâr eden ise hata etmiş olur." (Aliyyü'l Kari, şerh-i Emali/20)

Allâme-i Sâni Saadettin Teftezani ise şöyle demektedir:

Mİ'RAÇ RUH İLE Mİ, BEDEN İLE Mİ OLMUŞTUR?

Mi'racın vukuu hakkında selef ve halef ittifak etmiş oldukları halde, Mi'racın keyfiyeti, yani ne şekilde olduğu hususunda aralarında bazı ihtilaflar vardır.

Seleften Hz. Ayşe ve Hz. Muaviye, tabiundan Hasenu'l Basri ve Muhammet İbn-u İshak gibi zatlar, miracın yalnız ruhani olduğuna kail olmuşlardır. Hz. Ayşe (r.a.), "Muhammet (s.a.v)in cesedi, Mi'rac gecesi ayrılır olmadı." diyor. Muaviye (r.a.) de kendisine Mi'raç sorulunca, "Salih bir rüyadır." demiştir.

Mİ'RACIN HİKMETİ

Allah (c.c.), mekân ve zamandan münezzeh ve cismaniyetten beri olduğundan, Hz. Peygamber (s.a.v.)in semalara çıkarılması; (haşa) Allah ile bir makam-ı muallada buluşup şereflenmesi değildir. Böyle bir inanç yanlıştır.

"Ancak, Resul-i Ekrem (s.a.v.)in böyle yüce bir makama çıkarılması; mücerret melekût-i ilâhiyeyi temaşa etmek, birtakım hakikat ve sırlara muttali olmak ve kendisine has müstesna bir atıfet-i sübhaniyeye mazhar olmak hikmetine müstenittir." (Ö. Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlm-i Kelâm/235)

Miraçla, Resulüllah (s.a.v.) Efendimize birçok şeyler gösterilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:

Mİ'RAÇ HADİSESİNİN MEKKEDEKI AKİSLERİ

Peygamberimiz Hz. Muhammet (s.a.v.) Mekke'ye döndüğünde, müşahedelerini anlatmaya başlayınca, Kureyşliler fitne krizlerine tutulup deli divane oldular. Kimi, Ebu Bekir (r.a)'a koşuyor; kimi, ellerini çırpıyor; imanı zayıf olanlardan irtidat edenler oluyor, bu olağanüstü mucizeyi bir türlü akıllarına sığdıramıyorlardı. Hz. Ebubekir gibi iman sahipleri ise, "Evet Mi'raç haktır. Eğer Muhammet (s.a.v.) bunları demişse, doğru söylüyor ve ben bundan daha büyüklerini de kabul ederim" diyorlardı. Hz. Ebubekir, Peygamberimizin yanına gelmiş, Miracı bizzat kendilerinden dinlemiş; Allah'ın Resulü anlattıkça, "Doğru söylüyorsun ya Resulüllah" diyerek tasdik etmiştir.

Mİ'RAÇ NE ŞEKİLDE VUKU BULMUŞTUR?

Miraç hakkında Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerimde şöyle buyurmaktadır:

"Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammet) kulunu Mescid-i Haramdan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; erçekten işitendir, görendir." (Isra suresi:1)

Miraç hadisesi Ebu Hureyre, Ebu Zer, Ebu Said-i Hudri, Enes b. Sa'saa tarafından bizzat Rasülüllah (s.a.en rivayet edilmiştir. Bu rivayetler, Buhari, Müslim ve Nesaai gibi Kütüb-ü Sitte'nin meşhur kitaplarında mevcuttur. Biz, bu değişik rivayetleri birleştirerek nakledeceğiz.

Peygamberimiz (s.a.v.), şöyle buyurmuşlardır: